Gagavuzlar

Etnik yapı

Gagauz yeri

4. yüzyılda Hunlar’ın Avrupa içlerine uzanmasıyla başlayıp Karadeniz’in kuzeyinden Bulgar, Hazar, Peçenek Kuman ve Uz akınlarıyla devam eden Türklerin Batıya göçü Gagauz (Gagavuzlar – Gökoğuzlar) Türklerinin etnik kimliğinin başlangıcını (ilk dalgasını) teşkil etmiştir.

Uzlar ilk yurtları Hazar Denizi çevresi olan Oğuz topluluklarıdır. Peçenekleri takiben, Avrupa’ya yerleştiler,  1030’da Kumanlar tarafından Don boylarından çıkarıldılar. 1060 yıllarında Orta Dneper (Dinyeper) kıyılarına çok sayıda Uz topluluğu yerleşti. Aralarında savaşlar sonucu Ruslardan uzaklaşmak için Tuna yönüne doğru çekilerek Peçeneklerin bulunduğu bölgeye kadar geldiler. 1064 yılında Tuna’yı geçip Bizans’la savaşları sonucu katliamdan ve âfetlerden kurtulabilen küçük bir Uz grubu ise Bizans tarafından Hristiyanlaştırılarak Dobruca’ya, Peçenek ve Kumanlardan Hristiyanlaşan diğer Türk topluluklarının arasına yerleştirildi. Bu Uz ağırlıklı, fakat Peçenek ve Kumanlardan da pek çok unsur bulunduran kuzeyden gelen Türkler, konuyla ilgili bütün kaynakların üzerinde bağlaştıkları (ittifak ettikleri) gibi, bugünkü Hristiyan Gagavuz Türklerinin ecdadlarını teşkil ettiler.

İkinci göç dalgasını bir bölümünü 1260 da taht mücadelesini kaybederek Bizans’a sığınarak Kırım’dan Balkanlara geçen Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykavus’un beraberindeki binlerce Selçuklu Türk, Güneyden-Balkanlar’dan gelen, Anadolu ve Rumeli’nin fethi sırasında kahramanlığı ve veliliği ile efsanevi bir şahsiyet olan Sarı Saltuk Baba ve müridleri teşkil etmiştir. Bu topluluklar Gagavuzlarla kaynaşmıştır.

Üçüncü dalgada Osmanlı hakimiyeti sırasında Ortodoks Hıristiyan Karamanlı Osmanlı tebası Balkanlar’a iskan edilmiş ve onlar da Gagavuzlarla kaynaşmıştır.

Bu dalga göçler Gagauzların etnik kimliğini çeşitlendirmiş, Türkçe dil ve Ortodoks Hıristiyanlık karakterinde bir çok değişiklikler meydana getirmiştir.

Güneyden 2. ve 3. dalga göçlerle gelen Deliorman Türkleri, Peçenek Türkleri’nin Müslüman olan torunları olup Gagavuzlarla büyük benzerlikler gösterirler, farkları Müslümanlığı tercih etmiş olmalarıdır.

İlk Gagauz Devleti

Gagavuzlar 1263 de Dobruca’da ilk devletlerini kurdular. İlk yıllarında resmi olarak Bizans’a bağlıydılar fakat fiilen bağımsızlardı. Başlarında Selçuklulardan Sarı Saltuk vardı. 1365’te devlet Kumanlardan Balık Bey ile birlikte bağımsızlığını ilan etti. Devletin adı “UziEyalet”ti. Uzi Eyalet (ya da Gagauz Eli) 1365’te Tuna Deltası’ndan Emine Burnu’na kadar uzanıyordu. Bugünkü Bulgaristan sınırları içinde bulunan Balçık (Karvuna) şehri de başkent olmuştu. Balık Bey’den sonra devletin başına Dobrotiç geçmiştir. Dobruca ismi Dobrotiç’ten gelmektedir. Dobrotiç’ten sonra başa Ivanko geçmiştir. 

Osmanlı Hakimiyeti

Güneyde Bizans zayıflayıp önceliği Osmanlı’ya kaptırınca bölge I. Murad zamanında Osmanlı egemenliği altına girmiştir. 1398’de de I. Bayezid bölgeyi tamamen fethedip Osmanlı topraklarına katmıştır.  Gagauzların Osmanlı tebaasına girmesiyle Bulgaristan’a göçler yaşanmıştır.

