Sıra Revaklara geldi

Önceki sayfada Suudilerin Mekke’deki tarihi Osmanlı Ecyad kalesini nasıl yıkıp Kabe’ye gökdelenleri dikmekte olduğunu açıklamıştık. BAKINIZ. Ancak Kabe projesi keşke bununla kalsa diyoruz. Zira Suudiler Kabe’deki Osmanlı Revaklarını da yıkacaklar.

Revak kelime anlamıyla üstü örtülü, önü açık yer, sundurma, kubbe demektir. Mimarlıkta ise revak önyüzü kemerlemeli, arkası körduvarlı, üstü tonoz, kubbe ya da damla örtülü geçit anlamındadır.

Revaklar işaretli

Osmanlı İmparatorluğu döneminde tavaf alanı çevresine yaptırılan ve Kâbe’ye saygıdan alçak tutulan revak adı verilen 500 küçük kubbe ile örtülü sütunlu kemerler yıkılacak. Revakların yıkılması, binlerce insanın giriş çıkış yaptığı ve namaz saatlerinde ziyaretçi sayısı milyonları bulan Kâbe çevresindeki son Osmanlı eserinin tarihe karışacak olması anlamına da geliyor.

Suudi Arabistan’da Kral Abdülaziz’in talimatıyla başlatılan Mekke’nin yeniden yapılandırması bittiğinde Kâbe’nin çehresi tamamen dağişecek ve uzay üssü gibi olacak. Proje tamamlandığında Kâbe’nin dört bir yanı, yükseklikleri 55 katı bulan onlarca binayla çevrelenmiş olacak. Kral Abdullah’ın milyonlarca dolar dökeceği projeye göre revaklarla birlikte 7 bin bina yerle bir edilecek, yerine 12 şeritli yol yapılacak. Bin Ladin Grup’un üstlenmesi beklenen ilk etap, 14 milyar dolara mâl olacak. Projeyle, inşası 3 yılda bitecek ve say alanı 5 kattan oluşacak. Kral’ın sarayı, bölgedeki 5 yıldızlı oteller ve Hazreti Muhammed’in doğduğu evin bulunduğu alan da proje içinde kalacak. Zemzem Towers hariç Kâbe’ye 560 metre mesafede mevcut yapılar artık olmayacak. Üç yıldır büyük bır hızla üzerindeki binalar yıkılıp tıraşlanan Ömer Dağı’nın yerine de 3 yıl içinde bitirilmesi hedeflenen oteller kompleksi yapılacak. Proje kapsamında da Cidde Havaalanı ile Mekke arasında ulaşımı sağlayacak hızlı tren hattı kurulacak.

Kabenin çevresinin boşaltılacağı ve bu çerçevede Türk revaklarının Harem’in genişletilmesi maksadıyla yıkılacağının ileri sürülmesi inandırıcı değildir.  Zira bahane olarak bu iddiaları ortaya atan Suud ailesi, Kâbe’nin dört bir yanına gökdelenler dikmekle ve Kabe’nin zaten kıymetli arazi râyicini birkaç katına çıkararak ceplerini doldurmakla meşguldürler.

Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Münir Atalar’a göre hükümetin acilen konuya el atması gerekiyor. Atalar, şunları anlatıyor: “Ecyad Kalesi gibi tarihi bir eseri koruyamadık. Yerinde oteller yükseldi. Şimdi revaklar elden gidecek. Osmanlı, Kâbe’ye Mizab- ur Rahmet (Rahmet Oluğu) dediğimiz yağmur oluklarını altından yapacak kadar önem vermiştir. Sürre alaylarıyla her yıl Kâbe’ye değerli hediyeler ve nakit para gönderiliyordu. Şimdi bunların yaşanıyor olması ise çok üzücü.”

Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmed Akgündüz de projeyi değerlendirirken, “İslam aleminde Türkiye’ye karşı halkının değil, ancak idari kesimlerin problemi olan iki ülke var. Biri Suudi Arabistan diğeri Mısır” diyerek şunları söylüyor: “Kâbe gibi tarihi ve otantik olması gereken bir tarihi mabette, Osmanlı revakları hem tarihi andırıyor hem de mimari süs teşkil ediyor. Bu revaklar aynı zamanda tarihi sanat eseri… Bunun Kâbe’nin genişlemesinde bir engel olduğunu aklı başında hiç kimse söyleyemez. Üzülerek, bu ülkenin idarecilerinin Osmanlı’yla problemi olduğu ve ‘Mekke’deki her şeyde Suud damgası olsun’ anlayışı taşıdıklarını düşünüyorum. Türk Dışişleri’nin engellemek için girişimde bulunacağına eminim ancak ne kadar etkili olur bilemiyorum.”

Mescid-i Haram’ın ortasındaki Kâbe’nin yüksekliğini aşmayan revakların planlarını Mimar Sinan hazırlamıştı. Hicretin on yedinci ve yirmi altıncı yıllarında etraftaki evler yıktırılarak Kâbe’nin avlusu genişletildi. Avlunun etrafı da duvarla çevrilip, duvarın iç kısmına da ağaç direklerin üstüne damlı revaklar yapıldı. Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Sinan’ın hazırladığı planlar, 1590’da Mimar Mehmed Ağa tarafından uygulanabildi. Avlusu genişletilmiş revaklardaki sütunlar yenilendi, yenileri eklendi. Tahta kemerler taş ve tuğlaya çevrilerek üzerlerine Türk üslubunda beş yüz küçük kubbe yapıldı.

İnternetteki haberlerden derlenmiştir. Bülent Pakman, Şubat 2010.

Yıkılacak diğer Osmanlı eseri için bakınız: Türk Kışlası

——————————————————————————————————-

Majeste! Kábe’yi de biz yaptık, haydi onu da yık!

Ecyad Kalesi’ni yıkan ve Kábe’deki Türk revaklarını da yıkmaya hazırlanan Kral Fahd, Kábe’nin Suudi kimliğine bürüneceğini zannederken yanılıyor.

Mekke’de, bütün Türk yapılarından çok daha önemli olan bir başka Türk eseri hálá dimdik ayakta: Kábe’nin kendisi… Bugünkü Kábe, Hazreti İbrahim zamanından gelen yapı değildir. bizden kalmadır, 1612’de temelinden çatısına kadar yenilenmiştir ve yenilemeyi Sultanahmed Camii’nin de mimarı olan Mehmed Ağa yapmıştır. Dolayısıyla, Fahd’ın kutsal topraklardaki Türk izlerini silebilmek için, Kábe’yi de yıkması şarttır.

Kral Fahd, Taliban’ın verdiği ilhamla Ecyad Kalesi’ni yerle bir etti. Sırada şimdi Kabe’yi çevreleyen Türk Revakları geliyor. Sultan Abdüláziz ve Abdülhamid zamanında kutsal toprakları güzelleştirmek ve oralarda bizden bir iz bırakmak maksadıyla fakir Türk insanının nafakasından kesilen paralarla inşa ettirilen güzelim revaklar yakında buldozerlere havale edilecek.

Fahd bu işi de becerdikten sonra Kábe’ye Suudi kimliği verme operasyonunu tamamladığını zannedecek ama kazın ayağı hiç de öyle olmayacak; zira Mekke’de yıkılan Ecyad Kalesi’nden de, yıkılacak olan revaklardan da önemli ama onlar kadar bizim olan bir başka Türk eseri var: Kábe’nin kendisi…

Çoğumuz bilmeyiz, hatta belki Kral Fahd bile farkında değildir ama, altın işlemeli kalın siyah örtünün altındaki Kábe bundan binlerce sene öncesinden, Hazreti İbrahim zamanından gelen eski orijinal bina değildir. 17. asırdan kalmadır, 1612’de, Birinci Ahmed’in saltanatında, temelinden çatısına kadar yenilenmiştir, bu yenileme işi Türk mimar ve ustalarının eseridir ve planları çizip uygulayan kişi de Sultanahmed Camii’nin mimarı olan Mehmed Ağa’dır.

KÁBE’NİN DAMI ÇÜRÜMÜŞ

İşte, Kábe’yi bundan tam 390 sene önce baştan aşağı elden geçirişimizin kısa öyküsü:

Mekke’den dönen hacılar Kábe’nin perişan bir halde bulunduğunu; çatısının neredeyse çöktüğünü, duvarlarının da yıkılmak üzere olduğunu anlatmaktadırlar.

