Kurtuluş Savaşına Buhara Altınları

Buhara Cumhuriyeti’nin (şimdiki Özbekistan Devleti) ilk ve son cumhurbaşkanı olan Osman Kocaoğlu, Sovyet Yardımının Hikayesini Anlatıyor

Buhara Cumhuriyeti’nin ilk ve son cumhurbaşkanı olan Osman Kocaoğlu 1972 yılında Yakın Tarihimiz Dergisi’ne yaptığı açıklamalarda yardım olayını aşağıdaki gibi anlatmıştır:

“1920 yılında Buhara Cumhuriyeti kurulduktan sonra, ben ilk cumhurbaşkanı olarak, yanıma başvekilimiz rahmetli Feyzullah Hoca’yı alarak Sovyet Rusya büyükleri ve bu arada Lenin ile temasta bulunmak üzere Moskova’ya gitmiştim. Bizden bir müddet önce, temmuz ortalarında Türkiye’den de milli hareketi temsil eden ilk heyetin Bekir Sami Bey’in başkanlığında Moskova’ya gelerek Lenin, Çiçerin ve Karahan ile, bilhassa yardım temini konusunda müzakerelerde bulundukları anlaşılıyordu.

Nitekim, Kremlin Sarayı’nda kendisi ile görüştüğümüz gün Lenin, önem verdiğini hissettirdiği “Türkiye”den söz açarak, bana:

“- Ankara’dan bir Türk heyeti geldi. Vaziyetlerini anlatarak acele yardım istedi. Bu hususta sizin fikriniz nedir? “ dedi.

Hiç tereddüt etmeden kendisine:

“- Elbette yardım etmek gerek… ve vakit geçirmeden yapılmalıdır.” deyişim üzerine bu işte zaten kararlı olduklarını, fakat bazı zorluklarla karşılaştıklarını belirten bir ifade ile,

“-Yardım meselesi için bizi düşündüren iki zorluk var.” dedi ve devam etti.

”- Birincisi Türklerin istedikleri altın para bizde pek azdır.” deyince sözünü kestim.

“- Bizde altın para vardır! dedim. Verebiliriz de…”

Lenin memnun olduğunu belirten bir baş eğişiyle devam etti.

“- İkincisi, yol meselesidir. Çünkü Türklere yalnız para değil, her türlü harp malzemesi de vermemiz gerekiyor. Bunları emniyetle Ankara’ya ulaştıracak yol lâzım! Halbuki Kafkaslar’daki durum dolayısıyla yollar kapalıdır. Ne zaman açılabileceği malum değildir.”

Biz, bu hususta ayni kanaat ve fikirde olduğumuzu söyleyerek ilave ettim:

“- Kafkaslar’da kurulan cumhuriyetlerle anlaşmak mümkündür. Bu bölgede Müslümanlar çoğunluktadır. Gürcüler de menfaatleri icabı Müslümanlara yakındır. Ermeniler de keza… Çalışılırsa müşterek bir yol bulmak imkanı vardır.“ dedim.

Ayrıca paranın miktarını tespit etmek icap ediyordu. Bunu mütehassıslar tespit etsinler dedik ve bizim -aynı zamanda Hariciye Nazırı olan- Başvekil Feyzullah Hoca ile Rus mütehassıslardan mürekkep bir heyete havale ettik. Bu heyet uzun müzakereler sonunda yardım miktarını en az yüz milyon altın ruble olarak tesbit etti. Tekrar Lenin’le buluştuk. Lenin bu sefer yaptığımız konuşmada sözü tekrar para konusuna getirerek ne kadar verebileceğimizi sordu.

“- Yüz milyon ruble…” dedim.

Lenin tekrar etti:

“-Yüz milyon mu?”

“-Evet… Derhal verebiliriz!”

Çarlık zamanından kalma altın rublelerimiz çoktu. Buhara hazinesindeki bu paraya Ruslar el sürmezler, dokunmazlardı. Buhara bir Çar emâreti olduğu halde, idari ve mali işlerde müstakildi. Bu sebeple bizde altın belegan mâbelâg (haddinden fazla) çoktu.” (Yakın Tarihimiz, Cilt.1, shf.292-293)

Lenin’le bu şekilde mutabık kaldıktan sonra heyet Buhara’ya geri döner. Para yardımı meselesini meclise götürürler. O sırada Buhara’nın nüfusu dört buçuk milyondur. Buhara parlamentosu Türkiye’ye yüz milyon altın ruble yardımını tek itiraz sesi yükselmeden oy birliğiyle alkış ve tezahüratlar altında kabul eder.

Parlamentonun bu kararının hemen ertesi günü gereken işlemleri tamamlayarak parayı, Ankara’ya yetiştirilmek üzere Rus hazinesine teslim ederler.