Gagavuzlar Osmanlı döneminde Tatar/Ortodoks Hıristiyan pozisyonunda değerlendirilerek hiçbir dinsel baskı görmedikleri için din ve inançlarını muhafaza ettiler.  

Besarabya yeni vatan

1774 Küçük Kaynarca Anlaşması sonrasında Ruslar Ortodoks olmaları nedeniyle Gagavuzların hamiliğini üstlendiklerini ilan ettiler. Bu süreçte Rusya İmparatorluğu’nun baskısı yüzünden Gagavuzların bir bölümü Besarabya’ya göç etti. Besarabya günümüz Moldova’sına Rusların verdiği ad olup Osmanlı İmparatorluğunun Boğdan eyaletinin Prut nehrinin doğusunda kalan kısmını teşkil etmektedir.

Boğdan’ın sarı renkli batı kısmı bugünkü Romanya’ya ait Doğu kısmı ise tarihte Besarabya adıyla anılan ve büyük bölümü bugün Moldova’yı oluşturan Gagauzya’nın da olduğu bölge

Rus dönemi

Osmanlılar  1812 de Boğdan’ın Prut nehrinin doğusunda kalan kısmı olan Besarabya’yı  Ruslara bıraktılar.  Gagavuzların bölümü Rus işgali sürecinde Anadolu’ya göç ettiler, dinlerini değiştirerek Müslüman oldular. Onlardan biri de Enver Paşa’nın ailesi.

Bulgaristan’da kalanlar da 93 harbi olarak bilinen  1877-1878 Osmanlı Rus savaşından sonra Bulgaristan’ın bağımsızlığını ilan etmesi üzerine Besarabya’ya kaçtılar. Savaş sonucu 1859 da Eflak – Boğdan Osmanlı Devleti’nden bağımsızlıklarını kazandı, Romanya adı altında birleşti. Besarabya (Moldova) ise Rusya’da kaldı.

Komrat Cumhuriyeti

Rusların yıllar boyu sürdürdüğü baskı politikasına karşı milli kültür ve kimliklerini korumak amacıyla 6 Ocak 1906 tarihinde Komrat’ta Andrey Galaţan (Galatsan) ve Atmaca Pavlioğlu önderliğindeki Gagavuz çiftçiler, Rusya İmparatorluğu’na karşı ayaklandı, Çiftçiler Komitesi adlı bir komite kurdular. Bu komite 10 Ocak 1906’da Komrat bölgesinin cumhuriyet olmasına karar verdi. Böylelikle Komrat Cumhuriyeti resmen kuruldu. Çiftçiler Komitesi,  borç kâğıtlarının yakılması ve vergilerin verilmemesi kararlarını aldı. Gagavuz Türklerinin kurduğu bu devlete diğer bölgelerden destek gelmedi. 21 Ocak 1906 tarihinde ayaklanmayı bastırmak için Rusya İmparatorluğu askerleri Komrat’a geldiler, bölgeyi hem işgal hem ilhak ettiler. Bu askeri harekatlar sonucunda Komrat Cumhuriyeti tamamen yıkıldı. Önemli bir Gagavuz nüfusu başta Kazakistan olmak üzere ecdad vatanları olan Orta Asya’ya geri döndü. Bir kısmı Güney Amerika’ya gitti.  

Romanya dönemi

Besarabya 1918 de Rusya’dan ayrıldı ve Romanya’ya katıldı. Daha doğrusu 1917 Ekim Devrimi sonrası karışıklıklarını fırsat bilen Romanya tarafından işgal edildi. 1925’te Gagauzlara karşı yoğun Romen asimilasyon faaliyetleri yapılmıştır. Gagauzların bir kısmı bundan kurtulmak için Özbekistan Taşkent’e gitmiştir. Yine başka bir kısmı Brezilya-Romanya arasındaki bir antlaşmaya dayanarak ücretsiz gemi bileti, seyahat esnasında yemek, varıldığında da toprak imkanlar verilerek SãoPaulo’ya gitmek zorunda kalmıştır.

