Halife ordusu

HIYANET ORDUSU

Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit’e göre Atatürk’ün önderliğindeki Milli hareket (Kuvayı Milliye) bir “isyan” hareketidir ve bir an önce bastırılması gerekmektedir! İşte bu amaçla 18 Nisan 1920’de Kuvayı İnzibatiye (Halifelik Ordusu) adlı bir ordu kurularak Anadolu’da düşmanla mücadele eden milliyetçilerin üzerine gönderilmiştir. Sina Aksin bu orduyu, “Ulusal hareketi boğmak üzere Padişahın kurduğu resmi bir ordu” olarak tanımlamıştır.

Mondros Ateşkes Antlaşması’na tamamen aykırı bir şekilde böyle bir ordunun kurulması ve silahlandırılması, bu orduyu kuranların (Padişahın ve Başbakanın) İngilizlerden yardım aldıklarını göstermektedir. Çünkü o sırada İstanbul’daki tüm silah depoları İngilizlerin kontrolündedir. Anadolu’da kardeşin kardeşi öldürmesi anlamına gelen Kuvayı İnzibatiye projesi, böl ve yönet ilkesi doğrultusunda hareket eden İngiltere’nin emperyalist çıkarlarına tamamen uygundur.

Nitekim, “Kuvayı İnzibatiye birliklerinin silahlandırılması için bizzat Damat Ferit, İstanbul’da İngiliz kontrolündeki Maçka silahhanesinden alınmak üzere 600 tüfek, 30.000 piyade fişeği ve 800.000 makineli tüfek cephanesi verilmesi için İngiliz Başkomutanlığı’ndan bir belge almıştır. Bundan başka, Kuvayı İnzibatiye, Sapanca yönünde, 14 Haziran 1920 günü taarruza hazırlanırken bozulup geri atılınca İzmit bölgesindeki 242. İngiliz tugayının tel örgüler ve siperler ile tahkim edilmiş mevzisinden faydalanmıştır.” 18 Nisan 1920 tarihli kararnameyle, Kuvayı İnzibatiye’nin nitelikleri, kuruluş amacı ve askerlere verilecek maaşlar belirlenmiştir. Buna göre amaç Kuvayı Milliye’yi yok etmektir! Devletin silahlı gücü olarak tanımlanan Kuvayı İnzibatiye, Harbiye ve Dahiliye Nezaretlerine bağlı olacaktı. Bazı emekli subayların da katıldığı bu ordu, gönüllülük esasına göre oluşturulmuştu. Tümen olarak kurulan Kuvayı İnzibatiye, üç piyade alayı ve bir topçu taburundan oluşmaktadır. Toplam mevcudu 12.000 kişi olarak düşünülmüştür. Kuvayı İnzibatiye’ye gönüllü olarak yazılan subay ve askerlere çok iyi bir maaş verileceği duyurulmuştur. Erlere 30, çavuşlara 35, başçavuşlara 40, teğmenlere 60, üsteğmenlere 70, yüzbaşılara 80, kıdemli yüzbaşılara 90, tabur komutanlarına 100, alay komutanlarına 150 lira aylık verilecektir. Fakir halk, yüksek maaşlarla bu orduya katılmaya teşvik edilmiştir.

Türk ulusu yokluk ve yoksulluk içinde, vatan ve namus mücadelesi vermeye çalışırken, İstanbul Hükümeti kaynaklarını bu İngiliz destekli derme çatma ordunun haince askeri amaçlarına harcamıştır. Bu kuvvet için 1.250.850 lira ödenek ayrılmıştır.

Kuvayı İnzibatiye’nin en önemli eksikliği “gönüllülük” esasına dayalı “maaşlı” bir ordu olmasıdır. Yani, bu orduya katılanların öncelikli amacı paradır. Durum böyle olunca bir an önce görevlerini yapıp sağ alim geri dönmek istemektedir. Ayrıca kafaları da fena halde karışıktır; çünkü İstanbul İngiliz işgali altındayken onlar kendi kardeşlerine kurşun sıkmak için Anadolu’ya gitmektedirler! Şeyhülislam Dürrizade’nin, Anadolu’daki ulusalcı liderlerin ve Kuvayı Milliyecilerin öldürülmelerinin dinen caiz olduğunu ve onlara karşı savaşırken ölenlerin şehit, kalanların gazi olacağını duyuran fetvası bu orduya katılımı artıran en önemli etkenlerden biridir.

