Dr. Ian Stevenson

Reenkarnasyon yani ruhun beden değiştirip yeniden doğması, günümüzde popüler bir inanç halinde. Uzak Doğu´da dinsel oluşumun bir parçası olan reenkarnasyon, batıda bilimsel düzeyde de büyük ilgi görüyor ve bilimsel platfromun en önemli ismi de, yaklaşık kırk yıl reenkarnasyonu araştıran Virginia Üniversitesi Profesörlerinden Stevenson (31 Ekim 1918 – 8 Şubat 2007)

Psikiyatri Profesörü Dr. Ian Stevenson, 60´lı yıllardan sonra, Virginia Üniversitesi Kişilik Çalışmaları Bölümü başındaydı. Hindistan, Afrika, Yakın ve Uzak Doğu´dan derlediği önemli olaylarla tanındı ve dünyanın neresinde olursa olsun, küçük bir çocuğun alışılmadık bir geçmiş yaşam öyküsünü anlattığını duyduğunda ilerlemiş yaşına rağmen gidip araştırdı. Bu çocuklar, geçmiş yaşamlarındaki evlerini, komşularını, yaşayan arkadaşlarını ve ilişkilerini anlatıyorlardı. Olayları hatırlıyorlar ve korkunç ölümlerini anlatıyorlar, bazıları vücutlarında ölümlerinden kalma yara izleri taşıyorlardı. 40 yıllık süre içinde geçmiş yaşamlarından anılarını hatırladıklarını öne süren dünyanın dört bir yanında 3 bin kadar çocuk üzerinde çalışmalar yürüttü ve dünyaya reenkarnasyonun gerçekten de var olabileceğini kanıtlamaya çalıştı. Stevenson, araştırmalarını geçmiş yaşamlarından izler taşıdığı öne sürülen 2-5 yaşları arasındaki çocuklar üzerinde yürüttü. Psikiyatriste göre çocuklar bu anıları 8 yaşlarına geldiğinde tamamen unutmaya başlıyor. Bütün bu insanların öyküleri, boyalı basında her an yer alıyor; tahmin edildiği gibi bu tür düzeysiz yaklaşımlar ciddi araştırmaları etkiliyordu. Bu bağlamda Stevenson´un, tek yönde yoğunlaştığı görülüyor, çalışmalarındaki titizlik, objektivizm ve metodolojik kusursuzluk dikkat çekiyordu. Washington Üniversitesi Psikiyatri Bölümü´nün eski başkanı Herbert Ripley; “Yetenekli ve dürüst birisinin böylesine tartışmalı bir alanda araştırmalar yapıyor olması bizim için şanstır.” diyordu. Dr. Harold Lief, “Journal of Nervous and Mental Diseases” dergisindeki yazısında “İkisinden birisi geçerli, Stevenson ya dev bir hata yapıyor, ya da 20. Yüzyıl´ın Galile´si olarak tanımlanacak.” diye yazıyordu.

3 bin olayı derlemeyi başardı

Stevenson, 31 Ekim 1918´de Montreal´da doğdu, İskoç bir avukatın oğluydu, İskoçya´da tıp eğitimi gördü, II. Dünya Savaşı´nın bitiminde, Montreal McGill Üniversitesi´ne geçti. Çalışmalarını önce psikosomastik hastalıklara sonra psikiyatriye yöneltti, Freudian Psikoloji alanında uzun araştırmalar yaptı; bugün ise gülümseyerek şöyle diyor; “Eminim ki, Freud bir gün komik bir figür olacak, onun klinik deneyleri temel alan ilk kitabını okuduktan sonra oturup düşündüm; bana göre teorik düşüncelere dalmış, bunları konuya sokuşturmuş ve araştırma yapma ilgisini kaybetmişti. Freud, konik bir teori oluşturarak çalışma modelini sona erdirdi ve bunun yerine minicik bilgileri temel alan uydurmaları dayanak olarak kullandı.” Evlendiği Ruth Stevenson, bir kütüphaneciydi ve ruhsal olaylarla ilgiliydi ama eşinin ilgisi Stevenson´u o kadar etkilemiyordu, bugün ise; “Gerçekte, bu konu bana hiçbirşey getirmedi, isterdim ama olmadı, merakım bazen başıma dert açıyor.” diyor. 1957 yılında, Virginia Üniversitesi´nde şef psikiyatr olarak atandı ve bugün hala orada Kişilik Çalışmaları Bölümü´nü yönetiyor. Sayısız profesyonel psikiyatrik makalenin yazarı ve iki önemli psikiyatrik text yayınladı, bu çalışmalarında röpörtajlar ve tanılar yer alıyordu. 1964´de, psikiyatri çalışmalarını durdurdu ve ruhsal olayları araştırmaya yöneldi, özellikle reenkarnasyon üzerinde duruyordu. Bu yöneliş ona para kazandırdı, şanslıydı; ” Geçmiş Enkarnasyon iddialarının ve Anıların Yaşamsal Kanıtları” adlı çalışması 1960´da yayınlandı ve Xerox fotokopi makinasının bulucusu Chester Carlson´un dikkatini çekti ve Carlson ilk olarak Stevenson´un çalışmalarını sürdürebilmesi için bir fon oluşturdu. Çalışmalar büyük giderler gerektiriyordu, örneğin 1966-1971 arasında yılda 90.000 km yol yaptı, bazen tek bir vaka için 25 kişiyle görüşmesi gerekti. Stevenson´un arşivinde, 2.500´den fazla vaka dosyası oluştu ve daha ele alınmamış ve çok para gerektiren araştırmalar bulunuyordu. Carlson 1968´de öldüğünde, Stevenson´u üniversitede sözü geçen bir konuma getirmiş ve vasiyetine kurduğu fonun gelirinin Stevenson´un çalışmalarını daima finanse etmesini yazmıştı.

Medyadan şikayetçi

Aradan geçen uzun yıllardan sonra Stevenson, geçmiş yaşam iddialarını araştırmaya devam ediyor, artık özellikle çocuklardan kaynaklanan iddialara öncelik veriyor, dikkatini “Hayal Anılar”la, “Davranış Anıları” arasındaki farklara yöneltiyordu. Bilinçli anılara yani hayal anılara sahip olmayan bir çocuğun, geçmiş yaşamından gelen ilgileri, yetenekleri ve fobileri (Davranış anıları bunlardır) deneylerle ortaya çıkarılabilir ve bunlar geçmiş yaşamın unutulmuş bilgileri olabilirler ve belki de reenkarnasyon, insan kişiliğinin aslını ve özelliklerini açıklayabilir ve bu buluş, diğer kuramların tüm açıklamalarının hatalı oldukları anlamına gelecektir. Stevenson son zamanlarında, doğum işaretleri ve bedensel eksikleri özellikle inceliyordu. Dev bir çalışmayı oluşturma yolunda ve gelecekteki yayınlarının öncekilerle bütünleşmesi halinde çok önemli bir adımı atmış olacağına inanıyordu.

