İslami Cihad

Fundamentalist Hıristiyanların İslam dinini kötülemek için öne sürdükleri savlardan birisi de şudur:

Hz. İsa “Tanrınızı, komşularınızı sevin onlar için dua edin” derken İslam “cihad yapın düşmanlarınızla savaşın, Allah için canınızı verin” demektedir. Bu sevgisizliktir. Müslümanların, El Kaide örgütünün 11 Eylül ve diğer saldırıları bundan kaynaklanmaktadır. Hz. İsa sevgi telkin etmişken, hiç savaşmamış hatta kavga etmemişken Hz. Muhammed savaşmış hatta taktisyen komutanlık yapmış, kervanları basıp soymuş eşkiyalık yapmıştır.”

Bu fundamentalistlerden daha iğrenç olanları diyor ki güya (haşa) kendisine ‘ete bürünmüş Allah denilen’ Peygamber demiş ki ‘

“gidin düşmanların kafasını uçurun ve bana getirin, hep birlikte kutlama yapalım’.

Fundamentalist Hıristiyanlar bu savlarına kanıt olarak aşağıdaki Ku’ran ayetlerini gösterirler:

İnsanların; özür sahibi olmaksızın oturanlarıyla, Allah yolunda malları ve canlarıyla didinip gayret gösterenleri aynı değildir. Allah, malları ve canlarıyla gayret gösterenleri oturanlara derece bakımından üstün kılmıştır. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir ama cihat edenleri, çok büyük bir ödülle, oturanlardan üstün kılmıştır” Nisa 95.

Ey inanlar! İçinizden kim dininden dönerse şunu bilsin: Allah, yakında, kendilerini sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı boynu bükük, kafirlere karşı başı dik bir topluluk getirecektir. Bunlar Allah yolunda savaşırlar, hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah’ın dilediğine yönelttiği bir lütuftur. Allah, yaratılışı ve yarattıklarını genişletir, her şeyi bilir.” Maide 54.

Allah; içinizden cihat edenleri, Allah’tan, resulünden ve müminlerden başkasını kendisine sırdaş edinmeyenleri belirlemedikçe, bırakılacağınızı mı sandınız? Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.” Tevbe 16.

Ey iman sahipleri! Düşmanımı ve düşmanınızı dostlar yerine tutmayın! Onlar, size haktan geleni inkar ettikleri, Rabbiniz Allah’a inandığınız için Peygamber’i ve sizi yurdunuzdan çıkardıkları halde, siz onlara sevgi sunuyorsunuz. Benim yolumda gayret sarfetmek, benim hoşnutluğumu kazanmak için seferber olduğunuz halde, içinizde onlara sevgi gizliyorsunuz. Sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da en iyi ben bilirim. Sizden kim bunu yaparsa denge yolundan sapmış olur.” Mümtehine 1.

Gaza niyetiyle yeryüzünde dolaştığınız zaman, küfre sapanların size tedirginlik vermesinden korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şu bir gerçek ki, küfre batanlar sizin için açık bir düşmandır.” Nisa 101.

O haram aylar çıktığında artık müşrikleri, kendilerini bulduğunuz yerde öldürün. Yakalayın onları, kuşatın onları, tüm geçit noktalarını tıkayın onların. Bunun ardından tövbe eder, namazı gereğince kılar, zekâtı verirlerse, yollarını açın onların. Kesin olan şu ki, Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir.” Tevbe 5.  (Not: müşrikler = Allah’a eş koşanlar)

Küfre sapanlar sakın öne geçtiklerini sanmasınlar. Onlar bizi aciz bırakamazlar.” Enfal 59.

