27 Ağustos 1922

ÖNCESİ Gün ağarırken Türk ordusu bütün cephelerde yeniden taarruza geçti. Bu taarruzlar kısıtlı cephaneyle çoğunlukla süngü hücumlarıyla, insanüstü çabalarla gerçekleştirildi.

4. Kolordu komutanı Albay Kemalettin Sami Bey 4 tümen komutanına emir verdi: “Birlikleriniz imha derecesinde sarsılsa bile bugün hedeflerinizi zaptedeceksiniz.” En önce en sağdaki Efe Kazım’ın 8. Tümeni sabahı beklemeden harekete geçti, saat 04.00’te, ateş etmeden sessizce ilerledi, süngü hücumu ile ilk Yunan mevzilerine girdi. Bu kesimdeki savunma sisteminin kilit noktası olan Kurtkaya direnme merkezini 04.30’da ele geçirdi.

Kurtkaya Tepesi’ne hücum eden birliklerimizden biri de 36. Alay’ın 6. Bölüğü idi. Bölük Kumandanı Üsteğmen Agâh Bey bölüğünün önünde savaşırken ağır yaralanmıştı. Buna rağmen tel örgüleri aşarak düşman siperlerine girmeyi başarmıştı. Saniyelerle ölçülebilecek bir zamanda bomba ile birkaç düşman erini etkisiz hale getirip askerlerinin önünü açtıktan sonra Kurtkaya’nın en yüksek noktasına çıkmış, ne var ki burada alnından vurularak şehit olmuştu.

Bayburtlu Yüzbaşı Agâh Efendi Şehitliği Kitabesi

Büyük Taarruz 26 Ağustos 1922 günü sabah dört buçukta başlamış ve iki saat içinde düşmanın bütün tel örgüleri parçalanarak gün doğmadan zaferin ilk ışıkları Anadolu’yu parlatmaya başlamıştır.

Başkumandanlık Karargâhı’nın bulunduğu Kocatepe’ye tek geçit yeri olan Kalecik ve Kurtkaya Bölgeleri Türk ordusu için çok önemli idi ve düşmandan bir an önce alınması ve düşmanın yok edilmesi görevi 12. Tümen 36. Alay 6.Bölük Komutanı 24 yaşındaki Bayburtlu Yüzbaşı Agâh’a verildi. Agâh Efendi, emrindeki 150 Mehmetçik ve Sinoplu Üsteğmen Feyzullah ile beraber 2500 kişilik düşman tümenine saldırarak büyük bir savaşa başladı. 26 Ağustos öğleden sonra başlayan çarpışmalar 27 Ağustos öğlene kadar sürdü. Düşmanın içine kadar dalan Yüzbaşı Agâh Efendi onlara ağır kayıplar verdirerek batı istikametine kaçmalarını sağladı.

Büyük bir takviye alan düşman birliği ile çarpışırken, Agâh Efendi 100 Mehmetçik ve Üsteğmen Feyzullah ile birlikte şehit düştü. Geriye kalan 50 Mehmetçik ve gelen takviye kuvvetlerimizle düşman bu vadi içinde tamamen yok edildi. Kahraman Yüzbaşı Agâh Efendi ve arkadaşlarını minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun

1. Kolordu komutanı Albay İzzettin Bey de Tınaz Tepe’de yarma bölgesindeki iki tümen komutanına “Bugün ne pahasına olursa olsun, cepheyi yaracağız.” emrini verdi.

Erkmen Tepesi saat 06.00’da düşürüldü. Düşmanın bu kesimde tutunması artık pek mümkün değildi.

Kurtkaya ve Erkmen tepeleri sabahki savaşların en çetin geçtiği mevzilerdi. Buradaki savaşlarda 15 subay ve 150 er şehit verilmişti. Bölgedeki Yunan Ordusu ise düzensiz, dağınık bir şekilde çekiliyor, hesaplanamayacak sayıda kayıp veriyordu. Ulukaya mevzilerindeki 5. Tümen’in karşısındaki düşman birlikleri çoktan çekilmişti.

