Türban Müslüman Örtüsü Değildir

Kuran’ın anladığı manada bir dinden söz ediyorsak, Türkiye dinsizliğe doğru gidiyor. Türkiye’yi taşıdıkları yer şirktir (Allah’a eş koşma), din değil. Biz yıllarca buna karşı mücadele verdik. Ama şimdi Türkiye doğrudan doğruya müşrik (Allah’a eş koşan) zihniyete, şirk zihniyetine doğru gidiyor. Yelken açmış gidiyor hem de. Zaten Kuran’dan ve Hz Muhammed’den onay almayacak sahte bir dini, morfin gibi kullanıp Türkiye üzerinde her istediklerini yapıyorlar, hurafe dinini anestezi gibi kullanıyorlar.

Son yıllarda türban adı verilen ve değişik tarzda bağlanan örtünün ise Müslümanlıkla ilgisi bulunmamaktadır. Bu St Paul’un İncil’e soktuğu rahibe kıyafetidir.

Türkiye’de iki büyük operasyon yapılıyor. Kuran dininin birinci vasfı anti emperyalizmdir. Atatürk de tarih önünde bu konuda en başarılı adamdır. Ama onun anti emperyalist yanını kınıyorlar. Türkiye kullanılarak İslam’ın, anti emperyalist ruhunu yok etmek istiyorlar. Her 50 metreye kurulan camilerde bu ruhu katlediyorlar. Bize, ‘İslam’ın diğer taraflarını bırakın, size bol cami yapmak, hanımların başını örtmek kafidir’ diyorlar. Hanımların başındaki örtü, rahibe kıyafetidir. Saint Paul’un İncil’e soktuğu kıyafettir. O bizim Müslüman insanın örtüsü degildir. ‘Cami ve bu örtü size din olarak yeter’ deniyor. Müslümanlara din diye başka bir şey bırakmadılar.

Önümüzdeki döneme ilişkin karamsar tabloda, Türkiye’nin iyiye ve hayra gittiğini düşünemiyorum. Türban, lokantada mescit, şehirlerarası otobüslerde namaz molası konuları tartışılırken, Türkiye’nin kaydettiği tek gelişme borçlarını artırmak olmuştur.

Türkiye örtülü bir şekilde sömürgeleştiriliyor. Hüzün duyarak söylüyorum ki, Türkiye’nin geleceğine ilişkin hiçbir irade Türkiye’yi yönetenlerin elinde değil. Türkiye büyük bir rüzgarın elinde, birilerinin istediği yöne doğru götürülüyor. Birileri en berbat şekilde yorumlayabilirler ama şunu söyleyebilirim: Benim en çok tedirgin olduğum şey, meselelerin siyasetle çözümlenemeyeceği bir noktaya sürüklenilmesi. Bu nokta ya felaket ya da kanlı kavgadır. Felaket nedir, Türkiye, dışardan istedikleri şekilde paramparça edilir. İkincisi, Türkiye iç kavgaya gider. Darbe olur deniyor, ama bana öyle geliyor ki, Türkiye darbeleri bile Allah tan niyaz edecek duruma gelebilir. Şimdi ‘darbe, darbe’ laflarıyla cambaza bak oyunu oynanıyor. Türkiye, darbelere bile el açıp dua edilecek bir noktaya sürükleniyor, Türkiye onu bile arayacak. Çok kaygılıyım bu noktada ben.

22 Temmuz’da seçim yapılmamıştır, bu, bir tsunami, nevi sahşına munhasır, bir nevi yarı işgal, bütün batılı güçlerin ortaklaşa belirledikleri hedefe 2-3 milyar dolar para harcayarak Türkiye’de halkın iradesinin bir yöne sevkedilmesidir. O sebeple biz bunu bir seçim saymıyoruz. Bunun ne menem bir şey olduğu, yıllar sonra anlaşılacak.

Seçim sonrası tablo konusunda da kaygılarım bulunmaktadır. Türkiye, tarihinde ilk defa adeta iki milletli parlamentoya mecbur ve mahkum bir hale getirildi. Böyle bir manzara var. Şu anda parlamentonun en aktif unsuru, en azından göründüğü kadarıyla, bölücü temayüller taşıyan unsur. Parlamentonun ilk gündem yaptığı konulardan biri, parlamentoya yeni giren bu unsurun, terör başının yaşam şartlarının iyileştirilmesidir. Buna dikkat etmek lazım. Onun arkasından Türk ordusunu bölücülükle itham demeçlerini dinledik. Arkasından ‘PKK’ya terör örgütü demeyiz’ demecini dinledik. Öbür tarafta henüz anayasayı değiştirme çalışmaları dışında bir şey görmüyoruz.