Bu ayetlerin Ku’ran’ı bilmeden tam okumadan seçildiği anlaşılıyor. Örneğin Enfal suresi 59. ayeti kesip yapıştırmışlar ama belli ki kasıtlı olarak sonraki 60 ve 61 ‘i es geçmişler. Okuyalım:

Onlara karşı, gücünüz yettiğince kuvvet hazırlayın. Ordugahlarda atlar besleyin. Böylece hem Allah’ın düşmanını hem kendi düşmanınızı hem de bunlardan başkalarını korkutabilirsiniz. Siz onları bilmezsiniz ama Allah hepsini bilir. Allah yolunda harcadığınız herşey size tam olarak ödenir; hiçbir haksızlığa uğratılmazsınız. Eğer barışa eğilim gösterirlerse sen de buna yanaş ve Allah’a tevekkül et. Çünkü O, en iyi işitenin, en iyi bilenin ta kendisidir.” Enfal 60-61.

Güçlü olun, Allah ve iman düşmanlarını korkutacak şekilde ama barış için kanatlarını indirenlere de aynı şekilde yaklaşın, barış çağrısına olumlu yanıt verin. Bunlar emrediliyor. Yani barış içerisinde yaşamak için kuvvetli olmak gerekir. Kuvvetli olunmazsa barış olmayabilir.

Biz fundmentalistler gibi yapmayalım. Gelin Kur’an’ın konuyla daha fazla ilgili olan ayetlerine de bakalım:

Şu gerçektir ki Hıristiyanlığın aksine, Kur’an “bir yanağını vurana öbür yanağını çevir” yolunda bir kabulü insan onuruna hakaret sayarak reddetmiştir. Bu çerçevede yukarıdaki Mümtehine suresi 1. ayet Allah’a ve imana karşı savaş açmış kişilerle dostluk kurmayın diyor. Ama devamı var, İslamda sevgi yoktur diyenlere:

Olabilir ki Allah sizinle, onlardan düşman olduklarınız arasına bir sevgi koyar. Allah’ın gücü herşeye yeter. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” Mümtehine 7.

Böylece Kur’an’la insanlık, sevgi ve barış kucağına taşınıyor. Allah’a düşmanlık ve müslümanların inançlarına saldırıda bulunmayan, bunlar için savaşmayanlarla dostluk kurulabiliyor. Nitekim buna paralel bir hadis’e bakalım:

Sevdiğini ölçülü bir biçimde sev, bir gün düşmanın olabilir; düşmanlık duyduğuna da ölçülü bir biçimde düşmanlık et, bir gün dostun olabilir” (Tirmizi).

Amerikalılara sormak lazım, dininiz emrettiği halde, neden 11 Eylülde Dünya Ticaret Merkezini yerle bir edenleri sevmediniz de onları bulmak için ta Afganistan’a, Irak’a gittiniz  oraları işgal ettiniz, milyonla insan öldürdünüz?

Fitne kalmayıncaya ve din yalnızca Allah’ın oluncaya kadar çarpışın. Eğer çarpışmaktan vazgeçerlerse artık zulme sapanlardan başkasına düşmanlık edilmez.” Bakara 193. “Fitne kalmayıncaya ve din tümüyle Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaş. Vazgeçerlerse kuşkusuz ki Allah, ne yaptıklarını iyice görecektir.” Enfal 39

Kur’an yanağına vurana aynıyla karşılık vermek hakkını en doğal hak olarak insanlara verirken bu hakkı kullanmayanların Allah tarafından ödüllendirileceğini de bildirmiştir. Bu, İslam düşmanlarının savlarının aksine, hayata ve insana saygı, güzele ve iyiye çağrıdır. İnsana, hayata ve insan onuruna saygı  bunları ilk zedeleyelenleri, bunlara ilk saldıranı korumakla olmaz, bunlara karşı çıkılmalıdır. Kur’an hayata kastetme hakkını bir tek yerde, hayat hakkına kastedilenin karşılık vermesi veya hayata kastedenin cezalandırılması halinde meşru saymıştır. Kur’an’daki cihadın kanlı çarpışmaya ilişkin kısmında egemen olan ilke de budur. Devamla:

Onları yakaladığınız yerde öldürün; onların sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne/baskı ve bozgunculuk, öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram’da, onlar sizinle çarpışmaya girinceye kadar siz de onlarla çarpışmaya girmeyin. Eğer sizinle çarpışmaya girerlerse siz de onları öldürün. İşte böyle verilir küfre sapanların cezası!” Bakara 191.

