Osmanlı – ABD ilişkileri

Kuzey Afrika – ABD ile ilk temaslar

Bir zamanlar Cezayir, Tunus, Trablusgarp ve Sale kentleri Mağrip-Berberi olarak da adlandırılan Kuzey Afrika coğrafyasının başlıca korsanlık merkezleri olmuştu. 1495 yılında Kemal Reis ile korsanlar Osmanlı Devleti hizmetine girmeye başladılar.  Osmanlı buralara Garp Ocakları adını verdi. Korsanlar esas itibariyle Cezayir’de bulunur devlet donanması denize açıldığı zamanlarda donanmaya katılır diğer zamanlarda bulundukları yerlerde sahil koruma görevi yürütür, diğer milletler yararına çalışan korsanlarla ve diğer ülke donanmalarıyla mücadele ederlerdi. Bir görevleri de saldırdıkları gemilerde bulunan gayrımüslim genç, güzel, bakire kızları esir alarak Osmanlı haremine cariye sağlamaktı.

Osmanlı korsanlığının 1500 -1600 arası döneminde Kemal Reis’ten sonra sahneye çıkan Barbaros kardeşlerden Hızır Reis Osmanlı Beylerbeyi oldu. Anadolu’dan yollanan levendlerle savaş gücünü arttırdı. Turgut Reis Trablusgarp’ı, Uluç Ali Reis ise Tunus’u fethetti.

1600 – 1800 arasındaki dönemde Kuzey Afrika’daki sancaklarda Osmanlı Sultanından çok levendler etkiliydi. Sultanın belirlediği beylerbeyi değil, levendlerin seçtiği “Dayılar” sancakları yönetirdi. Dayılar dönemi de denen bu dönemde kürekli kadırgaların yerini, yelkenli kalyonlar almaya başlamıştır. Sık sık darbelerle yönetim değiştiren Osmanlı sancakları, Osmanlılardan yavaş yavaş bağımsızlaştılar. Bu dönemde Amerikan gemileri İngiltere himayesinde Akdeniz’e rahat gelip gidebilmeye başladılar.

O dönemde dünya ticaretinde büyük bir yere sahip olan Akdeniz’de boy göstermek, ABD’nin temel ihraç ürünlerinden olan buğday, un, mısır, tuzlanmış balığın satışında Akdeniz ülkelerinin büyük yer tutması açısından ABD için oldukça önemliydi.  ABD 1783’te bağımsızlığını kazanınca Akdeniz’de İngiliz himayesi olmadan tek başına bayrak gezdirmek zorunda kaldı.  25 Temmuz 1785’de,  ABD bayrağı taşıyan ilk gemi olan Boston limanına bağlı, Kaptan Isaak Stevens’in idaresindeki Maria, Cezayir açıklarında korsanlar tarafından ele geçirildi. Arkasından, Philadelphia limanına bağlı, Kaptan O’Brien’in Dauphin de aynı akıbete uğradı. 1793 Ekim ve Kasım aylarında 11 ABD gemisi daha Osmanlı korsanlarının eline geçti. Amerikan Kongresi, 27 Mart 1794 yılında, Osmanlı denizcilerine karşı koyacak güçte savaş gemileri inşa edilmesi veya satın alınması için, Başkan George Washington’a 700 000 altına yakın harcama yetkisi verdi.

ABD-Berberi Antlaşmaları

Orijinali Türkçe olanTrablusgarp Antlaşmasının İngilizce tercümesi

ABD 5 Eylül 1795’de Osmanlı korsanlarıyla anlaşma yapmak zorunda kaldı. Bu anlaşmaya göre ABD, Cezayir’deki esirlerin iadesi ve gerek Atlas Okyanusu’nda, gerekse Akdeniz’de ABD sancağı taşıyan hiçbir gemiye dokunulmaması karşılığında, tek sefere mahsus 642 000 altın ve yılda 12 000 Osmanlı altını (21 600 dolar) ödeyecekti. Dili Türkçe olan ve 22 maddeden oluşan anlaşmayı, Amerika Birleşik Devletleri adına Joseph Donaldson ve Osmanlı adına Cezayir Beylerbeyi Cezayirli Hasan Paşa, nam-ı diğer Hasan Dayı, imzaladı. Bu, ABD’nin iki yüzyılı aşkın tarihinde, yabancı bir dille imzalanan tek anlaşma olduğu gibi, yabancı bir devlete vergi ödenmesini kabul eden tek ABD belgesidir. Cezayir antlaşmasını 4 Kasım 1796’da Trablusgarp ve 28 Ağustos 1797’de Tunus antlaşmaları izledi. Bu antlaşmalar ABD’nin vergi karşılığında Akdeniz’de daha kolay hareket etmesini ve Osmanlı Devleti ile yakınlaşmasını sağladı.

Trablusgarp Antlaşması orijinali

Berberi korsanların Akdeniz’deki Amerikan ticaret gemilerinden aldıkları haracı artırmaları üzerine 1801-1815 yılları ve 1815-1816 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri ve Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı Kuzey Afrika Berberi beylikleri arasında gerçekleşen Birinci ve İkinci Berberi deniz savaşları ABD’nin zaferiyle sonuçlandı. Osmanlı Devleti bu savaşlara muhatap olmadı. ABD karşılıklı imzalanan yeni antlaşmalarla artık Berberilere haraç vermeyecekti.  Korsanların Akdeniz egemenliği dolayısıyla Topkapı sarayına cariye göndermeleri de böylece son bulacak, Osmanlı Haremi yeni kaynak için yüzünü Kafkasya’ya çevirmek zorunda kalacaktı.