Sultan Ahmed, başmimarı Mehmed Ağa’yı Kábe’yi tamirle vazifelendirir. Kutsal yapının ölçüleri mimarbaşının elinde zaten vardır. Bir plan çizilir ve yenilenecek direklerle çatı tahtaları İstanbul’daki atelyelerde imal edilir. İşin tamamlanmasından sonra Edirnekapı taraflarındaki bir çiftlikte Kábe’nin bire bir maketi kurulur ve herşeyin tamam olduğu anlaşılınca Mehmed Ağa yola çıkar.

Tamir, 1612’nin 4 Mart günü başlar. Önce bir dua edilir, arkasından iskele kurulur, Kábe’nin damı açılır, tahtaların neredeyse tamamının erimiş olduğu görülür ve değiştirilir.

Sıra, çürümüş direklere gelmiştir. Mehmed Ağa duvarları askıya alır, eski direkleri çıkartıp Hazreti İbrahim zamanından kalma temellere iner ve yeni direklerle kemerleri yerleştirir.

Asırlar öncesinin duvarları hemen her dokunuşta küçük parçalar halinde dağılmaktadır ve Mehmed Ağa duvarları yıkıp yeniden yapar. İşlerin tamamlanmasından sonra dam tekrar elden geçirilir, İstanbul’dan gönderilen ve bugün Kábe’nin hálá üzerinde bulunan altın oluk yerine yerleştirilir, kapıdaki gümüş kitabenin yerine de som altından bir başka kitabe konur.

Kábe’nin tamiri dört ay sürer. İş bitince yeniden dualar edilir ve Mehmed Ağa ile adamları İstanbul’a dönerler.

ÜÇÜNCÜ MAHMUD MASALI

Mimar Mehmed Ağa’nın 1612’de yaptığı Kábe restorasyonun ayrıntılarını öğrenmek isterseniz, Türk Edebiyatı’nın son büyük álimlerinden rahmetli Orhan Şaik Gökyay’ın 1988’de yayınlanan ‘‘Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı’ya Armağan” isimli eserde yeralan ‘‘Risále-i Mimáriyye-Mimar Mehmed Ağa-Eserleri” başlıklı uzun makalesini okuyun. Daha fazla bilgi için Mustafa bin İbrahim’in Topkapı sarayı Kitaplığı’nda ‘‘Revan, 1304” numarada saklanan ‘‘Zübdetü’t-Tevárih”ine ve Kátip Çelebi’nin ‘‘Fezleke”sine bakın.

Dolayısıyla, Kral Fahd’a şimdi Kábe’yi yıkıp yeniden yapmak düşüyor… Haydi majesteleri; buyurun, yıkın! Sizin bu hırsınız, bizim ise Ecyad yıkıldığı dakikada bile dünyadan bihaber halde TV’ye çıkıp hiç utanmadan ‘‘Yıkımı önledim” diye şahsi reklámını yapan bir kültür müsteşarımız ve Meclis’te bundan iki sene önce verilen soru önergelerine ‘‘Ecyad’ı Sultan Üçüncü Mahmud yaptırmıştı” deyip ‘‘Üçüncü Mahmud” adında hayali padişahlar icad eden böyle bir hariciyemiz varken, siz bu işi de becerirsiniz!

Ecyad Kalesi işte bu çocuk için yıktırıldı

Dünyanın en zengin delikanlısı sayılan Abdüláziz, bugün 24 yaşında. Suudi Kralı Fahd’ın, en sevdiği karısından olan oğlu…Suudi Arabistan’a sık gittiğim senelerde Abdüláziz 8-10 yaşlarında bir çocuktu. Kral babası hemen her yere onu da götürürdü. Hatta saraydaki bazı ziyafetlerde küçük Abdüláziz’le birkaç defa konuşmuşluğum da vardı.