Bu parlamentodan bir hayır gelecekse, bunun bir numaralı göstergesi milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması olacaktır. Eğer parlamento işe dokunulmazlıkları kaldırarak başlarsa, buradan bir hayır çıkacağını düşünebiliriz, aksi takdirde hiçbir hayır çıkmaz. Dokunulmazlık zırhının içi kirlendi, pislendi, bu zırhı kaldırıp atmak lazım.

TÜRBANIN ALLAH İLE ALDATMA ARACI YAPILMASI

Geleneksel fıkha göre, kadınlar hür ve cariye olarak iki kısma ayrılmaktadır. Cariyelerin örtünmesi tıpkı erkeklerinki gibidir. Yâni onlar edep yerlerini örttüklerinde örtünme görevlerini yerine getirmiş olurlar. Dahası da var. Cariyeler, örtünmeme serbestisine sâhip olarak kalmazlar, örtünmemeleri şart koşulur. Hâttâ, namaz kılarken bile, örneğin başlarını örtmelerine izin verilmez. Allah, kullarından her sosyal sınıf için ayrı bir din göndermemiştir. Örtünme, kadınların bir sınıfı için bir türlü, ötekisi için başka bir türlü oluyorsa bir din emri olmaktan çıkar, sosyolojik bir sınıf göstergesi olur. Allah kullarına iki tane din göndermemiştir ki, birine göre kadınlar başlarını açmak, ötekine göre ise örtmek zorunda olsunlar. Geleneksel fıkhın bu çelişkiyi çözecek hiçbir söylemi yoktur. “ulema böyle buyurdu” diyerek kenara çekilmektedir. Şu bir gerçek ki Kur’an’da kadının örtünmesiyle ilgili açık emirler vardır. Ancak bu emirler, bugünkü İslam dünyasında, özellikle Arap-Acem coğrafyalarda siyasal bir simgeye dönüştürülen ve adına “tesettür” denen uygulamanın iddialarına asla destek vermez. Bu konuda özellikle, Prof. Dr. Hüseyin Hatemi’nin, “İlahi Hikmette Kadın” adlı eserine bakılmasını öneririz. Kur’an’ın örtünme emri, abdest organlarını, o arada başı içermemektedir: Yüz ve baş, kadın ve erkekte eşitliğin gösterge bölgeleridir. Ve iki cinste de açık havaya maruz bölgelerdir. Bunun için de iki cinste de abdestin ortak organları arasındadır. Başı açık olanlar köleler, işçiler ve cariyelerdi; başı bağlı olanlar ise hür ve seçkin tabaka idi. Fıkhın, kadınları hürler ve cariyeler diye ikiye ayırmasının dayandığı mantık da budur; Kur’an’ın herhangi bir ayeti değil. Günümüzde bâzı çevrelerin “Başörtüsü özgürlüğün simgesidir” söylemlerinin anlamı da bu olsa gerek. Nûr 31. ayette vücup ifâde eden bir emir vardır ve o da göğsün kapatılmasıdır. Başın – saçların kapatılmasına ilişkin bir emrin o ayetten çıkarılması zorlama ile bile mümkün olmaz. Sünnetten de buna kanıt yoktur. “Bu ayetten anlaşılır ki kadının göğsü ve boynu avrettir, yabancı erkeklerin görmesi caiz olmaz. Nûr 31’den açıkça çıkan tek emir, göğüslerin kapatılmasıdır.

Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/zînetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar.” Nur 31