Stevenson´un bazı eserleri;  Bilinmeyen Dil; Xenoglossy ve Telepatik İzlenim Konularında Yeni Çalışmalar – 25 Yeni Olayın Raporu”. “Yirmi Olası Reenkarnasyon Vakası” (Twenty Cases Suggestive of Reincarnation), “Reenkarnasyon ve Biyoloji: Doğum İşaretlerinin ve Doğum Kusurlarının Etiyolojisine Bir Katkı, Cilt 1: Doğum İşaretleri” (Reincarnation and Biology: A Contribution to the Etiology of Birthmarks and Birth Defects Volume 1: Birthmarks) ve “Reenkarnasyon ve Biyoloji: Doğum İşaretlerinin ve Doğum Kusurlarının Etiyolojisine Bir Katkı, Cilt 2: Doğum İşaretleri ve Diğer Anormallikler” (Reincarnation and Biology: A Contribution to the Etiology of Birthmarks and Birth Defects Volume 2: Birth Defects and Other Anomalies).

Stevenson, yıllarca birçok akademisyenin alay konusu oldu. Stevenson son zamanlarda, ortamdan pek hoşnut değildi, isteğini yitirmiş görünüyordu, özellikle tv kanallarında, gazetelerde ve magazin dergilerinde yer alan yalan ve çarpıtılmış reenkarnasyon haberlerinden şikayetçiydi, bir dönem Virginia´dan ayrılarak İngiltere´ye Cambridge´e oradan da Hindistan´a gitti. Stevenson Ekibi, Charlottesville´de dünyanın çeşitli yerlerinden getirilmiş ilginç eşyalarla dolu bir evde çalışıyor, sessiz ve çekingen olmasıyla tanınıyordu.

88 yaşında hayatını kaybeden ABD’li psikiyatrist Ian Stevenson hala reenkarnasyon konusunda en bilimsel sayılabilecek araştırmaların sahibi.  Stevenson’un en çok ses getiren çalışması “20 Örnek Reenkarnasyon Vakası” isimli kitabı Dünyada reenkarnasyon konusunda referans olarak kabul ediliyor. Stevenson, çalışmaları çerçevesinde geçmiş yaşamlarını hatırlayan Türk çocuklar üzerinde de incelemelerde bulundu. Dr. Ian Stevenson‘un Güney Anadolu’da yapılan araştırmalarla ilgili raporunda 71 olay yer almakta. Reşat Bayer ve Zekeriya Kılıç‘ın yardımlarıyla gerçekleştirilen incelemeler sonunda, 52 olayın doğruluğu teyit edilmiş. 52 olayda, önceki hayatlarını hatırlayan çocuklardan 44’ü erkek. 41 olayda, eski kişiliğiyle çocuk arasında akrabalık yok. 39 olayda, bir önceki ölüm ani ve şiddetli olmuş. 28 olayda, bir önceki ölüme ait yara izleri var. 23 olayda, doğacak çocuğun annesi hamileliğinde işaret edici bir rüya görmüş. 45 olayda, bir önceki kişilikle ilgili tam bilgi toplanabilmiş. 50 olayda, kişinin önceki hayatındaki öldüğü yaş ortalaması otuz. 34 olayda, ölümle doğum arasındaki ortalama süre dokuz ay. Bu da spiritüalistlerin enkarne olmanın başlangıcının ana rahminde sperm-yumurta döllenmesinde başladığı tezini, Tibetlilerin de  ölümden sonra genelde dünyanın cazibesine kapılıp hemen, cinsel ilişkide bulunmakta olan bir kadının rahmine geri dönüldüğü tezlerini doğruluyor.

Türkiye´deki araştırmaları

Türk Ruhçuluğu´nun tanınmış isimlerinden olan Reşat Bayer reenkarnasyon alanında Türkiye´de günümüze kadar yapılmış araştırmaların öncüsü sayılabilir. 1965 yılında yayınladığı “Parapsikoloji Yönünden Reenkarnasyon” adlı kitabı Türkiye´deki vakalar incelemesi nedeniyle hala önemli bir kaynaktır ve Bayer, Prof. Stevenson´un Türkiye gezisinde kendisine eşlik etmiştir. Bayer Stevenson´un geliş nedenini şöyle anlatıyor;

Adana ve çevresindeki Reenkarnasyon vakalarının hepsi Mehmet Altınkılıç adlı bir bakkalın İsmail Altınkılıç adı verilen 5-6 yaşlarındaki oğlunun eski hayatını hatırlamasıyla duyulmuştur. Bu vaka önce İstanbul basınına intikal etmiş, oradan da dış basında yer almaya başlamıştır. Biz hemen hemen bütün dünya spiritüalist dernekleri, psişik araştırma cemiyetleri ve parapsikoloji araştırması yapar üniversite kuruluşları ve şahıslarla daimi ilişki halinde bulunduğumuzdan Reuter Ajansı´nın yaydığı bu vaka dolayısıyla, biz kendilerine rapor göndermeye vakit bulamadan 10-15 kuruluş tarafından sual yağmuruna tutulduk. Konuyu daha büyük bir önemle ele Virginia Üniversitesi Psikiyatri ve Parapsikoloji Bölümü, Hindistan´dan Rajasthan Üniversitesi Parapsikoloji Direktörü Prof. Banarjee´yi memleketimize kadar gönderdi. Beraber Adana´ya gittik, günlerce araştırma yaptık ve Amerika´ya raporlar yazdık. Gönderilen ve alınan mektuplar 500 sayfa tutmaktadır, daha sonra 3-4 kez daha Adana´ya gönderildik. En nihayet Virginia Üniversitesi profesörlerinden Prof. Ian Stevenson memleketimize kadar bizzat geldi ve o bölgeler karış karış dolaşılarak 20-30 reenkarnasyon vakası daha tesbit edildi.

Stevenson’un araştırdığı vakalardan bazıları, Adnan Kelleçi , İsmail Altınkılıç gibi diğer sayfalarımızda verilmiştir. Okumak için lütfen tıklayın: https://bpakman.wordpress.com/reenkarnasyon/nusayrilerde-reenkarnasyon/

https://bpakman.wordpress.com/reenkarnasyon/ornekler-2/

Söyleşi

 Amerikalı gazeteci Meryle Secres’in Dr. Ian Stevenson ile yaptığı ve OMNİ dergisinde 1988 de yayımlanan söyleşi (çeviren Bülent Pakman):

Soru: En yeni (1988) kitabınız olan “Geçmiş Yaşamlarını Hatırlayan Çocuklar” da, çok nadir olaylar ele alınmakta. Bu kitabın, büyük ölçüde inceleme vakalarından oluşan önceki kitaplarınızdan ne farkı var?

Stevenson: Bana öyle geliyor ki, inceleme vakalarım -olayı anlama açısından- yaygın olarak okunmadı, her nekadar  “Yirmi Reenkarnasyon Vakası” bir best-seller en iyi satılan kitap olmuştu, bilimsel arasında, yedi dile çevrilmiş, 50.000 adet satmıştı, ama bu yirmi yıl sürmüştü. Postadan anlaşılıyordu ki, okuyucular bilim adamlarından ziyade yaygın olarak halktan oluşuyordu.10 yıl önce yayımlanan “Reenkarnasyon Düşüncesinin Açıklanabilir Değeri” adlı tebliğimde bu vakalar üzerindeki çalışmaların psikoloji ve tıpla ilgili sorunları aydınlatacağını öne sürmüştüm.