Kuvayı İnzibatiye’nin başına Atatürk’ü “isyancı” olarak adlandıran Süleyman Şefik Paşa, Kurmay Başkanlığı’na da Erkânıharp Miralayı Refik (Yaltkaya) getirilmiştir.

Süleyman Şefik Paşa, İstanbul Hükümeti’nin Anadolu’daki orduları etkisizleştirmek için oluşturduğu kurullardan birinin başkanı olarak 5 Ağustos 1919’da Konya’ya gitmiş, ertesi gün İstanbul’a gönderdiği telgrafta, Anadolu’daki Milli Hareketin zannedildiği kadar güçlü olmadığını eğer kendisi Harbiye Nezareti’ne getirilirse Milli hareketi kısa sürede bitireceğini belirtmiştir. Bunun üzerine Süleyman Şefik Paşa, 14 Ağustos 1919’da da Harbiye Nazırı yapılmıştır. Harbiye Nezareti’ndeki bazı kişilerin Kuvayı Milliye’yi el altından desteklediği yolundaki dedikoduların izini süren Süleyman Şefik Paşa, hemen tasfiye hareketine başlamış; İstanbul Muhafızlığı, Genelkurmay İkinci Balkanlığı ve Harbiye Nezareti Müsteşarlığında değişiklikler yapmıştır. Önce, Milli harekete sıcak bakan Cevat Paşa’yı görevden alarak Hadi Paşa’yı atamıştır.

Daha sonra da Milli hareketin genelkurmaydaki gözü kulağı durumundaki İsmet Paşa’yı genelkurmaydaki bütün görevlerinden almıştır.

Süleyman Şefik Paşa böylece Anadolu’daki komutanları ve Milli hareketi güçsüzleştireceğini düşünmüştür. Göreve geldiği 14 Ağustos 1919’da askeri birliklere, “güvenliği bozanlara karşı mülki makamların istedikleri yardımın hemen yapılmasını” emretmiş ve ordu müfettişlerinin idarecilere talimat verme yetkisini kaldırmıştır. Süleyman Şefik Paşa’nın bütün bu icraatlarını Padişah Vahdettin, 19 Ağustos 1919’da onaylamıştır.

Süleyman Şefik Paşa, askerlere yayınladığı bir beyannamede kanunlara uymalarını ve hiçbir derneğe ya da partiye yaklaşmamalarını bildirmiştir. I. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Paşa’ya yazdığı bir emirde ise yurt savunmasına geçen subayları şikayet etmiştir.

Kuvayı İnzibatiye’nin başına getirilen Süleyman Şefik Paşa’ya çok geniş yetkiler verilmiştir.

Kuvayı İnzibatiye adına 54 subay ve 790 er toplanmıştır. Sonradan subay sayısı 94’e yükselmiştir. Yeni katılımlarla er sayısı da 2000’e yaklaşmıştır. Kuvayı İnzibatiye’nin birinci alayı 29 Nisan 1919’da İzmit’e gelerek karargah kurmuştur. İkinci alayı da İzmit limanında demirli Yavuz Zırhlısı’na yerleşmiştir.

Mayıs ayı başında Süleyman Şefik Paşa’nın İzmit’e gelmesi ve diğer alayların da bölgeye ulaşmasıyla hazırlıklar tamamlanmıştır. Ancak bu sırada İzmit’e mutasarrıf olarak atanan Ahmet Anzavur, “bu orduyu destekle…” talimatı alınca, Kuvayı İnzibatiye karargahı olarak kullanılan Yavuz zırhlısına gelmiştir. Süleyman Şefik Paşa’ya, istediği zaman bu ordunun başına geçebileceğini söylemiş olan Anzavur’un gelişi komuta heyetinde şaşkınlık yaratmıştır.