Besarabya 1940’da Molotov-Ribbentrop Paktı ile Moldavya Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’yle birleştirilerek bugünkü Moldova Cumhuriyeti toprakları halini almıştır. Ancak fiiliyatta Romanya İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’ya beraber Besarabya’yı ele geçirmiştir. Gagauzlar İkinci Dünya Savaşı’nda aktif olarak SSCB yanında yer almıştır. Anton Büyüklü, Vasili Margarit, Mihail Karamilev gibi isimler SSCB ordusunda komutanlık yapmıştır. Bu isimler Stalingrad’dan Kişinev’e kadar savaşarak Besarabya’nın geri alınması ve Moldova’nın bugünkü sınırlarına kavuşmasında büyük payları vardır.

Rus İşgali/Sovyet Dönemi

Besarabya 2. Dünya savaşı sonlarında 1944 de Ruslar tarafından tekrar işgal edildi. 10 Şubat 1947 de Sovyetler Birliği sınırlarına dahil edildi.

1980 lerde Gorbaçov SSCB’si glasnost (açıklık) ve perestroika (yeniden yapılanma) adları altında iki düzlemde reform çalışmaları başlattı. Bu çalışmalar sonrasında Soğuk Savaş bitirilmiştir. 1988 yılında Gagavuz aydınlarının faal üyeleri, diğer etnik azınlıklarının gayretlerini de birleştirip  “Gagavuz Halkı Hareketi”ni kurdular. 1989 Mayıs ayında ilk kongresini yapan “Gagavuz Halkı” adlı hareket, güney Moldova’da başkenti Komrat olmak üzere kurulacak özerk Gagavuz Cumhuriyeti’nin kendi kültürel ve ekonomik işlerini büyük ölçüde kontrol etmekle birlikte, yine Moldova’ya bağlı özerk bir yönetim talebiyle ilk önemli çıkışını yaptı. 21 Ağustos 1990’da Özerk Gagauz Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni, güneyde Gagauzların en yoğun yaşadığı Komrat yöresinde ilan ettiler. Bu karar, Moldova Yüksek Sovyeti tarafından iptal edildi. 25 Ekim 1990’da Gagauzlar, Gagauz Cumhuriyetini oluşturmaya yönelik seçimler yaptı, ancak Moldova milliyetçileri bu girişimi, yöreye 50,000 silahlı gönüllü göndererek önlemeye çalıştı, milisler Gagauz köylerini barikatlarla çevirdi. Buna karşılık olarak Gagauzları desteklemek adına 800 kişilik ellerinde bol miktarda makineli tüfek bulunan bir grup da Ukrayna’dan Komrat’a gelmiştir. İç savaşın eşiğinden dönülürken iki kişi ölmüştür. Rus askerlerinin müdahalesiyle şiddet önlendi. Devam eden seçimler sonucunda 31 Ekim’de Komrat’ta yeni bir Gagauz Yüksek Sovyeti kuruldu, Stepan Topal Başkan seçildi.

Ve Özerklik

1991’de Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla,  Gagavuz Türkleri arasında  bağımsızlık yanlısı akımlar güçlendi. Moldova’nın 27 Ağustos 1991 de bağımsızlığını kazanmasıyla Gagauzlar da kendi cumhuriyetlerini ilan ettiler. Ancak Türkiye’nin de arabuluculuğuyla  1994 yılında bağımsızlıktan vazgeçilerek Moldova’ya bağlı olarak Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi kuruldu. Bütün bu mücadelelerde hiç kan dökülmedi.

Özerkliğin İdari Yapısı

Gagauzya’nın bayrağı ve marşı var. Ancak Komrat, Çadır Lunga ve Vulkaneşti illerinin ve 25 köyünün sınırları kağıt üstünde. Kendi bütçesini yapamamakta, harcamalarını merkezi bütçenin izni dahilinde yapabilmektedir. Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi kurulurken, Moldova’nın bununla ilgili kanununda, bölgenin kendisini ilgilendiren konularda merkezi hükumetin dış politika belirleme sürecine katılma hakkının olduğu net bir şekilde belirtilmişti. Fakat Moldova yönetimi, Gagavuzların bu anayasal hakkını görmezden geliyor. Gagavuz Türkleri 2014 yılı başında % 70 katılımla gerçekleştirdikleri referandumda bağımsızlık kararı aldılar. Arada bir gündeme gelen, aynı dili konuşan Romanya ile Moldova’nın birleşmesi halinde, yani Moldova’nın bağımsız devlet statüsü değiştirildiği takdirde, Romanya’ya bağlanmayı istemeyen Gagavuz Türkleri yasal haklarına göre bağımsızlık dahil kendi kaderini tayin edebilecekler.

