Erdoğan’ın Verdiği Söz

ÖNCEKİ YAZIYI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN:AZERBAYCAN’IN PROTOKOL ÖNCESİ TEPKİLERİ

RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN VERDİĞİ SÖZ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tepkiler üzerine 2009 Mayıs ayı başında Bakü’ye gitmeye karar verdi. Ancak Erdoğan’ı Bakü’de bir sürpriz bekliyordu. Azerbaycanlı kadın milletvekilleri, Ankara hükümetinin Ermenistan politikasına protesto olarak, Erdoğan’a Karabağ’dan getirilen bir avuç toprak sunmaya hazırlanıyorlardı.

2009 Nisan ayında yaptıkları Ankara ziyareti kapsamında, AKP hükumetinin Kafkasya açılımlarını eleştirdikleri için Başbakan Erdoğan’ın tepkisini çeken kadın milletvekilleri, ‘Yeni Müsavat’ gazetesinde konuşarak diplomatik skandal ihtimalini dahi göz önüne aldıklarını vurguladılar.

Türkiye Başbakanı’nın “Azerbaycan’dan buraya gelerek yanlış şeyler söylüyorlar” ifadesine kızan kadın politikacıkar arasında, iktidardaki Yeni Azerbaycan Partisi üyelerinin yanı sıra bağımsız milletvekilleri de bulunuyordu.

Azerbaycan muhalefeti ise Başbakan Erdoğan’ın Bakü ziyareti programına muhalif liderlerle görüşme maddesi eklememesine kızgındı. Demokrat Parti Başkanı Sardar Calaloğlu, sadece Azerbaycan yönetiminin tutumunu dikkate alan Erdoğan hükumetinin ciddi bir hataya imza attığını iddia ederek, “Azeri milletvekillerinin Ankara’daki açıklamalarına bile kızan Erdoğan, Azeri muhalefetinin düşüncelerini hiç dikkate almaz. Biz görüşmek istesek dahi Türkiye başbakanı bizleri kabul etmez. Çünkü bu AKP hükümetinin çıkarlarına ters düşüyor” şeklinde konuştu.

Azerbaycan basınında ise Erdoğan’ın Bakü ziyareti ile ilgili haberler geniş yer tutuyordu.

‘Zerkalo’ gazetesinde manşetten yayımlanan “Türkiye’yi Rusya’ya değişmeli mi?” yorum yazısında şu ifadeler yer aldı:

AKP hükümeti Ermenistan’la normalleşme politikası sayesinde, Rusya taraftarı olan Azeri politikacılara güzel fırsat tanıdı. Ancak biz Azerbaycanlılar Moskova rotasının sonunun vahim olacağını unutmamalıyız. Bağımsızlığın temel öğesi olan enerji kaynaklarınının anahtarını Kremlin’de bırakırsak, varacağımız yer hiç iyi olmaz. Bakü 2008 Ağustos’unda meydana gelen savaştan ders çıkarmalı ve Kremlin’in Karabağ sorunu dahil tüm konulardaki önerilerini dikkatlice değerlendirmeli. Moskova ile Ankara arasında doğru ayar yapmalıyız.

‘Yeni Müsavat’ gazetesi ise Erdoğan ziyareti için “Türkiye Başbakanı soruları yanıtlamaya geldi” başlığını kullandı. Gazeteye göre, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Erdoğan’dan ‘Yol Haritası’ belgesini isteyebilirdi.

Erdoğan 12 Mayıs 2009 tarihinde 5 Bakanla Bakü’ye gitti.  Önce Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile bir araya geldi ve ardından da Azerbaycan Parlamentosu’nun (Milli Meclis) özel oturumunda bir konuşma yaptı. Erdoğan hem bu görüşmelerde ve hem de Parlamentonun özel oturumunda şunları söylemiştir; “Burada sebep-netice ilişkisi söz konusudur. Yukarı Karabağ’ın işgali bir sebeptir, kapıların kapanması bir neticedir. Orası işgal edildiği için Türkiye kapıları kapatmıştır. İşgal ortadan kalkmadıktan sonra kapıların açılması da mümkün değildir. Bunu çok açık net birçok yerde ifade ettiğim gibi Bakü’de de bugün ifade etmiş oluyorum.