Soldaki Birinci Kolordu tümenleri de, birbirleriyle yarışmaktaydılar. Son tepeleri de alırlarsa, cephe yarılmış olacak, Sincanlı ovasına ineceklerdi. Engellenemez bir tutku ile ilerliyorlardı.

Çiğiltepe yarma harekatının en kritik noktasıydı ama bir türlü düşmüyor, 57. Tümen’in Çiğiltepe bölgesindeki kararlı ve isabetli hücumları bir türlü etkili sonucu vermiyordu. Arazi sarp ve engelliydi, düşman mevzileri ise kuvvetli tahkim edilmişti. Bu geçici durum subay ve askerlerin moralini bozmuştu. Kolordu komutanı yarım saat arayla verdiği iki emirle Sinanpaşa Ovası’na hâkim olunmasını ve öğleye kadar Çiğiltepe’nin zapt edilmesini emrediyordu. Hâlbuki cephane azlığından topçu ateşi etkisiz kalıyor, buna karşılık düşmanın yoğun ateşi karşısında siperden çıkan her askerimiz şehit düşüyordu. Tüm cepheden bağımsız olarak sadece bu mevkide düşmanın kuvvetli saldırıları söz konusu idi. Hatta Yunan birliklerinin yaptığı bir karşı-taarruz hemen püskürtülmüştü. Mustafa Kemal Paşa, kendisini telefonla aramış ve neden hedeflerine ulaşılamadığını sormdu, Reşat Bey, Mustafa Kemal’e, yarım saat içinde Çiğiltepe’nin alınacağını bildirdi. Gerek kendisinin ve gerekse askerlerinin gösterdiği insanüstü çabalardan beklenen sonucun yarım saat geçtikten sonra da  alınamaması üzerine  Tümen Komutanı Albay Reşat Bey verdiği sözü yerine getirememenin derin üzüntüyle tabancasıyla intihar etti. Albay Reşat Bey biraz daha sabırlı olamamış Çiğiltepe’nin düşürüldüğünü görememişti.

Gelen raporlardan tüm cephelerde genel durumun Yunan Ordusu’nun dağınık ve düzensiz bir şekilde kaçtığı, Türk Ordusu’nun ise onları takip ederek sürdükleri şeklinde idi. Düşmanın kullanmaya hazırlandığı tren istasyonları top ateşiyle dövülüyor, Yunan birlikleri birçok silah, teçhizat ve mühimmat bırakarak çekiliyordu. Eymir Vadisi’ne gönderilen keşif kolu, sekiz kilometre ilerlediği halde düşmana rastlamamıştı. 5. Kafkas Tümeni de Yunanlılara rastlamadan Ballıkaya-Yılanlıkaya hattını ele geçirmiş, 27. Süvari Alayı düşman birliklerini görmeden Menderes’i geçmişti. Yunan Ordusu cephelerin tamamından çekiliyordu…

Afyon

Artık ileri kuvvetlerimiz Afyon’u, buradaki yanan hükümet konağını ve binaları görebiliyorlardı. Birliklerimiz Hacılar ve İkiztepe bölgesinden iki kolla Afyon’a hareket etti. 27 Ağustos 1922 günü saat 17.30’da 189. Alay Afyon’a girerek hemen şehirde emniyet tedbirlerini aldı. Tanıkların anlattıklarına göre Türk Ordusu Afyon’a adeta bir yıldırım gibi girmişti. Halk askerlere sarılarak, hıçkırıklarla sevinç gözyaşları döküyordu.

Yunan 1. Kolordu Komutanı Trikopis: “Türklerin şiddetli taarruzları 4.Tümenimizin cephesini yarmıştı. Cephedeki gedik her an büyüyor, Türkler Afyonkarahisar’a her an biraz daha yaklaşıyorlardı. Durumu kurtarmak için henüz vakit olduğunu ümit ediyordum. Gazlıgölde karargâhı bulunan 2.Kolordu Komutanı General Diyenis’i telefona istedim ve kendisinden takviye kuvvet isteyerek, karar vermesi için on dakika süre tanıdım. Fakat bu kararı almaya vakit kalmamıştı. Afyonkarahisar’a gelen 4. Tümen komutanı, tümen karargâhının sustuğunu ve artık durumu düzeltmeye imkân olmadığını bildirdi. Bunun üzerine Kenti boşaltmaya ve kuzeybatıya doğru çekilmeye karar verdim.”