Nasıl bir ülke?

Moldova’nın başkenti Kişinev’i Gagauzya’nın başkenti Komrat’a bağlayan karayolu, etrafında köyden başka yerleşim bölgesi olmayan, yeşillikler, bağlar ve ceviz ağaçları arasından geçen 130 kilometrelik bir yol. Komrat, orta ölçekli bir Anadolu kasabası gibi, ama düzenli.  Gagauzya milli geliri 2 bin dolar olan yoksul bir ülke. Şarapları çok güzel ama yeterince ihraç edemiyorlar. Şarap, fabrikalar yanında evlerde de yapılıyor. Türkiye’den gelen yatırımcılara teşvik veriyorlar. Yurt dışında gittikleri ülke dilini konuşabildikleri/anlayabildikleri için Türkiye. Türkiye Türklerini oldukça seviyorlar. Sovyetlerin dağılmasından sonra daha yoğun olmak üzere kadınlar  arada Türkiye’de çocuk ve yaşlı bakıcılığı yapıp evlerine para getirdiler. Çoğunlukla kadınların çalıştığı pazarlar da geçim kaynağı.  

Gagavuzya Özerk Bölgesi’nde yayın yapan Moldova TV kanallarının yanı sıra Gagavuzya Radyo Televizyon Kulesi (GRT) adlı kendi TV kanalı mevcuttur. GRT, dünyada Gagavuz dilinde yayın yapan tek TV kanalıdır. Yine dünyada Gagavuzca yayım yapan tek gazete, Ana Sözü’dür.

Mihail Çakır

Gagauz edebiyatçıları, aydınları ve fikir adamları eserlerle ve eğitim yoluyla Gagauzları ruhen ve manen besleyerek Romen, Rus ve Rum kültürü etkisinde kalıp asimile olmamalarını sağlamıştır. Bunun en önemli örneği, ailesi 19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başında Bulgaristan’dan Besarabya’ya göç etmek zorunda kalan Besarabya doğumlu “Ay Baba” Mihail Çakır’dır.

Aslen papaz olan Çakır, Çar I. Aleksandr döneminde Gagauz yerleşimcilere verilen göreli özgürlükleri iyi değerlendirmiştir. 1907’de ilk defa Gagauz dilinde “Hakikatin Sesi” adında bir gazeteyi yayın hayatına sokmuş, on beş kitap yazmış, 7 tane Rusça kitabı da Gagauzca’ya çevirmiştir. Dua kitaplarının yanı sıra yazdığı en önemli kitap “Besarabyalı Gagauzların İstoriyası”dır. Bu kitap, Atatürk tarafından okunmuş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Gagauz Türkleriyle ilişkilerinin başlamasında rol oynamıştır. Kitap Gagauzların etnik kökenini, kültürünü, sosyal ve ekonomik faaliyetlerini tanımlar niteliktedir. Örneğin “Gagauz kimdir?” sorusunu şöyle cevaplamaktadır:

Gagauzlar diil ne urum grek, ne bulgar, ne de romın, ne de rus, ne de türk, selcuk, ne de kuman, ama türk soylu, çekilerler evelki türk uzlardan, türk oğuzlardan, nice gösterer professor İreçek Moşkov, akademik Radlov hem de profesor Manoff…” 

Çakır’ın birçok okul, kilise ve sosyal alan yapımında emeği geçmiş; Türk dilini eğitim yoluyla yayarak kültürün muhafaza edilmesini sağlamıştır.

Dimitri Karaçoban

Etnolog, müzeci, ressam ve edebiyatçı. 1933 de Komrat’a bağlı Beşalma köyünde doğmuş, Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü’nden mezun olmuştur. Doğduğu köyde bir etnografya müzesi kurmuş, 20 yıl boyunca müdürlüğünü yapmış, müzeye 1988 yılında Dimitri Karaçoban’m adı verilmiştir. Şiirlerinde mâni gibi halk edebiyatı nazım şekillerini kullanmış, çağdaş Gagavuz insanının ve kültürünün sözcüsü olmuş, ayrıca Nasrettin Hoca fıkraları ve masallar derlemiş.

