Macarların Türklüğü

Macaristan’da 2018 yılı seçimlerinde meclis sandalyelerinin % 22’sini elde eden Turancı  Jobbik (daha iyiye) Partisi lideri Gabor Vona anlatıyor: “Biz Türkiye ile yakınlaşmanın Avrupa’nın yararına olduğunu düşünüyoruz. Diğer partilerin Türk ve İslam karşıtı politikalarına katılmıyoruz. Türkiye bize yeni fırsatlar sunuyor… Türklerle Macarların kökeni birdir. Hunlar’dır. Biz Türkler’e karşı çıkarsak kendi kökenimize de karşı çıkıyor oluruz. Türkler bizim kardeşimiz… Yanlışa cesurca karşı gelen ve Allah’tan başka hiç kimseden korkmayan Attila’nın torunlarıyız… Biz Macarlar insanları soylarına göre ayırırız, dostluk başka kardeşlik başka. Türkler ister müslüman olsun ister Gagavuzlar gibi Hıristiyan, onlar bizim kardeşlerimiz… Avrupa’yla belki dinimiz bir olabilir ama kimliğimiz kanımız, soyumuz, geçmişimiz bir değil … Macaristan homojen bir topluma sahip bir ülkedir. En çok konulan erkek isimlerinden biri ise Attiladır. Attila, Avrupa Hun imparatorluğu hükümdarı. Batı Roma İmparatorluğunun çöküşüne sebep olan, bir devir açıp bir devir kapatan, Türklerin ve Macarların ortak başbuğudur… Eğer iktidara gelirsek Avrupa birliğinden çıkıp Turan birliğinin kurulması için elimizden geleni yapacağız.” 

Macarlar, Atilla’nın torunları

16 Ekim 2012 Türkiye Macaristan maçında Macarların açtığı pankart

16 Ekim 2012’de Budapeşte’de oynanan Türkiye ile Macaristan milli takımları  arasındaki maçta ev sahibi Macarlar tribüne “Biz de Atilla’nın torunlarıyız” yazılı pankart astılar. Macaristan Jobbik Partisi’nin Genel Başkanı Gabor Vona pankarttaki mesaj hakkında şunları söyledi: “Karşılaşmanın büyük bahsine karşın, Macar taraftarların böylesine dostane bir jest yapmış olmalarını çok anlamlı buluyorum. Bu, günümüzün düşmanlık ve rekabet dolu dünyasında bilhassa anlamlı ve büyük bir olaydır. Minnettarım bunun için. Umarım bu mesaj mümkün olduğundan daha fazla Türk insanına ulaşır. Dilerim bu haber gider kulaklarına. Macaristan’da öyle bir güç var ki, bu ülkenin en büyük ikinci siyasi partisidir ve kendini Atilla’nın torunu sayan her milleti müttefiki olarak görmektedir. Türkleri de aynı şekilde.

Atilla adı Macaristan’da çok yaygındır

Avrupa Hun Devleti

395-453 arasında yaşayan Atilla, günümüz Macaristan’ın da içinde bulunduğu geniş bir coğrafyada hüküm süren Avrupa Hun İmparatorluğu’nun hükümdarıydı.  Yönetimleri altında, çeşitli Türk boyları da dahil olmak üzere kırkbeş kavim yaşıyordu. Bunların çoğu, şimdiki Avrupa milletlerinin dedeleridir. Hunlar, önce Doğu, sonra da Batı Gotlarla karşılaştı. Yerlerinden kopan bu kavimler, batıya doğru hızla akarak, Roma İmparatorluğu topraklarını, Kuzey Karadeniz’den İspanya’ya kadar her tarafı alt üst ettiler. Böylece, Avrupa’nın sosyal, kültürel, demografik, yapısını alt üst eden etnik manzarasını değiştiren ve bugünkü yapının temellerini oluşturan  tarihte Kavimler Göçü denilen olay meydana geldi.

 Attila’nın ölümünden sonra tahta çıkan oğulları dönemlerinde, Hun birliği parçalandı. Hun kavimlerinin büyük bir kısmı Doğu’ya yöneldi. Atilla’nın oğlu İrnek idaresindeki Hunlar, önce Güney Rusya düzlüklerinde görülen, sonra Balkanlarda ve Orta Avrupa’da birer devlet kuran Bulgarlarla Macarların oluşumunda büyük rol oynadılar.

Macaristan’a nereden gelmişler?

Macarların ilk etnogenetik hareketleri ise kısmen Altaylarda ve bugünkü Kazakistan ve Özbekistan’ın belli bölümlerinde geçmiştir. Bu sürece Tarım Havzası  (bugünkü Sincan Uygur Bölgesi) ve Pamir Bölgesi’ndeki eski halklar da etkide bulunmuştur. Macar kavimlerinin Orta Asya’dan Batı’ya göç ettikleri ve Aral-Hazar bölgesinde uzun zaman geçirdikleri tahmin edilmektedir. Bu zaman zarfında Avrupa’nın Doğusunda 370 – 469 arasında Avrupa Hunları, 562-852 arası Avarlar, 552’den sonra Hazarlara katılıncaya kadar Batı Göktürkler, 630’dan sonra Avarlara ve Hazarlara katılıncaya kadar Büyük Bulgar Hanlığı,  965’e kadar Hazarlar hüküm sürdüler. Macarlar 896 yılında yurt tutmadan önce bu kavimlerle yaşadılar. Hazarların son dönemlerinde Volga boylarında teşkilatlanan Macarlar, Arpad Hanedanlığını kurdular. Hazar yönetiminden ayrılan Bulgarlar ve Peçeneklerin saldırıları yüzünden  bugünkü Macaristan bölgesine yerleştiler. Ondan önce parçalanan Avarlardan bir grup da Doğu Macaristan’a dağılmıştı.

Macar tarihinin en önemli evrelerinden biri “Honfoglalás” yani  “Yurt Tutma” anlamına gelen 10. Yüzyılda Macarların Karpat Havzası’na göç etmesidir. Hükümdar Arpad, Karpat Havzası’na göçü sağlayan daha sonraki yüzyıllarda da hükmedecek olan Macar krallık hanedanının kurucu atasıdır.

Macar Bilimler Akademisi Sosyal Bilimler Araştırma Merkezi Genel Müdürü, Türk Tarih Kurumu fahri üyesi ünlü Macar Türkolog Pal Fodor anlatıyor: “Macarlar 895 yılında bugünkü yeri olan Orta Avrupa’daki topraklarını yurt edinmeden önce Orta Asya bozkırlarında Türklerle aynı topraklarda beraber yaşamışlar. Macarlar ve Türkler Orta Asya bozkırlarında Şaman dinine mensuplardı. Macarların göç ettikleri döneme baktığımız zaman Türklerle aynı dine ve adetlere sahip olduğumuzu görüyoruz. Türk ve Macar diline baktığımız zaman da bir çok ortak kelimenin varlığı dikkat çekiyor. Örneğin: Sakal, balta, arpa, tepsi, elma… Ayrıca Türklerin İslamiyeti, Macarların da Hıristiyanlığı kabul etmeden önce ortak isimler kullandıklarını biliyoruz”.

Macarlar’ın ataları olarak gördükleri Attila’nın kavmi Hunların, Türk kavmi olma ihtimali tezini savunan Macar Türkolog Gyula  Németh’e göre Hun İmparatorluğu’nun
yönetim kademelerinde konuşulan dil Türkçe’dir ve Attila adı Ata kelimesinden türemiştir. Attila’nın amcasının adının Oibarsios olduğu, günümüz telaffuzunun ve asıl isminin ise Aybars olması Németh’e göre olasıdır. Romalı tarihçi Priskos’un ve Jordanes’in kayıtlarından yola çıkan Németh, Attila’nın 3 oğlunun isimlerinin de Türk kökenli olduğunu savunmaktadır. Ayrıca Türkçe’den Macarca’ya birçok kelime geçmesi de bunu kanıtlamaktadır.

Macarlar’ın Türk kökenli olduğunu savunanların başında Macar Türkolojisi’nin babası sayılan Armin Vambery’nin başını çektiği grup gelir. Macarların Fin-Ugor kökenli olduklarını savunan grubun başı ise Josef Budenz’dir.

Macar Türkolog Laszlo Rasonyi, Türk-Macar ilişkisini şu cümle ile özetlemektedir: “Macarların babası Türkler, annesi Fin-Ugor’lardır.”

Macarların genetiği

M.Ö. 1800– M.S. 400 arasında yaşamış Güney Sibirya Türkleri ile aynı maternal genetik bağları taşıyan günümüz insanlarının lokasyonları. Haç işareti: farklı sonuç veren eski çağlara ait örnek. Kaynak Keyser ve ark.