Buradaki “öldürün” beyanlarında hayata ilk kasdetme yetkisi verilmemiştir. Bu ve yukarıdaki ayetler evrensel gerekçesi doğmuş ve başlamış bir savaşta, çarpışmada tavır ve strateji belirleyen, lokal davranış biçimlerini gösteren ayetlerdir. Bu çerçevede, fundamentalist İslam düşmanlarının “Peygamber kervan basmıştır” saptırmalarının aslı Hicret döneminde Müslümanları yok etmek için savaş halinde olan Mekke’deki müşriklerin ikmallerini sağlayan kervanların bu ikmallerinin engellenmelerinden ibarettir.

Aynı şekilde yukarıya aldığımız Tevbe Suresi 5. ayet de ne demek istiyor bir de ona bakalım. Ama önce aşağıdaki ayetleri okumamız gerekiyor:

Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Allah, adaleti ayakta tutanları sever.  Allah sizi; ancak din hakkında sizinle savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran, çıkarılmanıza yardım eden kimselerle dost olmaktan yasaklar. Böyleleriyle dost olanlar, zalimlerin ta kendileridir.” Mümtehine 8-9.

Allah  Tevbe suresi 5. ayetin kimlere karşı uygulanacağını burada açıklıyor. Size hakaret edene değil. Din hakkında sizinle savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran, çıkarılmanıza yardım edenlere karşı.  Nitekim Tevbe suresinin 5. ayeti bu üç kırmızı çizgiyi aşan Mekkeli müşrikler (Allah’a eş koşanlar) için indirilmiştir. Özel bir durumdur. Önce anlaşma yapılan, sonra anlaşmayı bozanlar içindir.

Ayetin atıf yaptığı müşrikler Hz. Muhammed ile yaptıkları barış anlaşmasına – Hudeybiye antlaşmasına rağmen Medine’nin dış mahallelerine baskın yapıp adam öldürmüşler ve hayvanları alıp götürmüşler. Bu olaydan sonra Hz. Muhammed Mekke’yi fethetmiş, Mekke’ye girdiğinde ve sonrasında 15 ay bu müşriklerin hiçbirine dokunmamış. Sonra bu ayetler inmiş. Ayetlerde o müşriklere dört ay daha süre tanınıyor. Bu dört aylık süre zarfında istedikleri yere gidebilirler ya da Müslüman olabilirlerdi. Bu süre bittikten sonra ayet uygulanacaktı. Bu ayette geçen haram aylar Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Receb ayları olmayıp ayetin gelmesinden sonraki dört aydır.

Önceki ayetlere bakmadan ya da bakıp maksatlı olarak görmezden gelenlerin aksine gelin biz bakalım:

Allah ve resulünden, kendileriyle antlaşma yapmış bulunduğunuz müşriklere bir ültimatomdur bu…Antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden size karşı bir eksiklik sergilemeyen ve aleyhinizde başka birine yardım etmeyenler müstesnadır. Artık, onlara verdiğiniz sözü belirlenen süreye kadar tam bir şekilde koruyun. Şu bir gerçek ki Allah, sakınanları sever.” Tevbe 1 ve 4.

Görülüyor ki Tevbe 5. ayet tüm gayrı müslimleri ve müşrikleri kapsamaz. Sadece o yıllarda anlaşma yapılan ve anlaşmaya uymayan Mekkeli müşrikler içindir.

Ancak İslam düşmanlarının ellerine koz verenler yine İslam içinden çıkmıştır. Bazı tefsir kitaplarında Tevbe Suresi 5. ayetinin Mümtehine suresi 8-9 ayetlerini nesh ettiği yazılıdır (nesih=kaldırma, hükümsüz bırakma). Hatta bunun da ötesinde Tevbe 5 ile 240 a yakın ayeti neshettirenler vardır. Bu tamamen yanlıştır. Ayrıca nesih ile Kur’an’a usul koyanlar bunu hangi cüret ile yapıyorlar anlamak mümkün değil.

