Karaçay – Malkar Töreleri

Karaçay-Malkar Türkleri ile ilgili ayrıntılı yazımızı OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN

19. yüzyıl başlarında Karaçay’da kan davaları çok uzun süre devam ederdi. Karaçaylılar böylece ölenlerin ruhlarını rahatlattıklarını düşünürlerdi. Ender de olsa, bazen bir biy (bey) düşman aileleri barıştırmaya çalışırdı. O zaman köyde büyük bir ziyafet verilir ve koyunlar-öküzler kurban edilirdi.

Kan davasını sürdürecek kimse kalmamışsa veya taraflardan biri devam ettirmeye korkuyorsa, yaklaşık 600 ruble tutarında para veya mal ödenerek kan davası sonuçlandırılmaya çalışılırdı. Buna Karaçay-Malkar dilinde “kan bagası” denirdi. Eğer cinayet istenmeden işlenmişse tarafları barıştırma ihtimali daha yüksek olurdu.

19. yüzyıl başlarında Karaçay’da, babasına karşı gelen bir evlat, bütün uyarılara rağmen bu tutumunu değiştirmezse cami kapısına getirilir, burada bütün köy halkı toplanıp ona öğütler verirlerdi. Eğer yine düzelmezse, ailesi ona geçimini sağlayacak bazı eşya ve mallar verir ve evden kovardı. Çocuk bir daha baba evine dönemezdi.

Karaçay-Malkarlılar verilen sözü tutmaya, yeminlerine sadık olmaya çok dikkat ederlerdi. 19. yüzyıl başlarında, yemininden dönen bir Karaçay-Malkarlı köy halkına 5 veya 10 dişi koyun ödemek zorundaydı.

Bir “biy”in (beyin) karısından başka, kölelerinin birinden de bir çocuğu olursa, bu çocuğa Tuma (melez) ya da Çanka adı verilirdi. Bunlar genellikle biyin (beyin) nikahlı karısından doğan çocuklarla aynı haklara sahip olurlardı.

Karaçay-Malkar geleneklerine göre aynı soydan (tukumdan) gelenler ve yedi kuşak ötesine kadar birbirleriyle akraba olanlar evlenemezlerdi. Süt kardeşlik yoluyla akraba olanlara ve kardeş sayılan soylara bile kız verilmez ve alınmazdı. Bu âdetleri bozanlar köy meydanında siyah bir direğe (kara bagana) bağlanır veya eşeğe bindirilip köyün içinde gezdirilirdi. Bu cezaya “eşek bediş” adı verilirdi.

Gelenekleri bozanlara mal cezası da verilirdi. Suçluların bakır kazan, hayvan gibi cezalar ödemesi istenirdi. Âdetlere karşı ters davrananlar köyden kovulurdu.

Eski Karaçay-Malkar geleneksel hukukunda, bir adam öldüren katil hileyle ya da zorla, öldürdüğü kişinin annesinin veya o sülaleden bir yaşlı kadının memesini emdiğinde affedilmek zorundaydı. Böyle bir durumda artık kan davası yürütülemezdi ve öldürülen için “Kan Bagası” ödenmezdi. Ayrıca katil öldürülenin annesinin memesini emdiği için Karaçay-Malkar geleneklerine göre o sülalenin süt çocuğu (emçek ulan) sayılırdı.

Bir cinayet suçu işlendiğinde taraflar arasında kan davasının sürmemesi ve “Kan Bagası” ödenmemesi için, katil başından kalpağı çıkarılıp, beyaz bir kefen giyip öldürdüğü adamın annesinin, babasının veya akrabalarının önüne diz çöküp sürünerek gider ve af dilerdi. Onlar da affettiklerini göstermek için katilin saçına ve sakalına kama ile dokunurlardı.

Rus hâkimiyetine kadar Karaçay-Malkar’da hukukî sorunlar geleneklere göre, “töre” adı verilen mahkemelerde çözülüyordu. Töre’nin üyeleri “aksakal” adı verilen yaşlılardan oluşurdu. Töre’deki aksakalların sayısı 4-7 arasında değişirdi.

Karaçay-Malkar’da Töre, hükümlerini halkın âdet ve geleneklerine dayanarak verirdi. Toplumun sosyal yapısı değiştikçe Töre bu yeni durumlar için yeni kanunlar çıkarırdı. Böylece halkın eski âdet ve geleneklerinde rastlanmayan yeni bir durum ortaya çıktığında Töre tarafından yeni bir kanun yürürlüğe konurdu.

Karaçay-Malkar halkı arasında İslamiyet’in 18. yüzyıl sonlarından itibaren yayılıp güçlenmesiyle Töreçi adı verilen hakimlerin arasına Kadı da katılmıştı. Töreçileri halk seçerdi. Töreçilerin görevi kanun çıkartmak, toplum hayatını düzenlemek, toplum hayatı ile ilgili emirler vermekti. Töre tamamen bağımsız çalışırdı ve asla taraf tutmazdı. Töre’nin aldığı kararlara en büyük beyler (biyler) dahi karşı çıkamazdı.