Tatmin olamadım, gördüğünüz gibi, psikiyatride  insanlara yardım etmede gelişen metodlardan. Geleneksel kuramlara göre, insan kişiliği atalarından ebeveynleri aracığılıyla miras kalmış olan, doğum öncesi ve sonrası değişime neden olan çevresel etkilerin ürünüdür. Fakat, bazı vakaların genetik, çevre etkileri ya da bunların kombinasyonu ile açıklanmasının tatminkar olmadığını tesbit ettim. Erken çocukluk fobileri gibi şeylerden bahsediyorum yanlış cinsiyet sahibi olduklarına inanan çocuklar, doğuştan gelen biçim bozuklukları,  tek yumurta ikizlerinin aralarındaki farklılıklar ve hatta irrasyonel (mantık dışı) gıda seçimleri gibi konulardan, kendiliğinden gelişmiş gibi görünen esrarengiz yeteneklerden.

Soru: Bu Amerika Birleşik Devletlerinde ilk kez yayınlanan türden bir çalışma mıydı?

Stevenson: Evet Hem Amerika Birleşik Devletlerinde hem de  tüm dünyada türünün tek çalışması. Ancak Hindistan´da beraber çalıştım bilim adamları şimdi bağımsız araştırmalarına başlıyorlar.

Soru: İnsanların sizinle temas etmesini mi  bekleyersiniz  yoksa siz olayları takip mi edersiniz?

Stevenson: Bir tür ikisinin karışımı.  Elimde çok fazla veri var, bunları  alan araştırmalarıma  kendim koymak istiyorum. Daha çok yazmak istiyorum ki ben öldükten sonra yayınlanacak fazla kitabım kalmasın.

Soru: Sadece çocuklarla ilgilenme fikri size ne zaman geldi? 

Stevenson: Bu 60´ların sonunda oluştu, muhtemelen Hindistan´a gittikten sonra. Yetişkin insanlar bana yazıyorlardı ve ben sonraları vakaların çoğunun değersiz olduğunu görmeye başladım. Çoğu ebeveynlerin maruz kaldığı bilinçaltı etkilerini gerçekten kontrol edemezsiniz. Küçük bir çocuğun, özellikle küçük bir Asya köyünde yaşayanın edinmiş olabileceği bilgi miktarı hakkında emin olmak çok daha kolay. Bu vakaların ne kadar büyüleyici ve değerli olduğunu gördüm. Apaçık ki, çocukların, büyük miktarda bilgiyi özümsemek için yaşları çok küçüktü, özellikle epey uzak mesafedeki kasabalarda ölmüş insanlar hakkında. Kuzeybatı Kuzey Amerika´da ve Burma´daki birçok vakalarımızda aynı aileden ya da köyden insanlar söz konusuydu.Sorgularımızın ortaya çıkardığı olasılık şuydu, bazı yetişkinler veya yaşı daha büyük çocuklar ölmüş bir kişi hakkında konuşmuşlar ve çocuklar bu bilgiyi özümsemişlerdi. Ancak bu durum Hindistan’dan örnek verdiğim çoğu vakalarda söz konusu değildi, çoğunun aralarında yirmi beş – otuz kilometre ya da daha fazla uzaklık söz konusuydu, köyler arasında temas yoktu. Sıklıkla çocuk  hassas detaylara sahipti.

Soru: Ailelerinin geçmişleriyle ya da çocuk yetiştirmeyle herhangi bakımdan ilişkisi olmayan konularla yoğun ilgili çocuklar buldunuz. Ve çocukların fobilerinin veya bağımlılıklarının bu çocukların olduklarını iddia ettikleri insanların geçmiş yaşamlarıyla doğrudan ilişkilendirdiniz. Onların soyaçekimin açıklayamadığı kişilik bakış açılarından mı söz ediyorsunuz?

Stevenson: Bu doğru. Mesela babaları iyi müzisyen olan Bach, Mozart ve Beethoven gibi bestecilerde çevresel etkileri görmek çok kolay. Ama ya George Frederic Handel? Ailesinin müzikle farkedilebilir ilişkisi yoktu; hatta babası müsamahasızca hevesini kırmıştı. Veya hapishane reformcusu Elizabeth Fry modern hemşireliğin kurucusu Florence Nightingale´i ele alalım. İkisi de çocukluğundan itibaren  seçilmiş çağrışımlar için kavga vermek zorunda kalmışlardı.  Halihazırdaki teorilerimizle  açıklaması güç olan sonsuz örnekler bulunabilir. Ama eğer reenkarnasyon olasılığı kabul edilirse, bu çocukların önceki deneylerin mantıki sonuçları olan kuvvetli beğeniler, beğenmeyişler ve hatta üstün zeka gösterdikleri fikriyle mutlu olunabilir. Ben,  önceki bir yaşamdan taşınmış gibi görünen yeteneklere sahip bazı çocuklar buldum.

Soru: Ya çocukluktaki  zihinsel hastalıklar?

Stevenson: Orada yine sanki ailelerine ait değilmiş gibi hareket eden çocuklarla ilgili vakalar bulacaksınız.  Ebeveynlerine ve kardeşlerine aldırmazlıkla ve hatta düşmanca  davranıyorlar. Bu olguya genelde, çocuğa özgü travmanın neden olduğu sanılır. Hatta bazı teorisyenler bunu, çocuğu doğmadan önce reddeden ebeveynlerin sonucu olarak açıklamaya çalışırlar. Araştırmacılar ilk sebep olarak ebeveynlere bakarlar.  Bazı çocukların ebeveynlerinin onları reddetme şansını bulmadan önce ebeveynlerini reddettikleri kanıtı olmasına rağmen çocuğa oransal olarak daha az dikkat yöneltilir. Bu tür davranışın önceki hayattaki mutsuz deneylerden kaynaklanabileceğini ileri sürüyorum.

Soru: İnsanın kendi çocuğu için ne önerirsiniz? Konuyu gündeme getirme yöntemleri var mı?

Stevenson: Bir çocuğun önceki bir yaşamını anımsayıp anımsamadığını ona sormanın zararını görmüyorum. Ben özellikle çocukta büyük bir doğum işareti veya doğuştan gelen kusuru  olup olmadığıyla ilgileniyorum. Anlattığım bir çocuk vakasında, çocuğun ve büyükbabasının vücutlarında aynı yerde, iki aynı boyalı benleri vardı. Böyle  durumlarda genetik nedenler akla gelir. Ama neden benlere sahip olan on yaşındaki torun  büyükbabasının yaşamını hatırladığını iddia eder?  Ya da doğum kusurlarını ele alalım: Şekil bozukluğu olan kollarla ya da al, ayak parmaksız veya elsiz doğmuş çocuklar katledildiğini ve katilinin cinayet sırasında o parmaklarını ya da ellerini doğradığını hatırlıdığını iddia etmiştir. Böyle durumlarda çocuktan doğum kusurunun nedenini anlatması istenebilir.  Ama çocuklar konuşmak istemiyorsa onları zorlamak taraftarı değilim.

Soru: Çocukların aileleri siz gelmeden önce çoğu kez işi berbat ederler mi?