Derken seneler geçti, Abdüláziz büyüdü ve işadamlığına soyundu. Gerçi ileride sıkıntı çekmemesi ve ağabeylerine muhtaç olmaması için babasının İsviçre’de onun adına 10 milyar dolarlık mütevazi bir hesap açtırdığı biliniyordu ama, genç prens mebláğı az bulduğundan olacak, mevcut bin küsur diğer Suudi ‘‘prens”leri gibi yaptı ve bazı yabancı şirketlerin temsilciliklerini aldı. Derken otelciliğe merak saldı, Intercontinental Grubu’nun temsilcisi oldu, geçen sene Kábe’nin önünde uzanan ve metrekaresi 50 bin dolar olan caddeye devása bir Intercontinental Oteli dikti.

Ecyad Kalesi rezaletinin başladığı günden itibaren Cidde, Riyad ve Mekke’deki tanıdıklarımla temas halindeyim ve hepsinden aynı şeyi duyuyorum: Kale’nin yerine yapılacak olan bina kompleksini Abdüláziz’in inşa ettireceğini… Kulelerden, restoranlardan ve alışveriş merkezlerinden meydana gelmesi planlanan 231 bin 300 metrekarelik ‘‘699” sayılı projenin tamamının, 24 yaşındaki bu delikanlıya ait olduğu söyleniyor.

Aklıma gelmişken bir de şunu sorayım: İstanbul’da, İslam Konferansı Teşkilatı’na bağlı ‘‘İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA)” diye bir kuruluş vardır. Bazı kitaplar çıkartır, toplantılar düzenler, ve arada bir İslam ülkelerinin önde geşen kişilerini ağırlar.

Ben, IRCICA’nın Ecyad Kalesi yahut Kábe’deki revaklar konusunda hiçbir açıklamasını işitmedim. Acaba yaptılar da ben mi duymadım, yoksa Mekke’de hák ile yeksán edilen Türk eserlerini ‘‘İslamî” saymıyorlar mı?

Bekliyorum, göreceğiz…

Öneriyorum: Hacı elbisesine Ecyad’ın resmini koyalım

Suudi küstahlığına karşı haccın bu sene boykot edilmesi fikrini ortaya ben attım. Boykot dini bir vecibe olan haccı değil, Suudi yönetimini hedef alıyordu ve maksat Riyad Sarayı’nın hususi jakuzilere düşkünlüğüyle meşhur sakinine, kutsal topraklarda canının istediğini yapma hakkına sahip olmadığını göstermekti.

Boykotun örnekleri de vardı, daha önce birkaç defa yapılmış, istenen sonucu vermiş, yani Suudiler’i yola getirmişti. Dolayısıyla, Diyanet İşleri Başkanı’nın önceki gün söylediği ‘‘boykotun hukuki sorunlar yaratabileceği” ifadesindeki kerameti ben bir türlü anlayamadım.

Merak edenler için, son hac boykotlarından ikisini kısaca anlatayım:

Kábe’nin üzerindeki altın işlemeli siyah örtüyü, asırlar boyunca her sene biz değiştirirdik. Mekke’nin elimizden çıkmasından sonra bu işi Mısır üstlendi. 1950’lerin sonunda, Suudi Arabistan’ın o zamanki kralı ve şimdiki Kral Fahd’ın babası olan İbni Suud, Mısır’dan yollanan örtüyü geri gönderdi. Gerekçe olarak ‘‘Mekke benim toprağımdır, benim bu örtüyü yapacak gücüm ve param vardır” diyordu ama asıl sebep Mısır lideri Cemal Abdülnasır’ın Yemen’e asker göndermesi üzerine Suudi tahtının zangırdamasıydı.

İbni Suud’a cevap, Kahire’nin meşhur El Ezher’inden geldi. Ezher Şeyhi ‘‘Mekke, Suudi işgali altındadır, dolayısıyla hac yapılamaz” diyen bir fetva verdi ve Mısır bu fetvayla haccı boykot etti. Boykot, İbni Suud’un yeni elde etmeye başladığı petrol gelirine dayanarak İslam dünyasında giriştiği liderlik oyununa büyük darbe oldu ve ertesi sene Kahire’nin yeniden yolladığı örtüyü kabule mecbur kaldı.