O zamanlar dış ilişkilerde tamamen Sovyetlere bağlı olan Buhara Cumhuriyeti ancak yönetim ve malî konularda, yani içişlerinde serbestti. Durum böyle olunca, Buhara’dan gönderilecek yardımların Moskova kanalıyla gelmesinden başka doğru bir yol olamazdı. Öte yandan Moskova’nın bilgisi dışında gizli yollardan gönderilmesi ise zamanın şartları, yol güvenliği ve paranın çokluğu gibi nedenlerden dolayı neredeyse olanaksızdı.

Bu olayı, Türk subayı Raci Çakırgöz’de anılarında anlatmaktadır. 1. Dünya Savaşında esir düştüğü Ruslardan kaçarak Türkistan’a gelen ve Taşkent’te öğretmenlik yapmakta olan Raci Çakırgöz, “Çarlık ve Bolşevik Rusya’da 10 Yıl adıyla yayımlanan hatıralarında, Sovyet yardımları olarak bilinen yardım hakkında aşağıdaki hususları yazmaktadır:

“Ben Taşkent’teyken Buhara Geçici Hükümeti’nin İstiklal Savaşı vermekte olan, Ankara Hükümeti’ne para yardımında bulunduğunu haber aldım. Maalesef bu yardım bizim gazetelerde Rus para yardımı şeklinde geçmiştir. Ancak son zamanlarda yetkili kimseler bu olayın içyüzünü aydınlatmışlardır. Türkiye’ye bu yardımın yapılmasında en büyük rolü oynayan kimse, o sırada Maliye Nazırı olan Osman Hoca (Kocaoğlu) idi. Osman Hoca 1921 yılında ilan edilen Buhara Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunuyordu. Sonra 1923’te Afganistan’a ve oradan da Türkiye’ye geçti. 28 Temmuz 1968’de İstanbul’da vefat etti.

Sonradan öğrendiğime göre Buhara Hükümeti’nin Ruslar aracılığıyla Türk Hükümeti’ne yaptığı 100 milyon altın ruble karşılığı yardımdan, Ankara Hükümeti’ne ancak 10 milyon altın ruble ulaşabilmiştir. Ruslar, geri kalan 90 milyon ruble karşılığı altını, herhalde aracılık ücreti olarak almış olacaktır!

Esasen Ruslar, Buhara halkından ve saraydan topladıkları 12 vagon dolusu altın ki, aralarında çok ağır bir altın avize vardır. Ziynet ve çok kıymetli kuzu derilerini Moskova’ya götürdüler. Bu kuzu derileri ‘astragan’ı sağlayan Buhara’nın koyunları, Karakul denen gölün civar mıntıkasında, üretiliyordu.” (shf.68)


Buhara Emiri Alim Han’ın Terkettiği Hazine

“Genç Buharalılar” hareketinin Bolşeviklerle birlikte yaptıkları darbe sırasında Buhara Emiri, Alim Han’dır. İktidarını kaybeden Alim Han, 1 Eylül 1920’de Buhara’dan kaçıp Afganistan’a sığınmak zorunda kalır. Ardında ailesinin bir kısmını ve Buhara hazinesini bırakır. Özbek yazar Nabican Bakiyev, Sovyet istihbarat arşivlerinden yararlanarak yazmış olduğu Enver Paşa’nın Vasiyeti adıyla yayımlanan kitabında, Emir’in hazinesine el konulması olayını aşağıdaki gibi anlatır:

Alim Han

Alim Han

“Emir Alim Han, Buhara’yı terk ettiğinin ikinci günü Sitare-i Mahı (Saray) Ruslar tarafından işgal edilir. 2 Eylül 1920’de Buhara iç şehri tamamen Bolşevikler tarafından ele geçirilerek kontrol altına, Emir’in aile fertleriyle, yakınları gözaltına alınmıştır. Bu arada ihtilalcilerin bir kısmı Kuşbeği başta olmak üzere, reisi, kadıyı, saray memurlarıyla, Emir’in aile fertlerinin öldürülmesini istemektedirler. 2 Eylül 1920’de Kızılordu askerleri tarafından esir alınıp, sorgulanan Kuşbegi Osman Beg verdiği ifade de şunları söyleyecektir.

“Beni hayrete düşüren o ki, Emir Alimhan hazineden bir tek lira (teng) dahi almamış olmasıdır. Bütün hazine, altın ve gümüş paralar, takılar mahzendeki özel yerlerinde duruyordu. Onları saymak mümkün değildi”.

Sonradan Emir’in kendi ifadesine göre, hazinede otuz iki çuval padişah sikkesi, altın ziynetler inci ve yakut gibi kıymetli mücevherlerin sayısını kendi de bilmediği gibi, ayrıca 20 bin adette tüfek bulunmaktadır.