Stevenson: Ben çoğu zaman, süjenin   bahsettiği aile ile olaylar olduktan sonra yeni ailesi birbirleriyle tanıştıktan sonra sahneye katılıyordum. Bazen önemli ölçüde konu dışı bilgileri ayıklamak zorunda kalıyorduk. Her zaman çocuğun anlattıklarını kayda geçirmeyi tercih ederim ancak bazan erkek veya kız çocuğu konuşmayacak derecede utangaç oluyorlardı ve bu durumda ebeveynlerinin onların anlattıkları ile ilgili beyanları ile yetinmek zorunda kalıyordum.  Meslekdaşlarım ve ben çocukların öteki aileleyle beraber olmadan önce söyledikleriyle, sonradan söylediklerini ayırmaya çalışıyorduk. Elbette ki, ikincisi daha az değere sahip oluyordu.

 Önceki yaşamını hatırlayacak bir cocuğun önünde  bunu anlatmak için üç yıl olduğunu kesin olarak vurgulayamam. İki ya da üç yaşından önce bu kabiliyete sahip olmuyor.  civarında oluyor ve çocuk konuşup anlatıyor. Beş yaşından sonra yaşamında başka çok şeyler oluyor ve unutmaya başlıyor.

Soru: Çocuklar hangi sıklıkta geçmiş yaşamların hatırladıklarına sahip olduklarını iddia ediyorlar?

Stevenson: Vakaların oluşumun henüz bilmiyoruz. Bizim bildiklerimiz sadece, bize gelenler. Kuzey Hindistan´da bir kasabada yapılan bir araştırmada her 500 kişinin birinde olaya rasltlanmıştır.  Bu da belli ki vakaların çoğunda mevcut ailenin ötesine taşınmadığının göstergesi. Reenkarnasyon kabul edildiği birçok kültürde bile  aileler bazan bu tür hatırlamaların zararlı olduğunu düşünüyorlar .Sıkça çocuğun anlattıklarından dolayı üzgün oluyorlar. ve bu yüzden çocukların anlattıkları yok olup gidiyor. Aileler, bırakın katili, katledilmiş ve reenkarne olmuş bir çocuğa bile ailelerinde sahip olmalarından hoşlanmıyorlar.

Soru: Birinin önceki hayatı hatırlamasını yatkınlaştıran ne olur?

Stevenson: Bizim vakalarda şiddete maruz ölümler bir faktör. Altı ayrı kültürde, yedi yüzden fazla olayda  % 61´i şiddete maruz ölümü hatırlıyorlar. Ancak bunlar, gerçekten tipik örnekler midir? Kazalar, cinayetler ve intiharlarla ilgili olanlar çocuğun sakin bir hayatında karşılaştıklarından daha fazla dikkat cezbecidir. Çocuklar genelde, önceki yaşamlarının ancak son yıllarını anımsıyorlar. Çocuklarımızın hemen hemen  % 75´i nasıl öldüklerini hatırlıyor gibi görünüyorlar. Eğer ölüm şiddete maruz kalarak olduysa, canlı detaylarla hatırlıyorlar.

Soru: Erkek çocukların kızlardan daha sıkça hatırladıklarını belirtmiştiniz.

Stevenson: Evet, ama kızlara göre oğlan çocuklar daha fazla bize getirilmiştir. Bir kızın kötü bir olaya maruz kalmış olması evlenilebilir olmamasına neden olabilir, bu yüzden de arka planda tutulabilir. Dünya çapında 1095  olayın % 62´si erkek çocuklardı. Bunu açıklayamam ama erkekler şiddete maruz ölümlerle daha çok karşılaşıyorlar.

Soru: Neden Batılıların çoğu reenkarnasyon düşüncesiyle alaycı ediyor?

Stevenson: Tek bir açıklama bulmak güç. Nice Konsilinin MS 553´de bu tür inançları yasaklayana kadar bazı güney Avrupalı Hıristiyanlar reenkarnasyona inanıyorlardı.    Düşünür Plato, “Cumhuriyet” adlı yapıtında, gelecekteki yaşamlarını seçerek yeniden doğacak ruhları tanımlıyordu. Schopenhauer daha ciddi olarak ele aldı ve Voltaire´in birinciden başka  ikinci kez doğmanın sürpriz olmayacağı hakkındaki gözlemleri gayet iyi bilinmektedir. Hala günümüzde bilim adamlarının çoğu ölümden sonra yaşama inanmıyor. Sanıyorum ki, Darwin´in fikirleri ruhun bir tür tahtından indirilmesinde katkıda bulundu. Reenkarnasyon düşüncesi, Hindu ve Budist inançlarında hayvan olarak yeniden dünyaya gelineceği inancıyla – kanımca hatalı olarak-  çok fazla özdeşleştirildiğinden dolayı özellikle tatsız olarak kabul görmüş olabilir.

Soru: Gelgite karşı yüzmeye mi benziyor?

Stevenson: Zindelik veriyor…(gülmeler)

Soru: Çalışmalarınıza karşı yönlendirilen eleştiriler en çok hangileri?

Stevenson: Bu durum daha çok zaten reenkarnasyona inanmış insanların olduğu yerlerde oluyor.  Eğer bir çocuk, önceki yaşamından söz ediyor gibi görünüyorsa, ebeveynlerinin cesaretlendirdiği veya çocuğu ölmüş bir kişi hakkında farkında olmadan beslediği savunulur. Ben buna vakalara sosyo-psikolojik müdahale diyorum. Bütün çabalarıma rağmen vakanın süjesinin bildiği herşeyi normal kanallardan öğrendiği olasılığını elimine edemediğim söylenir. Bir çocuk daha önceki hayatında belirli bir kişi olduğuna inandığında, tartışma devam eder, doğal olarak diğer öğeler takip eder.  Önceki yaşamınızda, bir bıçak yarasıyla öldürüldüğünüze inanıyorsanız, bu sizde bir fobi yaratmış olabilir, mesela bıçak fobisi.

Bu az sayıda vakalar için; özellikle aynı ailede ya da köyde olma durumunda, geçerli bir argüman iken ebeveynlerinin hiç birzaman haberdar olmadığı, karşılaşmadığı arada uzun mesafe olan vakalarda geçerli değildir.  Çocuğun ölmüş olan hakkında öğrenmiş olabilecekleriyle ilgili olarak hala benim birşeyleri gözden kaçırmış olabileceğim şeklinde eleştiriliyorum.

Soru: Neden vakaların tümü Asya´da? Eleştirmenler batıda bir şey bulamadılar mı?

Stevenson: Ah Tamamıyla. Çocuğun psikologlar, psikiyatristler, çocuk hastalıkları uzmanlarır, aile doktorları, ebeveynler tarafından dinlenmesi ve reenkarnasyon bakış açısıyla gözlemlenmesi halinde değerli keşiflerde bulunabileceklerine kaniyim.  Çocuklar çoğu kez geçmiş yaşamlarını oyunlarında ve bazan yaptıkları resimlerde ifade ediyorlar.

Soru: Bilim adamları genellikle reenkarnasyonu bir tür hüsnükuruntu diyerek gözardı ederler. Yine de William James ölümden sonra hayata inanma arzumuzun onun olasılığını otomatik olarak reddetmediğine işaret eder. İnanmak istemiyoruz, değil mi?