ABD-Berberi ilişkileri, askeri alanda yeterli güce sahip
olmayan bir devletin, kendi topraklarından çok uzak bir bölgede yürüttüğü politikaları nasıl hassas diplomatik dengeler üzerine inşa ettiğini ve gerekli askeri alt yapıyı kurmasından sonra, çıkarlarını güvence altına almak için sürekli tavize dayalı pazarlıklar yerine, savaşı tercih ettiğini gösteren çarpıcı bir örnektir. ABD tarihi, rakipleri karşısında güçlü olduğunda Washington yönetiminin silahlı güç kullanmaktan çekinmediği olaylarla doludur. Mağrip’te izlenen politikalar bu konudaki ilk örnek olma özelliğini taşır

ABD gemileri Anadolu’ya yanaşmaya başlıyor

İlk Amerikan ticaret gemisi “Grand Turk” (Büyük Türk) 1797 yılında İzmir’e geldi. Grand Turk,  Turks ve Caicos Adaları başkenti Cockburn Town’ın üzerinde bulunduğu adanın adı. Adanın keşfinin denizci bir Türk tarafından yapıldığı için bu adı aldığı sanılıyor. Bir başka söylentiye göre adada yetişen ve Osmanlı fesine benzeyen bir bitkinin adaya ad vermiş olması.  Gemiyle İzmir’e gelen yolcular arasında öncü misyonerler vardı. Misyonerler önce İzmir ve çevresinde faaliyet göstermeye başladılar.

Kaptan William Bainbridge USS George Washington Fırkateyni ile  9 Kasım 1800 tarihinde ziyaret amacıyla İstanbul’a geldi, iki ay kaldı, padişaha çeşitli hediyeler sundu. Bu dönemde ABD’nin Osmanlı topraklarında resmî elçisi olmadığı için iki ülke arasındaki ilişkiler, İngiliz konsolosları tarafından yürütülmekteydi.

İzmir limanı ile ticaret  yapan  Amerikan tacirleri, 1811  yılında, resmî  Amerikan görevlilerin yokluğunda, Osmanlı bürokratları ve diğer yabancı ülkelerin tacirleriyle aralarında doğacak sorunların çözümlenmesi için çalışacak gayri resmî bir yapı kurdular.  Kuruculuğunu ve başkanlığını David  Offley’in yaptığı Amerikan  Ticaret Odası  kısa  sürede İzmir limanına gelen Amerikalı tacirlerin ilk uğradığı yer haline geldi Offley bir konsolosun yerine getirmesi gereken tüm görevleri üstlenmekteydi.

Amerikan Hükûmeti, Türk-Amerikan ilişkilerini İngiltere’nin gözetiminden kurtarmak için Osmanlı Devleti’yle doğrudan temasa geçerek ticarî antlaşma imzalamayı amaçlıyordu. Gemilerinin büyüklüğü ve üstünlüğü sayesinde, Osmanlı Devleti ile ticaretten kazanç ve rakiplerine karşı avantaj sağlayacaktı. Amerikan gemilerinin Karadeniz’e geçişini sağlamak, Osmanlı Devleti’nin, bazı devletlere tanıdığı dinî ayrıcalıkların, Amerika Birleşik Devletlerine sağlanması,  Fransa’ya verilmiş kapitülasyonların benzerlerinin elde edilmesi hedeflenmekteydi. ABD İstanbul’a bu amaçla 1816’dan itibaren görevliler göndermeye başladı. Görevliler ticari  görüşmeler yapacak ve istihbarat toplayacaklardı.

Amerikan misyonerleri Anadolu’da

1810 yılında Massachusetts’deki Williams College öğrencileri tarafından kurulan kısaca “American Board” ya da “Board” olarak anılan ABCFM – Amerika Yabancı Misyon Temsilcileri Birliği (American Board of Commissioners for Foreign Missions) ABD’deki ilk organize misyonerlik topluluğudur. ABFMC bir başka yazımızda ayrıntılı olarak anlatılmaktadır OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN. Hedefi bütün dünyayı Protestanlaştırmaktır. Daha önce Grand Turk gemisiyle gelen öncü misyonerlerin faaliyetlerine ses çıkarılmamasından cesaret alan ABCFM 1818’de Osmanlı topraklarında örgütlü misyonerlik faaliyetleri yürütmeye karar verdi. Misyonerler sadece dini bilgilere sahip kişiler olmayıp görevlendirildikleri bölgenin  tarihini ve siyasi yapısını bilen veya inceleyip öğrenebilecek kapasitede olacaklardı. Görevlendirildikleri toplumun özelliklerini sosyolojik ve kültürel durumunu araştıracak ve devletlerine bilgi ulaştıracaklardı.

ABCFM’in 1820’de gönderdiği ilk misyonerleri Pliny Fisk ile Levi Parsons başlattığı bu faaliyetler Anadolu’nun etnik haritasını çıkarmayı ve yavaş yavaş Hristiyanlaştırmayı da amaçlıyordu. O zamanlar Anadolu topraklarında Hristiyan olarak yalnızca Doğu Ortodokslar ve Katolikler vardı. ABCFM, Pliny Fisk ve Levi Parsons’a 1 Aralık 1833 tarihli talimat mektubu ile şu görevi veriyordu: ”Bu kutsal ve vadedilmiş topraklar silahsız bir haçlı seferi ile geri alınacaktır.” Müslümanların Protestanlaştıramayacağına hükmedilince hedef kitle olarak Türkiye’de yaşayan ve Hristiyanlığın Katolik, Gregoryan veya Ortodoks mezheplerine mensup Osmanlı vatandaşlarının bu misyonerlerce Protestanlaştırılmasına karar verildi. Bu amaç doğrultusunda Türkiye’de yaşayan Bulgar, Rum ve Ermeniler misyonerlik faaliyetlerinden etkilenmeye başladılar. Mezhepçilik faaliyetleri dışında, Milliyetçilik akımı üzerinden de bu milletler etki altına alınmaya çalışıldı. Misyonerler tarafından Malta Matbaası 1822’de kuruldu, 1833’de İzmir’e nakledildi. Benzeri matbaalar, İzmir ve İstanbul’da da kuruldu.