Töreçi adı verilen hakimler bey (biy), asilzade (özden), zengin, fakir ayrımı olmadan toplumun içinden seçilen üyelerden oluşurdu. Töre’de yalnızca köleler (kullar) ya da köle soyundan gelenler görev alamazdı. Toplum hayatında bey (biy) soylarının önemi büyük olsa da, Töre’de onların bir etkisi yoktu. Töre’ye akıllı, dürüst, namuslu olarak tanınan insanlar halk tarafından seçilirdi. Bunların âdet ve gelenekleri iyi bilen insanlar olmalarına dikkat edilirdi.

Karaçay-Malkar halkı yaşadığı sarp dağlık arazide ve derin vadilerde bağımsızlığını, birliğini Halk Töresi’nin gücü sayesinde korumuştu. Halk Töresi’nin koyduğu katı kurallar, geleneklere dayalı kanunlar halkın sosyal yapısının korunmasında baş faktör olmuştu.

1866 yılında Karaçay-Malkar’da hukuk reformu yapıldı. Biylerin (beylerin) ve “Töre” adı verilen geleneksel mahkemenin yerini Rus hükümetinin resmi görevlileri aldılar. Cinayet davalarına Rus kanunlarına göre bakılmaya başlandı. Karı-koca arasındaki sorunlar ise yine şeriat mahkemesinin göreviydi. Şeriat mahkemesi karı-koca boşanmalarına, çocukların evlatlık verilmesi işlerine bakardı.

Geleneksel hukuk Rus hâkimiyetinin sonraki dönemlerinde bile Karaçay-Malkar halkı arasındaki önemini ve değerini korudu. Dağlılar birçok meseleyi Ruslara aksettirmektense kendi aralarında çözmeyi tercih ediyorlardı Karaçay-Malkar’da üç kuşağın bir arada yaşadığı geniş aile tipine “ullu üyür” adı verilirdi. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarında Karaçay-Malkar’da bu tip geniş ailelerde 25-30 kişi beraber yaşardı.35 Geniş aile tipine genellikle bey (biy) ve asilzade (özden) soyundan gelen ailelerde rastlanırdı. 1867-1868 yıllarında Karaçay-Malkar’da kölelerin azat edilip feodal sistemin son bulmasıyla “ullu üyür” adı verilen geniş ailelerin sayısı da azalmaya başlamıştı.

“Ullu üyür” denilen geniş ailenin yaşadığı eve “ullu üy” (büyük ev) denirdi. “Ullu üy”de bütün aile bireyleri bir arada yaşardı. Evlenen erkek kardeşler ve erkek çocuklar için “ullu üy” denilen büyük eve bitişik yeni bir ev inşa edilirdi. Tek odadan oluşan ve dışarıdan ayrı kapısı olan bu eve “otov” adı verilirdi. Evlenen çocuklar eşleriyle birlikte kendi “otov”larında yaşarlardı. Evlenmemiş kardeşler anne-babalarıyla birlikte “ullu üy”de kalırlardı.

“Üyür tamada” adı verilen aile reisi evin en yaşlı erkeği olurdu. Karaçay-Malkar’da ataerkil aile düzeni hâkimdi. Çok nadir de olsa, bazen “üyür tamada”nın ölümünden sonra onun karısı evin reisi olurdu. “Üyür tamada”nın karısına “üyür biyçe” (evin hanımı) adı verilirdi. Evdeki bütün kadınlar onun sözünü dinlerlerdi. “Üyür tamada” aile ile ilgili konularda “üyür biyçe” ile ortak karara varır, onun fikrini alırdı. “Üyür biyçe” yaşlandığında, evin büyük gelini onun yerine geçerdi. Ona “ullu apsın” (büyük elti) adı verilirdi. “Üyür tamada” aile içinde âdet ve geleneklerin tam olarak uygulanmasına dikkat ederdi. Kendi soyunun damgasını saklar ve korurdu.

Karaçay-Malkar’da babanın aile içindeki statüsü son derece güçlüydü. Eski geleneklere göre, bir evlat ailesinin şerefini lekeleyecek bir suç işlediğinde, babası onu evden kovup, cezalandırılması için köyün “töre” adı verilen yaşlılar meclisine verirdi.

Bir baba çocuklarının evlenme, bir başka yere yerleşme gibi kendi hayatlarıyla ilgili her türlü konuda tek karar sahibiydi. Karaçay-Malkar’da babaya karşı gelmek sülalenin (tukumun) şerefini lekelemek anlamına geldiği için, bu suçu işleyen çocuğu sülale reddeder ve kendi içinden atardı. Kafkasya halklarında aile içinde babanın veya aile reisinin otoritesi çok güçlüydü. Baba sofradan kalktığında ya da odadan çıkarken herkes ayağa kalkardı.