Şunu da unutmamak zorundayız: Abdest, vücudun açık havaya maruz bölgelerine uygulanır. Eller-kollar, yüz, ayaklar ve baş bu organlardır ve abdest bu organlara uygulanan bir temizlik hareketidir. Asrısaadet’te, abdesti, kadın-erkek herkes toplu halde aynı yerde, hâttâ aynı kaptan alabilmekteydi. Bunun, örtünme emrinden önce olduğu, sonradan kaldırıldığı yolunda en küçük bir beyan yoktur. Olsaydı, özellikle kadını baskı altında tutmak isteyenler, bunu anında kayıtlara geçirirlerdi. Halid Fuat Âlem’in, “La legge del Corano non impone il velo” (Kur’an yasası türbanı dayatmaz) başlıklı yazısından birlikte okuyalım: “Türban konusunda dinci-İslamcı cephe yalan söylemekten, gerçeği saptırmaktan başka bir şey yapmıyor. Her zaman olduğu gibi. Türkiye’nin huzurunu kaçıran, ülkemizi ve insanlarımızı büyük kaosa sürükleyen türban fesadını Allah’ın buyruğu olarak yutturmak, fitnecilik yapmaktır.” Pandora’nın kutusu artık açılmıştır, yalanlar birer birer ortaya çıkacak, putlar birer birer kırılacak ve kadınlarımız gerçekten özgürlüğe kavuşacaklardır. Anlamı yoruma izin vermeyecek kadar açık bir ayet konusunda iki Diyanet İşleri Başkanı anlaşamıyorsa, o zaman, AKP iktidarının uşağı Hacivat feylesofların iznine gerek kalmadan, bu konuda herkes söz söyleme hakkına sâhip olur. Özdemir İnce’nin bu yazısının daha açık anlamı şudur: Halkımızın “sıkma baş” diye tanıttığı bu “kapatma”, İslam ile değil, Talmut Mûseviliği ve Pavlus Hıristiyanlığı ile izah edilebilecek bir tavırdır. Bir rahibe kıyafetidir. İslâm adına bir Hıristiyanlaşma eğilimidir. İsa yaşadığı sürece ona hep kötülük eden, ölümünden sonra ise İsa’nın dinine girerek bu dinî teslise oturtmayı başaran Yahudi asıllı Pavlus, kadının başkaları içinde konuşmasını bile yasaklıyordu. İslâm dünyasına bulaştırdıkları rahibe usulü baş kapatmayı da kadının ev dışına çıkmasını da dinleştiren Pavlus’tur. Şöyle diyor: “Kiliselerde kadınlar sükût etsinler; çünkü onlara söz söylemek için izin yoktur; ancak şeriatın da dediği gibi tabi olsunlar. Eğer bir şey öğrenmek isterlerse, evde kendi kocalarına sorsunlar.” (I. Korintoslular, 14/34-35) Müslüman dünyanın kadına bakışı, özellikle siyasal İslamcıların türban anlayışı Pavlus paralelinde bir anlayıştır. Kadının namaz sırasında örtünmesi meselesine de değinmek gerekir. O halde, namazda örtünme meselesini iki durumu birbirinden ayırarak değerlendirmek zorundayız: 1. Namaz sırasında yabancı erkeklerin (namahremlerin) kadını görmesinin söz konusu olduğu durum: Bu durumda kadın örtünme şartlarına uymuş olmalıdır. 2. Namaz sırasında yabancı erkeklerin görmesi söz konusu olmayacak durum: Bu durumda kadın namazını istediği giysi ile kılar. Allah’a karşı örtünme söz konusu edilemez. Kadın, evinde-odasında bir başına namaz kılacaksa neden örtülere bürünsün! Başın ve saçların örtünmesi iddia ve talebi, Haçlı kurmay odakların Müslüman dünyayı kendi içinde bölmek için kullandıkları bir oyundur. Örtünme adı altında Müslüman kadının başını, rahibe usulü sarıp sarmalamanın bir ayrımcılık unsuru olarak