H.G.O. Dwight ve Eli Smith, 1830’da İzmir’e gelerek misyoner çalışmalarına katıldılar. Osmanlı ülkesinde seyahat için gereken tezkere ve izin belgelerini aldılar. Dwight ve Eli Smith, Erzurum, Kars, Tiflis, Nahcıvan, Tebriz, gibi bölgelerde gezerek, Kürtler, Ermeniler ve Nasturiler hakkında 700 sayfalık bir kitap hazırladılar. Bu kitap ABCFM tarafından bastırıldı ve bölgeye gelen tüm misyonerler için temel bir başvuru kitabı oldu.

1860 yılında Harput’ta yapılan yıllık toplantıda Anadolu’daki misyonerlik faaliyetleri daha da kurumsallaştırılmış ve misyonlar belirli bir hiyerarşik yapı içerisinde coğrafi bölgeler göz önüne alınarak Batı Türkiye, Merkezi Türkiye, Doğu Türkiye diye üç çalışma misyonuna bölünmüştür.
– Batı Türkiye Misyonu İstasyonları: İstanbul, Trabzon, Merzifon, Sivas, Kayseri, Bursa, İzmir
– Merkezi Türkiye (eski adıyla Güney Ermenistan) İstasyonları: Antep, Maraş, Adana, Saimbeyli (Haçin), Halep, Tarsus, Urfa
– Doğu Türkiye (Kuzey Ermenistan) İstasyonları: Harput, Erzurum, Mardin, Bitlis ve Van

Misyonerler, Basra, Van, Talas, Merzifon, Antep, Harput, Bitlis ve Haçin (Saimbeyli) gibi çeşitli Osmanlı vilayet, kaza ve hatta köylerinde açmış oldukları hastane ve yetimhaneler vasıtasıyla halkı kendilerine çekmenin yollarını aramışlardır.

Misyonerler yaşadıkları bölgelerde daha önce bilinmeyen yenilikleri de bölge insanına tanıttılar. 1827 yılında patates, 1854’de dikiş makinası, 1856’da fotoğraf makinası, 1865’te gazyağı lambası gibi o zamanlar sadece Batı’da bilinen ve kullanılan yenilikleri bölge insanlarıyla paylaştılar.

Misyonerler bütün bu yenilikleri, din, eğitim, sağlık ve matbaa çalışmalarıyla zamanla kendilerine bir yaşam alanı kurarak “Amerikan kültürü” ve “yaşam tarzını” bölgeye tanıtmakla kalmadılar, aynı zamanda bu yaşam tarzını bölge insanına da yaydılar.

ABCFM’in faaliyetlerini özetleyen 1880 tarihli Bartlett Raporu’nda ”Misyonerlik faaliyetleri açısından Türkiye, Asya’nın anahtarıdır” ifadesi yer almaktadır.

Uzaklığı nedeniyle Amerika’dan saldırı açısıdan zarar gelmeyeceğini düşünen Osmanlı’nın göz yumduğu misyonerlik faaliyetleri Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma sürecini hızlandırmış ve Amerikan hegemonyasının dünyanın her bir tarafına yayılmasını sağlamıştır. Ermeni sorunun oluşumunda ve günümüze kadar sürmesinde ABD’nin misyonerlik faaliyetleri önemli role sahiptir.

Amerikan okulları

1840’da Bebek’te Amerikan okulu açıldı ve 1863’de Robert College adını aldı. 1863’de Merzifon Anadolu Koleji, 1866’da Beyrut Protestan Koleji (günümüzde Beyrut Amerikan Üniversitesi), 1873’de İstanbul’da Amerikan Kız Koleji, 1876’da Antep’te Merkezi Türkiye Koleji, 1878’de Harput’ta Fırat Koleji açıldı. Robert Kolej ile kardeş okul olan Amerikan Kız Koleji ABD sınırları dışındaki ilk Amerikan okullarıydı. İkisini de Rumeli Hisarı’na yakın olması, Robert Kolej’e ait ilk binanın, Rumeli Hisarı’nın yapımında kullanılan taş malzemeyle inşa edilmesi akla bazı Haçlı komplo teorileri getirmekteydi.

1880’de  Amerikan misyoner okulları  sayısı 331, öğrenci sayısı 13 095 olmuştu. 1882’de Maraş’ta Merkezi Türkiye Kız Koleji,  1888 yılında Tarsus’ta Paul Enstitüsü (sonradan Tarsus Amerikan Koleji), 1889 yılında Talas Amerikan Koleji v.b. öncekileri izledi. Lozan Antlaşması sürecinde ve sonrasında Amerika’daki Türk düşmanı faaliyetlerin başını çeken Kayserili Vahan Kardaşyan Tarsus Amerikan Kolejinde okumuştu. Anadolu’daki 5 Amerikan Koleji’nin ana sponsorları Ermeniler’di.