Baktım şennik aracımdan
bütün dünnââ alacadan…
Gözlerimâ yaşlar doldu.
Kim neredâ kim ne oldu

Stefan Topal

Stefan Topal yani Stefan Aga. Bağımsız devletin ilk cumhurbaşkanı. 1938 doğumlu. Ölümü 2018. Süleyman Demirel’in yakın dostuydu. Sene 1994. Ankara’ya sık gidip geliyor Stefen Aga. Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinden, kendi ülkesi şartlarına göre de büyük yardımlar alıyor. Bütün Gagauz Yeri’nin içme suyu şebekesi kurulması ve arıtma (onlar paklama diyorlar) tesislerinin yapılmasını mesela. Demirel soruyor: ‘Söyle bakalım Topal, nüfusunuz kaç? Kaç Türk’sünüz orada?’ Stefan Topal cevap veriyor: ‘Yüz altmış bin…’ ‘Yanlış’ diyor Demirel. ‘Sorulduğu zaman, ‘nüfusumuz yetmiş iki milyon yüz altmış bin’ diyeceksin.’ Yirmi küsur sene gururla ve özgüvenle anlatıyor bunu bizim Topal.

Stefan Topal, orta boylu beyaz tenli, sakin, sabırlı, inceden mizahi bir mizaca sahipti. Eğitimi demiryolları mühendisi. Güleryüzlü ve iyimserdi, birçok olumsuzluğa rağmen. Halktan biriydi. Gösterişsiz bir kahraman, mütevazı. Çok seviliyor ve takdir ediliyordu. Ülkesini güzelleştiren, özgürleştiren, özüne dönmesini sağlayanların başı, en başı, en büyüğüydü o.

Türkiye’nin yardımları ve eğitim

İlk olarak Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti adına Gagavuzlarla ilgilenmiş, 1930 da başta öğretmen olmak üzere çeşitli görevliler göndermiş. O öğretmenlere Gagavuzlar “Atatürk’ün çocukları” adını vermiş. Komrat’ta Atatürk Caddesi var.

1918-1944 arası Romanya içerisinde kalmış Gagavuzya. O dönemlerde Romanya Büyükelçisi olan Hamdullah Suphi Tanrıöver bütün Gagavuz köylerini ve şehirlerini gezerek tesbit ettiği yaklaşık 100 öğrenciyi Türkiye’ye göndermiş. Onların hepsi okumuş, kariyer sahibi olmuşlar. Ancak 2. Dünya savaşı çıktığı için Türkiye’de kalmışlar. Tanrıöver Gagauz kasaba ve köylerinde Türkçe eğitim yapan okullar açılmasını da sağlamış.

Süleyman Demirel de,  Sovyetler çözüldükten sonra 1994 de Moldova ziyareti sonrasında Gagauzlara yardım etmiş, içme suyu yatırımı için 20 milyon dolarlık kaynak sağlamış, o yüzden Gagavuzlar tarafından çok seviliyor, Komrat Üniversitesi önünde de büstü dikilmiş.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Teknik Yardım Kuruluşu TİKA Komrat’ta Atatürk Kütüphanesi’ni kurmuş, Komrat Üniversitesine de önemli ayni ve nakdi yardımlarda, TV kanalına verici desteğinde bulunmuş, otobüs ve diğer teknik araç gereçlerin hediye etmiştir. Komrat Devlet Üniversitesi, Kuzey Kıbrıs’taki Orta Doğu Teknik Üniversitesi ile işbirliği geliştirmektedir. Çadır-Lunga şehrinde Türkiye’nin desteğiyle  Moldova-Türk Lisesi açılmıştır. Türkiye’nin yardımları kitap, sağlık araç gereçleri, Gagauzların Türkiye’de eğitimi şeklinde sürüyor. Gagauz gençlerinin Türkiye’de eğitim alması teşvik ediliyor.

Gagavuzya’daki ilk, orta, lise okul sayısı 55. Okullarında resmi dil Moldovca ve Rusça. Ama ilköğretimin 4. sınıfı sonuna kadar anadilleri olan Türkçe de öğretiliyor. Komrat Üniversitesinde çok sayıda Türkiyeden öğrenci de var. 