İkinci hac boykotu, 1987’de yaşandı. Suudi askerleri bir sene önce gösteri yaptıkları gerekçesiyle İranlı hacıların üzerine ateş açıp yüzlercesini öldürmüşlerdi. Bugün İran’ın Cumhurbaşkanı olan Muhammed Hatemî o günlerde ‘‘İslamî İrşad Bakanı” idi, boykotu gündeme o getirdi. Fetvalar verildi ve İran’dan tek bir kişi bile o sene hacca katılmadı. Kriz ertesi yıl Sudan’ın arabuluculuğu ve Suudiler’in ‘‘hacılara sert davranmayacağını” vaadetmesiyle çözüldü.

Bilmem, farkında mıyız? Kral Fahd, Yavuz Selim’den itibaren Osmanlı hükümdarlarının kullandığı ve ‘‘Mekke ile Medine’nin hizmetkárı” demek olan ‘‘Hádimu’l-Haremeyn-i Şerifeyn” unvanını 1980’lerden itibaren sahiplenmiş ama kutsal toprakların ‘‘hádimi” yani ‘‘hizmetkárı” gibi değil, ‘‘hákimi” olarak hareket etmeye başlamıştır. Bu işin ileri aşaması, ‘‘hiláfet” yahut bu sözü kullanamasa bile ona benzer bir unvan takınmaktır. Böyle bir unvanı üstlenmenin şartlarından biri, dört asır boyunca Türkler’in temsil ettiği hiláfetin hükümsüz ilán edilmesi ve Mekke ile Medine’nin ‘‘Sultan-Halife” olan Osmanlı hükümdarları tarafından yaptırılmış eserlerden ‘‘temizlenmesi”dir.

Dolayısıyla, Suudiler’in bu girişimlerini durdurmak Türkiye’nin tarihe olan bir borcudur, Diyanet’tin vereceği fetvaya dayalı bir hac boykotu bu yolda atılacak ilk adımdır ama umre boykotu ‘‘tavşan dağa küsmüş” misali bir iş…

Diyelim ki boykota cesaretimiz yok… O zaman hacca veya umreye giden Türk vatandaşlarının göğüslerindeki ayyıldızın altına Ecyad Kalesi’nin resmini de mi iliştiremeyiz?

Biz koyalım, Suudiler çıkartsınlar.

Murat Bardakçı, Hürriyet Gazetesi, 13.01.2002

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=48073&yazarid=28

—————————————————–

HER yıl dünyanın dört bir yanından milyonlarca Müslümanın hacı olmak için akın ettiği Mekke’de, Kâbe’yi Yenileme Projesi kapsamında yükselen inşaatlar, hac mevsimine rağmen aralıksız sürüyor. Hacı adayları her yıl yıkılacağı söylenen revaklara son kez bakıyor. Revakların geçen yıl planlanan yıkımı, Türk Dışişleri Bakanlığı’nın devreye girmesiyle ertelenmişti. Bu arada, çalışmalar nedeniyle Kâbe’deki Say yerinin en üst katı şu anda hacı adaylarına kapalı tutuluyor. İnşaatların bitimiyle Manhattan görüntüsüne benzeyecek Mekke’ye, Cidde Havalimanı’ndan 6 saat süren yol da elektrikli trenin devreye girmesiyle 1 saate inecek.

Konya olabilir

Beton dökülerek yerleştirilen dünyanın en büyük 2 vincinden biri revakları taşımak için kullanılacak. Kral Abdullah’ın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Dışişleri Bakanlığı’nın revakları Konya’ya getirmeye yönelik girişimlerine, izin vermesi bekleniyor.

Kâbe’nin revaklar yıkılmadan genişletilmesi konusunda alternatif projeler de tartışılıyor. Alternatif projelerden biri ise hac dönemlerinde kurulacak 2 katlı portatif bir platformla tavaf yapılması.

Kâbe’nin El Beyt Kuleleri’nin tam karşı cephesinde kalan ve ana giriş kapısı bitmek üzere. Kâbe’nin Abdülaziz kapısının tam karşısındaki Kral Abdülaziz Harem-i Şerif Vakfı’nın yaptırdığı, “Gökdelenler evi” denilen El Beyt Kuleleri’nin üzerindeki saat Kâbe’nin her yanından görülüyor. 1 milyon 500 bin metrekarelik bir inşaat alanı olan Safa, Merve, Zemzem, Makam, Hacer, Sara ve en yüksek bina Beyt Otel’den oluşan 7 gökdelenle başlayan değişim, Mekke, Medine ve Cidde’de sürüyor.