Cihad ve cihad şehitleri

Cihad sadece fundamentalist İslam düşmanlarının değil neredeyse tüm İslam dışı dünyanın tepki gösterdiği hatta korktuğu bir eylem türüdür. Gerçekten de cihad bazı müslümanlarca bilerek ya da bilmeyerek yanlış yorumlanmış ve çığırından çıkarılmıştır.

Allah yolunda öldürülmüş olanları ölüler sanma sakın. Hayır! Onlar diridirler. Rablerinin katında rızıklandırılıyorlar. Allah yolunda öldürülenleri ölü saymayın, bilakis Rableri katında diridirler. Allah’ın bol nimetinden onlara verdiği şeylerle sevinç içinde rızıklanırlar, arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere, kendilerine korku olmadığını ve kendilerinin üzülmeyeceklerini müjde etmek isterler. Allahtan bir nimeti, bir lütfu ve Allah’ın müminlerin ödülünü vermezlik etmeyeceğini de müjdelerler. O müminler ki, kendilerine yara isabet ettikten sonra bile Allah’ın ve resulün çağrısına cevap verdiler. Onlar içinden, güzel işler yapıp takvaya sarılanlara büyük bir ödül vardır. O müminler ki, insanlar kendilerine, “halk size karşı bir araya gelmiş, korkun onlardan”dediklerinde, bu onların imanını arttırdı ve şöyle dediler: “Allah bize yeter. Ne güzel Vekil’dir O. Böyle olduğu içindir ki, Allah’tan bir nimet ve lütufla geri döndüler; hiçbir kötülük dokunmamıştı onlara. Allah’ın rızasını izlediler. Allah çok büyük bir lütfun sahibidir.” Ali İmran 169-174.

Burada Allah için ölmekten kastedilen iyilik, güzellik, doğruluk, adalet ve sevgi değerleri uğruna ölmektir. Bu değerleri çiğneyen bir insanın “ben cihad için, Allah için eylem yapıyorum, ölüyorum” demesi onun eylem ve ölümünü Allah yolunda eylem ve ölüm haline getirmez. Hırs, kin ve nefretlerini tatmin için kitleleri şiddete ve savaşa sürenlerin, adam/yandaş toplama şanslarını artırmak için Allah’ı paravan yapmaları ve boğuşmalarına cihad adı vermeleri bir saptırmadır. Allah için ölmek veya öldürmekle, hırs, iktidar ve çıkar kavgalarını Allah’a fatura etmeyi veya Allah kelimesiyle patentleyip kitlelere yutturmayı birbirinden ayırmak gerekir. Çare Allah’ın rızası dışında hiçbir hesap ve beklenti içinde olmamaktır.

Savaşmak için yola çıkan bir grup sahabi, yanında koyunları bulunan birisine rastlarlar. Adam bunlara selam verir. Ne var ki onlar adamın korku veren bir putperest olduğuna hükmederek onu öldürürler. Hz. Muhammed bunu duyunca “Adamın karnını yarıp, imanı olup olmadığına baktınız mı?” diyerek öfkesini dile getirir. Bunun üzerine aşağıdaki ayetler iner:

Bir mümini kasten öldürene gelince, onun cezası, içinde sürekli kalmak üzere cehennemdir. Allah gazap etmiştir böylesine, lanetlemiştir onu; çok büyük bir azap hazırlamıştır ona. Ey iman sahipleri! Allah yolunda gaza için dolaştığınızda, iyice anlayıp dinleyin de size selam verene/barış teklifi sunana “sen mümin değilsin” demeyin. İğreti hayatın menfaatine göz dikiyorsunuz ama Allah katında çok ganimetler vardır. Önceden siz de öyle idiniz ama Allah size lütufta bulundu. O halde iyice araştırın, anlayıp dinleyin. Çünkü Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. ” Nisa 93.