Nüfus

Dünyadaki toplam Gagavuz nüfusunun yaklaşık 350.000 olduğu tahmin edilmektedir. Yaklaşık 250 bin Gagavuz,  Moldova’da, Ukrayna’da (Odesa ve Zaporojye),  Kazakistan (Taşkent ve Fergana), Kırgızistan, Özbekistan ve Kabardey olmak üzere eski SSCB topraklarında yerleşiktir. Romanya’da (Dobruca), Balkanlar’da Bulgaristan (Deliorman) 5-6 bin,Yunanistan’da (Keserya) da, Makedonya’da da yaşamaktadırlar. Geçmişte Osmanlı toprakları içerisinde yer alan 4 milyon nüfuslu Moldova’da Gagauzların 160 000 kadarı yaşıyor. Bunların büyük bir kısmı Moldova güneyindeki Bucak yöresinde yerleşik.  Sayıları Kişinev’de 8 000, Bender’de 1 600 ve Dinyester nehrinin kuzey yakasında 3 300. Komrat 25 bin nüfuslu.

Dil

Konuştukları dil Oğuz dil grubundan olup Anadolu Türkçesine epey yakın. Bazı farklar var. Mesela Türkiye Türkçesinin şimdiki zamanındaki “-yor” fiil eki  Azerbaycan Türkçesinde olduğu gibi Gagavuz Türkçesinde de yok.  Dil bilgisi yapısı ise Rusçanın etkisi altında kalmış. Önce fiil, sonra özne geliyor. Örnekler; “iş yok” yerine “yok iş“, “diplomatlar vardı” yerine “vardı diplomatlar“, “Çiçek ayının 11inde Kişinev teyyera alanında inişe giren uçak, ilişti yüksek voltlu elektrik tellerine, sonra da kırıp demir direkleri düştü teyyera alanının konmak yolunun yanına” demeleri gibi. Türkiye Türkçesinde yabancı kökenli olan birçok sözcük, Gagauzçada Öz Türkçe kökenlidir. Örneğin Türkiye Türkçesine ve hemen hemen bütün Türk dünyasın Arapçadan geçen “meclis” sözcüğü yerine Gagauzlar “topluş” sözcüğünü kullanırlar. Buradan da anlaşılacağı üzere, Gagauz Dili, hafif bir Slav etkisi göz önüne alınmazsa eski Türkçeye daha yakındır, yani daha az bozulmuştur.  Şive olarak Balkan Türkçesinden de bir miktar etkilenmiş görünüyor. Gagavuz Türkçesinin yaşayan iki diyalekti var. Birisi merkez diyalekti (Komrat ve Çadır Lunga), diğeri ise güney (Vulkaneş) diyalektidir. Komünist dönemde Türkçe konuşmaya utanırlarmış. “Turak” denecek diye. Turak, Türk demek. Türk de anlamayan, cahil cühela anlamında kullanılıyormuş.

Aralarında Gagavuzca sokakta Rusça konuşuyorlar. Rusça hâlâ iletişim, eğitim ve basın dili olarak kalmaya devam etmektedir. Rusça’nın yanında Türkiye’de çalışmış/çalışmakta, okumuş/okumakta olanların katkısıyla Türkiye Türkçesi de  konuşuluyor. Moldova dilini benimseyememişler. Gagavuz dil ve kültürleri ile ilgili yüksek eğitim Azerbaycan’daki Türkoloji bölümlerinde yapabilmektedir.

Kiril dünyası Rusya Federasyonu içerisinde olmalarına rağmen 1993 yılında Türkçü düşünür Necip Hablemitoğlu’nun da desteği ile 3 harfi faklı Türk alfabesi kullanmaya başlanıldı. Eski Sovyet şimdiki Türk Cumhuriyetlerinin çoğunun yapamadığını yaptılar yani.  Bu Rusya Federasyonu ve Ukrayna’daki özerk Türk cumhuriyetlerinde de olmayan birşey.

Müzik

Gagauz müziği Balkan Türklerinin müziği ile benzerlik arzeder.

