ATATÜRK MASON MUYDU DİZİMİZİN ÖNCEKİ YAZISINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN.
Önceki yazımızda Atatürk’ün mason olduğuna ilişkin yabancı kaynaklı listelerin uydurukluğunu irdelemiştik.
Bu yazımızda söz konusu uyduruk kaynaklarda adı geçen Veritas Locası neyin nesidir onu araştıracağız.
Makedonya Toplantıları
Osmanlı’nın son dönemlerinde Sultan V. Murad’ın kendilerinden olması nedeniyle masonlar rahat hareket etmişlerdi. Ancak V. Murat sonrası Abdülhamid döneminde bu rahatlık son bulmuş ve 1905 yılından itibaren localar İstanbul dışında ve özellikle Makedonya’da ve Selanik’te faaliyet göstermeye başlamışlardır. Makedonya’da kurulan locaların en önemlileri İtalyan Obediyansına (Büyük Locasına) bağlı Macedonia Resortae Veritas idi. İlhami Soysal’a göre bu loca ‘Macedonia Risorta’ ve ‘Veritas’ olarak ikiye ayrılır. Olabilir, bu konumuz dışındadır. Sadece bu loca(lar)nın üyeleri arasında önemli siyaset, devlet adamları ve komutanlar olduğunu belirtmekle yetinelim. Kazım Özalp Paşa, Sadrazam Mehmet Talat Paşa, Mithat Şükrü Bleda, Mehmet Cavit Bey, Manyasizade Refik Bey, Kazım Nami Duru, Bahriye Nazırı Cemal Paşa, Faik Süleyman Paşa, İsmail Canbulat Bey, Gümülcine Mebusu Hoca Fehmi Efendi, Osman Adil Bey, Mehmet Servet Bey, Fazlı Necip Bey, Binbaşı Naki, Maliye müfettişi Ferit Aseo, Drama Jandarma Komutanı Hüseyin Muhittin, Mustafa Doğan ve Emanuel Karasu Efendi gibi.
O sıralarda başta İttihat ve Terakki üyeleri olmak üzere Osmanlı devrimcileri Manastır’da, Selanik’te istibdat rejiminin oralarda dokunamadığı bu mason localarında gizlice toplanmaya başlarlar. İttihat ve Terakki üyelerinin çoğu masondu, özellikle Mustafa Kemal ve Enver Paşalar dışında. Ayrıca bu toplantılara diğer muhalif cemiyetlere mensup sivil masonlar da katılıyordu. Masonların koruması altında yapılan bu toplantılar yanlış şekilde mason toplantıları olarak nitelendirilmiştir, özellikle yabancılar tarafından. Ancak İttihat ve Terakki’ye üye olmak ve bu toplantılara katılmak için mason olmak şart değildi. Çünkü bu toplantıların esas amacı masonluk icrası değil Abdülhamid’in askıya aldığı Anayasanın tekrar yürürlüğe girmesini sağlamaktı. Subayların başını çektiği bu cunta türü toplantılara katılanlara yemin etme şartı getirilmiş olup bu yeminler silah, kimilerine göre de aynı zamanda bayrak ve Kur’an üzerine ve aynen masonlarda olduğu gibi örgüt sırlarını dışarıya vermeme üzerine idi. Nitekim “Turkey in Revolution” kitabının yazarı Charles Roden Buxton, İttihat Terakki Cemiyeti’ne giriş töreninin, masonluğa giriş töreninin bir kopyası olduğuna dikkat çekmiştir:
“Cemiyete katılmak isteyen adaya, önce büyük bir sır açıklanacağı bildiriliyor ve güvenilirliği araştırıldıktan sonra yemin ettiriliyordu. Bundan sonra kabul safhası geliyordu. Üye adaylarının gözleri bağlanıyor, ardından adaylar bilinmeyen bir odaya götürülüyor ve gözleri açıldığında kendilerini loş bir odada, kara maskeli üç yabancı karşısında buluyorlardı. Burada her aday yemin ediyor, kılıca elini basıyordu. Bu yeminde sırları gizleyeceği ve cemiyete ihanet edenler yakınları, sevdikleri bile olsa öldüreceği gibi hususlar vardı. Haberleşme ise kuryeler arasında sağlanıyordu. “
Böylece bu yemin prosedürleri kimilerince “tekris” yani “Kabul Töreni’nden geçerek, mason niteliğini almak, masonluğa kabul edilmek” olarak nitelendirilmiştir. Muhtemelen paralel mason toplantıları da yapılmış ve katılanlardan “tekris” edilenler de olmuştur. Mustafa Kemal’in bu tekrislerde hazır bulunmuş olması muhtemeldir. Ama en azından İttihat ve Terakki’ye giriş törenini yaşamış olmalıdır. Sonuçta bazı yabancıların Mustafa Kemalin Veritas Locası’nda “tekris” edildiği iddiasına o zamanların sapla samanın karıştırılmasına çok uygun ortamı gözüyle bakılmalıdır.
Mustafa Kemal büyük idealleri olan bir insandı. Bir kâhin derecesinde uzak görüşlüydü. Osmanlı İmparatorluğunun yakın zamanda çökeceğini biliyordu. Liderlik vasıflarıyla doğmuş olması ve pragmatik (yararcı) yapısıyla daha o zamanlar bu yıkıntılar üzerinde yeni bir devlet kurmanın ve bu devletin önderi olmanın planlarını yapıyordu. Yeni devletin sınırlarını bile çizmişti. Onun çizdiği sınırlar Kerkük ilavesiyle bugünkü sınırlardı.