devreye sokulması, 1960’lı yıllara gider. Fitne kotarımının patronu ABD, destekçileri ise ABD’nin kullandığı “Allah ile aldatma basını” ve onun öncü kalemleridir. Bu öncü kalemlerin başında hızlı ABD’ci Mehmet Şevket Eygi ile onun gazetesinde istihdam ettiği Şule Yüksel vardır. ABD, ektiği bu fitne ve tefrika tohumlarının meyvelerini 1990’lı yılların sonlarında, “Türban Misyoneri” olarak adlandırdığı Merve Kavakçı ile almayı denemiş, başarılı olamamıştır. Başarılı olamamıştır ama Merve Kavakçı aracılığıyla, bu işe verdiği önemi ve bu yolla Türkiye’ye darbe vurma iradesini ortaya koymayı da ihmal etmemiştir. ABD’nin bu işler için kullanmak üzere CIA’ya kurdurduğu “ABD Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu” eliyle davet edilen Merve Kavakçı tam bir şov aracı olarak eyalet eyalet dolaştırılmış, Türkiye aleyhinde konuşturulup alkışlanmıştır. Merve Kavakçı üzerinden oynanan oyun bu kadarla da kalmamıştır: Hazırlanan ve işletilen bir tezgahla, Birleşmiş Milletler’de, ABD Kongresi’nde ve daha onlarca kurumda konuşturulan Kavakçı, İngiltere tarafından da ele alınıp Lordlar Kamarası’nda, Türkiye’de din özgürlüğü olmadığı yönünde bir konuşma yapmak üzere davet edilmiş ve bu konuşmayı Lordlar Kamarası’nda 2 Kasım 2000 tarihinde yapmıştır. 2008 yılındaki RT Erdoğan kotarımlı AKP denemesi üçüncü denemeleri. ABD, Bakalım bunda başarılı olabilecek mi? Cumhuriyet değerleriyle baştan beri kavgalı olduğu kanaati var olan AKP iktidarı tarafından, Anayasa değişikliği ile çözülmeye girişilince, çözülmek şöyle dursun “kördüğüm” haline gelerek Türk halkının gırtlağını sıkmaya başladı. RT Erdoğan’ın baş danışmanı olan Cüneyt Zapsu, türban konusunu Türk siyaset ve medya tarihinde görülmemiş bir üslupla değerlendirdi. Şunu söyledi: “Başörtüsünü çıkar demek donunu çıkar demekten farksızdır” (Hürriyet, 6 Mart 2008) Bu söz, özellikle başı açık Müslüman-Türk hanımları camiasınca “Yâni biz donsuz mu sayılıyoruz?” kaygısına yol açtı. Kısacası, AKP, ilk gününden itibaren türban meselesini bir tahrik ve kaygı unsuru olarak öne çıkarmış; konuya hep bu üslûp ve zihniyetle yaklaşmıştır. Tarih önündeki görünen müsebbipler ise iktidar partisi olan AKP ile, TBMM’ye girdiği günden beri ona koltuk değneği (tabir halkındır) olan MHP’dir. Türbanın bu şekilde dayatılmasının, sonra da demin değindiğimiz “nifak yöntemi” ile çözülmeye çalışılmasının temelinde Allah rızâsı ve din değil, siyasal çıkar ile erkek hegemonyasını tehlikeye atmama kaygısı vardır. Özetleyelim: Siyasal İslam’ın savunduğu tesettür, İslami hassasiyetlere değil, Hıristiyanî hassasiyetlere uygundur ve bu şekliyle, bir Hıristiyanlaştırma temayülünün göstergesidir. Zâten bu gösterge, bunun yıllarca siyasal istismarını yapan AKP Genel Başkanı RT Erdoğan tarafından da dolaylı bir biçimde ifâde edilmiştir. Erdoğan, İspanya’da verdiği ünlü demecinde, bugünkü türbanın bir siyasal simge olarak alınmasının kimseyi ilgilendirmediğini ifâde ederek türban bayraktarlığı yapan siyasetlerin esas niyetini ve arka planını ortaya koymuştur.