Karaçay-Malkar aile yapısında kadının statüsü de önemliydi. Anne evin ocağını koruyan, bekleyen kişi olarak şerefli bir yere sahipti. “Üyür biyçe” adı verilen evin hanımı yemek konusunda tek karar sahibiydi. Kızların ve gelinlerin evde hangi işleri yapacaklarını o belirlerdi. “Üyür biyçe” izin vermeden evin küçük gelinleri ve kızları suya bile gidemezlerdi.

Aile yapısının ataerkil karakterine rağmen, Karaçay kadınları Kafkasya halkları arasında sosyal açıdan oldukça hür ve rahattılar. Yıllık yayla göçlerine katıldıkları için ailenin gelir kazanımında her zaman aktif bir rol oynuyorlardı.

Karaçay-Malkar’da “ullu üyür” adı verilen geniş ailenin dağılması ancak “üyür tamada” adı verilen aile reisinin ölümüyle mümkün olurdu. “Ullu üyür” dağıldığında, evden ayrılan kardeşler ocaktan birer kor parçası ateş alarak kendi evlerinde ilk ateşi onunla yakarlar, böylece baba evine bağlılıklarını bildirirlerdi. Bir baba ocağından ayrılarak yeni evler kuran kardeşlere “bir otdan ayrılganla” (bir ateşten ayrılanlar) denirdi.

“Ullu üyür” denilen geniş aile tipinde ortak mülkiyet düzeni vardı. Bu da “paylaşılan” ve “paylaşılmayan” mülkiyet olarak ikiye ayrılırdı. Paylaşılmayan ortak mülkiyete evler, yaylalar, tarlalar, hayvan ahırları girerdi. Bunlar “ullu üy” denilen büyük evin denetimi altındaydı. Aile dağıldığında paylaşılabilir mallar olarak hayvanlar ve ev eşyaları sayılırdı. Her ne kadar, evin idaresi “üyür tamada” denilen ailenin en yaşlı bireyinde olsa da, evin her ferdi ortak mülkiyette hak sahibiydi. O yüzden evin her üyesi o mülkiyete “atabızdan kalgan mülk” (babamızdan kalan mülk) derdi.

Karaçay-Malkar’da yedi kuşağa kadar birbiriyle akraba olanlar ve aynı soydan olanlar evlenemezdi. Eski Türk toplumlarında görülen bu gelenek Adige ve Abhazlar arasında da yerleşmişti. Ancak Dağıstan ve Çeçen-İnguşlar arasında İslamî hükümler ve şeriat izin verdiği için kardeş çocukları arasında bile evliliğe rastlanırdı. Hatta Dağıstanlılar ve Çeçen-İnguşlar arasında kardeş çocuklarının evliliği mutlaka gerekliydi.

Kaynak:

Kafkasya ve Çevresindeki Türk Toplulukları. Dr. Ufuk Tavkul. http://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=358637

Karaçay-Malkar Türkleri ile ilgili ayrıntılı yazımızı OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN

BÜLENT PAKMAN. Kasım 2014. Bloğumdaki yazılar izinsiz ve aktif link verilmeden yayımlanamaz, alıntı yapılamaz.

Not: Bloğumuzun ilk bölümünde “Türk Dünyası” başlığı altında Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan Türk soylular anlatılmaktadır.  Bu bölümün içerisindeki bu yazı dizimizde Kafkasya’da yaşayan Türk soylular konu edilmektedir.  Kafkasya, Türk soyluların dışında, etnik çeşitlilik bakımından oldukça geniş bir yapıdadır.  Örneğin: Çerkesler (Adığeler) şemsiyesi altındaki boylar;  Abzehler, Ademıylar, Barakaylar, Bjeduğlar, Besleneyler, Çemguylar, Hatukaylar, Janeler, Mahoşlar, Mamhığlar, Natuhaylar, Şapsığlar, Ubıhlar, Yecerukaylar, Kabardeyler Türk soylu değillerdir (Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Çerkesler).  Türk soylu olmayan diğer halkların etnik yapılarına, yazının kapsamı ölçüsünde fazla ayrıntılara girilmeden değinilmiştir. Sonuç itibarıyla, bu yazı dizisinin kapsamı ve amacının Kafkasya’nın etnik yapısını tartışmaya açmak olmadığının göz önüne alınması rica olunur.   

yorukturkmendernekleri.com diye bir sayfa bu  ve birçok diğer yazılarımı izin almadan, kaynak ve link vermeden yayınlamaktadır.

Facebook Widgets

IMG_2654Bülent Pakman kimdir?

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.