1906 Kasımında Şam’da Beşinci Ordu Subayları ve sivillerle Hürriyet ve İtilaf Örgütünü kurmuştu. 13 Ekim 1907 tarihinde Batı Trakya’da konuşlanmış 3. Ordu’ya atandığında arkadaşlarının İttihat ve Terakki’ye katıldığını gördü. 29 Ekim 1907 Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kapatarak İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye oldu. Mustafa Kemal prensip olarak İttihatçı olmak istememiş ancak Padişahın yetkilerini azaltıp meşrutiyeti yeniden getirmeyi hedefleyen bu çok önemli hareket dışında kalmak da istememiştir. Bu nedenle İttihatçı olmuş toplantılara katılabilmek için de toplantı prosedürlerine mecburen uymak zorunda kalmıştır büyük ihtimalle. Mustafa Kemal’in aslında İttihatçılığı benimsemediği gerek İttihatçılara katılmadan önce gerek 24 Temmuz 1908 de Meşrutiyet ilanından sonra İttihat ve Terakki’nin bir parti haline getirilmemesi ve ordunun siyaset dışında kalması için uğraş vermesinden anlaşılmaktadır:
“Bu suretle gün kaybına bile meydan vermeyerek, ordumuz politikadan uzaklaşmalıdır. Ve ordu içinde kalacak olan dostlarımız da artık politika ile meşgul olmamalı ve bütün gayretlerini, ordumuzun kuvvetlenmesine çevirmelidir. Cemiyetimiz de bir an önce teşkilatımızı halkın içinde genişleterek milletimize dayanan “siyasi bir parti” haline gelmelidir. Kaynak: Fikrimizin Rehberi. Erol Mütercimler (2008). İstanbul: Alfa Basım Yayım. 978-605-106-045-3.
İttihatçılara mason suçlaması
İttihat Terakki’nin Selanik’te mason localarını örgütlenmek için kullandığı bir gerçekliktir. Ama burada sadece, genelde yabancıların devam ettiği locaların dokunulmazlığından faydalanmak hedeflenmiştir. İttihat Terakki’nin Abdülhamid’e yönelik muhalefetinin bu localarda örgütlenmesiyle hiçbir ilişkisi yoktur. Söz konusu dönemde Mehmet Akif’ten Şair Eşref’e kadar aklı başında ve namuslu bir sürü aydın, İttihatçı olmamalarına rağmen, Abdülhamid’e karşı tavır almış ve muhalefet etmiştir. İttihat Terakki, eşitlik, özgürlük, kardeşlik gibi şiarlarından etkilenmekle beraber masonluğu bir araç olarak görmüştür.İttihatçılar iktidara geldikten hemen sonra ulus al bir loca kurarak yabancı devletlerin mason locaları üzerinden Osmanlı İmparatorluğu’na yönelik müdahalelerinin önünü kesmek istemişlerdir. Daha sonra söz konusu locayı Mısır’daki İngiliz karşıtlarını örgütlemek için kullanmışlar ve bunda da belli ölçülerde başarı kazanmışlardır. İngilizler ise bu duruma karşılık olarak Osmanlı masonluğunun meşru olmadığını, meşru masonluğu kendilerinin temsil ettiğini söyleyerek Mısır’da kendilerine bağlı bir masonluk örgütlemeye çalışmışlar; aynı zamanda da Mısır, Hindistan ve Osmanlı İmparatorluğunda yaptıkları propagandayla İttihatçıları mason olmakla suçlamışlardır.
Bundan sonraki yazımızda Türk masonları bu konuda ne diyor onu araştıracağız. OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN
Bülent Pakman. Kasım 2010. Son güncelleme Şubat 2014. İzin alınmadan ve aktif link verilmeden alıntılanamaz.
Not: Taktığım dinci yaftasına çok kızıp “dinci ne demek sen dinci değil misin, dinci değilsen dinsiz misin?” diyenlere, daha dinci ile dindarı ayırt etmekten aciz olanlara biraz eğitim, elbette anlayabilirlerse:
Kısaca dinciler kimdir?
-
“Ey insanlar, Allah’ın vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi sakın aldatmasın! O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın.” (Fatr 5) olarak Kuran’da işaret edilen insanları Allah ile aldatanlar,
-
Kendilerini dini temsil mevkiine koyarak çıkarlarını gözeten ve bu çıkarları elde etmek için insanları kamplara bölen, dini kendi ihtiras ve çıkarlarına araç yapanlar,
-
Dini kurum haline getiren, mutluluk, barış ve esenlik aracı olmaktan çıkarıp kavga, kin ve ıstırap aracına dönüşmesine sebep olan, kendilerini din temsilcileri olarak görenler ile onlara bilerek veya bilmeyerek hizmet eden müritleri,
-
Allah ile aldatmayı insanın derinliklerine sokulurak, onu yüreğinin en sıcak ve en temiz yerinden vurarak yapanlar.
-
Kendi mezhep ve/veya tarikatının ‘gerçek din’ olduğunu, bunun dışında kurtuluşun ya hiç olamayacağı yahut da imkansıza yakın ölçüde zor olduğunu iddia edenler.
-
Yanlış algılamalar, saptırmalar, dayatmalar, akıldışılıklar, hatta din dışılıklarıyla İslam dünyasını sorunlu hale getirenler.
-
Ulema denilen dinde olmayan kadrolarla dine zarar verenler v.b.
Geri bildirim: Atatürk’e bu iftiralar neden? | Pakman World
Geri bildirim: Atatürk ve Masonlar | Pakman World