Aşağıdaki kaynaklardan derlenmiştir

Prof. Yaşar Nuri Öztürk ile ilgili  Hürriyet gazetesindeki haber  bkz

ALLAH İLE ALDATMAK. Prof .Yaşar Nuri ÖZTÜRK

Bülent Pakman. Temmuz 2009.  Video sonradan eklendi. İzin alınmadan ve aktif link verilmeden kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Konuyla ilgili tüm yazılarımız:

İslam dini ile ilgili yazılarımız:

İnanç ve siyasete ilişkin yazılarımız:

Madde ötesi aleme ilişkin yazılarımız:

Reenkarnasyon

Yazılarım izin alınmadan aktif link verilmeden kısmen ya da tamamen alıntılanamaz, yayımlanamaz.

Facebook Widgets

Kabe'deBülent Pakman kimdir?

13 Responses to Türban Müslüman Örtüsü Değildir

  1. xd dedi ki:

    açıkçası yazılarınızı okudum ve hepsi mükemmel hepsinin altında ince bir çizgi var bir mesaj var şöyle söylemeliyim ki benim kafam o kadar karışık ki bknz:ERGENİM!
    dinimi seviyorum ama bazı şeyler çok saçma gelmiyor değil ör:baş örtüsü erkeklerin kadınlardan üstün olması vs. Kuranda kadınlar baş örtülerini omuzlarına kadar örtsünler diye yazıyor ayrıca da Allah hepinizi şit yaratmadı yazıyor.bunları okudum hemde defalarca ama bu Kuranı diyanetten almıştım sizce ekleme filan yapılmışmıdır çünki siz örtünme yok diyosunuz ama yazıyo var (mış) yani saçma geliyor bu zavallı ergeni gayliye alıp bir kaç cümle bişiler yazarsanız çok sevinirim 😀

    Beğen

  2. bahar yavuz dedi ki:

    bu yaziyi ne zaman yazdiginizi ( yani buraya aktardiginizi ) merak ettim. aslinda mükemmel denilebilecek kadar iyi bir yazi. türkiyede Yasar Nuri Öztürk cogunluk tarafindan sevilmez. ama bunun nedeni hocanin kötü olusu degil anlasilamamasi ve beyinlerin uyusuklugundan geliyor. bir kisminin da isine ters düsüyor hocanin söyledigi gercekler. benim türkiyede en cok sevdigim din adamlarinin basinda gelir. ve bir sey daha var ki bu da cok ilginctir: Ömer Celakil Kur-anin icinde sifreli olarak verilmis bircok bilgiyi ortaya cikarip insanlarin kur-ani anlayarak okumalarini sagladigi icin bircok kisi Ömer Celakili da sevmez. ve Kur-anin bir sihirbazlik ya da kahin kitabi olmadigini söylerler. ama zaten Kur-anin bir insanin beyninin ürünü olmadigini ispatlayan onun icindeki mucizelerdir. asikar ya da sakli (sifreli) olsun bu mucizelrdir onun Allahin ayetleri olduguna ikna eden. yoksa 1500 sonra bile insanlar inaniyorsa hala, bu mucizelerin büyük tesiridir. reenkarnasyonu inkar ettikleri gibi Ömer Celakilin arastirma sonuclarini da insanlara ulastirmasina engel oluyorlar. müslüman ülkelerde din adamlari Kuranin anlamini ve icindeki mucizelerini insanlardan siyasi/menfi saklamaya calisirken bati dünyasi kurani inceleyip bilim dünyasinda kendine kaynak, rehber yapti ve kur-andan aldigi bilgiyle güclendi. müslüman insanlarin elinde dünyanin en degerli varligi -manevi günesi;Kur-ani- var ama malesef bu günesten müslüman din adamlarinin ve siyasetcilerinin halkin beynini zehirleyip uyusturmus olmasi nedeyle -bir miktar müslüman haric- müslüman insanlarin cogunlugu, sahip olmalari gereken huzura ve mutluluga Allahin yakinina, sevgisine, rizasina erismis degiller. bu hem bir ayip hem de Allahin sinavinda basarisiz oldugumuzun isaretidir.

    Beğen

    • bpakman dedi ki:

      Yazıların birincisi 2007 ikincisi 2008 yıllarına aittir. Bunları üye olduğum bir listeye göndermiştim. 2009 da da bu sayfama aktardım.
      İlginize teşekkürler.

      Beğen

  3. bahar yavuz dedi ki:

    kadin ve erkek tüm insanlarin, hislerini yani beyinlerini terbiye etmeden gözlerine kadar bile örtünmeleri, günah islemekten ali koymayacaktir. esas olan iyi bir ahlak/beyin terbiyesi ve tamamiyle ciplak ve tamamiyle örtülü uclardan birine kacmayacak ( cinsel organlarin ortada olmadigi vücut hatlarinin oldugu gibi yansitilmadigi ) sekilde bir giyinmedir. sürekli kum firtinalariyla ve yakici günesle bogusan arap halkinin erkegi dahil gözüne kadar kendini kapatmasi dogaldir ama bunu islama yapistirip bu iki faktörün bulunmadigi dünyanin diger bölgerinin insanlarina yaptirmak mantik disi ve zulmdür. dahasi insanlar giyecekleri kiyafetleri secme özgürlügüne sahip olmalidir. kimse kiyafetiyle yargilanmamalidir ve tek tip bir kiyafet giymeye zorlanmamalidir. (lise son sinifa kadar okullarda bu uygulanmanin olmasi bir bakima okuldaki fakir-zengin arasindaki ucurumu kontol icin tek tip okul kiyafeti gereklidir)