Hıristiyanlığın tam tersine, Kur’an hiçbir kimseye bir kişi ya da toplumun imanını kendi subjektif kriterleri ile ölçerek  din dışı ilan etme ve onu bu yüzden cezalandırma yetkisi vermemiştir.

İşte bu yüzden biz, İsrailoğulları üzerine şunu yazdık: Kim bir kişiyi, bir kişiye karşılık yahut yeryüzünde bir fesat sebebiyle olmaksızın öldürürse, insanları toptan öldürmüş gibidir. Ve kim bir kişiye hayat verirse insanlara toptan hayat vermiş gibidir. Andolsun, resullerimiz onlara açık-seçik kanıtlar getirmişlerdir. Ama onlardan birçoğu bunun ardından da yeryüzünde zulüm ve azgınlığa sapmaktadır.” Maide 32.

Malesef Kur’an’ın yukarıdaki hükümlerini gözardı eden fanatikler İslam imajına global bir leke sürerken İslam düşmanlarının da ekmeklerine yağ sürmüşlerdir. Örneğin Evangelist, Neo-con Afganistan işgali bu gerekçelere dayandırılmıştır.

Meşru şartları doğmuş, insan hak ve onurunun kurtarılması için kaçınılmaz hale gelmişse savaşa ‘evet’ diyen İslam ona izin vermekle kalmaz, onu teşvik eder, emreder. Kur’an savaşı meşru hale getiren üç neden göstermektedir. Bunlardan birincisi yurt savunmasıdır:

Ey inananlar! Savunma tedbirlerinizi alın. Gerektiğinde de bölükler halinde harekete geçin yahut toplu halde savaşa çıkın.” Nisa 71.

Böyle bir savaşın ilk ve temel şartı ‘savunma savaşı’, namı diğer ‘meşru müdafaa savaşı’ olmaktır. Hiçbir saldırı savaşı, İslam’dan onay alamaz. Tarih içinde adına ‘cihat’ veya Osmanlı’da olduğu gibi, ‘Îla-i Kelimetillah’ (Allah’ın adını yüceltme) yaftaları yapıştırılmış savaşların büyük kısmı, Kur’an’ın asla onaylamayacağı saldırı ve zorbalık savaşlarıdır. Ve bunların yarattığı günahın faturasını bugün yeni Müslüman nesiller olarak bizler ödemekteyiz.

Kur’an, insanların sadece kendi yurdunu ve bölgesini korumalarını değil tüm insanların dertleri ile ilgilenmelerini, dünyanın her köşesinde insana batan zulüm dikeninin acısını benliğinde duymalarını ve harekete geçmelerini, ezilen horlanan, zulme uğrayan diğer insanları kurtarmalarını istiyor:

Size ne oluyor da Allah yolunda ve “ey Rabbimiz, bizi, halkı zulme sapmış şu kentten çıkar; katından bize bir dost gönder, katından bize bir yardımcı gönder” diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar, yavrular için savaşmıyormusunuz!” Nisa 75.

Kur’an’da savaşı meşru hale getiren bir diğer neden de zulümdür. Yurtlarından çıkarılıp sürülenlerin de savaşmalarına izin veriliyor:

Kendilerine savaş açılanlara savaşma izni verilmiştir. Çünkü onlar zulme uğratıldılar. Allah onlara yardıma elbette kadirdir. Onlar sırf, “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah’ın adı çokça anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler her halde yerle bir edilirdi. Allah, kendisine yardım edene elbette yardım eder. Allah elbette Kavi’dir, Aziz’dir.” Hac 39-40.

Sizinle çarpışmaya girenlerle Allah yolunda siz de çarpışın. Ama haksız yere saldırmayın/çarpışmada zulme sapmayın.Çünkü Allah, sınır tanımaz azgınları sevmiyor.” Bakara 190.

“…...Eğer Allah’ın, bazı insanları diğer bazılarıyla savması olmasaydı, yeryüzü bozguna uğrardı. Ama Allah alemlere karşı çok lütufkardır.” Bakara 251.