Günümüz Macarları genetik olarak Orta Avrupalı. Yani günümüz Macarların genomu çevre halkların, Çeklerin, Slavların, Ukraynalıların, Avusturyalıların genlerine çok benziyor. Bin yıldır bu topraklarda yaşamış olmanın, komşu halklarla karışmanın bir sonucu olarak, artık genetik anlamda Asya ile bir ilişkileri yok Macarların. Peki, ama acaba bin yıl önce durum neydi? Göçebe bir halk olan Macarlar bugünkü topraklarına yerleştiklerinde acaba genetik olarak nasıldılar? Daha çok kime benziyorlardı?

R1a Haplogrubu _ Avrupa ve Anadolu dağılımı. Kaynak Eupedia

İşte bu sorunun yanıtı Macar boylarının Orta Avrupa’ya geldiği yıllarda bu kavmi yöneten ve daha sonra da ülkenin ilk kralı olan Arpad hanedanından III. Bela’nın (1172–1196) kemik örneklerinden alınan DNA’larda arandı. Şubat 2018’de Archaeological and Anthropological Sciences dergisinde yayınlanan  araştırmada Bela III’nın DNAsı R1a  çıktı. R1a  Güney Asya, Orta Doğu Avrupa ve Güney Sibirya’da geniş bir coğrafya içerisindeki erkeklerin % 10’undan fazlasının baba tarafına ait Y haplogrubu. Slav, Hint-İran, Güney Hindistan’da eskiden yaşamış kara derili, Türk ve Fin-Ogur dillilerde sıkça görülmekte. Araştırmanın sonucu o dönem Macarların genlerinin Asya kökenli olduğunu ortaya koydu.

R1a Haplogrubu _ Asya ve Anadolu dağılımı. Kaynak Eupedia

Aynı araştırma bin yıl önce bu topraklara yerleşen ilk Macar boylarından bir grup insanın yeni bulunan mezarlarındaki kalıntıları üzerinde de yapıldı. Sonuç aynıydı: İlk Macarlar Asya kökenliydi ve hatta genleri % 25-30 oranında Asya Türklerinin genleriyle benzeşiyordu.

András Zsolt Bíró adlı Macar antropolog ve beşeri biyolog, aynı zamanda Doğa Bilimleri Müzesi araştırmacısı 2006 yılında Kazakistan’da topladığı verilerin ve genetik (DNS) örneklerin analizi (Y kromozomu analizi) sonucunda Kazakistan sınırları içinde varlığını devam ettiren Madyar kavmi ve Karpat Havzası Macarları arasında sadece isim benzerliği olmadığını aynı zamanda genetik bağlarının da olduğunu kanıtlamıştır. Araştırma sonuçları dünyanın en önemli bilimsel dergilerinden biri olan  “American Journal of Pysical Anthropology” de 2009 yılında yayımlanmış olup özeti aşağıda veilmiştir:

Madyarları diğer 37 populasyonlarla karşılaştırmak için haplogrup sıklıkların baz alındığı genetik uzaklıklar kullanılmış ve göstermiştir ki, Madyarlar jeografik komşularından ziyade Macar popülasyonlarına çok yakındır.  Her ne kadar bu buluntu şansdan kaynaklanmış olabilecekse de dikkat çekicidir ve Madyarlar ile Macarların ataları arasında genetik bağlantı olabileceğini akla getirmektedir ve böylece modern Macarlar atalarının izini daha önce varsayılmış olan Doğu Ural bölgesi yerine  Orta Asya’da sürebilirler. (Bíró ve diğerleri., 2009: 305).

Siz Fin-Ugorsunuz

Habsburglar döneminde Macarlar üzerinde baskıcı tutum güçlü bir asimilasyon politikası izlenmiştir. Bu dönemde Macaristan’a Macarca bilmeyen memurlar atanmış, Macar asilzadelerinin yok edilmesine yönelik girişimler başlatılmış, Macarlara Avusturya ordularında kısıtlayıcı görevler verilmiş, Macar ordusunun komuta dili Almanca yapılmış, Macar sanayisinin gelişmemesi için her türlü yaptırım uygulanmış,  dillerini ve kültürlerini unutturmaya yönelik bir politika izlenmiştir. Macarlar çok uzun zaman milliyetlerinden uzak tutulmuşlardır.

Macarların eğitim sistemini kuranlar Avusturyalılardı. Okullarda hangi bilgiler verileceğine Avusturyalılar karar vermişti. Macarların bozkırdan Hunlardan geldiği hep gizlendi. 1626-1886 arasında  Osmanlılar Macarlara düşman olarak gösterildi. Bu çerçevede, 1526’daki Mohaç Savaşı ile ilgili çok sayıda araştırmalar yapıldı. Mohaç bir felaket olarak empoze edildi.

Ancak bütün bu süreçlerde bir hata yapıldı. Bir taraftan önyargılarla Macarları aşağılayanların, küçümseyenlerin,  diğer taraftan Macarlara “Siz Türk kökenli değilsiniz Fin-Ugor kökenlisiniz” empozesi Macarlarca kuşku ile karşılandı. Avrupalıların onlara Avrupanın köylüleri anlamında “Batının en doğuluları” demeleri Macarları doğu köken araştırmalarına yönlendirdi. Böylece Türkoloji – Türklük Bilimi araştırmaları hız kazandı.

Türkoloji

Osmanlı hâkimiyeti döneminden önce, Orta Asya bozkırlarında Macarlarla Türkler arasındaki yakın ilişki ağı, gerek Macar tarihi ve Macar dilinin kökeni, gerekse de Türk halk unsurlarının (Oğuzlar, Peçenekler, Kumanlar, Tatarlar) birbirleriyle olan etkileşimiyle yakından ilgilidir.

Macaristan’da Türklere karşı ilginin başlangıcı Osmanlı İmparatorluğu’nun Macaristan’ı büyük oranda ele geçirmesine dayanmaktadır. Böylece çok eski tarihlerde Macaristan’da Türkoloji çalışmaları başlamış oldu. Bu dönemde Türkçe dil kılavuzları hazırlanmış Macar dili ve Türk dili arasındaki benzerlikler ilk defa keşfedilmişti. XIX. yüzyılda Türk runik abidelerinin keşfi ve deşifre edilmesi ile ortaya çıkan bilimsel atmosfer, Macarların kendi köklerine doğru bir seyrüsefere çıkmaları ile sonuçlanmıştı.

Macaristan’da Türkoloji çalışmaları geleneksel olarak üç alanda yoğunlaşmıştır:
1) Avrasya bozkırlarında ve özellikle batı bölgelerindeki Orta Çağ Türk halklarının tarihi,
2) XIV-XVIII. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu tarihi,
3) Türk-Macar İlişkilerinin izleri Macar dilinde görüldüğünden Macaristan’da Türkoloji çalışmalarının temelini teşkil eden dil tarihi araştırmaları.

1846’da Budapeşte Üniversitesinde Doğu Dilleri Kürsüsü kurulmuştur.  Daha sonra Macarların Türkoloji alanındaki en büyük kurumlarından biri olan ve bu alanda yapılan çalışmaların merkezi haline gelen “Budapeşte Loránd Eötvös Üniversitesi Türkoloji Bölümü”  açılmıştır.

Bütün çalışmalarında ısrarla Türk-Macar  akrabalığının  savunuculuğunu  yapan Budapeşte Loránd Eötvös Üniversitesi Türkoloji Bölümünde Türk grameri üzerine çalışmaları olan János (Yanoş) Repiczky (1817-1855), Üniversitede ilk Türk dili profesörüydü. János Repiczky aynı zamanda Macar Bilimler Akademisi üyesi olup, 1848’den 1851’e kadar da akademide kütüphaneci olarak görev yapmıştır. İlerleyen yıllarda akademide Doğu araştırmaları ile ilgili olarak önemli bir görev üstlenmiş ve akademinin talimatı ile Macaristan tarihi hakkındaki Türk kaynaklarının sistemli olarak toplanmasını ve çevirilerini başlatmıştır. Böylece onun döneminde Türk kaynaklarının araştırılması ve incelenmesi hız kazanmıştır.