Stevenson: Hayır, gerçekten inanmak istemiyoruz.   concerning Bu Hindular ve Budistleri ilgilendiren bir anlaşmazlık. Ona inanırlar ama özellikle inanmak istemezler.   Hindular hayata, mükemmelliğe erişip kurtulabileceğimiz duruma kadar mücadeleye mahkum olduğumuz bir sabit doğumlar devri açısından bakarlar. Ölüm korkusu hemen hemen evrenseldir; ve ikibin kadar yıl kadar önce bir Hint sagesi olan Patanjali, demiştir ki, yargılanmak ve herhalde aranır çıkmak için hayatımızın ölüm sonrasında gözden geçirileceği korkumuzdandır. 

Soru: Yeni kitabınızda, reenkarnasyon düşüncesiyle ilgili bazı yanlış yorumlara yer verilmiş. En yaygın olanı nedir?

Stevenson: Reenkarnasyon fikri  Hinduların Karma dedikleri şeyi içermelidir, özellikle de cezalandırıcı Karmayı.

Soru: Cezalandırıcı  karma kavramı bu yaşamınızda yaptığınız kötü bir şeyin, gelecek yaşamınızda aynı miktarda kötülükle karşılaşılarak ödenmesi mi?

Stevenson: Onun gibi birşey. Daha belirgin olabilir, öyle ki birinin gözünü söndürürseniz, siz de kör olacaksınız. Cezalandırıcı karma kavramının hiçbir kanıtı yok. Öte yandan, herbirinde  ilerleme olan birbirini takip eden hayatlar Lübnan´da birlikte çok çalıştığım Dürzi tarikarının belirgin görüşüdür. Allah´ın bizi farklı yaşamlara gönderdiğine inanırlar,belki  bir balıkçı, sonra bir banker, sonra belki de bir korsan. Fakat herbir yaşamda elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız – Bankerse kişi tam anlamıyla dürüst – ve zengin olmalı. İster korsan ister köylü yargı gününde bunlar toplanacak. Ama bir yaşamın müteakip olanı ile hiçbir ilgisi yok. Bir hayatınızda davranışlarınız kaba olabilir ve ondan sonrakinde zarif bir çevrede yeniden doğabilirsiniz.

Soru: Yeni kitabınızda kanıtlarınızla kolayca ikna olabilecek  insanlar çok kolay kandırılıyorlar ve hemen inanıyorlar fakat sizin durumunuzda ve düşüncelerinizde görülüyor ki reenkarnasyon asla kanıtlanamayacak, öyle mi?

Stevenson: Kanıtlara inandıkları için kimseyi azarladığımı zannetmiyorum. Dediğim şey şu, o kitaba özgü içerikler esasına inanmalıdırlar zira ayrıntılı vaka açıklamaları diğer kitaplarımdadır. Ben diyorum ki, reenkarnasyon kabul edilebilir ve inançları asla zorlamaz. özellikle dediğim reenkarnasyon düşüncesi inanca götürür ama zorlamadan. Şimdiye kadar araştırdığım tüm vakalarda eksiklikler var. Birlikte mütalaa edildiğinde bile ispat gibi bir şey sunmuyor. Ancak zaman içinde kanıt bünyede toplandıkça gittikçe daha çok insan ilgisini görecektir.

Ben pek misyoner gibi değilim. Bunun çoğu Hindistan´a yaptığım ilk seyahatte benden çıktı. Oraya ilk gittiğimde bende belli bir coşkunluk vardı. Çandrigarh’da Ramakrisnha Swami ile görüştüğümde, bana ne yaptığımı sordu; belirgin bir hevesle cevap verdim  Uzun bir sessizlikten sonra sonunda dedi ki; “Biz, reenkarnasyonun gerçek olduğunu biliyoruz fakat bu farkettirmiyor, burası Hindistan, dolandırıcılar ve kötüler sizin Batıda olduğu miktarda bizde de var.” Sohbetin sonu.

Soru: Hipnoz altında denilerek elde edilmiş geçmiş yaşamların gerçekliği hakkında bir sürü iddialar var. Bunların neden muhtemelen sahtekarlık olabileceğine işaret etmişsiniz.

Stevenson: Deneylerime göre, hipnozla ortaya çıkarıldığı olarak gösterilen önceki kişilikler tamamen hayal ürünüdür  ve uyutulanın hipnozcunun telkinleri altında kalmaya eğiliminden kaynaklanmaktadır. Hipnoz altında hepimizin telkine açık olduğumuz sır değildir. Bu tür bir araştırma gerçekten tehlikeli olabilir. Bazı insanlar öyle olduğu varsayılan anılarından dehşetli şekilde korkmuşlardır ve diğer vakalarda uyandırılmış önceki kişilik çok geri zamanlara gitmeyi reddetmiştir.

Soru: Yine de onun lehine tartışılabilecek bazı vakalar var. Bridey Murphy kanıtından ikna olmuş gibisiniz. . [1952 de Colorado’lu bir ev kadını, hipnoz altında önceki hayatında  1806 yılında yaşayan Bridey Murphy adında İrlan’dalı bir kız olduğunu iddia etmişti]

Stevenson: Evet, birkaç örnekten biri olduğunu düşünüyorum.  Ksenoglosi (xenoglossy) denilen, öğrenmiş olabilecekleri mümkün olmayan bir dili konuşan çocuk ve yetişkin vakalarını tartışmıştık. Ender olsa da böyle şeyler oluyor. Bunlardan yayımladığım biri kocası tarafından hipnotize edildikten sonra Almanca konuşmaya başlayıp – çok iyi olmasa da yine de Almanca – ondokuzuncu yüzyıl sonunda Almanya’da yaşayan yeniyetme bir kızın hayatını anlatan bir Metodist papaz karısına aitti.  Yani, hipnoz hiçbir zaman yararlı bir enstrümandır olmamıştır demiyorum, ama sıkça yapılan ticari istismar ve yanıltıcı iddialara canım sıkılıyor.  Hipnoz altında ortaya çıkanların büyük bölümü saf hayal ürünüdür. Bu “önceki hayatlardan” bazılarının izleri tarihi romanlara kadar gitmekte.

Bir başka İngiliz vakası da bir Cambridge okutmanı tarafından incelenen yüzyılın başında geçmekte.  Ondördüncü yüzyılda II. Richard’ın sarayında Blanche Poynings’in hayatını yaşadığını anlatıyor görünen bir genç kadın. İlgili insanlar hakkında, tam isimleriyle ve ne çeşit hayat yaşadıkları dahil olmak üzere, bir çok ayrıntılar vermişti. Araştırmacılar irdelemeyi sürdürdüler, ve bir kısa bir süre sonra, bilgilerin kaynakları hakkında ona soru sormaya başladılar.  Kız, transa benzer haldeyken ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında yayımlanmış, II. Richard sarayındaki bir kontes hakkında klasik Viktorya devri Kontes Maud adlı bir kitap ortaya çıktı. Süje biraz değiştirmişti ama esas olarak herşey kitaptaki gibiydi ve teyzesinin kitabın bir nüshasına sahip olduğu anlaşıldı. Onu okuduğunu hatırlamadı ancak sayfaları çevirdiğini hatırladı. Böylece bu tür vakalar oldu.

Soru: Bilinçli aldatmacaya ait kanıtlar buldunuz mu?