Cebeli Ömer kuleleri

Kâbe’nin bulunduğu alan, projenin tamamlanmasıyla 3’te 1 genişleyecek. Kâbe’nin yanı başındaki Kral’ın sarayı dahil Hilton’un tipik Mekke evleri görüntüsünden oluşan ön bölümü ve Tevhit Otel olmak üzere birçok bina yıkılacak. Yıkılan yerlerin büyük bölümü Kâbe’ye dahil edilip, geri alanda yeni oteller yapılacak. El Beyt Kuleleri’nin arkasında 26 bin odalı 22 yeni gökdelen yapılacak. Oteller, 25 yıl sonra arazi sahibi emirlere devredilecek. Hilton’un arkasında, Ömer Dağı indirilerek inşa edilen yeni şehir Cebeli Ömer’de yükselen kuleler, Kâbe’den görülmeye başladı. Mekke’de yeni inşa edilecek projeler arasında bir de Kral Abdülaziz’in adını taşıyacak cami projesi yer alıyor.

İnşaat hacı sayısını azaltı

Mekke dev vinçlerle yeniden inşa edilirken, Kabe’yi genişletme projesi bu yıl hacı adaylarının sayısına da yansıdı.  Fatma Aksu. Hürriyet 16 Ekim 2012. http://www.hurriyet.com.tr/planet/21703451.asp

Bülent Pakman. Şubat 2010 – Aralık 2012.  DEVAMI İÇİN TIKLAYIN: http://wp.me/PAexV-3xv

Suudi Arabistan ile ilgili günlükler

Twitter Widgets Facebook Widgets

Viyana Parlamento Binası

Bülent Pakman kimdir: https://bpakman.wordpress.com/pakman/

5 Responses to Sıra Revaklara geldi

  1. Geri bildirim: Abha 1984-86 « Pakman World

  2. Geri bildirim: Suudi Arabistan « Pakman World

  3. Geri bildirim: Suudi prens muhaliflere katıldı | Pakman World

  4. Mustafa dedi ki:

    Yani bazi seyleri abarttiginiz kanisindayim acikcasi evyad kalesi yikildi ve bunu seyrettik ama revaklarin yikilacagini sanmiyorum bir ikincisi 1612.de kabe temelinden en tepesine kadar yenuden yapilmamistir bunun olabilmesi icin kabe duvarlarindam bir kisminin veya bir bolumunun filen yikilmasi gerekir 1612.yilinda kabenin catlak olan duvarlari gumuş çivi ve kemerlerle gucledirilip tamir edilmistir….fakat size bir cok konuda katiliyorum peygamberimizin icini putlardan temizledigi kabenin bugun etrafi yuzlerce metre yuksekligindeki putlarla cevrilive cevirlemeyede hizla devam ediliyor ben sadece efendimizin hatrina araplara saygi gosteriyorum ama bugun paraya tapan top sakal birakan sunnete aykiri yasayan ingiliz ve abd usagi arap kral ve prenslere degil..butun duyadaki muslamanlar orgutlenip suudlarin bu sacmaliklarina son vermesi sarttir bugun hic islam ulkesi,bu sapitmis suudlarin para hirsindan vazgecip kabenin kutsallligini yerle bir eden pervasizligindan vazgecmemesi halinde hacilik gorevlerini yerine geyirmeyecegi notasini suudlara versin bakalim ne oluyor.bugun turkiye gibi endonozya gibi hindistan gibi musluman turk ulkeleri diger arap ulkeleri iki üç sene haci gondermesinler bakalim ne oluyor o kutsal mekan dunya uzerindeki butun muslumalarin ortak mekanidir sadece suudlar oradan milyarlarca dolar kazansin diye var degildir orasi manevi olarak tum dunya muslamanlarina aittir insallah Allahin izni ile orasi o kabe yine putlardan temizlenecektir…

    Beğen

    • Mustafa dedi ki:

      Telefondan yolculuk esnasinda yazdigim icin bazi harfler yanlis olmus kusura bakmayib özür dilerim..

      Beğen

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.