Harput Amerikan Koleji (Fırat Koleji)

Harput Amerikan Koleji

Harput Amerikan Koleji Mamurat-ül Aziz Vilayeti’nde kurulmuştur. Amerikalıların Harput’a gelişi 1856 yılına dayanır. George H. Dunsman adında genç bir misyoner Harput’a gelmiş ve Harput’da Hıristiyanlığı yayma çalışmaları için inceleme ve araştırmalar yapmıştır. Bu incelemeler ışığında Harput’daki azınlıkların bu çalışmalar için çok uygun olduğuna karar vererek Harput’da misyoner okullarının kurulması için girişimi başlatmıştır. Kısa süre sonra misyonerler hiçbir masraftan kaçınmayarak Harput’daki geleneksel sivil mimariye uygun bir tasarım içeren kolej binasını yapmışlardır.
1857 yılında Harput’a C.H. Wheller adında bir misyoner daha gelmiştir. Kısa zaman sonra ise O.P. Allen ile H.N. Barnum da Harput’a geldiler. Amerikan Koleji’nin Harput’un Şehroz Mahallesinde birkaç bina satın alınarak inşaatına başlandı. Amerikan Misyoner Cemiyetleri tarafından çok ciddi maddi imkânlar da sağlanarak yapılan kolej için ilerleyen zamanlarda satın alınan binaların sayısı arttı. Özgün adı Ermenistan Koleji (Armenia College) olan okulun adı Bab-ı Ali’nin itirazı üzerine Fırat Koleji olarak  değiştirildi. Amerikan Koleji sahası 60 000 metrekareyi buldu. O yıllardaki Harput evlerine göre oldukça modern binalar yapılmıştır. Şehroz mahallesinde binalar satın alınarak yapıldığından dolayı, Kolej birbirinden bağımsız yapılardan oluşmuştur.
Kolej, Harput Dağ Kapı dışındaki Mezra’ya hâkim bir tepede yapılmıştır. Sur dışında yer alan bu kolej, sur içindeki mahallelere göre oldukça yeşil bir alandı.
1- Kolejde Harputlulardan başka, çevre vilayetler olan Bingöl, Arapkir, Kemaliye, Dersim, Erzincan ve Diyarbakır’dan gelen Ermeni ve Süryani öğrenciler yatılı eğitim görüyorlardı. Kolej bünyesinde yurt ve aşhane de yapılmıştır.
2- Kolejde kimsesiz çocuklar için yetimhane yapılmıştır. Bu yetimhanede 177 kız, 122 erkek kimsesiz çocuk kalıyor ve kolejde eğitim görüyorlardı.
3- Şehroz Mahallesinde var olan kilise yerine daha büyük bir kilise yapılmıştır. Kolej bu kilise çevresinde gelişerek genişlemiştir.
4- Kolej binalarında gösteri ve konser salonu yer almıştır.
5- Kolej bünyesinde bir orkestra kurulmuş, konserler verilmiştir.
6- El işi dersleri için atölye salonları oluşturulmuş, resim, nakış, dikiş, ipek böcekçiliği, marangozluk gibi alanlarda kurslar düzenlenmiştir.
7- Şehroz Mahallesinde sadece kolej binaları yapılmamış yaz ve kış aylarında kullanılmak üzere öğretmenlerin oturacağı lojmanlar da yapılmıştır.
8- Okul bünyesinde revir yapılmış bu revirlerde sağlık derslerinde staj yapma olanağı sağlanmıştır. Bu revirlerde hemşire ve tıp araştırmacısı yetiştiriliyor ve bu hemşireler hastanelerde görevlendiriliyordu.
9- Kolejden mezun olan öğrencilerin yüksek öğrenim yapmaları için, başta Amerika olmak üzere, bir çok ülke için burslar sağlanmıştır.
10- Rüzgâr enerjisinden yararlanarak bir su deposu yapılmış, bu depo sayesinde yaz aylarında sıcak su kullanılmıştır.
11- Okulda Ermenice, Fransızca, İngilizce, Cebir, Edebiyat dersleri, Ermeni tarihi, Teoloji, Felsefe, Sosyoloji ve Sağlık dersleri veriliyordu.

Sorunlar başlıyor

1890’ların başından itibaren ağırlık kazanan Ermeni isyanları ve Osmanlı Devleti’nin bunlara tepkileri misyonerler tarafından dünya kamuoyuna çarpıtılarak aktarıldı. İlk önce, 6 Ocak 1893’te Ankara çevresinde oturan Ermeni isyancılar, aynı yıl Merzifon ve Amasya’da isyan eden Ermeniler, Osmanlı-ABD ilişkilerini de olumsuz yönde etkilediler. Ermeni Hınçak isyancılarının sığındığı Merzifon Kolej binasının Osmanlı askerlerince tahrip edilmesi Washington’da büyük tepkiye neden oldu. İkinci önemli gelişme Kasım 1895’te çıkan isyan nedeniyle Harput ve Maraş’taki Amerikan okulları ve Amerikan misyonerlerin zarar görmesi oldu. Harput konsolosluğundan gelen bilgiler ışığında ABD elçisi 100 000 dolar tazminat istedi. ABD tahribatların tazminini sağlamak için İzmir’e USS Bancroft savaş gemisini gönderdi. II. Abdülhamit olayı zamana yaymaya çalıştı ise de ABD’nin tehditleri ağırlaştı. Tazminatlardan tatmin olmayan ABD Aralık 1897’de bu kez USS Kentucky savaş gemisini İzmir’e gönderdi ve tazminatlar için zorlayıcı önlemlere başvuracağını bildirdi. II. Abdülhamit Haziran 1901’de  ABD elçisine 19 000 sterlin zarar ziyan bedeli ödemek zorunda kaldı.