Stevenson: Birkaç tane oldu. Aldatma ve kendiliğinden kanma ile ilgili yedi vaka üzerine hazırlanmış yeni bir bildiride ben ve meslekdaşlarım kanıtların güçlülüğüne kendini inandırmış kandırıcıları veya bilgi verenleri tanımlamıştık.  Bilmeden yanıltılmış olabileceğim başka vakalar da olabilir ama fazla sıklıkta olduğunu sanmıyorum. Asya´nın ve Afrika´nın ortalama köylüleri bir hileyi tasarlayacak zamana sahip değiller. Onlar sadece görüşmeye harcadığımız zamanımızı çalıyorlar. Ortada bir para veya çıkar sağlayabilecek bir ün yok. Başarılı bir hile pek çok tanık ve kusursuzca hazırlanmış bir çocuğun işbirliği gerektirir. Bizim için ciddi bir problem değildir büyük ölçüde kendini kandırma olabilirse de. Örneğin Türkiye´de bana iki Alevi çocuk gösterilmişti, Başkan Kennedy’nin reenkarnasyonları  olduğu iddialarındaydılar: Bu tür vakalar enderdir ve bunun gerçek olmadığını farketmek göreceli olarak kolaydır.

Kriptoamnezi veya kaynak amnezi (bellek yitimi) de bir başka konu. Bir çocuk normalde bir bilgi edinebilir ve sonra onu unutabilir. Her vakada göz önüne aldığım bir olasılıktır, ancak arada uzun  mesafe olan çoğu durumlar için doyurucu bir açıklama değildir, zira inanılır ölçüde olan önceki hayat anı kümesini bir araya getirmek için çok fazla bilgi gerekmektedir.  Bazen de paramnezi – anıların karışması olabilir.  En hafif kanıtın bile üzerine atlamakta tereddüt etmeyecek derecede ölmüş bir insanın yerine dünyaya gelmiş bir çocuğun izini arama konusunda Dürziler genelde öylesine güçlü isteklere sahiplerdir. Bunu farkında olmadan istek yerine getirme olarak nitelendirebilirsiniz.

Soru: Reenkarnasyonu daha büyük amacı olan bir bakış açısı olarak mı görüyorsunuz?

Stevenson: Eh, evet öyle görüyorum. Benim Tanrı düşüncemde O, gelişmektedir. Ben, gözetleyen bir Tanrı´ya inanmıyorum, Yaratıcı, saati yapıp, sonra üzerine bir tık atmış olamaz. Ben, gelişen ve deneyleyen bir “Kendi kendine yapıcı Tanrı” ya inanıyorum ki biz onun bir parçasıyız… Bedenler giyilip atılır, ruhların ise dinlenmek ve düşünmek için dönemlere ihtiyaçları vardır. Sonradan yeni bir bedenle yeniden başlanabilir.

Soru: Zihni ya da ruhu gerçekte beyin aktivitesinin bir bölümü olarak adlandırdığımıza inanan biyoloji bilim adamlarına katılmıyor musunuz?

Stevenson: Kaza, cerrahi ameliyat, yüksek ateş ya da bir ya da iki kadeh viskinin akli faaliyetlerimiz üzerindeki etkilerini hesaba kattığımızda zihnimiz değil beynimizin destek alıyor göründüğü varsayımı. Bazı nöroloji bilim adamları beyin sürecinin nasıl zihinsel olanın sebebi olduğunu daha yeni göstermeye başladıklarını kabul ediyorlar. Ancak kendilerinin ya da kendilerinden sonrakilerin bunu tamamen çözeceklerini bildiklerini iddia ediyorlar. Bunun başka açıklaması olamayacağından eminler, bu yüzden başka bir şey mütalaa etmiyorlar. Ancak nöroloji bilim adamlarından aldığımız bütün bilgileri takip etmek durumunda değiliz. Son zamanlarda, az sayıda psikologlar ve filozoflar, acaba zihin beyin fonksiyonları açısından tam olarak  açıklanabilecek mi diye sormaya başlamışlardır.

Soru: Oğlan dünya hayatı yaşadıklarını hatırlayan kızlar, oğlanlardan daha fazla demiştiniz.

Stevenson: Doğru. Bunun ortalaması ikiye bir. Yüz cinsiyet değişikliği vakalarından [cocuğun önceki hayatına göre farklı bir cinsiyette olduğunu hatırladığı durumlar] altmış altısında dişiler daha önceki hayatlarında oğlan olduklarını hatırlamışlardı. Bunu bazı Burma vakaları ile karşılaştırdı.  Burma’da kız olarak bir zamanlar erkek olduğunu söylemek bunun tersine göre kültürel açıdan daha kabul edilebilir olabilir.  Oğlanla acımasızca dalga geçilebilir. Onları yorumlamaktan ziyade istatistik ile cevap bulmak daha kolaydır. Birinin cinsiyet değtirmiş olmasının kabul edilemez olduğu bir kültürde  belki de bu tür vakalar, vuku bulsalar dahi,  hiçbir zaman rapor edilmemektedir.

Soru: Ruhun cinsiyet değişimleri, homoseksüellik sorusuna ve cinsiyetin karışmasına yeni bir bakış açısı olabilir değil mi?

Stevenson: Evet. Bütün duygusal bozuklukların insanın ebeveynlerinin beceriksizliklerine yüklemek modayken, cinsiyet vakaları – kişilik karışıklığı ebeveynlerin üzerine yıkılmıştı.  Klinefelter sendromu (erkeğin fazladan bir X ya da dişi kromozomu ile doğması şeklinde genetik bir durum) gibi biyolojil bir açıklama bazı vakaları açıklayavbilir ama hepsini değil. Batılı psikiyatristler ve psikologların bu konuda yeterli  açıklamalara sahip değillerken, öte yandan Güneydoğu ve Asya kültürlerinde cinsiyet-kimlik karışıklığı reenkarnasyon sonucu olarak mütalaa edilir ve sakinlikle kabul edilir. Reenkarnasyon en azından bazılarının olası bir açıklaması olarak mütalaa edilmelidir.

Soru: Hamlet’i intihar etmekten ne engelledi, ölümün herşeyin sonu olmadığı kuşkusu mu. İntihar etmiş çocuk vakasına rastladınız  mı?

Stevenson: Bu oldukça ender. Elbette ki onları aramadık.  İntiharla sone ermiş önceki hayatı hatırlayan çocuklar bazan hala intihar alışkanlığına sahip oluyorlar. Birşeyler yanlış giderse intihar edecekleri tehdidinde bulunuyorlar. Bunları gördük. Önceki hayatta intihar cezası korkusuna bulaşmış yirmi üç vakaya rastladık; ve çoğu intihar enstrümanı ile ilgili fobilere sahipti – yani, bazı durumlarda silahla, diğerlerinde zehirle.  Bir tanesi intihar anılarının onu kendini öldürmekten caydırdığını söyledi. Hiç birşeyin üstesinden gelinemeyeceği ya da çözümlenemeyeceği  ile kişinin kendi dertleri ile karşılaşabileceği düşüncesi, benim görüşüme göre, bu caydırıcılıkta çok etkili olmaktadır.

Soru: Carl Jung Anılar, Rüyalar ve Yansımalarda oğlanken onsekizinci yüzyılda çok yaşlı bir adam olduğunu çok detaylı olarak hatırladığını yazmış.