Bunun anlamı “Yukarı Karabağ bölgesinde işgal sona ermeden” protokollerin meclisten geçmeyeceğidir. Diğer bir ifade ile Erdoğan başlangıçta sadece 7 rayon (Türkiye’deki il-ilçe benzeri idari bölge) değil, aynı zamanda Dağlık Karabağ’da da işgalin sona ermesini şart olarak ileri sürmüştür. Bu çok önemlidir.

İlham Aliyev buna karşılık  “Değerli kardeşimin sözleri en değerli cevaptır. Cevabına minnetarım. Bundan daha açık bir cevap olamaz” demiştir.

Başbakan’ın bu açıklaması sonrasında Dışişleri, Başbakanın öyle demediğini, kastedilenin Yukarı Karabağ değil de onun dışındaki 7 rayon olduğu ileri sürmüştür. Demek ki Başbakan hazırlıksız, irticalen bir konuşma yapmış. Yukarıda bahsettiğimiz önem çöpe gitmiş oluyor böylece.

Konuya geri dönecek olursak, bu süreçte Azerbaycan, işgal altındaki rayonlardan  5’inin (Kubatlı, Fuzuli, Zengilan, Akdam ve Cebrail) derhal boşaltılması şartıyla, Ermenistan ile Dağlık Karabağ arasında bağlantıyı sağlayan Laçin koridorunun durumunu görüşmeye devam ediyor ve buraya ileride yerleştirilmesi düşünülen uluslararası gücün görev sahası ile ilgili ölçüm yapılmasına sıcak bakıyordu.

Diğer yanda 5 rayonun boşaltılması, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sınırın açılmasını sağlayacağı için bu durumda Türkiye -Ermenistan sınırının açılmasının önündeki en büyük engel de ortadan kalkmış olacaktı. Ama ileriki yazılarımızda daha ayrıntılı olarak açıklayacağımız gibi Ermenistan efendilerine yani uluslar arası baskılara güvenerek şimdilik rayon boşaltmadan Türkiye’nin sınırı açmasını beklemeyi tercih etti. Bu da Azerbaycan-Ermenistan görüşmelerinde anlaşma sağlanmasını engellemektedir. Ermenistan diğer taraftan Türkiye’yi sınırı açmaya mecbur bırakmak için 24 Nisan 2015’e kadar bir yandan ulusal, federal ve yerel meclislerde “soykırım” tasarılarını geçirmeye çalışırken diğer yandan da bir uluslararası sözleşmeyi imzaya açmaya hazırlanmaktaydı. 2015 yılı, 1915 yılında yaşanan tehcir yani Ermeni ahalisinin savaş bölgesinden alınarak başka savaşın olmadığı arazilere göç ettirilmesinin 100. yılı olacaktı. BAKINIZ bu konudaki ayrıntılı yazımız:  https://bpakman.wordpress.com/dunya/ermenistan-siniri-acilacak-mi/2015-dar-gelecek/).

Tekrar konumuza dönelim. Başbakan Erdoğan’ın Azerbaycan Meclis’indeki konuşması, Azeri parlamenterler tarafından ayakta alkışlandı. Ancak Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasını protesto için Ankara’ya gelen ve Erdoğan’ın sert eleştirilerine maruz kalan Genire Paşayeva, Aynur Guliyeva ve Güler Ahmedova adlı üç kadın parlamenter ayağa kalkmalarına rağmen Erdoğan’ı alkışlamadılar.

Erdoğan’ın Bakü konuşması Türkiye’deki Ermeni açılım tezgahçıları ve destekçileri, Karen Fogg çocukları arasında şaşkınlık ve panik yarattı. Bunlarıdan Referans Gazetesi yazarı Cengiz Çandar, 15.5.2009 tarihli köşe yazısında Tayyip Erdoğan’ı çok sert bir dille eleştirdi.  Çandar, Başbakanı berbat bir diplomasi yapmakla, Türkiye’yi Kafkaslar’da batağa saplamakla, Türk Dış Politikasını Aliyev’in insafına terk etmekle, sorunları çözmede yeteneksiz davranmakla, sorunları anlamamakla, statükoculukla, keyfi davranmakla suçladı. Çandar, başbakan için “Acaba kendi kafasına göre mi takılıyor?” diye sordu. Çandar satır arasında bunları Başbakana kim söylüyor diye sorarak üstü kapalı şekilde yeni Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu’nu da eleştirdi.

Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev 29 Haziran 2009 da Bakü’de Rus Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ile Rusya’ya doğal gaz temini konusunda bir anlaşma imzaladı. Bunun önemli bir anlamı vardı. Zaten maliyetinin yüksek oluşu (10 milyar Dolar) karşılığında yeterli kapasiteye erişememe sıkıntısı yaşıyan Nabucco projesi bu anlaşma ile artı bir kapasite kaybı yaşayacaktı. Aliyev bu anlaşma ile Türkiye’ye şu mesajı vermiş oldu: Benim gazımın müşterisi sadece sen değilsin. Gazımı Avrupa’ya satmak için senin topraklarına muhtaç değilim.  Diğer tarafta Azeri petrolünün Rusya’dan başka hiçbir ülke topraklarından dünya pazarına açılmasını istemeyen Rusya, Bakü-Ceyhan’ı hiçbir zaman hazmedememişti. Moskova, Avrupa’nın enerji kaynaklarını çeşitlendirme arayışı ile geliştirdiği Nabucco projesine de karşı çıkmaktaydı.  Rusya, Azerbaycan petrolü gibi doğal gazının da kendi denetiminde piyasalara çıkmasında ısrarlı olduğu için Şahdeniz gazının ikinci safhasının peşindeydi. Özetle Rusya, AKP Hükümetinin Ermenistan açılımı sayesinde  Aliyev’e bu anlaşmayı imzalatmak fırsatını bulmuştu.

Bu olayı takiben Türk Dışişlerinin R.T. Erdoğan’ın Azerbaycan Milli Meclisinde yaptığı konuşmasını tevil edici (başka anlama çevirici) tutumu üzerine İlham Aliyev 13 Temmuz 2009 da Ankara’da düzenlenen ve beş Başbakan ile bir Cumhurbaşkanının katıldığı Nabucco imza törenine katılmadı yerine Enerji bakanı Natık Aliyev’i göndermekle yetindi.

DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN: ERMENİSTAN’LA İMZALANAN PROTOKOLUN TAM METNİ

YARARLANILAN KAYNAKLARI GÖRMEK İÇİN TIKLAYIN

Bülent Pakman Ekim 2010. İzin alınmadan ve aktif link verilmeden yayımlanamaz, kısmen, tamamen alıntılanamaz.

Azerbaycan’da Kimlik ve Dil

Azeri diye bir millet var mı?

YANLIŞ: Türkiye’de Azerbaycan Türklerine “Azeri”, konuştukları dile “Azerice” denmektedir.  Azerbaycan resmi politikasında bu tanımlar  “Azerbaycan Halkı”, “Azerbaycanlı” ve “Azerbaycan’ca”, “Azerbaycan Dili” şeklindedir. Bunlar külliyen yanlıştır.

1. Azerbaycan bir coğrafya ismidir, millet değil, Ayrıca soyu bilinen, kendine has dili olan halklar coğrafi adlarla kimliklendirilemezler. 
2. Azeriler İran’da yaşayan küçük bir etnik topluluktur. Azeri sözcüğü, ilk defa olarak, tarihin en azılı Türk düşmanı Stalin, daha sonra ise hasta beyinli İran-Fars şovenistleri tarafından, Azerbaycanlıların Türklük şuurunu yok etmek, unutturmak için uydurulan sahte bir kimliktir. Eğer Ruslar, Çarlık ve Sovyet dönemlerinde Allah korusun Anadolu ya hakim olsalardı, orada da benzeri şekilde Egeli, Karadenizli ve İzmirli diye uyduruk milletler ve kimlikle yaratmaya çalışırlardı.

DOĞRU:  “Azerbaycan Türkleri” ve “Azerbaycan Türkçesi”.

Azerbaycanlılar Türk müdür?

Kurtlar olur çobanların koyunu
İtten öğrenirse, kendi soyunu
“Azerilik” komunizmin oyunu
Azeri değiliz, Türk oğlu Türk’üz!

Bahtiyar VAHAPZADE

Azerbaycanlılar Türktür dilleri Türkçedir

Arama motorlarında bulunabilmesini kolaylaştırmak için yazılarımızda arada Azerice ve Azeri kelimeleri kullanılmaktadır.

Azerbaycan’da Türk milleti vardır, dilleri Türk dilidir

Facebook Widgets

IMG_2654

 

Bülent Pakman kimdir? 

AZERBAYCAN GÜNLÜKLERİ

1 Responses to Erdoğan’ın Verdiği Söz

  1. Geri bildirim: Başından günümüze Türkiye – Amerika ilişkileri | Pakman World

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.