1914 yılında Türk topraklarındaki Amerikan okullarının sayısı 426’ya çıkmıştı, 17 500 dolayında öğrenci, 163 kilise, 17 misyoner merkezi ile 9 tane de Amerikan hastanesi ile 10 dispanser vardır. Aynı yıl Osmanlı İmparatorluğunda ise Sultaniye (lise) ve İdadilerin (ortaokul) sayısı 69, buralarda okuyan öğrenci sayısı ise 6 800 civarındaydı. Osmanlı yöneticileri, yabancı okulları denetim altına almak ve zararlı faaliyetlerini engellemek olmak için çeşitli düzenlemelere gittilerse de, gerek kapitülasyonlar gerekse büyük Batılı devletlerin araya girmeleri yüzünden istedikleri sonucu alamadılar.

İlk Osmanlı-ABD Ticaret antlaşması

Uzun süren görüşmeler sonucunda 7 Mayıs 1830’da Osmanlı Devleti adına Reis-ül Küttap (dışişlerinden sorumlu devlet görevlisi) Mehmed Hamid Efendi ile ABD Başkanı Andrew Jackson tarafından görevlendirilen Charles Rhind arasında “Seyr-ü Sefain (Denizcilik) ve Ticaret Antlaşması” imzalandı. Dokuz maddeden oluşan bu antlaşma ile ABD’ye “en ziyade mazhar-ı müsa’ade olan millet” (en ayrıcalıklı-kayırılan devlet – most favored nation treatment for commerce) statüsü verilmekteydi. Antlaşmanın şartları şöyleydi:

1. Madde: İster Müslüman isterse Reaya olsun, Babıali’nin (Sublime Porte) herhangi bir tüccarına Amerika Birleşik Devletleri limanlarından, ülkelerinden ve şehirlerinden geçerken, en çok kayırılan diğer ülkelerin tüccarlarının gördüğü işlem uygulanacak ve ödediği vergiler ve harçlar aynı miktarda olacaktır. Aynı şekilde Amerikan tüccarları, Osmanlı’nın iyi savunulan ülkelerinden ya da limanlarından birine gelmesi durumunda, en çok kayırılan dost Güçlerin tüccar ve vatandaşlarının ödediği vergi ve harçların aynısını ödeyecek hiçbir şekilde rahatsız ve taciz edilmeyecektir. Her iki tarafta da seyahat pasaportlarını sunacaklardır.

2. Madde: Babıali gerek gördüğü Amerika Birleşik Devletlerine ait ticari noktalarda Şahbenderlikler (konsolosluklar) kurabilir. Birleşik Devletler Babıali’nin egemen olduğu yerlerindeki ticari noktalarda ticari işlere nezaret etmek için gerekli olarak gördüğü durumlarda vatandaşlarını Konsolos ve İkinci Konsolos olarak atayabilir. Bu Konsolos ve İkinci Konsoloslara Berat ve Ferman verilecek, uygun üstünlükle donatılacaklar, gerekli yardım ve koruma sağlanacaktır.

3. Madde: Babıali’nin iyi korunulmuş eyaletlerinde ve limanlarında yerleşmiş olan Amerikalı tüccarları diğer dost Güçlerin tüccarları gibi, ticari amaçlarla kendilerine birer Simsar (komisyoncu) tutma serbestisine sahip olacaklar, işlerine karışılmayacak, hiçbir şekilde yerleşik adetlerin tersi muameleye maruz kalmayacaklardır. Osmanlı imparatorluğu limanlarına gelen, limanlardan ayrılan Amerikan gemileri diğer dost Güçlerin gemilerinden daha fazla olarak Gümrük, Liman Müdürlüğü memurları tarafından ziyaret edilmeyeceklerdir.

4. Madde: Eğer Babıali vatandaşları ile Amerikan yurttaşları arasında bir dava ve anlaşmazlık baş gösterirse, hiçbir şekilde bir Amerikalı tercüman  bulunmadan karara varılmayacaktır. 500 kuruşu geçen durumlarda ise durum Babıâli’ye aktarılacak ve eşitlik ve adalet kavramları içerisinde değerlendirilecektir. İşini doğru dürüst yapan bir suç ya da kabahat zanlısı ya da hükümlüsü olmayan Amerika Birleşik Devletleri vatandaşları taciz edilmeyecekler, bir miktar suç işlemiş olsalar dahi yerel yetkililerce tutuklanmayacaklar, hapse atılmayacaklar, kendi Elçileri ya da Konsolosları tarafından sorgulanacaklar ve suçlarına göre cezalandırılacaklar, bu konuda diğer Batılılara yapılan uygulamalara onlara da uygulanacaktır.

5. Madde: Babıali’nin egemenlik alanlarında veya sularında ticaret yapan Amerikan gemileri, kendi bayrakları ile güvenle gidip gelebilir, fakat farklı bir Gücün bayrağını almamalı, bayraklarını farklı bir Gücün ve Ülkenin gemisine veya tüccarına, Reaya’nın gemi ve tüccarları da dahil olmak üzere, vermemelidir. Birleşik Devletlerin Elçileri, Konsolosları ve İkinci Konsolosları gizli ya da açık olarak Babıali’nin Reayalarını korumayacak, burada karşılıklı rıza ile ortaya konmuş, mutabık kalınmış ilkelerden hiçbir zaman ayrılmayacaklardır.

6. Madde: İki tarafa ait savaş gemileri birbirlerine donanma sınırları dahilinde dostane tavrı ve iyi anlayışı ve ticari gemilere de aynı nezaket ve saygıyı göstereceklerdir.

7. Madde: Birleşik Devletleri’e ait ticari gemiler en çok ayrıcalıklı ülkelerin gemileri gibi İmparatorluk Saraylarının olduğu Boğazdan  geçme hakkına ve Karadeniz’e yüklü ya da yüksüz gitme hakkına sahiptir; ve yasaklılar dışında Osmanlı İmparatorluğu ya da kendi ülkelerinden ürünlerle yüklü olabilirler.