Rus askerleriyle, Kızıl Buharalılar, işgali takiben üç gün boyunca Buhara’da müthiş bir yağmaya girişirler. Nihayet yağma bittikten sonra, Türkistan işgal komutanı yağma edilen hazineyi askerlerden imza karşılığında toplamaya başlar.”(shf.86)

5 Eylül 1920’de Rus hükümet yetkilileriyle, Rusya Bolşevik Partisi Merkez Komitesi temsilcileri ve Buhara İhtilal Komitesi rehberleri karma bir meclis kurulması konusunda anlaşarak, M. Frunze başkanlığında, Rusya hükümetini temsilen Kovrov, Buhara komünistlerinin reisi Hüseyinov, Buhara Bakanlar Kurulu reisi Feyzullah Hocayev, Buhara İhtilal Komitesi sekreteri Aripov’un katılımıyla bir toplantı düzenlerler. Toplantıda, yağmadan kurtulabilen Buhara hazinesinin muhafaza edilmesine ilişkin aşağıdaki karar alınır.

“Savaş devam derken, Buhara cumhuriyetinin hazinesi yağma edilme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğundan ve onları korumak zor olduğu göz önünde tutularak, Buhara Devrim Komitesi olarak, hazinenin Semerkant veya Taşkent’teki bankalarından birinde geçici olarak muhafaza edilmesini Rusya hükümetinden rica edilmesi kararına varmıştır”. (shf.88)

Bu kararın ardından Buhara hazinesi önce Sermerkant’a, oradan da daha sonra Moskova’ya nakledilir. 100.000.000 altın ruble, Buhara Cumhuriyeti’nin Başbakanı, aynı zamanda Dış işleri Bakanı olan Feyzullah Hoca tarafından Moskova’ya bizzat teslim edilir. Kitapta anlatıldığına göre, 1921 başlarında Kronştat’da çıkan Denizci isyanında, isyancıları korumak amacıyla Buhara’dan götürülen bu altınlarla silah alınmış, altınlar Bolşevik hükümetinin kurulmasında önemli bir rol oynamıştır.

Buhara Hükümeti tarafından gönderilen altının sadece 18.326.800 altın rublelik kısmı, o da üç yıla yayılarak Türkiye’ye teslim edilmiştir. Türkiye’ye gönderilmesi gereken 81.673.200 altın ruble tutarındaki Buhara altını, Lenin hükümeti tarafından açıkça gasp edilmiştir. Bu para eksiksiz olarak Türkiye’ye gelmiş olsaydı gerek ordunun gerekse Türk ulusunun ve sanayinin o zamanki yoksul halini düzeltirdi.

Türkistan’dan Gönderilen Üç Kılıç

İstiklal Savaşı devam ederken, Buhara Halk Cumhuriyetinden bir heyet diplomatik temaslar yapmak üzere 17 Ocak 1921’de Ankara’ya gelir. Heyet, beraberinde getirdiği üç adet altın işlemeli kılıç ile Timur’a ait bir Kuran-ı Kerim’i Mustafa Kemal’e hediye eder. Sakarya Zaferini tebrik amacıyla gönderilen bu hediyeler karşısında müteessir olan Mustafa Kemal Paşa, meclis kürsüsünden duygu dolu bir konuşmayı yapar:

“Buhara ahalisinin Türkiye’deki Türk ve Müslüman kardeşlerine hediye olarak gönderdiği Kur’an-ı Kerim ile Türkiye Halk Ordusuna nişane-i takdir ve tebrik olarak irsal eylediği kılınç, Hak din ile hayat-ı hidame-i kuvveti temsil eden fevkalade muazzam ve kıymetdar iki yadigârdır. Bu emanetleri elinizden alır iken kalbim heyecan ile doldu. Halkımız ve ordumuz uzaklardaki kardeşlerimizden gelen teşebbüsat ve tebrikat nişanelerinden, şüphesiz, çok mütehassis ve mesrur olacaklardır. Dindaş ve karındaş Buhara halkının arzusunu yerine getirmek, bu Kitab-ı Mukaddes’i millete, seyf-i azizi de İzmir fatihine teslim edeceğim. Allah’ın inayeti ile İnönü ve Sakarya muzafferiyetlerini kazanan milli ordumuz, İnşallah pek yakında bu kılıncı da kazanmış olacaktır. Heyet-i muhteremenize de Türkiye ahalisi ve ordusu, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti namına teşekkür ederim.” (Hakimiyeti Milliye, 8 kanunusani (Ocak) 1922.)

Kılıçlardan biri Mustafa Kemal Paşa’ya, diğeri Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’ya, üçüncü kılıç, 9 Eylül sabahı İzmir’e girerek Hükümet Konağına Türk bayrağını çeken İkinci Süvari Tümeni 4. Alayında Bölük Komutanı olan Yüzbaşı Şerafettin Bey ’e verilmiştir.