Ármin Vámbéry

Repiczky’nin öğrencisi Türkoloji Profesörü Ármin Vámbéry‘nin Türkoloji alanında sayısız makalesi, 38 kitabı ve birçok broşürü bulunmaktadır. Vámbéry’nin Türk  ırkı  hakkındaki  çalışmalarının yanı sıra Macarlığın kökeni hakkında yazmış olduğu yazıları Macaristan’da Türkoloji sahasına karşı önemli bir ilginin oluşmasına katkı sağlamıştır.  Türkoloji alanındaki en önemli eseri “A Török Faj” (Türk ırkı) 1885’de “Das Türkenvolk” başlığı adı altında Almancaya çevrilmiştir. Osmanlıca ve özellikle Çağatayca üzerinde çalışan Vámbéry, “Abuşka” adlı sözlüğü 1862’de yayımlamış, ardından Muhakemetü’l-Lûgateyn’i de Macarcaya çevirmiştir. 1870 yılında Kutadgu Bilig’i yayınlaması ününün bir kat daha artmasını sağlamıştır.  Vámbéry, 1882’de etimolojik açıdan fevkalade bir eser olan “A Magyarok Eredete” (Macarların Menşei) adlı çalışmasını neşrettikten sonra,  Türk Kaptan-ı Deryası Seydi Ali Reis’in Afganistan ve Hindistan hakkında yazdığı seyahatnamesini (1553-1556) İngilizceye çevirmiş, Özbek şairi Muhammed Salih’in “Şeybaniname” adlı destanını “Die Scheibanide” adı ile 1885’te Almanca olarak neşrederek bu önemli çalışmayı bilim dünyasına sunmuştur. 1891 yılında ise “Altosmanische Sprachstudien” (Eski Osmanlı Dil Çalışmaları) adlı araştırma eseri ise bugün dahi önemini koruyan önemli bir çalışmadır.
Vámbéry’ye göre: Bizans, Arap, İran kaynakları, Macarları “Türk” diye adlandırdığından, etnik kökeninde Türklere has bir takım özellikler gözlemlendiğinden ve dil mukayesesi de bunu doğruladığından Macar halkı Türk’tür. Dili de Türk kökenlidir.”  Daha geniş bilgiler için LÜTFEN TIKLAYIN.

Armin Vambery’nin öğrencilerinden Josef Thúry’nin  lise yıllarında başlayan Türk diline merakı ve ilgisi üniversite yıllarında daha da artmıştır. Birçok tanınmış bilim adamının derslerine girmişse de en çok Vambery’nin etkisinde kalmış ve onun görüşlerini savunan yazılar yazmıştır. Doğu Türk dilleri ve edebiyatları, Osmanlı el yazmaları, Türk dili kalıntıları ve eski Macar tarihi ve dilinin Türklerle olan bağlantısı çalışmaları yapmıştır.

Josef Thury, Türkoloji çalışmalarını Çağatayca ve Osmanlıca üzerine yoğunlaştırmış, “Behçetü’l-Lügat, Seng-lâh, Abuşka” sözlükleri üzerinde uğraş vermiştir. Osmanlı Türkçesi üzerine de çalışmaları olan Josef Thury, “İskendernâme” ile ilgilenmiştir. 1903 yılında Macar Bilimler Akademisi tarafından haberleşme üyeliğine seçilmiştir. Ayrıca Osmanlı tarih kitaplarında Macarlar ile ilgili olan bölümler üzerine çalışmalar yapmıştır. 1889 senesinde hazırladığı Macarca -Türkçe sözlük basılmamıştır. 1906 senesinde Armin Vambery’nin emekliğe ayrılmasından sonra Budapeşte Üniversitesi tarafından Doğu Filolojisi Bölümü’ne atamış olmasına rağmen ölümü sonucunda atama gerçekleşmemiştir.

Gyula Nemeth

1916’dan itibaren kürsünün yönetimine getirilen Türkolog Profesör Gyula Németh, yarım yüzyılı aşan araştırma ve çalışmalarıyla Macar Türkolojisi’nin ekolü haline gelmiştir. Çalışmalarında Türk dili tarihini, lehçeleri, Macarların eski çağlardaki Türk Kuman, Kıpçak, Peçenek kavimleriyle olan bağlantılarını araştırmıştır. Macar tarihinde çok önemli bir yere sahip olan “Yurt Kuran Macarların Teşekkülü” adlı eserinde Macar kabilelerindeki ve yurt kurma sırasındaki Türk unsurlarını ve bu unsurların etkilerini işlemiştir. Daha geniş bilgiler için LÜTFEN TIKLAYIN.

Macar Bilimler Akademisi

Ekonomist Grof Szechenyi Istvan tarafından 1825’de kurulan ve “ulus dilinde yaşar” inancına bağlı kalan Macar Bilimler Akademisi de Türkoloji çalışmalarının temel merkezlerinden biri olmuştur. Akademi günümüzde dahi Avrupa’nın en bilinmiş ve önde gelen bilim kuruluşları arasında yer almaktadır. Akademinin dil bilimleri alanında çeşitli dergileri yayınlanmıştır. Bunlardan 1951 yılında yayınlamaya başlanan “Acta Orientalia Hungarica” adlı derginin yönetimi Türkolog Lajos Ligeti’ye verilmiştir. Lajos Ligeti, Macaristan’da Türkoloji’nin daha geniş kapsamlı Altayist ekolünü kuran ve Németh’in öğrencisi olan önemli bir Türkolog’dur. Ligeti, Budapeşte Üniversitesinde klasik filoloji öğrenimi görmüş daha sonra aynı  üniversitede Türkçe ve Moğolcaya karşı çok büyük bir ilgi duymaya başlamış, çalışmalarını bu alanda devam ettirmiş ve İç Asya’da yaşayan Türk ve Moğolların tarihi ile ilgili belgeler üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırmıştır. 1928-1932 arasında Macar Bilimler Akademisinin desteğiyle Moğolistan’da bir araştırma gezisine katılmış, Moğol dili ve ağızları üzerinde incelemeler yapmıştır. Aynı araştırmada İç Asya’da yaşayan Moğolların ve Türklerin tarihi ile ilgili eski kaynaklar üzerinde de çalışmalar yürütmüştür. Lajos Ligeti ayrıca Macarca ile Türkçe arasındaki ilişkiler üzerinde de değerli çalışmalar yapmıştır. Macarca’da kullanılan eski Türkçe kalıntılarla ilgilenmekle kalmamış, Türkçe kökenli şahıs adlarını ele alarak bu konuda bilime yeni bilgiler sunmuştur. Bu derginin ardından yayınlanan “Acta Linguistica Hungarica” adlı dergi Gyula Németh tarafından yönetilmiş, dergide adından da anlaşılacağı gibi daha çok dil konusundaki araştırmalara yer verilmiştir.

Şark Cemiyeti

Macaristan’da “Şark Cemiyeti” Doğu üzerinde çalışma yapan araştırmacılarına her konuda destek sağlamıştır. I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar faaliyetini devam ettiren cemiyetin yerine daha sonra Macar Türkologlar ve Doğu bilimcileri tarafından “Körősi Csoma-Társaság” (Körősi Csoma Derneği) kurulmuştur. Gyula Németh’in, bir süre başkanlığını yaptığı cemiyetin 1921-1941 arasında neşredilen “Körősi Csoma Archivum” dergisi dorudan doğruya Türkoloji yayın organı olarak çıkmış ve dünya Türkoloji’sinin en kaliteli yayın organı haline gelmiştir. Ayrıca bu derginin yazarları arasında Doğu bilimcileri de yer almıştır. Derginin en büyük özelliklerinden biri de Avrupa’da Türkoloji alanında yayınlanan ilk yayın organı olmasıdır.

Türklerle akrabalık

Taç üzerindeki yazı: ΓΕΩΒΙΤΖΑS ΠΙΣΤΟS ΚΡΑΛΗS ΤΟΥΡΚΙΑS Türklerin ülkesinin sadık kralı 1. Geza’ya 

Bu iddianın kökenleri çok eskiye uzanıyor ve bu konuda tarihsel kanıtlar da var. Bunların arasında en somutu Bizans kökenli olanı. Macar Krallığı’nın ilan edildiği M.S. 1000 yılında Macar Kralı 1. Geza’ya Bizans tarafından hediye edilen tacın üzerinde: “ΓΕΩΒΙΤΖΑS ΠΙΣΤΟS ΚΡΑΛΗS ΤΟΥΡΚΙΑS (Türklerin ülkesinin sadık kralı 1. Geza’ya)  yazılı. Macaristan’ın Kutsal Tacı “Szent Korona” olarak adlandırılan ve Macaristan’da çok değerli ve Macar devletinin en önemli hazinelerinden biri olarak kabul edilen bu tacı 50 den fazla Kral giymiş. Tarihte ilk kez “Türkiya” adı  bu taçta görülüyor.  kullanılıyor. “İşte bakın, Bizans bizi Türkler olarak görüyordu” diyor Türk köken tezini savunanlar. O zamanlar Bizans’ta Macarlara “Torkiyas – Türkler” Doğu Ortodoks Kilisesine Torkiya Metropolitliği, başındakine de Torkiya Metropoliti denilmekteydi.

Macarların Türk soylu topluluklarla teması sonraki asırlarda da devam etmiştir.  X. ve XI. yüzyıllarda Karpat bölgesine Peçenek ve Oğuz göçleri olduğunu görmekteyiz.