Din

Gagavuzlar 11. yüzyılda Bizans kilisesinin etkisiyle Ortodoksluğu kabul ettiler, fakat Slav ve Latin çoğunluk arasında Türk kimliklerini korumasını bildiler. Bu nedenle Gagauz Türkleri birçok tarihçi tarafından dünya üzerindeki en orijinal ve bozulmamış Türk topluluğu olarak nitelendiriliyor. Gagauzlar, eski Türk inancı olan “Gök Tanrı Dini” (Şamanizm) ile Hıristiyanlığı birleştirip, özgün bir inanç yapısı oluşturmuşlardır. Nitekim Hıristiyanlıkları diğer Hıristiyanlara göre oldukça farklı. Mesela Hıristiyanlarda olmayan kurban kesme adeti Gagauzlarda var. Her evli çiftin kurbanı için bir tarihi var. Bunu papaz belirliyor. Ayrıca adak kesimi de yapıyorlar. Sağlık için, herhangi bir dilek için. Ev yaptırınca mutlaka koç kesiliyor. Kurban kesmeden eve girmek uğursuzluk kabul ediliyor. Ayrıca ölülerin yıkanması ve domuz etinin yenmemesi, kiliselere ayakkabı çıkarılarak ve kadınların başlarını örtülü girilmesi de başka Hıristiyanlarla aralarındaki diğer farklılıklar. Gagauz Profesörü Ay Baba Mihail Çakır’ın çevirdiği İncil’i Türkçe okur, ibadetlerini Türkçe yaparlar. Allah derler. Gagauzlar muska takarlar, muskayı bazan gömleğe veya şapkaya dikerler. Nazar inancı Gagauzlar arasında da yaygındır, nazardan korunmak için nazar boncuğu takılır, okuma ve dua ile tedavi yolları uygulanır. Bunun yanında Şamanizm‘deki doğaya verilen değer, Gagauzlar‘da da devam etmektedir. Azerbaycan Türkleri gibi kurda “canavar” diyen Gagauzlar, her yıl 10 – 17 Aralık tarihleri arasında “Canavar Yortusu” (Kurt Bayramı) düzenleyip, kutlama yaparlar. Bu bayramlarda otağlar kurup ata biner, kımızlar içip Türklüklerini yaşatmaya çalışırlar. Adları genellikle Mariya, Dimitri, İvan, Mihail gibi dini adlar olduğu için Türkçe değil. Soyadları ise genelde Türk kelimeleri. Konuklara geleneksel olarak ‘tuz, ekmek ve şarap’,  Türkiye’den gelen AKP’li devlet yetkililerine ise sadece tuz ve ekmek sunuyorlar.

Komrat’ın hemen her köyünde küçük bir kilise var. Her köyün girişinde de Meryem Ana ikonu ya da Hazret İsa var. Koruyucu olarak. Komünist dönemde ise din ve gelenekle ilgili herşey küçümsenmiş ya da yasaklanmış.

Son Söz

Nüfusu bu kadar az ve önemsiz gibi gözüken Gagauzların bölgede varlıklarını asırlardır sürdürmeleri ve Türk-Şaman-Ortodoks karışımı kültürlerini korumaları hayli ilginçtir ve elbette ki takdire şayandır.

GAGAUZ MİLLİ MARŞI

Geldi vakıt – bayraa kaldır,
Dalgalatsın lüzgär onu.
Kavalları keskin çaldır,
Duuêr Halkın aydın günü!

İnsana lääzım Vatan,
Halkına kalsın damar,
Kanında dedä sesi
Uzaktan evä çeksin.
Bucak’ta dannar açık –
Şannı olsun kardaşlık.

Zaman kanatları döner
Kıyıp kara bulutları.
Yaşamaya kuvet verer
Ana topraan çöşmeleri.

İnsana lääzım Vatan,
Halkına kalsın damar,
Kanında dedä sesi
Uzaktan evä çeksin.
Bucak’ta dannar açık –
Şannı olsun kardaşlık.

Çeşitli kaynaklardan derlenmiştir. Bülent Pakman. Ağustos 2014. Güncelleme Ekim 2014, ekleme Ekim 2018. İzin alınmadan ve aktif link verilmeden kısmen ya da tamamen alıntılanamaz.

cropped-cropped-111220105192.jpgBülent Pakman kimdir?

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.