Kahraman yüzbaşının hikayesini “Üçüncü Kılıç” adıyla kitaplaştıran Yrd. Doç. Dr. Kemal Arı, kitabın tanıtımı için yaptığı bir açıklamada, Şerafettin (İzmir) Bey 1951´de vefat edince, eşi Siret Hanım’ın “üçüncü kılıcı” İzmir’de açılması planlanan İnkılap Müzesi´ne verilmek üzere İstanbul Valiliği’ne teslim ettiğini, fakat kılıcın kaybolduğunu, bu büyük kahramanın adının maalesef hafızalardan silindiğini söylemektedir.

Utanç Verici Bir Olay

Türkistan’lı kardeşlerimizin bu unutulmaz destek ve yardımlarına karşılık, hatırlandıkça hepimizin utanç duyacağı bir iş yapılır. Buhara Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Osman Hoca ülkesi Sovyet işgali altına düşünce, Afganistan üzerinden geçerek 1923 yılında Türkiye’ye sığınır. Atatürk, Osman Hoca’ yı sıcak bir ilgi ile kabul eder. Türk vatandaşlığına geçen Osman Hoca, Kocaoğlu soyadını alır, Osman Hoca’ya milletvekili maaşı bağlanır. Bu maaş Osman Hoca’nın vefatından sonra kesilmez, eşi ölünceye kadar ödenmeye devam eder. Atatürk döneminde, Sovyetler Osman Hoca’nın sınır dışı edilmesi için sürekli tazyikte bulunurlarsa da Atatürk buna direnir. Atatürk’ün ağır hasta olduğu sırada 4 Kasım 1938’de Başbakan Celal Bayar hükümeti Bakanlar Kurulu’nun kararıyla Osman Hoca TC vatandaşlığından çıkarır. Milli Mücadele’ye yardım etmek üzere, 100 milyon rublelik altını Türkiye’ye nakletmek için seferber olan Buhara Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Osman Hoca (Kocaoğlu) 1923′ten beri vatandaşı olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni terk etmek zorunda kalır. Kendisine 1944’te tekrar vatandaşlık verilerek, 1944 sonunda İran’dan Türkiye’ye döner.  1968’de vefat eden Osman Hoca, Üsküdar Sultantepe’deki Özbekler Tekkesi’ne defnedilir.

KURTULUŞ SAVAŞI SIRASINDA SOVYETLER BİRLİĞİ ARACILIĞIYLA ANKARA’YA GELEN PARA YARDIMININ DÖKÜMÜ (Buhara Cumhuriyeti’nin Türkiye’ye gönderdiği 100 000 000 ruble altından Türkiye’nin eline geçebilenler)
1920 YILINDA GELENLER

TARİH MİKTARI ALTIN RUBLE
8 Eylül 1920    516 800
9 Ekim 1020 1 000 000
1 Aralık 1020       50 000
1 Aralık 1020    260 000 (100 000 Osmanlı altını karşılığı)
17 Aralık 1020 1 500 000
1920 YILI TOPLAMI 3 326 800

1921 YILINDA GELENLER

TARİH MİKTARI ALTIN RUBLE
28 Eylül 1921 4 000 000
14 Mayıs 1021 4 000 000
14 Mayıs 1021 1 600 000
14 Mayıs 1021   240 000
1921 YILI TOPLAMI 9 400 000

1922 YILINDA GELENLER

TARİH MİKTARI ALTIN RUBLE
7 Ocak 1922 1 100 000
26 Nisan 1022 3 500 000
1922 YILI TOPLAMI 4 600 000
GENEL TOPLAM 18 326 800

Nurettin Doygun, Ulusal Bağımsızlık Mücadelesinde Sovyetler Birliği ve Yardımları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İ. Ü., Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1999, s. 46.

KAYNAKLAR

Osman Kocaoğlu, “Rus Yardımının İçyüzü”, Yakın Tarihimiz, Cilt.1, Sayı 10 (Mayıs 1972), shf. 292-293, 1972.

Raci Çakırgöz, Çarlık ve Bolşevik Rusya’da 10 Yıl, Belge Yayınları, 1990.

Nabican Bakiyev, Enver Paşa’nın Vasiyeti, Doğu Kütüphanesi, 2006.

Sinan Tavukçu http://www.tika.gov.tr/tr/haber/ozbekistandan_gelen_bir_haber-2465 

Bülent Pakman. Ağustos 2011. Son güncelleme Ocak 2020. İzin alınmadan ve aktif link verilmeden alıntılanamaz.

Photo 08.07.2012 16 18 21Bülent Pakman kimdir?

Milli Mücadele – Kurtuluş Savaşı ile ilgili tüm yazılar

Milli Mücadele _ Kurtuluş Savaşı