Yunan 1. Kolordusu, Afyon’daki askeri okulun öğrencileri, Yunanlı memurlar, cephane kamyonları, ambulanslar, demiryolu görevlileri, subay aileleri, kargaşalık içinde Afyon’u terk ediyorlardı. Kargaşalığın sebebi, Afyon’un düşeceği hiç düşünülmediği için bir boşaltma planı yapılmamış olmasıydı. Bir yıl önce Yunan Ordusu Afyonkarahisar’ı işgal edince, Rumlar ve Ermeniler Türklerle aralarındaki sekiz yüz yıllık toprak kardeşliğini bozmuşlardı. Birçok acı ve kirli olay yaşanmıştı o günden bu yana. Çabuk hazırlananlar istasyona hücum ettiler. Ama yetkililer sivilleri bindirmediler. Durmadan yaralı geliyordu cepheden. Kütahya’ya ve Eskişehir’e onlar yollanacaktı. Binlerce Rum ve Ermeni, tıpkı bir zamanların Türk göçmenleri gibi, taşıyabilecekleri eşyaları yükleyip göç yoluna düştü. Bu da her göç kafilesi gibi kalbi olanlara acı veren bir kafileydi. Yaşlılar, kadınlar, erkekler, gençler çocuklar, bebekler, köpekler, kuşlar, bavullar, sepetler, bohçalar… Aralarında yaldız çerçeveli aynasını ya da hunili gramofonunu bırakmaya kıyamayanlar da vardı. Kimi askerlere karışıp gidecek, kimi Kütahya’ya doğru yürüyecekti.

Afyon’da Yunan işgali ve zulmü sona ermişti. Bütün minarelerden sala verilmeye başlandı. Miralay Kazım bey komutasındaki 8. Tümen’den bir alay saat 17.30’da Afyon’a girdi. Halk yol boyunca iki yana ayran kazanlarını, su küplerini, börek ve ekmek kadayıfı tepsilerini, dilim dilim kesilmiş karpuzları, kavunları dizmişti. Alay Komutanı iki bölüğü yangınları söndürmeye yolladı. Kalanlar durmadılar, yürüyüşlerini biraz ağırlaştırıp yiyerek, içerek, alkışlar, dualar arasında yürüdüler.

Yarbay Ömer Halis komutasındaki 23. Tümen, Yunan cephesinin gerisindeki Sinirköy’de (şimdiki adı Tınaztepe) yamaçlarından aşağıya inerken, tümen bandosu İzmir Marşı’nı çalmaya başladı. Köylüler sevinç gözyaşları dökerek komutanların ellerini öpmeye koştular. Atlara, özengilere sarılıyor, kızlar askerlerin üzerine çeyiz bohçalarından çıkardıkları mendilleri, çevreleri atıyor, kolonya serpiyorlardı. …Tümen köyü hiç durmadan geçit, ovaya inip ilerledi. Tümen Komutanı Ömer Halis yarbay Kolorduya şu raporu gönderdi: “Sincanlı Ovası’nı dolduran perişan birliklerinin kaçışını seyrediyorum.”  Sincanlı ovasına inmek önemliydi, zira Yunan ordusu artık hızla takip edilebilirdi.

Kemalettin Sami Bey komutasındaki 4. Kolordu’nun üç tümeni hızla tepelerden aşağıya, Afyon’un batısına iniyordu. Görevleri Yunan tümenlerinin Dumlupınar’a çekilmesini önlemek ve rastladığı birlikleri imha etmekti. Pek az uyumuş, durmadan dövüşmüşlerdi. Ayakları yara içindeydi. Öğle yemeği yememişlerdi. Ama hiç savaşmamış gibi dinç ve neşeliydiler. Diğer tümeni Halit albay komutasındaki 5. Kafkas Tümeni Yunanlılara rastlamadan Ballıkaya-Yılanlıkaya hattını ele geçirmiş, Yarbay M. Cemal komutasındaki 27. Süvari Alayı düşman birliklerini görmeden Menderes’i geçmişti. Yunan Ordusu cephelerin tamamından çekiliyordu.