1237 de başlayan Moğol istilası sırasında Deşt-i Kıpçak topraklarında yaşayan Kumanlardan yaklaşık 40.000 kişilik bir aile bugünkü Macaristan’a gitmiş, Macarların Kunlar dediği etnik grubu oluşturmuş ve Hıristiyan olmuşlardır. Günümüzde Macaristan’da Karsak civarında yaşayan 75.000 civarında bir Kıpçak Türk Hıristiyan grubu bulunmaktadır. Bu olay ilerleyen bölümlerde ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

XIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Macarlar arasında Attila İmparatorluğu’nun varisi olarak benimsenme ülküsü ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu düşünce yani Hunların ve Macarların ortak bir kökene sahip oldukları düşüncesi Batılı kronik yazarlarının eserlerinde yer almıştır. Hun-Macar kavmiyet fikri XIX. yüzyıl sonlarına kadar Macar soyluları arasında da büyük oranda kabul görmüştür.

Macarca ve Türkçe

Macar’ca ve Türkçe ortak dil ailesinden. Kelimeler farklı olabilir ama dil sistemleri benziyor. Örneğin, her iki dilde de yardımcı sözcük kategorisi var. Bu yardımcı sözcükler:
a. yapım ekleri yetersiz kaldığında sözcük yapımında,
b. zaman veya kip ekleri gibi,
c. aspekt olayını ifade etmek için,
d. her iki dilde de yeterlik bildirmek için kullanılırlar.

Macarcadaki “van” yardımcı fiilinin geçmiş zaman çekimi ile Türkçedeki “imek” fiilinin geçmiş zaman çekimi karşılaştırıldığında benzerliklerin olduğu görülmektedir.

TRT’de yayınlanan Macaristan’daki Kumanlarla ilgili Belgeselde dil benzerliklerini şöyle ifade ediliyor: “Mesela Macaristan’da ‘cebimde çok küçük elma var’ deseniz sizi herkes anlayabilir. Macarcası da şöyle: ‘Jembemben çok kiçi alma van’. Bir Macar’a gecekondu nasıl söylenir diye sordum, ‘kiç  kapu’ dedi. Yani ‘küçük kapı’ ”

Günümüzde Macaristan’da 1000 kadar Türkçe sözcük kullanılıyor. Türkçe derken Osmanlı öncesi Türkçesi, eski Kıpçak ve Çuvaş Türkçeleri ile beraber birçok Türk lehçelerini de dikkate almak gerekiyor. Belgesel danışmanlarından Kuman Türkolog İmre Baskı‘nın dil benzerlikleriyle ilgili verdiği bazı örnekler ise şöyle:

“Çok ilginç ki yemekler ile sözler daha çok sözde kaldı. Yemek kültürü Bosnalılardan çok etkilenmiş, kahve, şerbet vardı, fincan, sarma, halen de kullanılıyor. Cep, elbise, pabuç, aba var. Çavuş, çubuk, divan, hapishane, dükkandan geliyor. İmbik, kayısı, kasap, kefen, fırça, kırbaç, mahmur, pide, sancak, barbunya, tarhana, tencere, sabun v.s”

Macarcada, Macar kavim adlarının etimolojisine yönelik zengin literatür incelendiğinde, bu adların çoğunun Türkçe olarak açıklandığı görülür. Kavim adları üzerine tümüyle yeni bir sistem kurmuş olan günümüz Macar Türkolojisinin önde gelen isimlerindenSzeged Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi dekanı ve Altayistik Bölümü başkanı Árpad Berta’ya göre Magyar adı da dahil olmak üzere bütün Macar kavim adları Türkçedir.

Bazı Türkçe – Macarca kelimeler

akbora – akbura
akkuş – akos
alacalı- alacs [alaç] (Kumanca: alaç – alacalı)
alper, alpar (soyad, erkek adı) – alpar
alt sektör – alagaz
ana – anya
arkan (soyad, erkek adı) – árkány (Kumanca: at koşulmakta kullanılan ilmikli ip)
arpat (soyad, erkek ad) – arpad
arslan – arszlan
ata – atya
bahadır – bahatur, bayatur
balaban – balaban (çakırdoğan)
balta – balta
Barak – Barak (Kuman boy adı)
batur (cesur) – bator (Tatar lehçesi)
baykuş – bagoly
ben – en
benim – enyem
beter – beter (kötü anlamında)
bi ber – bors (eski Türkçe: borç)
biç (yersiz olarak çıkıp budanması gereken filiz. Azeri – bic) – becs [beç]
biş (çiş) (Türk lehçesi) – bis
boğa – bika
bol – bo
Borçoglu – Borcsoglu (Kuman boy adı)
boza – boza (bir tür bira)
buğday – buza
buzağı – borjú [boryū]
cep – zseb [ceb]
cebimde – zsembemben [cembemben]
cici – cici (baştankara anlamında)
çadır – satoralma
çal – csal [çal] (hile anlamında)
çarp – csap [çap], csapas [çapas]
çevir – csavar [çavar]
çok – sok
dalga – dagály
damga – támga (Başkurt, Tatar, Özbek, Kırgız, Uygur lehçesi)
darı – dara (kırma (buğday, mısır); ebebulguru. Kıpçak dili: tara)
daz (anlamı dazlak) – tar (Kazak Türkmen, Özbek, Uygur: taz. Azeri: dazlak)
de (ama,fakat) – de
dede – ded
deve – teve (Kıpçak dili: teve)
dür – tür
düve – üno
elma – alma (Türkiye’nini bazı yöreleri dahil Türk dünyasının tamamına yakınının lehçesi)
er – úr
erboğa – erbuga
erdem – erdem
eşmek – es, çapas
gök (mavi) – kek (Eski Çuvaşça:kıvak)
halk – hala
ikiz – iker
kalpak – kalpag
kapak – kupak
kapı – kapu
kaplan – kaplany
kaplumbağa – teknosbeka (tekno – tekne)
karaboğa – karabuka
Karakaşlı – Karakas [karakaş] (soyadı) (Kumanca kara kaş -kara kaşlı)
Karsak – Karcag [kartsag] (bozkır tilkisi -yer adı) (Kumanca karsak – bozkır tilkisi)
kayısı – kajszi [kaysi]
keçi – kecke (Tatar lehçesinde: kece)
kendir – kender
kesek (parça toprak) – keszi (Eski Macarca: keseγ – kavim adı)
kılıç – kard
kırbaç – korbacs [korbaç]
kısa – kurta
kız+mak – kis+ál
kim – ki
kimin – kié
koç – kos
Konguroğlu – Konguroglu (Kuman boy adı)
kök – gyök
köpek – kopó
köpek – kuçu
köşek (deve yavrusu) – kölyök [köyök] (çocuk; hayvan yavrusu) (Eski Çuvaşça: *kölek)
Kuman – Kun
kurbağa – baka (Tatar: baka, Kazak, Kırgız, Özbek: kurbaka)
kurultay – kurultaj [kurultay]
küçük – kicsi [kiçi] (Türkmen kiçi. Azeri, Özbek, Uygur: içik)
o – o
omuz – tamasz
öküz – ökör
öl – öl (Macarca’da öldürmek anlamında)
pabuç – papucs [papuç]
pamuk – pamut
pide – pide
pis – piszkos
porsuk – borz
sabun – sabun
saç – szor
sakal – szakal
sarı – sarga
sayı – szam
sek – szök
sevgi – semmi
sırt ardı – gyarmat (Eski Macarca: gyarmatu [kavim adı], Eski Bulgar Türkleri: jarımatı, jarımardı [geride bulunan anlamında])
süpür – söpör
süpürge – seprü
sür – suruség (firça)
süz – szür
tanık – tanú
tanıt – tanít (öğretmek anlamında)
tarak – taraj
tarkan (soyad, erkek adı, ayrıcalıklı, saygın kişi) – tárján (Kumanca: ikinci kral, demirci kral anlamında)
tavuk – tyuk (Azeri lehçesi: toyuk, Türkmen-Anadolu lehçesi: tovuk)
teke – teke
tekeli – tekes
tekerlek – kerek (Macarca ve Moğolcada “teker” dönmek anlamına geliyor)
töre – törvén
tuğrul (çakırdoğan – yırtıcı bir kuş)- turul
tümen – tömény
uçurum – szirt (Kıpçak dili: sırt)
uzun – hosszu
var – van
yanak – jeneğ (Eski Macarca: kavim adı)
yapağı – gyapjú
yas – gyasz
yel – szel (Çuvaşça śil)
yemiş – gyümölcs
yer – ter
yılan – illancs [ilanç] (Anadolu, Azeri, Özbek: ilan)
yoğur – gyur
yurt – jurta
yüzük, yüksük – gyürü (Eski Çuvaşça: cürüg)

Macaristan Türk Konseyine katıldı

Macaristan’ın da katıldığı Türk konseyi

2018’de Kırgızistan’ın Çolpan Ata kentinde gerçekleştirilen Türk Devletlerinin devlet başkanları düzeyinde katıldığı “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi“, “Türk Konseyi” ya da “Türk Keneşi” olarak adlandırılan 6. Türk zirvesine Macaristan da Başbakan düzeyinde ilk kez katıldı.

Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın konseyde yaptığı konuşma:  “Sizinle işbirliği yapma fırsatımız olduğu için büyük onur duyuyorum. Sizlerin de bildiği gibi biz Macaristan’da yaşıyoruz. Biz Macarlar Macarca konuşuyoruz. Macar dili kendine özgü, eşsiz Türk diline akraba bir dildir. Biz sizlerin arasında batı ülkeleri arasında yaşayan bir ülkeyiz. Hıristiyan dinini aldık, Hıristiyan Türk eliyiz fakat Kıpçak-Türk ilkeleri üzerinde dik duruyoruz. Bizler Atilla’nın torunları olarak yaşamaktan gurur duyuyoruz. Bizim özümüz Türk kökenlidir ve bu saygı ile anılır. Ve bildiğiniz üzere ülkemde her yıl Türk ülkelerinin katılımıyla gerçekleşen Turan Kurultayı vardır. Türk yurtlarından gelen delegasyonlar, birlikte samimi bir şekilde kurultayı gerçekleştirmektedirler. Bu Kurultaya Türkiye, Kazakistan, Türkmenistan Cumhurbaşkanları da katıldı. Eskiden Avrupalılar sık sık aşağılamak için bize “Batının en doğuluları” derlerdi. Daha önce bizi bu şekilde kırmaya çalıştılar. Ancak bu tür örgütlenmeler ve Türk dili konuşan ülkelerin gelişmesi sayesinde bunun şimdiden övgü olduğuna inanıyoruz.

Macaristan’daki diğer Türk kökenliler

Yurt kuran Macarlara IX-X. ve XI. yüzyılda Peçenekler; XII. ve XIII. yüzyılda ise Kumanlar katılmışlar ve onlara birlikte Macarların etnik ve dil özelliği de Türkçe unsurlarla daha fazla karşı karşıya kalmıştır.

Deşt-i Kıpçak topraklarında yaşayan Kumanlar,  büyük bir güçle Doğu Avrupa’yı ele geçirmek için harekete geçen Moğollar’a karşı Ruslarla birleşik ordu kurdular ancak 1223’te yenilgiye uğradılar. Sonrasında Moğollar, zaferlerinin sağladığı olanaklardan yararlanamayarak iç siyasi nedenler yüzünden Orta Asya’ya geri döndüler. Ancak Kumanlar Cengiz’in büyük oğlu Cuçi’nin egemenliği altına aldı Volga’dan doğuya doğru uzanan bölgeyi kaybetmiş oldular. Kıpçak bozkırlarının büyük bir bölümü üzerindeki egemenlikleri yine de on yıldan fazla sürdü. Daha sonraki Moğol saldırısı 1237’de gerçekleşti. Moğollar bir dizi Rus şehrini işgal ettiler ve sonra Kıpçak bozkırını ele geçirmek için ilerlediler. 1238’de Kumanlar, Moğollara karşı yeni bir yenilgiye uğradılar. Yaklaşık 40.000 çadırlık bir Kuman kafilesi Macar kaynaklarının  “Kötöny – Köteń” adıyla andıkları Kuman hakanı komutasında Karpat havzasına geldiler ve Macar Kralı IV. Béla’dan Macaristan’a sığınma istediler. Köten’in hareketi tümüyle mantıklı, başka seçeneği bulunmayan bir davranıştı. IV. Béla yaklaşan Moğol tehlikesine karşı güçbirliğini düşünerek ülkenin sınırına giderek büyük bir törenle Kumanları karşıladı. Bu karşılaşma anı Karcag (Karsak) şehrinde 2001 yılında yapılan Büyük Kuman Milenyum Anıtı’nda ölümsüzleşmiştir.

IV. Béla, Kumanları dağınık bir biçimde yerleştirdi. Kuman prenslik ailesini Peşt bölgesine, saraya yakın bir yere, diğerlerini ise ülkenin ortalarına fakat birbirlerine
yakın olmayan yerlere yerleştirdi. Macarların Kunlar dediği göçebe Kumanlar yerleşik yaşama uyum sağlamada ve yerel halkla büyük sorunlar yaşadılar. 1241’de  kalabalık bir Macar grup Kumanlara karşı ayaklandılar. Bunun üzerine Kumanlar ülkeden ayrıldılar ve Balkanlarda, Aşağı Tuna bölgesine yerleştiler. Moğol istilası ile karşılaşan IV. Béla  Kumanları geri çağırdı ve Tuna-Tisza “Tisa” ırmakları arasında, Kőrös “Kȫröş”, Maros “Maroş” ve Temes “Temeş” nehirleri boyunca yerleştirdi. IV. Béla 1246’da Kumanlarla yeni bir anlaşma yaptı ve çağın adetlerine uygun olarak bu anlaşmayı evlilik bağı ile perçinledi. Oğlu tahtın varisi IV. Istvan’ı, Kuman prensinin kızı Erzsébet’le (Erjêbet) evlendirdi.

Kumanlar özel bölgelerinde özgür göçebe yaşamlarını sürdürdüler, eski alışkanlıklarını, giyim biçimlerini korudular. Ayrıca keçe çadırlarında da yaşayabildiler.

Kumanların bazı boylarının Hıristiyanlığı kabul etmeleri Macar  rahipleri sayesinde gerçekleşmiştir. Daha sonra Macar Kralı’nın teşvikiyle Kuman Piskoposluğu kurulmuş ve Macar Kralı’nın unvanları arasına Rex Cumaniae (Kumanistan Kralı) unvanı da eklenmiştir.

Kumanlar yazı dilleri olmadığı için, yüz yıl gibi kısa bir süre içinde asimile oldular, dilleri de yok olup gitti. Yine de günümüzde Kuman olduklarını ve atalarının nereden geldiklerini çok iyi bilen  Macaristan’da Karsak civarında yaşayan 75.000 civarında bir Kuman Türk Hıristiyan grubu bulunmaktadır.

Macaristan’a yerleşen yedi Kuman kabilesinden biri Olaş boyuydu. 1936 yılında derleme yapmak amacıyla Macar müzik adamı Bela Bartok Toros’larda Ulaş soyundan gelen Yörük köylerini gezmiş, pek çok köyde dinlediği türkülerin bir kısmının Macar Halk Türküleriyle şaşırtıcı ölçüde benzediğini farketmiştir.

Diğer bilgiler ayrı bir yazımızda açıklanmıştır OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN.

Sekeller, Attila’nın ölümünden sonra  Karpat havzasında Csigle denen yere yerleşen 895’te Macarlar gelene kadar orada varlıklarını devam ettiren Hunların doğrudan torunlarıdır. Çoğunluğu günümüzde Romanya sınırları içerisinde kalan Sekelistan’da bir kısmı da Macaristan’da yaşamaktadırlar. Daha geniş bilgiler ayrı bir yazımızda açıklanmıştır OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN.

Macarların Turancılığı

Avrupa’da yeni güç dengeleri kurulurken, Avusturya-Macaristan monarşisi güç kaybetmeye başlamışken Panslavizm ve Pangermenizm’in arasında sıkışıp kalan Macar milliyetçileri, Macar ulusal bağımsızlığının kazanımı için yeni müttefik arayışlarına girmiştir. Macar siyasetçilerinin bir kısmının yüzünü Doğu’ya dönmesi ve Batı’ya olan güvensizlik sonucu rotayı Doğu’ya çeviren bir ideolojinin oluşumunda en büyük etkenlerden olmuştur. Turancılık kavramı ise bu kimlik arayışlarının sonucunda doğmuş ve oradan dünyaya yayılmıştır.

Slav ve Germen halklarının arasında sıkışan Macarlar, içinde bulundukları ülkenin yalnızlaşması ve uluslaşma sürecinin de etkisiyle geldikleri Turan bölgesinin, Türk asıllı halklarıyla yakınlaşma arayışı içine girmişlerdir. Macarları Turan’a sürükleyen yol, Slav ve Germenlerin, Macarları siyasi ve kültürel anlamda hakimiyet altına alma çabaları olmuştur. Doğu Avrupa’da Panslavizm ve Pangermenizm çekişmesi hız kazanırken Macarlar, yok olmamak için Turancılık ideolojisini bir kurtarıcı olarak görmüşlerdir.

Macar Turancılığına göre Ural-Altay, Fin-Ugor ve Uzak Asya halkları Turan halklar ailesini oluşturmaktadır. Buna sebep olarak ise Macarlarla sıkı tarihsel ilişkide bulunan Asya bozkır halkları başta olmak üzere birçok halk dahil edilmeye başlanmıştır. Macarlara göre Turan’ı; Finler, Estonyalılar, Slavlaşmamış Bulgarlar, Türkler, Tatarlar, Türkmenler, Kırgızlar, Özbekler oluşturmaktadır. Bu halkların birliği Macarlara göre daraltılmış Turan’dır. Turan’ın genişletilmesi durumunda bu listeye; Japonlar, Koreliler, Moğollar, Çinliler, Siyamlılar, Tibetliler de dahil edilecektir. Yüzyıl başlarında ülke olarak bakıldığında ise; Turan ülkeleri arasında; Macaristan, Finlandiya, belli bir ölçüde Bulgaristan, Türkiye, Japonya, Çin, Tibet, Nepal ve Siyam bulunmaktaydı.