Stevenson: İncelediğimiz çocuklar, çoğu kez sanki yetişkin bir vücut iken uyarılmadan bebek vücuduna transfer olmuş gibi hareket etmişlerdir. Türk çocuklarından biri konuşmaya başladığında hemen hemen ilk söylediği şey “Benim burada ne işim var? Ben limandaydım” olmuş. Daha sonra bir geminin anbarında uyuyakalmış bir rıhtım işçisinin hayatını ayrıntılarıyla anlatmıştır. Ağır bir yağ  varili üzerine düşmüş ve onu anında öldürmüş. Bu gibi vakalar bana briç oynarken kalp krizi geçiren bir kadını hatırlatıyor. Bir kaç gün sonra ortaya çıktığında ilk söyledikleri “Koz neydi” olmuştu.

Soru: Kronolojik tutarsızlıkları olan yeni çalışmalarınıza kısaca değinmiştiniz. Önceki hayatı tamamlanmadan yeni bir çocuk olarak tekrar doğan kişiliklerden mi bahsediyorsunuz?

Stevenson: Bunlardan birkaç tane var. Yirmi Vaka’da Jasbir vakası var, o da farklı bir tutarsızlık. Beyanına göre çiçek hastalığından öldüğünde iki buçuk yaşlarındaymış. Geri döndüğünde tamamen farklı biri olduğunu iddia etmiş, daha yeni ölüp onun vücuduna giren bir adam. Jasbir olan yeni kişiliğinde bir mahatma ya da sage ile karşılaştığında bu vücudu devralmasını söylemiş. 

Ayrıca Tayland’da da, hatırladığı kişilik olan Nai Leng ölmeden önce doğduğunu iddia eden Chaokhun Rajsuthajarn adında bir keşişin olayı vardı. Bu vakalar Budist ülkelerde son derecede enderdir; Budistler onları kuşkulu ve hatta düzmece olarak nitelendirirler, zira onlar Budistlerin yeniden doğuş kavramıyla uyum sağlamazlar. Bu vakayı daha fazla dikkatle araştırdım fakat tutarsızlığa bir açıklama bulamadım.

Omni: Neden Amerikalı çocuklar Asyalı çocuklardan daha az somut ve doğrulanabilir hatıralara sahipler?

Stevenson: Elimde spekülasyon ve varsayımlar var. Birincisi Amerikalılar göçedir. Bütün Amerikalıların beşte biri her yıl bir siteden ötekine ve dörtte biri  de  site içerisinde taşınarak komşularını ve çevrelerini değiştirirler. Bazı Asyalı çocukların hatıraları ufak çevresel farklılıkları farketmeleriyle uyarılmıştır. Fark büyükse söz konusu uyarı eksik olabilir.  Soruyu tersten ele alırsak, neden belirli Asya kültürlerinde o kadar vaka var? Göz önüne alınması gereken ilk şey, bu kültürlerin ölülerini bizden fazla hatırladıkları ve onları hala hayatın içerisinde daha aktif olarak bulundukları şeklinde görmeleri; aynı zamanda kuvvetli aile bağları var. Onlara göre rastgele kader diye bir şey yok. Herşey bir nedenle olur ve bu neden kişinin onu iyi ya da kötü şeklinde arzu etmesi ile ilgilidir.  Onlar aynı zamanda, telepatiye, paranormal ve haberci rüyalara bizim Batıya inandığımızdan çok daha fazlainanırlar. Bizim gibi gözleri saatde değildirler; yaşamlarına yansıtacak zamanları vardır. Bütün bu faktörler bu soru ile ilgili olabilir ve belki onları geçmiş hayatları ile daha yakın temasta tutabilir.

Soru: Asyalı çocukları araştırdığınızda geçmiş hayatı tamamlanmamış kişilerle karşılaştığınız oldu mu?

Stevenson: Doğrudur. Şiddete maruz kalıp ölmüş olanlardan ziyade doğal şekilde ölmüş kimseleri araştırırken çeşitli vücut gruplarını ayırt edebiliriz. İlk gruba, kendileri ya da başka herhangi birilerinin düşünceye adapte olma şansı  bulmadan bir an iyiyken akabinde ölenleri dahil edebiliriz. İkinci kategoride doğal sebebi ne olursa olsun oniki – mesela  bebek ya da genç çocukları bırakıp gidenler mesela yaşından önce ölmüş olanlar yer alabilir; üçüncüde işini yarım bırakıp ölmüş olanlar vardır. Pek genç olmayan ancak öldüğünde yoğunlaştığı bir projeyi ortada bırakmış insanları da dahil etmek gerekir. Bu insanlardan herhangi biri, belki de tamamlamış oldukları ömürden daha uzununu hak etmiş olmaları gerektiğini hissediyorlardı.

Soru: Bir kişiliğin ölümü ile kişiliğin yeni bir çocukta yeniden doğumu arasında ortalama boşluk onbeş ay mıdır ?

Stevenson: Evet, ama bizim rakam daha çok Asya vakalarından gelmektedir, zira yüz kadar Batılı vakanın sadece on beş ila yirmi kadarı doğrulanmıştır, daha doğrusu bizim ifademizle “çözümlenmiştir”.  “Önceki hayatlarını hatırladıklarını iddia eden Amerikalı Çocuklar” adlı bildirimde yetmiş dokuz vakayı inceledim.  Bunlar hiçbir şekilde, örneğin,  Hint vakaları gibi  detay zengini değildi.  Mesela Amerikalı çocuklar birkaç isim verdiler ve biz sadece 16 vakada bunları ölmüş kişilerle eşleştirebildik; ve şahıs hemen hemen her zaman aileden biri çıktı, böylece vaka bizim açımızdan önem taşımaktan çıktı. Bir tek çocuk bile önceki hayatında ünlü olduğunu iddia etmedi. Çoğunluk, tıpkı Asyalı çocuklar gibi,  normal, farklı olmayan insanlar olarak görünüyordu.

Soru: Öyle olsa bile, her birimiz için aralık onbeş ay ise, bu üstüste yeniden yaşanılan hayatları göstermez mi?

Stevenson: Eh, hatırlayan bu çocuk vakaları istisnai olabilir. Bunlar yeniden doğdukları için değil, hatırladıkları için vaka haline gelmiş olabilirler. Ne kadar sayıda diğerleri hatırlamadan yeniden doğmuş olabilir? Onbeş aylık ortalama belki de sadece Hindistan’da cinayete kurban gitmişler için doğrudur.

Soru: Sizin Amerika vakalarından birinde önceki hayatında kafa derisinin yüzüldüğünü hatırlayan biri vardı, ki bu çok büyük bir aralık anlamına gelebilir.

Stevenson: Evet, o vakada onsekizinci yüzyılda kadar giden bir aralık. Analizlerimiz yaşamlar arasındaki daha uzun aralıkların daha az anı demek olduğunu göstermemiştir. Anıların, bizlerde olabildiği gibi, dünyada ya da  fiziki bedene sahip olmayan zihinlerde sönümleyebileceği olasılığına hazır olmak zorundayız. Böylece aralığın yirmibeş yıldan fazla olduğu vakaları doğrulayabileciğimizi ender olaka beklemeliyiz. Birçok insan için ölüm ve yeniden doğuş arasındaki aralığın bizim şimdiye kadar araştırdığımız vakalardan çok daha uzun olması olasıdır.  Sadece eldeki ikibin vakayla, insan ırkının başlangıcından itibaren iz bırakmadan kaybolan milyarlarca insanoğlu hakkında tahminlerde bulunmaya çok zor cesaret edebilirim.