Savaş insanoğlunun, yaradılışa ters düşmesi yüzünden vücut verdiği yaradaki irini temizleyen neştere benzer. İrine neden olanlara insan onuru adına dur diyenler, onların cezandırılmalarını sağlayanlar da insanlar arasından çıkacaktır.

Hoşunuza gitmemekle birlikte, savaş üzerinize yazılmıştır. Bir şey sizin için hayırlı olduğu halde siz ondan tiksinebilirsiniz. Ve bir şey sizin için şer olduğu halde siz onu sevebilirsiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” Bakara 216.

Dünya gezegeninin tekamülü gereği savaşlar olmuştur, olacaktır. Nasıl kötülükler olmasa iyiliklerin değeri anlaşılmazsa savaşlar olmasa barışın değeri de anlaşılmaz. Tekamül açısından her şeyde bir hayır bulunmaktadır. Acıları yaşıyarak, anlayarak sonunda toplum savaşı değil barışı tercih etmesini öğrenecektir.

Cihad, tüm masum insanları zalimin zulmünden kurtarma için yapılan kavga ve savaş olmalıdır.  “Allah için cihad” politik sloganını bundan ayırmak gerekir. Cihad yapılabilmesi için zulüm, baskı olmalı ve sadece bunlara uğrayanları bunlardan kurtarma amaç edinilmelidir. Kur’an ayetleri bu yöndedir.

Görüldüğü gibi hem Müslümanlığın doğuş ve yayılması sırasında hem de geleceğe dönük olarak, müşriklerin (Allah’a eş koşanlar) ölümcül saldırı ve zulümleri ile bunlara karşı izlenecek yöntemlere Kuran ayetlerinde oldukça fazla değinilmektedir. Bunlar cımbızla alınıp “bakın Kuran öldürmeyi, savaşı teşvik ediyor” denerek insanlar aldatılıyor.

Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk bu konuyla ilgili şu tespiti yapmıştır : “İlk öldürene karşı çıkarken (meşru savunma) ve ilk öldüreni cezalandırmak için öldürmek (kısas) hayata kastetmek değil, hayata hizmettir…Hiçbir peygambere, öldürene müsamaha et, öldüreni bağışla şeklinde bir tanrısal direktif gelmiş olamaz. Hıristiyanlığın konuyu bu şekle dönüştürmesi, geçici bir stratejinin daha sonradan sürekli bir prensip halinde empoze edilmesi şeklinde bir saptırmadır. Böyle olduğu içindir ki ilâhî kader, kilisenin bu saptırmadan doğan aşırılığına cevap olarak ayni kiliseyi insanlığın, kan dökülmesine en fazla sebep olan kurumu halinde tarihe geçmiştir. Burada Engizisyon zulümlerini, Haçlı katliamlarını ve nihayet, kilisenin çocuklarının vücut verdiği dünya harplerini, özellikle Hiroşima kahır ve zulmünü hatırlamak yeterli olur” (Kur’an’ın Temel Kavramları, s.313).

Bülent Pakman, Şubat 2010. İzin alınmadan ve aktif link verilmeden alıntı yapılamaz.

Konuyla ilgili diğer yazılarımız:

İslama ve Hz. Peygambere Küfürler

Hz. Peygamber eşi Ayşe

Hz. Peygamber eşi Zeynep

Hz. Peygamber eşi Safiye

Sahte Kuran

Batının İslam Karşıtlığı

Papa’nın Kini

İslam dini ile ilgili yazılarımız:

İnanç ve siyasete ilişkin yazılarımız:

Madde ötesi aleme ilişkin yazılarımız:

Reenkarnasyon

Yazılarım izin alınmadan aktif link verilmeden kısmen ya da tamamen alıntılanamaz, yayımlanamaz.

2 Responses to İslami Cihad

  1. Sems dedi ki:

    Allah`a emanet ol. Ellerine saglik.

    Beğen

  2. Mahir dedi ki:

    ALLAH RAZI OLSUN ÇOK GÜZEL

    Beğen

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.