8. Madde: İki tarafın ticari gemilerinin Kaptanları ya da Sahipleri razı olmazsa asker veya mühimmat taşımaya zorlanamazlar.

9. Madde: Eğer sözleşmeye taraflardan herhangi birinin ticari gemilerinin kaza geçirmesi durumunda, diğer taraf hem mürettebatın kurtarılması hem de varsa kurtarılabilecek mallar için yardım edecektir; ve mallar kazanın en yakınındaki Konsolos huzurunda Sahiplerine ulaştırılacaktır.

Not: Babıali; Osmanlı Devleti’nde İstanbul’da sadaret (Başbakanlık), dâhiliye ve hariciye nezaretleri (İçişleri ve Dışişleri bakanlıkları) ile Şûrayıdevlet (Danıştay) dairelerinin bulunduğu yapı.

Görüldüğü gibi neredeyse tek taraflı kaleme alınmış  Antlaşma Osmanlı Kapitülasyonlarının Amerika Birleşik Devletlerine de tanınmasından başka birşey değildi.  Osmanlı’ya vergi gelirinden başka hiçbir yararı olmadı. Ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanan Osmanlının tüccarları Amerika’ya gidecek durumda değildi, çünkü Osmanlı Devleti’nin okyanusu aşabilecek gemileri bulunmamaktaydı. Ayrıca Osmanlı Devleti 1828-1829 yıllarında Rusya ile savaşmış ve bu savaştan yenik çıkmıştı ve 1830’da da Cezayir Fransızlar tarafından işgal edilmişti. Bu olayların tamamı Osmanlı Devleti’nin dış ticaretini olumsuz etkilemiş, bu nedenle Osmanlı ve Amerika Birleşik Devletleri  arasındaki bu ticaret antlaşmasından imtiyaz elde eden Amerikalılar kârlı çıkmıştır. Bunlar dışında 1820’den beri Osmanlı’da faaliyet göstermeye başlayan Amerikan misyonerleri ABD diplomatlarının bilgisi olmadan yargılanamama gibi resmen geniş imtiyazlar, okul, hastane açma olanağı elde etmişlerdir.

Ticari ilişkiler 13 Şubat 1862’de imzalanan yeni bir antlaşmayla devam etti. Bu antlaşma 1830’daki antlaşmanın genişletilmiş ve ayrıntılı  haliydi. 1862 anlaşması 1884 yılında Osmanlı Devleti tarafından tek taraflı olarak yürürlükten kaldırılmış, bunun üzerine 1830 tarihli anlaşmaya geri dönülmüştür.

Diplomatik temsilcilikler

1831’de İstanbul’da ilk ABD Konsolosluğu açıldı. David Porter ABD Maslahatgüzarı olarak göreve başladı. 1832’de İskenderiye, Beyrut, Selanik, Kudüs, Çanakkale, İstanköy, Bozcaada ve Bursa’da konsolosluklar açmıştır. 1839 yılında ABD İstanbul diplomatik temsilciliğini mukim elçilik düzeyine çıkardı. İstanbul elçiliğinde elçinin yanında bir katip, bir-iki tercüman ve Babıali tarafından elçilik hizmetine verilen ve yasakçı adı verilen muhafızlar görevliydi. 1860’lardan sonra suç işleyen Amerikalılar için bir de elçilik hapishanesi açıldı. 1840-1881 arasında İstanbul’da 11 adet ABD temsilcisi mukim elçi rütbesini taşıyordu. 1882’de alınan yeni bir kararla, İstanbul temsilciliği orta elçilik düzeyine yükseltildi. 1882-1906 arasında dokuz ABD temsilcisi ortaelçi sıfatıyla çalıştı. 1906’da ABD temsilciliği büyükelçiliğe yükseltildi ve 1914’e kadar beş büyükelçi görev yaptı.

Osmanlı Devleti’nin ABD’de konsolosluk açması ise özellikle mali güçlükler yüzünden biraz daha uzun sürmüştür. Babıâli ABD’deki ilk konsolosluğunu 1845’de Boston kentinde açtı, Boston’da yaşayan Abraham Tibgeoğlu’nu Osmanlı gemilerinin Boston limanıyla ticari ilişkisini düzenlemek ve ABD’de bulunan Osmanlı tebaasının korunmasını ve ayrıcalıklarını sağlamak için görevlendirdi. İkincisi konsolosluğu 1856’da New York’ta, üçüncüsünü ise 1858’de Baltimore’da açtı. ABD’deki elçiliğini ise ancak 1867’de Washington’da  açabildi ve Edward Blacque (Bulak) Bey orta elçi olarak atandı. Elçiliğin açılmasından sonra ABD’deki Osmanlı konsoloslukların sayısı çoğaldı; 1881’de New York, Baltimore, Chicago, Boston, Philadelphia ve New Orleans’da Osmanlı konsoloslukları bulunuyordu.

Silah Ticareti

Savaş gemileri ve silah ticareti Osmanlı-Amerikan ticari ilişkilerine ayrı bir canlılık kattı. Osmanlı Devleti’nin, 1827 Navarin olayından sonra Amerikan savaş gemilerine ve kara silahlarına duyduğu ilgi, iki ülke arasında yoğun bir silah ticareti yapılmasına yol açtı. Osmanlı özel temsilcisi Binbaşı Emin Bey’in 1851’de ABD’nin önemli tersane ve deniz üslerini gezmesinin ardından Kaptan-ı Derya Paşa’ya rapor sunduktan sonra Babıali yeni siparişler verdi.