Macaristan’da Turan hareketinin yaratılmasında ve Turan hareketinin siyasi bir hareket olarak ortaya çıkmasında belirleyici isim Pal Teleki’dir. Pal Teleki, 1918 yılında yayınlanan makalesinde düşüncelerini şöyle dile getirir: “Tarihsel geleneklerimiz nedeniyle biz hareketimize Turan adını verdik. Bu ne oranda haklıdır? İran-Turan ayırımı dil ve ırk farklılıklarından kaynaklanmamaktadır. Turan, Orta Asya’nın göçebe halkları için kullanılan ortak bir tanımlamadır. Turan coğrafi bir kavramdır, ama sadece toprak coğrafyası anlamında değil, etnografya coğrafyası anlamında da.

Turan hareketini dil ve ırk temelinden, coğrafya ve kültür temeline çeken bu düşüncenin iki temel nedeni bulunmaktadır: Birinci neden; dünya siyasetindeki var olan düzendir. I. Dünya Savaşı’ndan mağlup ayrılan Macaristan, topraklarının 2/3’ünü, nüfusunun ise 1/3’ünü başka ülkelere bırakmak zorunda kalmıştır. Bu sebepten dolayı yenilgiden çıkış arama yollarına girilmiş, 1918’lerde siyasette solun ağırlığı artmıştır. Sağ ideolojiler ise merkeze doğru kaymaya başlamıştır. Bu yıllarda ise Macar Turancıları radikal siyasetlerini yeniden düzene sokacaklardır. İkinci ve daha etkili olan neden ise; Macaristan’da Turancılığı hem düşünsel hem de siyasal bir hareket olarak geliştiren kadronun yetkin, uzmanlık alanlarında dünyada ses getirecek çalışmalara sahip olan bilim adamlarından oluşmuş olmasıdır. Genel olarak bu bilim adamlarının hedefi Turan halklarının geniş birlikteliğini bilimsel yollardan tanıtmak olmuştur. Bu uğurda Orta Asya’ya birçok araştırmacı gönderilmiştir.

Turan Derneği

Sonunda 1910 yılında Macar Turancıları, Turan Derneği adı ile bir örgütlenmeye gitmişlerdir. 30 Aralık 1910 tarihinde Bela Erödi’nin başkanlığında Kurucu Genel Kurul seçilmiş, derneğin onursal başkanlığına tanınmış Türkolog Armin Vambery getirilmiştir. Yönetim kurulu, Macar bilim dünyasının sayılı isimlerinden seçilmiştir. Dernek, siyasal gayeler güden bir kuruluş olmamakla birlikte -bu şekilde yansıtılmıştır- bilimsel bir dernek şeklinde yapılanmıştır.

Derneğin Macaristan’a biçtiği rol Turan halklarının en batıdaki üyesi olarak gördüğü Macaristan’a Turan halklarının önderliği olmuştur. Derneğin kuruluşunu duyuran bir broşürde ise Turan Derneğinin amaçları yazmaktadır: “Turan Derneğinin amacı; Asya ve bizle akraba Avrupa halklarının bilim, sanat ve ekonomilerini incelemek, onları yurt içinde ve yurt dışında tanıtmak, geliştirmeye yardımcı olmaktır. Yine, bu kardeş halkların çıkarlarını Macaristan’la bütünleştirmeye çalışmak da amaçlarımız arasındadır. Derneğimiz çıkarcı değildir. Siyaset, din ve mezhep sorunlarının ve kişisel problemlerin faaliyet alanımıza girmesine kesinlikle izin verilmeyecektir. Öncelikle bilimsel olan çalışmalarımızda, ticari ilişkilere asla yer yoktur. Derneğimiz amaçlarını Turan kökenli olmayan halklarla işbirliği ve diyalog içinde gerçekleştirmeye özen gösterecektir.

Turan Dergisi

Turan dergisi

Derneğin bir diğer amacı da çalışmalarını duyuracak yayın organı gereksinimiydi. Bu nedenle 1913 yılından 1921’e kadar kesintiye uğrayarak, 1944 yılına kadar ise sürekli çıkacak olan Turan dergisinin, iki aylık yayınlanması düşünülmüştür. Derginin içeriği birkaç dilde makaleler içermekte ve bilimsel makaleler güçlü bir kadro tarafından yayınlanmaktaydı. Macarca, Türkçe, Almanca ve Fransızca makalelerin yer aldığı Turan dergisinin 1913’de çıkardığı sayı üç ile sınırlı kalabildi. Bir müddet ara verilmesine rağmen, İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına kadar dergi yayınlanmaya devam etmiştir. Yabancı bilim adamları tarafından dergiye olan ilginin arttırılması hedeflenirken, Macar Turancı fikirlerini uluslararası platformlara çıkarmak gayeler arasında en belirginiydi. Ayrıca Turan kavramına coğrafi, dilsel ve etnik anlamlandırmaların yüklenmiş olması, bunun sonucunda yayını yapılan yazıların incelenmesi sonucunda Turan dergisinin yapısı da ortaya çıkmaktadır.

Yüzünü Doğu’ya dön, Turan’ı bulacaksın

Macarların tarihsel serüvenine bakıldığında oradan oraya göç ettikleri ve çeşitli halklarla etkileşime geçerek akraba olduklarını görürüz. Bu birliktelik ve akrabalık ilerleyen zamanlarda Macarların, Dünya Savaşını kaybetmesi neticesiyle buhrandan kurtulmak için Turan’a yönelmesine sebep olmuştur. “Yüzünü Doğu’ya dön, Turan’ı bulacaksın.” anlayışı içinde bir coğrafi birliktelik gayesi güden birçok kurum ve kuruluşlar kurarak Türklük bilimini aydınlatmaya çalışmış Macar milliyetçi aydınları, kökenleri ve akrabalıkları münasebetiyle Turan’ı araştırma amacı gütmüşlerdir. Bu hedefler doğrultusunda dergiler yayınlamışlar, Turan kavramını bir coğrafi terim olarak gündeme getirerek bu alanda ilerleme kaydetmişlerdir.

Macarların, yönünü Turan’a çevirmesindeki ana etkenlerin başında siyasi sebepler gelmiş ve Orta Avrupa’da sıkışıp kalmamak için hareket ederek Türk halklarının dillerini incelemişlerdir. Macar Bilimler Akademisi ve Turan Cemiyeti fikirlerini uluslararası platformlara taşımışlardır. Nitekim köken meselesi ve kimlik arayışları, Macar milliyetçi aydınlarını Türk diline, coğrafyasına ve tarihine yöneltmiştir.

Baskıların devam ettiği Komünist dönemde Turan kelimesinin kullanılması yasaklamıştı. 1989’da komünist dönemin sona ermesiyle Turancılığa ilgi başladı ve artmakta.

Hun-Türk Turan Kurultayı

Kurultay sözcüğü Altay dillerinde, Türk dillerinin büyük kısmında soy ya da kavim toplantısı anlamına gelir. Bu sözcük kavim sisteminde ve bu sisteme dayalı birliklerde yaşayan bozkır atlı göçebe kültürlerinin hemen hepsinde vardı. Atlı göçebe olan Macar kavimlerinin de  böyle toplantılar yaptılarından Bizans ve Arap kaynakları bahseder.

Macaristan’da Bács-Kiskun Bölgesindeki Bugac şehir sınırında,  2 yılda bir Hun-Türk Turan kurultayı düzenleniyor. Szeged Üniversitesi’nin Halk Bilimi ve Kültürel antropoloji Bölümü’nden mezun, Altayistik Bölümünde Yüksek Lisans  yapan, 2012 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak bulunan Macar Türkolog Atilla Mateffy anlatıyor: “Macarlar Türkleri kardeş olarak görüyor. Avusturyalılar bize sürekli ‘Osmanlılar düşmanınız’ dedi.  Fakat Türkiye bizim için kardeş ülkedir. Ülkemizde Turan kurultayları yapılıyor ve gençler arasında Turancılık hızla yayılıyor.”