Soru: Bazı çocukların belirli ailelerde ortaya çıkma nedenleri ile ilgili düşünceniz nedir?

Stevenson: Müslümansalar, Allah´ın onu böyle yaptığını söyleyeceklerdir. Hindu veya Budist ise bunu karmaya bağlayacaklardır. Amaç birlikte yaşamak ve öğrenmek olabilir. Mesela moral açıdan gelişmek isteyen biri, elinden gelebiliyorsa bir azizin ailesinde dünyaya gelmeye çalışmalıdır.  Bir Mafya katili açısından öyle sanıyorum ki, en büyük ceza yine, hayata sınırlı bakış açısı olan bir Mafya ailesinde yeniden doğmak olurdu.  Beni tutkuyla ilgilendiren başkaları varken neden birisi tek bir ailede dünyaya gelmiş gibi görünüyor? Bu gelecek yüzyılın sorusu.

Soru: Sizin çocuğunuz var mı?

Stevenson: Maalesef yok.

Soru: Geçmiş yaşamı hatırlamak çoğu kez dezavantaj olmuyor mu?

Stevenson: Sanırım. Bu çocuklar bölünmüş kişiliklerle karmaşık hale geliyor. Birçok vakada çocuklar, onların gerçek ebeveynleri olmadıkları söyleyerek anne ve babalarını reddettiler ve çoğu kez, öyle nitelendirdikleri gerçek evlerinin yoluna yöneliyorlar. Diğer vakalarda  önceki kocalar, karılar, çocuklarla yeniden birleşmekte ısrar ediyorlar. Hintli bir çocuk, eski metresi olduğuna inandığı bir kadına tutkuyla bağlanmış, geri almaya çalışıyordu, kendisini de onu da gerçekten zor duruma sokmuştu.

Soru: Bir kimse nerede ve nasıl yeniden doğmak isteyeceğini tasavvur edebilir mi?

Stevenson: Bundan daha de önemli soru şudur. Beni kim bebeği olarak ister?

Soru: Size nerede ve kim olarak yeniden doğmak istediğinizi sorabilir miyim?

Stevenson: Hayır. Kanımca bu çok kişisel bir soru.

Soru: Sürmüş olabileceğiniz önceki hayatlarınızı bir şekilde merak etmiş olmalısınız, zira sekiz duyarlı olan kişilere ya da medyumlara danıştınız.

Stevenson: Danışma biraz fazla kuvvetli bir kelime. Bazıları bana bu “okumaları” kendiliğinden verdiler.  Bir tür yol boyunca olup bitmiş gibi. Bir Hint swamisini ziyaret ediyorken, ondan istemedim, ağzından birşey kaçırıverdi.  Ne olduğunu hatırlamıyorum. Galiba Hindistan’daki önceki bir hayat hakkında birşeyler söyledi.  Farklı hayatları topluyorlar diyebilirsiniz; aynı zamanda bende farklı yerlerde  olanlar. Aynı dönemde iki onsekizinci yüzyıl hayatlarından konuşuldu ve bunlar bütünüyle farklıydı. Hepsi de tamamen doğrulanamaz şekildeydi.  Bunun için para harcayan insanlar var ve herkesin zamanı gülünç bir şekilde boşa gidiyor.

Soru: Önceki hayata ait anıları olmayanlara ne tavsiye ederdiniz?

Stevenson: Bazıları der ki, önceki hayatın ayrıntılarını hatırlamadan ve hatalarından ders çıkarmadan yeniden doğmanın bir faydası yoktur. Onların unuttuğu şey, unutmanın halihazırdaki yaşamın başarısı için elzem olduğudur.  Her sefer yürürken tökezleyip düştüğümüzü hatırlarsak yine düşeriz. Önceki hayatlarını hatırlayan çocukları, sanki özel hikmet sahipleriymiş gibi görerek, onları kıskanan insanlar da bilirim.  Aslında, onlara neredeyse kusur sayılabilecek bir anormallik çekenler olarak bakmak daha anlamlı olur. Sahip oldukları anılar çoğu kez nimetten çok  handikap sayılır; ve hemen hemen hepsi büyüdükçe ve geçmiş hayatlarını unuttukça gittikçe daha mutlu oluyorlar.

Soru: Çalışmalarınız  yaşam ve ölüme karşı tavrınızı etkiledi mi?

Stevenson: Sanırım. Ölüm korkusundan kurtulduğumu iddia etmiyorum ama başkalarına göre biraz daha azaldı. Bu çocuklar, bazan yetişkinlere fazladan güven verebiliyorlar. Eşini yitiren teselli edilemez durumda olan bir kadına mesela “Ağlamamalısınız, ölüm bir son değil, bana bakın; öldüm ve yine buradayım” diyecek durumda iki ya da üç çocuk olayı gördük.

Evet, Stevenson´un sözleri böyle; reenkarnasyon konusunda en önemli batılı bilim adamı olan Prof. Ian Stevenson görüldüğü gibi reenkarnasyona inanıyor ama bir fanatik değil ve kanıtlama çabasına da girmiyor. Olayları ortaya koyarken çok dikkatli, sadece ama o da arada bir böyle olmalı, diyor. Eğer reenkarnasyon, Stevenson´un dediği gibi Tanrısal bir amaç taşıyorsa, bizim böylesine bir sistemi ve düşünceyi anlayabilmemiz gerçekten mümkün olamayacaktır. Yok eğer, böyle birşey yoksa ve olanlar psikolojik nedenlerden kaynalanıyorsa iyiliğin, kötülüğün, günahın, sevabın tek bir yaşam hakkında pek önemi kalmayacaktır. Son anda aklı bir olay geliyor; kadın reenkarnasyona inanıyordu ve çılgınca sevdiği kocasını kaybetti; arkadaşları eşinin ölmediğini biliyorsun, diye teselli edince başını salladı ve “Biliyorum ama o artık, o olmayacak ve beni sevmeyecek ve ben de onu sevmeyeceğim. İşte buna dayanamıyorum.” Bunun da bir cevabı olmalı, değil mi?

KAYNAK: Scientific Proof of Reincarnation. Dr. Ian Stevenson’s Life Work http://reluctant-messenger.com/reincarnation-proof.htm

NOT:  Söyleşinin çevirisi tamamen tarafımdan yapılmıştır. İnternette yer alan muhtemelen bilgisayar programı ile yapılmış neredeyse tamamen yanlış ve yarısından fazlası eksik çeviri ile hiçbir ilgisi yoktur. İnternette Walking to the light ışığa doğru adında bir web sayfası linkini vermeden bu tercümemi izinsiz alıntılamıştır.

Bülent Pakman Eylül 2011. Güncelleme Haziran 2015. İzin alınmadan ve aktif link verilmeden kısmen veya tamamen alıntılanamaz.

Reenkarnasyonla ilgili yazılarımız:

Facebook Widgets

Al Khobar Ofis

Al Khobar Ofis

Bülent Pakman kimdir   https://bpakman.wordpress.com/pakman/

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.