1858 yılında verilen gemi siparişi, İngiltere büyükelçisinin yoğun temasları sonucunda iptal edilerek İngiltere’ye verildi. Osmanlı Devleti’nin Amerikan kara silahlarını büyük miktarlarda ithal etmesi ilk kez 1865’te gerçekleşti. Amerikan iç savaşında kullanılan 40 000 Enfield marka piyade tüfeği, bu tarihte Osmanlı Devleti tarafından satın alındı. 1869’da 239 000 adet Enfield ve Springfield marka piyade tüfeği süngüsü ve fişekleriyle birlikte 1.331.000 dolara satın alındı.

Osmanlı Devleti’nin ABD’den silah alımları 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı öncesinde en yüksek boyutlarına ulaştı. 1873’de Babıali ABD’den 400 000 adet Winchester marka piyade tüfeği satın aldı. 1882’de II. Abdülhamit, ABD Elçisi Lewis Wallace ile dostluk kurmuşsa da fiyat konusunda anlaşma sağlanamadığından alım gerçekleşmemiştir. 1900’lerin başında Osmanlı Devleti’nin ABD’den deniz silahları satın alması konusu taraflar arasında konuşuldu ve bir savaş gemisi alma konusunda anlaşma sağlandı. Söz konusu gemi 1904’te Osmanlı Devleti’ne teslim edildi ve Mecidiye adıyla donanmadaki yerini aldı.

1865-1880 döneminde yoğun biçimde devam eden Osmanlı-ABD silah ticareti, Almanya’nın 1880’lerin ortalarından itibaren Osmanlı silah piyasalarına yoğun biçimde girmeye başlamasıyla düşüşe geçti ve hiçbir zaman eski düzeyine ulaşamadı

Yatırım teşebbüsleri

Artık sıra ABD’li sermayedarların Osmanlı Devleti’nde petrolün bol bulunduğu bölgelerle ilgilenmelerine gelmişti. Amaçları petrolün bulunduğu bölgeleri kullanmak ve yapılacak demiryolu inşaatı imtiyazını elde etmekti.

Amerikalı Amiral Colby Mitchell Chester 1870’li yıllardan sonra Ermeni olayları sırasında zarar gören Amerikan mallarına karşı tazminat için 1900 yılında gönderilen Amerikan gemisi USS Kentucky’nin kaptanı olarak İstanbul’a geldi.

1908 yılında Chester ve ekibi bu kez Türk topraklarının sahip olduğu potansiyeli tetkik etmek için bir geziye çıktı. Bu gözlem ve incelemelerinin amacı Amerikan sermayesinin dikkatini bölgeye çekmek, dönüşünde Amerika’da tartışacak bir ortam hazırlayıp, tartışmak, Amerikan sermayesini bölgede yatırım yapacak istekliliğe sevk etmekti. Chester Sultan II. Abdülhamit ile demiryolu yatırımları konusunda görüştü. II. Abdülhamit’ten Osmanlı İmparatorluğundaki bütün bayındırlık işlerini alın ve bunları, sizce bu işler için en uygun müteahhitlere dağıtın yeterki, bu müteahhitler Amerikalı olsun” şeklinde yeşil ışık alınca 1909 yılında Osmanlı hükümetine demiryolu projeleri sundu. Projeler mevcut demiryollarının yeni ve ayrı hatlarla Samsun Limanına, Erzurum’a, oradan İran ve Sovyet sınırları ile Tirebolu ve Trabzon limanlarına, Sivas’tan Harput’a oradan Van’a, Musul‘a, Yumurtalık ve İskenderun’a bağlanmasını içeriyordu. 1909’da imzalanan ön anlaşma 7 Kasım 1911’de Meclis-i Mebusan’da görüşüldü, ancak sonuç alınamadı. İngiltere ve Almanya bu anlaşmaya tepki göstererek Osmanlı Devleti’ne baskıda bulundular. İki devletin Osmanlı Devleti’ne uyguladığı diplomatik baskılar, antlaşmanın onaylanmamasının nedenlerinden biriydi. Bunun üzerine, ABD elçisi Rochild, 11 Aralık’ta, sadrazama, şirketin yatırdığı depoziti çektiğini ve imtiyaz teşebbüsüyle ilgili başvuruyu geri almak istediğini bildirmek zorunda kaldı. 

Amerika’ya göç eden ilk Türkler

Amerikan istatistiklerine göre 1820 ile 1931 yılları arasında Osmanlı topraklarından ABD’ye göç edenlerin sayısı 415.793 olarak tespit edilmiştir. Ancak bu rakam eski Osmanlı toprakları olan Balkan ve Ortadoğu ülkelerinden gelen göçmenleri de kapsamaktadır. Yine aynı istatistiklere göre 65.756 Ermeni ile 18.848 Türk’ün de göç ettiği, dahası Harput, Elazığ, Akçadağ, Gaziantep ve Makedonya’dan gelip, Beyrut, Mersin, İzmir, Trabzon ve Selanik limanlarından gemilere binen bazı Türklerin de Amerika’ya daha kolay girebilmek için “Suriyeli” veya “Ermeni” olduklarını beyan ettikleri belirtilmektedir. 

O yıllarda Amerika’ya göç eden Türklerden en ilginci, çöl iklimine benzer bir iklime sahip olduğu için güneybatı Amerika’da ulaştırma ve posta hizmetleri için kurulacak Deve Müfrezesi için satın alınan develerle birlikte Amerika’ya gelen Hacı Ali’dir. 22 yaşındaki Hacı Ali, 10 Şubat 1857 günü Amerika’ya ayak basmıştır. Amerikan Ordusu, develeri posta ve malzeme taşıma işlerinde kullanmaya başlamış ve Hacı Ali de bu develeri gütmekten sorumlu şahıs olarak çalışmıştır.