1980’de Romanya’nın Erdel bölgesinde doğan, Tamaş Macaristan’ın Szeged Üniversitesi’nden mezun, Hacettepe Üniversitesinin 3 yıllık Türkoloji Bölümünde doktora yapmış olan Tamaş Csernyei anlatıyor: “Macaristan’da Turancılık fikri çok tarihi bir geçmişi sahip. Avrupa ülkelerinde Pan-Slavizm, Pan-Latinizm, Pan-Germenizm akımları ortaya çıktı. Macarlar, Avrupa’nın ortasında yok olmamak için kendi gelenek ve göreneklerine sahip çıktı. Macar dilini korumak için büyük çaba gösterdiler. Bunda Turancılık fikri de etkili oldu. Turancılık Türkiye ile Macaristan’ı birbirine yakınlaştıracaktır. İlk Turan Kurultayı 2007 yılında Aral Gölü’nün kuzeyindeki Torgay bölgesinde yaşayan Macar soyununun üyeleri arasında yapıldı. Hem Kazakistan’da hem de Özbekistan’da Macarlar yaşıyor. Daha sonra yani 1 yıl sonra 2008 yılında Macaristan’da Bugac Bozkır’ında yapıldı. Daha sonra 2 yıl yapılmaya devam ediyor. Turan kurultaylarında eski gelenekler canlandırılıyor. Eski Macar ve Hun Türk kavimlerini birbirlerine yakınlaştırmak amacıyla 2007’den bu yana düzenlenen Turan Kurultayı’nde renkli görünteler yaşanıyor Okçuluk, ata binme gibi eski Turan gelenekleri Orta Asya ülkelerinden Kazak, Özbek, Türkmen, Moğol, Oset, Başkırt, Tatar halklarının yanı sıra Azerbaycan ve Türkiye’den katılım oluyor.  Layoş Kaşşai’nin okçuluk okulu var. Orada okçuluk yapılıyor. Turan ülkelerinden gelen sanatçılar sahne alıyor. Türkiye’den son yılda katılımlar arttı. Kırgızistan’dan, Başkurdistan geliyor. Almanya ve Avusturya’da yaşayan Türkler geliyor. Yakutistan’dan gelenler bile oldu. Turan Kurultayı’na çok geniş coğrafyadan katılım oldu. Türkiye’den de uçak ve otobüslerle gelenler oldu.Daha önce bir duvarın karşısındaydık. Ama yavaş yavaş bu duvarlar yıkılmaya başladı. 2010 yılındaki Kurultaya Macaristan hükümeti çok ciddi kaynak ayırdı. Kurultaya giriş ücreti yok. Herkes ücretsiz gelebilir. Gerçekten destek alırsak çok iyi olur. Ama sembolik destek bazen paradan daha önemli. Komünist dönemde yani 1947-1989 yılları arasında Turan kelimesini kimse söyleyemedi. Bu durum yavaş yavaş değişiyor. Gençler arasında çok fazla Turancı var.  Yaşlılar arasında daha az Turancı var.

Kurultayı düzenleyen antropolog Andras Zsolt Biro anlatıyor

Ben Macaristan Turan Vakfı Başkanıyım, yani bir “Turan” gönüllüsüyüm. Fakat “Turan”, siyasi bir hedeftir bilimsel alt yapısı yoktur. Böyle uluslar arası bir organizasyonu bilimsel temellere oturtmak zorundayız. Turan sembolik bir kavram. Turan’ın coğrafi sınırlarını tam olarak belirlemek imkansız. Orta Asya’dan İran’ın kuzeyindeki bölgeye kadar yerleşmiş bir göçmen kültürüdür. Bugün Turan denildiğinde bizler ya da sizler için bir anlam ifade edebilir. Ama Moğolistan´a gittiğinizde bu kelimenin bir anlamı yoktur. Bizlerin ne demek istediğini anlamazlar. Fakat tarihte Hun-Türk gerçeği vardır ve bu gerçeği dünyanın en ücra köşesinde yaşayanlar dahi bilir.

Bizim düzenlediğimiz kurultayın bilimsel bir altyapısı olmak zorunda. Bizlere bugün kimse siz hayal peşinde koşuyorsunuz diyemez. Bizler gelenek savaşçılarıyız. Macar milleti kültürünü tanımak istiyor. Örneğin bu coğrafyada sabit kalmış bir at kültürü var. Macarlar doğudan geldiği için doğuya her zaman mistik ve özel bir bakışa sahip. ‘Eski yurdumuz’ diye bakılıyor ve Macarlar o yurdu bilmek istiyor. Dolayısıyla, Turan’a her zaman bir merak var.

Macarların kökleri Orta Asya’dan başlıyor. Ural Dağlarının güneyinden gelip Kuzey Kafkasya’dan geçip Orta Avrupa’daki Karpat havzasına varmışız. Günümüz antropoloji ve arkeolojisi, Macarların kökleri ve nereden geldiğini böyle anlatıyor. Hatta, Macarlar Avrupa’da köklerini en iyi bilen millet. Köklerimizden gurur duyuyoruz. Unutmadık ki, doğudan gelmişiz. Ben kesinlikle kendimi Orta Asyalı hissediyorum. Macarlar hiçbir zaman Avrupalı olmamıştır, geleneklerine ve kültürüne bağlı bir millettir. Biz Asya kökenli Avrupalılarız. Macarlar Avrupalılığı medeniyet açısından benimsemişlerdir. Daha iyi yaşam, daha iyi eğitim…  Irki olarak Orta Asyalı olduğumuzu bilimsel olarak ta kanıtladık. Avrupa’da sadece iki millet var ‘Biz Asyalıyız’ diyen. Macaristan ve Türkiye. Avrupa Birliği içinde Macarlar, her zaman özel bir durumu var. Biz hem mental ve zihniyet olarak hem de kültürel olarak farklıyız.

Köklerimizde en eski Macar hanedanı Hunlar ve Atilla var. Göçmen kültüründe kavimlerin ismi sürekli değişir ve yeni isimler ortaya çıkar. Aynı milletin bir sürü ismi olabilir. İlk olarak Hunlar varmış. Bugünkü Macaristan bölgesine gelmişler. Atilla burada doğmuş ve dünya imparatorluğunu buradan yönetiyor. Sonra Asya’da kalan Hun kavimleri, Türk olarak ortaya çıkıyor. Macarlarla Türkler arasında akrabalık var, dedelerimiz akraba. Ama bu coğrafyada önce Hunlar vardı…Hunlar ana gövdedir, Macarlar Hunların içinde yer alan asil bir zümredir. Orta Asya´da birçok “Magyar” isimli yerleşim yerleri mevcut. Burada yaptığımız bilimsel çalışmalar neticesinde bizlere en yakın DNA sonuçları bu kabilelerde yaşayan halklardan çıktı. Kırgızlar, Kazaklar, Özbekler… Onlar da bizlere Macar derler.

Karpat havzasına gelen yedi boy var ve en büyüklerinden biri simgesi Kurt olan Türk boyu. Macarlar her zaman kurda saygı duymuş, hâlâ efsaneleri mevcuttur.

Avrupa içinde Türkler lehine bir sempati sadece Macaristan’da var. Çünkü Türk dünyasıyla en çok kültürel ortak mirasa Macarlar sahip.  Burada köklerimize ve Türklere karşı bir sempati varsa da Türk medyasına ulaşamıyorlar ve bilgi sahibi olamadıkları için etki altında kalıyorlar. Okuyabildikleri iki şey var: Rus ve İsrail propagandası. Macaristan’da da bir sürü web sayfası açtılar. Onlar için Türkleri ve Macarları ayırmak çok önemli. Çünkü Türk dünyasının Orta Asya’dan Orta Avrupa ve Balkanlara kadar ulaşmasını istemiyorlar. Slavlar arasında Macarlar bir ada gibi görünüyor. AB ile de anlaşmazlıklarımız var çünkü Macarlar kendi kültürlerini korumak istiyor, AB buna sıcak bakmıyor. Macaristan’da ve Avrupa’da Türkiye’nin kültürü, tarihi ve rolünü sergileyebilen medyaya ihtiyacı var. Bu medyanın, Orta Asya’daki ortak köklerimize vurgu yapması, Macarları Türkiye’nin yanına çekecektir.

Macarlar, bugünkü Türkiye’den daha çok Orta Asyalı, daha Hun bir millet. Macarca ve Türkçe arasında binlerce ortak kelime var. Genetik araştırmalara göre, Türkler ve Macarların yüzde 20’si benzerlik gösteriyor. Macarlar ve Türkler, birbirlerine her zaman saygı göstermiş çünkü her iki millet savaşçı millet. Türkiye’de pek çok Atilla isminin olduğunu görüyoruz. Bu bakışa göre, Macaristan’dan Türkiye’ye gitmişler. 1920’li yıllarda çok sayıda siyasi sözleşme de imzalanmış ama Komünizm sonrası Türk-Macar ilişkileri kesilmiş. Şimdi yeniden bir araya gelmeliyiz. İlginç olan bir şey daha var: Türkler her zaman ‘Biz nasıl akraba olabiliriz’ diye soruyor. Ama genetik araştırmalara göre biz Macarların kanında Türkiye’deki Türkler’den daha fazla Asyalı var. Macarlar, Türklere göre üç kat Asyalı.

Biz Hun bilinci taşıyan milletlerden temsilcilerle tanışıyoruz. Sadece Türk dili konuşan değil, 27 ülkeden topluluklarla iletişim halindeyiz. Türk milletlerine ortak köklerini göstermek istiyoruz. Dedelerimizden, akrabalığımızdan gurur duyabiliriz çünkü onlar büyük kahramanlardı. Her millet, böyle bir geçmişle gurur duyar. Orta Asya’da pek çok küçük millet zor durumda ve biz onlara ‘Yalnız değilsiniz’ diyoruz.