İzmir’de yatta yangelip yatmakta olan Yunan Başkomutanı Hacıanesti ise ancak saat 15:00 de ordusuna taarruz emri vermişti. Yunan 1. Kolordu komutanı Trikopis emri saat 20.00’ye doğru aldı ve hırsından deliye döndü. Sakallı Nurettin Paşa komutasındaki 1.Ordu’dan kaçmaya çalıştığı sıralarda, Fahrettin Paşa’nın süvari kolordusu da çekilme yönünü kesmişken, yani iki kuvvet arasında sıkışmışken bu emrin uygulanması mümkün değildi. Türk süvarileri cephe gerisine sarkıp İzmir ile olan telgraf iletişimi, kara ve demiryolu ulaşımını kesmişti. Dumlupınar’a çekilmekte olan Yunan General Franko’nun 1.Tümeninden hiç haber alamıyordu.  Kolordusunun telsizi de bozulmuştu. Yunan 2. Kolordu Komutanı Digenis de, Hacıanesti’nin taarruz emrini uygulayamayacağını Trikopis’e bildirdi. Gece 1. ve 2. Yunan kolorduları ikinci mevziye, Eğret-Resulbaba-Balmahmut hattına çekiliyor, Sakallı Nurettin Paşa’nın 1. Ordusu da onları takip ediyordu.

Yunan General Simulas 3. Kolordusunu Kütahya ve Eskişehir’de boşuna bekletiyordu. Burada henüz ciddi denecek bir çarpışma ve savaş başlamamıştı. Büyük Taarruz planı başarılı olmuş bu cephede sahte bir saldırı ile Yunan 3. Kolordusunun kaydırılması önlenmişti. Artık geri çekilmekte olan diğer kolordulara yardıma yetişemezdi.

Sabah erkenden Kocatepe’ye gelmiş olan Paşalar karargahta Yunan savunma sisteminin adım adım çöküşünü seyrettiler. Başkomutan Mustafa Kemal gece yine kehanetlerden birini patlatmış  “Yarın bu iş biter.” demişti. Evet ilk iki gün plan başarılı olmuş düşmanın yarılma işi bitirilmişti. Ertesi gün General Trikopis, General Digenis’in Dumlupınar’a kaçmakta olan General Franko ile  birleşip savunma hattı oluşturmaları önlenirse Yunan Ordusu bir daha savaşamayacak hale gelecekti.

Gece pek az çatışma oldu. İki taraf da birbirlerini dinlendirdi. DEVAMI

Kaynaklar: (Büyük Taarruz günlükleri yazı dizisine ait)

Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler. Bilgi Yayınevi 1.8.2016.

Kocatepe’den Dumlupınar’a Cengiz Çetintaş http://www.cengizcetintas.com/bölüm9.html

Büyük Taarruz. Doç. Dr. Hüner TUNCER. Cumhuriyet 26 Ağustos 2009. http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/diger/82742/26.html#

Zaferin yolunu Dumlupınar açtı.  Ömer Türkoğlu Cumhuriyet 28 Ağustos 2017 http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/yazi_dizileri/813252/Zaferin_yolunu_Dumlupinar_acti.html#

Kurtuluşa doğru. Ömer Türkoğlu Cumhuriyet 29 Ağustos 2017 Kurtuluşa doğru

Zaferin ilk işareti: Afyon kurtarılıyor Ömer Türkoğlu Cumhuriyet 27 Ağustos 2017 Zaferin ilk işareti: Afyon kurtarılıyor

Ufukta görünen zafer. Ömer Türkoğlu Cumhuriyet 28 Ağustos 2017 Ufukta görünen zafer

Başkomutanlık Meydan Muharebesi. Vikipedi. http://www.wikiwand.com/tr/Başkomutanlık_Meydan_Muharebesi

Yakup Şevki Subaşı Vikipedi http://www.wiki-zero.co

Büyük Taarruz Vikipedi http://www.wikizero.co/index.6

Bülent Pakman. Ağustos 2018. İzin alınmadan ve aktif link verilmeden alıntılanamaz.

kara 2Bülent Pakman kimdir?