İlişkiler kesintiye uğruyor

Birinci Dünya Savaşı yaklaşırken ABD, Yunanistan’a “Idaho” ve “Missisipi” adlı iki savaş gemisi sattı. Bu olay Osmanlı Devleti açısından ABD’nin Yunanistan’a savaş yardımı yapması anlamına geliyordu. Yunanistan’ın güçlenmesi Osmanlı Devleti için bir tehditti. Osmanlı Devleti bu olaya tepki gösterince Türk-ABD ilişkileri gerginleşti. Buna 11 Kasım 1914’te Osmanlı Devleti’nin müttefikler yanında savaşa girmesi de eklendi. İttihat ve Terakki Hükümeti aynı yıl kapitülasyonları ve ABD imtiyazlarını kaldırdı.

Amerika Birleşik Devletleri  1. Dünya Savaşı sırasında ticaret gemilerine yoğun şekilde saldıran Almanya’ya 2 Nisan 1917’de  savaş ilan ederek dünya savaşına katıldı ancak Osmanlı İmparatorluğuna savaş ilan etmedi. Anadolu’daki misyonerler ve öğretmenler ile Hristiyan azınlıkları tehlikeye atmak istemiyordu.  20 Nisan 1917’de iki taraf diplomatik ilişkileri kesmekle yetindiler. Osmanlı Hariciye Nazırı, diplomatik ilişkilerin kesildiğini Amerikan elçisine bildirirken, esasında ilişkilerde herhangi bir değişiklik olmayacağını ve Türkiye’deki Amerikan okulları ve diğer kuruluşların eskisi gibi faaliyetlerine devam edeceği hususunda güvence vermiştir.

Devamı Kurtuluş savaşı sırasında ve Lozan’da Amerika’nın tutumu başlıklı yazımızda bundan sonrası ayrıntılı olarak irdelenmiştir. OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN.

Kaynaklar:

1830 Osmanlı-ABD Ticaret Antlaşması Öncesi Amerika’nın Diplomasi Girişimleri Selda Kayapınar Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Sayı 51, Ocak 2017  https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/279327

Trablus Antlaşması Vikipedi, https://www.wikizeroo.org/index.php?q=aHR0

Treaty of Tripoli as communicated to Congress 1797.png Vikipedi https://www.wikizeroo.org/index.php?q=aHR0cucG5n

The Barbary Treaties 1786-1816. Treaty of Peace and Amity, Signed at Algiers September 5, 1795. Yale Law School https://avalon.law.yale.edu/18th_century/bar1795t.asp

The Barbary Treaties 1786-1836. Yale Law School https://avalon.law.yale.edu/subject_menus/barmenu.asp

Tarihsel Süreç İçerisinde Türkiye İle Abd Arasında Olan İlişkilerin Gelişimi Ve Türkiye-Abd Ticaret Antlaşması (1 Nisan 1939). Doğan Koçak. 02.07.2018 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/515967

Chronology of Turkish-American Relations. Mustafa Aydın, Çağrı Erhan and Gökhan Erdem, Faculty of Political Science, Ankara University. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/44/671/8553.pdf

Berberi Savaşları Vikipedi  https://www.wikizeroo.org/index.php?q=aHR0EsQ

Birinci Berberi Savaşı. Vikipedi. https://www.wikizeroo.org/index.php?q9CZXJSx

Osmanlı-Abd Arasındaki Ticarî İlişkiler. Doç. Dr. H. Tahsin Fendoğlu https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=351625

Amerikan Board ve Misyoner Corinna Shattuck’ın Urfa Faaliyetleri. Füsun Çoban Döşkaya. Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi İlkbahar 2018, 5(14), ss.84-119 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/484617

Amerika Birleşik Devletleri’nin Misyonerleri ve Osmanlı Devleti. Doç. Dr. H. Tahsin Fendoğlu https://www.tarihtarih.com/Amerika–Misyonerleri-ve-Osmanl1-Devleti-

1893’ten 1923 Chester Projesi’ne Türk Topraklarında Demiryolu İmtiyaz Mücadeleleri ve Büyük Güçler. Musa Gümüş. Tarih Okulu Mayıs -Ağustos 2011 Sayı X, 151-194.

Osmanlı döneminde misyoner okulları. Dünya Bülteni. 12 Şubat 2019 https://www.dunyabulteni.net/bir-zamanlar/osmanli-doneminde-misyoner-okullari-h280615.html

Anadolu’da Amerikan Misyoner Okulları. Rüştü Karaca. 23 Haziran 2014. http://informadik.blogspot.com/2014/06/19-yuzyl-osmanl-imparatorlugunda.html

Türkiye’deki Protestan Misyoner Örgütlenme. Bülent Pakman. Nisan 2010.  https://bpakman.wordpress.com/inanc-dunyasi/dinler-arasi-diyalog/misyoner-tezgah-ve-kiskirtmalari/turkiyedeki-protestan-misyoner-orgutlenme/

Atatürk ve Türkiye’deki Misyoner Okulları. Doç. Dr. Ayten Sezer ARIĞ. Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü. Türkler, Cilt: 17 Sayfa: 467-475. https://www.altayli.net/ataturk-ve-turkiyedeki-misyoner-okullari.html

Treaty signed for the United States … Commerce and Navigation May 7, 1830. https://www.loc.gov/law/help/us-treaties/bevans/b-ottoman-ust000010-0619.pdf

Adını bir Türk denizciden alan Karayip adası: Grand Turk. Sözcü. 6 Şubat 2019 https://www.sozcu.com.tr/hayatim/seyahat/adini-bir-turk-denizciden-alan-karayip-adasi-grand-turk/10/?_szc_galeri=1

Bülent Pakman. Ekim 2019. İzin alınmadan ve aktif link verilmeden kısmen/tamamen alıntılanamaz, yayımlanamaz.