Kurultayla ilgili ayrı bir yazımızda açıklanan diğer bilgileri  OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN.

Atatürk ve Macarlar

1934 yılında güven mektubunu sunmak için Atatürk’le görüşen Ankara’daki Macar Krallığı Elçisi Jungerth Arnóthy, görüşmedeki izlenimlerini bir rapor olarak bakanlığa sunmuştu. İşte o rapordan küçük bir bölümde şöyle yazıyor:

O’na güven mektubumu sunduktan sonra, bana yer gösterdi ve tam bir saat benimle konuştu, ki o şimdiye kadar henüz gerçekleşmemişti. Alman Büyükelçisini en son benzer vesileyle örneğin yalnızca 12 dk. alıkoymuştu. Olağanüstü uzun süre huzura kabul edilmem, Türkler gibi, Elçiler camiasında dikkati çekti… O, benimle, halkların ırki akrabalığıyla uğraşmaktan, böyle fikir alış verişi yapmaktan memnuniyetini dile getirdi. Atatürk dedi ki iki halk, ülkelerimiz birbirine sınır komşusu olduğu zaman akrabalıklarını bilerek, birbirlerine yaslanarak korumuş, güçlerini geliştirmiş olsalardı, son yüzyıllarda Doğu Avrupa tarihi tamamen başka yön alırdı…(Çolak.M. Türkiyat Araştırmaları Dergisi)

Biz Türkler, Macarlarla kardeşiz. Ne yazık ki, biz i’la-yi kelimetullah diye İslam aleminin, siz de ruhullah diye Hıristiyanlığın yüzyıllarca öncülüğünü yaparak, boş yere birbirimizin yok olmasına çalıştık. Böyle bir şaşkınlığa düşeceğimize, iki kardeş millet el ele verseydik, insanlığa ne büyük hizmet ederdik.Atatürk 1932 (Macar bilgini Prof. Zayti Ferenç’e hitaben).
Bunları 86 yıl önce Atatürk demiş ve
Atatürk’ün önayak olmasıyla Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde, Hungaroloji, Anabilim Dalı olarak 1935 yılında kurulmuştur. Biz hala neyi bekliyoruz? Anlamak mümkün değil.

Kaynaklar:

Macaristan’da tarihsel kimlik bilmecesi: Türklerle akraba mıyız? Tarık Demirkan. BBC Türkçe 19 Mart 2018 https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-43447867

DNA profiling of Hungarian King Béla III and other skeletal remains originating from the Royal Basilica of Székesfehérvár. Archaeological and Anthropological Sciences · February 2018   https://www.researchgate.net/publication/323107094_DNA_Hungarian_King_Bela_III_and_other_Szekesfehervar

History won’t have to be rewritten but we do have DNA from the House of Árpád. Hungarian Spectrum http://hungarianspectrum.org/2018/02/22/history-wont-have-to-be-rewritten-but-we-do-have-dna-from-the-house-of-arpad/

Macarlar yönünü Turan’a çevirdi. İbrahim Büyükeken. Merhaba Haber 17 Şubat 2014 Macarlar yönünü Turana çevirdi

Macaristan’da Türkoloji Çalışmalarına Genel Bir Bakış: Türkoloji’nin Gelişimi ve Macar Türkologlar. Pınar Yiğit Türker. Dede Korkut’un İzinde 30 Yıl Prof. Dr. Üçler Bulduk’a Armağan. Türk Tarihine Dair Yazılar. sh. 745-763. Gece Kitaplığı Mart 2017.  https://www.academia.edu/32353836/Macaristan_da_Türkoloji…YAZILAR

Macaristan maçtaki bu pankartı konuşuyor. Dünya Bülteni. 17 Ekim 2012 https://www.dunyabulteni.net/genel/macaristan-mactaki-bu-pankarti-konusuyor-h231460.html

Türk Konseyi sona erdi: Yeni bir sayfa. Yeni Şafak 03 Eylül 2018 https://www.yenisafak.com/dunya/turk-konseyi-sona-erdi-yeni-bir-sayfa-3393400

Macar dilinde Türkçe kelimeler (Török szo a Magyar nyelvben). Yücel Tanay 20.12.2013 http://yuceltanay531.blogcu.com/macar-dilinde-turkce-kelimeler-torok-szo-a-magyar-nyelvben/17656327

Birbirlerinin gözünden Türkler ve Macarlar. Al Jazeera Türk. 4 Ara 2014 http://www.aljazeera.com.tr/haber/birbirlerinin-gozunden-turkler-ve-macarlar

Turan Savaşçısı Andras Zsolt Biro. Fatih Erge. 59 Haber 7.5.2016 http://www.59haber.com/kose-yazilari/turan-savascisi-andras-zsolt-biro-4960.html

Türkiye’den daha Türk Macarlar. Selim Efe Erdem. Star 08.09.2018 https://www.star.com.tr/pazar/turkiyeden-daha-turk-macarlar-haber-1382915/

Hun-Türk Turan Kurultayı. Bülent Pakman. Ağustos 2014.  https://bpakman.wordpress.com/turk-dunyasi/gunumuz-turkleri-turk-devletleri/kumanlar-macaristan-ovalarinda-hiristiyan-turkler/dunya-hun-turk-turan-kurultayi/

Kumanlar, Macaristan Ovalarında Hıristiyan Türkler. Bülent Pakman. Kasım 2015. https://bpakman.wordpress.com/turk-dunyasi/gunumuz-turkleri-turk-devletleri/kumanlar-macaristan-ovalarinda-hiristiyan-turkler/

Altayistik Bağlamında Macarca-Türkçe Dil İlişkileri. Emine Yılmaz. Bilig YAZ 2015 / SAYI 74 bilig.yesevi.edu.tr/yonetim/icerik/makaleler/502-published.pdf

Macarca Ve Türkçede Yardımcı Sözcük “Segédszó Kavramının Örneklerle Karşılaştırılması Ayşe Öz. T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Batı Dilleri Ve Edebiyatları (Hungaroloji Anabilim Dalı) Yüksek Lisans Tezi. Kasım 2014. acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32004/Ayse_Oz.pdf.pdf

Eski Macar Kişi Adlarında Doğu Unsurları. Prof. Dr. Naciye Güngörmüş.  Türkiyat Araştırmaları https://www.academia.edu/12890307/ESKi MACAR ADLARINDA_DOĞU_UNSURLARI_Prof.Dr._Naciye_GüngörmüşF

The Asianization of national fantasies in Hungary: A critical analysis of political discourseç Chris Moreh. International Journal of Cultural Studies 1 – 13 DOI: 10.1177/1367877915573781 https://www.academia.edu/5285400/The_Asianization_of_national_fantasies_in_Hungary_a_critical_analysis_of_political_discourse

Magyarország – Hungary Kurultaj, 2016. VIII. 12-14. Bugac http://kurultaj.hu/bilgi/

Hun torunları Sekeller. Bülent Pakman. Kasım 2018 https://bpakman.wordpress.com/turk-dunyasi/gunumuz-turkleri-turk-devletleri/kumanlar-macaristan-ovalarinda-hiristiyan-turkler/hun-torunlari-sekeller/

Emine Yılmaz, “Kumanların Kökeni” (Çeviri), Bir, Türk Dünyası İncelemeleri 9-10, İstanbul 1998: 133-142 (Árpád Berta, “A kunok eredete”, Halasi Téka 18,  Adatok Kiskunhalas történetéhez, Szerkesztette: Szakál Aurél, Kiskunhalas 1996: 11-20).  yunus.hacettepe.edu.tr/~eminey/ceviriler/yilmazcev4.pdf

Árpád Berta, Türkçe Kökenli Macar Kavim Adları, (çev.: Emine Yılmaz – Nurettin Demir, Grafiker Yayıncılık, Ankara 2002, 139 s.) dergipark.gov.tr/download/issue-file/3507

İlk Türkoloji Çalışmaları ve Macaristan Örneği. Orhan Köksal. 24 Eylül 2016 https://www.academia.edu/38159737/ilk_Türkoloji_çalışmaları_ve_Macaristan_%örneği

Holy Crown of Hungary Wikipedia https://en.wikipedia.org/wiki/Holy_Crown_of_Hungary#Corona_Gr.C3.A6ca 

Atatürk neden bu birlikteliğe sahip çıkardı? Prof. Dr. Kürşad Zorlu. Habertürk 09.02.2021 https://www.haberturk.com/yazarlar/prof-dr-kursad-zorlu/2966441-ataturk-neden-bu-birliktelige-sahip-cikardi

Bülent Pakman. Aralık 2018. Eklemeler 2019, 2020, 2021. İzin alınmadan ve aktif link verilmeden alıntılanamaz.

IMG_2654

Bülent Pakman kimdir?