Kardeş kanı döken Osmanlı’nın vatan haini Hilafet ordusu askerleri

Zaten doğru dürüst bir planı ve programı olmayan Kuvayı İnzibatiye’de liderlik tartışması baş gösterince Süleyman Şefik Paşa komutanlık görevinden istifa ederek İstanbul’a dönmüştür. Onun yerine Kuvayı İnzibatiye’nin başına Suphi Paşa atanmıştır. Bu sırada Kuvayı İnzibatiye Ordu su’nun idaresini eline geçiren Anzavur, 2000 kişilik bir kuvvetle 10 Mayıs’ta Adapazarı’nı, 13 Mayıs’ta Kadırga’yı ele geçirmiş, Bolu-Düzce isyanından da yararlanarak 14 Mayıs’ta Gevye’ye saldırmıştır. Anzavur, bir ara İstanbul’a telgraf çekerek orduya maddi destek sağlanmasını istemiştir.

Anzavur’un amacı Eskişehir yolunu ele geçirip oradan Ankara’ya yürümekti. Aznavur, 17 Mayıs’ta Geyve boğazını ele geçirmek için hareket etmistir. Ancak bölgeyi savunmakla görevli Ali Fuat Paşa’nın hiç beklemediği bir noktadan, İkramiye yönünden saldırıya geçmiştir. Buradaki otuz askere karşın Anzavur’un emrinde 300 süvari vardır. Ali Fuat Paşa, bu durumda o otuz askerle Aznavurla mücadele etmek zorunda kalmıştır.

Osmanlı’nın uşağı kardeş kanı döken hain Aznavur

Bu sırada ambardan çıkartılarak mevziye yerleştirilen bir makineli tüfeğin başına Ali Fuat Paşa’nın yaveri İdris Çora geçmiş ve asilerin istasyona girmesini yarım saat geciktirmiştir. İki saatten fazla devam eden bu direniş sonunda bir taraftan süvari bölüğü, diğer taraftan yüz kişilik Yüzbaşı Mesut Bey Müfrezesi ve Demirci Efe’nin atlı zeybekleri yetişmiş ve Anzavur’un kontrolündeki Kuvayı İnzibatiye birlikleri geri püskürtülmüştür.

20 Mayıs’ta, Anzavur’u “kutlamak” için İzmit’e gelen Damat Ferit büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır. 23 Mayıs’ta harekete geçen Ali Fuat Paşa’nın kuvvetleri, Kuvayı İnzibatiye’nin artıklarını dağıtarak Adapazarı ve Sakarya’yı geri almış, ayrıca 4 top ve 4 makineli tüfek ele geçirmiştir. Bu yenilginin ardından Anzavur’un İstanbul’a dönmesi, askerlerin moral bozukluğu, bazı askerlerin saf değiştirerek ulusalcıların tarafına geçmesi gibi gelişmeler ve bu sırada yapılan diğer saldırılardan da sonuç alınamaması üzerine 25 Haziran 1920’de Kuvayı İnzibatiye Ordusu’na resmen son verilmiştir.

Ali Fuat Paşa, anılarında Kuvai İnzibatiye’yle yapılan çatışmaları bütün detaylarıyla anlatmıştır.

Bu anılar okunduğunda bu hıyanet ordusunun nasıl güçlükle durdurulabildiği, çok daha iyi anlaşılacaktır.

Kuvayı İnzibatiye’nin en büyük “cinayetlerinden” biri, Atatürk’ün emrinde Milli harekete destek olan Yahya Kaptan’ın katledilmesi olmuştur. Yahya Kaptan’ı pusuya düşürerek tutuklayan Kuvayı İnzibatiyeciler, Yahya Kaptan, elleri arkadan bağlı halde su içerken, Kuvayı İnzibatiye ordusunun üsteğmenlerinden Abdurrahman Efendi tarafından kalleşçe arkadan vurulmuştur (8 Ocak 1920). Bu sırada son bir gayretle başını kaldıran Yahya Kaptan’ın son sözü, “Kalleşler!..”

Kaynak: Vahdettin İngiliz ajanı gibi çalışıyordu. Sinan Meydan Odatv 29.05.2013 https://odatv.com/vahdettin-ingiliz-ajani-gibi-calisiyordu-2905131200.html

Bülent Pakman. Eylül 2018.  Aktif link verilmeden kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz

Abu Dhabi 2013

Bülent Pakman kimdir?

Milli Mücadele – Kurtuluş Savaşı ile ilgili tüm yazılar

Milli Mücadele _ Kurtuluş Savaşı