    Beğen

  4. çiğdem ugey dedi ki:

    daha dün arkadaşımla bu konuyu tartıştık ,ben gücü elinde bulunduranların bunu kendi hırsları uğruna orantisizca kullanmalarını şirk olarak gördüğümü söyledim ve tepki aldım ve internetten araştırırken Allah bu yazıyı karşıma çıkardı,çünkü Yaşar hocanın bu konudaki görüşünü merak ediyordum, ben kuranı okuduğumda yanlız putlara tapmanın değil bilinçli yada bilinçsiz herhangi bir şeye duyulan aşırı sevgi ve hırsın şirk olduğu sonucuna vardım ve içim şu anda çok rahatladı teşekkür ederim

    Beğen

  5. Belgin Sönmez dedi ki:

    Bir insanın namazda başını örtmesi gerek Allah bir kadının mümkün olduğunca edepli huzurunda durmasını ister..Saç baş ortada namazmı olur..Yani asırlardır örtülü kılınan namaz yanlış sizin ve bunları söyleyen hocanızınkimi doğru şimdi. Yani eski köye yeni adet..HZ MUHAMMED S.A.V. peygamberimizin hanımları namaz kılarken örtülerini başlarına alıyorlardı elbette.. Ben batıda yaşıyorum böyle söylene söylene o baş örtülülere itici bakışlar gönderenleri bir görseniz.. -İlle bağır baş gösterilecekki adamlar göz banyosumu yapsın efendim. Zaten o kadar açık çıplak varki örtüyle namazla uğraşmayın bunlar ağır konular.. Aksi olursa ahirette sizde sorumlu olursunuz görüyorumki inançlısınız..

    Beğen

    • bpakman dedi ki:

      O zamanlar cariyelerin örtünmemelerinin şart koşulmuş olması hâttâ, namaz kılarken bile, başlarını örtmelerine izin verilmemesi yanlış olmuştur diyorsunuz yani.

      Beğen

  6. ilahe dedi ki:

    ben sovyetler dagildikdan sonra gordum Turkiyedeki bas ortulerinin farkli oldugunu.Bakude sadece yasli kadinlar baslarini kara renkli carsaf diyorlardi onunla orterlerdi,buyuk bir siyah kumasdan olan carsaf kollarin uzerine toplanirdi,onu orten kisi ise onu tasimakda zorlaniyordu belki bana oyle geliyordu yillar sonra turk kizlarinda gordum sizin turban dediyiniz basortusunu.Bakudekiler farkli ve bizde biliyorsunuzdur bizde hicab diyorlar 2side ayni anlama gelirmi bilmem iranli hanlimlar ayni bizdekiler gibi orterler acaba ne farki var acikcasi bilmek isterdim

    Beğen

    • bpakman dedi ki:

      Türkiye’de tarikat üniforması haline gelmiş. Ben de pek anlamıyorum tarikatlara yakın olmadığım için. Belli kıyafetler belli tarikatlere aitmiş.

      Beğen

  7. Yavuz dedi ki:

    Merhaba
    Bu yazıda neden ayetler açıkca yazılı değil? Diğer yazılarınızda Kuran’da böyle yazıyor diye ayetleri yazmışsınız ama bu yazıda ayetle ispat yok.. Ayrıca AKP’nin ya da onun bunun ne yaptığının önemi yok.. Bizim için Kuran ve sünnetin ne olduğu önemlidir ama bu yazıda onlar yok

    Beğen

  8. Yavuz dedi ki:

    Ayrıca başörtüsü takanları fitne çıkarıcılar gibi göstermeniz hiç hoş değil.. İslam başınızı kapatmanız yasaktır demiyorsa isteyen başını istediği şekilde örter.. İstemeyen de örtmez.. Demokrasi ve özgürlükten bahsediyorsanız kimsenin giyimine karışamaz, bunlar fitneciler gibi bir yaftalama yapamazsınız.. Baş örtüsü konusunda zorlama olmaz diyebilirsiniz belki ama örtünenleri fitne sebebi olarak gösteremezsiniz

    Beğen

    • bpakman dedi ki:

      Yazıda tek bir ayet geçiyor o da diğer yazılarda vardı zaten. Yine de buraya da ilave ettim. Bu yazı sizin bakış açınızı ifade etmeyebilir. Onu da siz kendi blog veya web sayfanızda anlatabilirsiniz.

      Beğen

    • bpakman dedi ki:

      Elbette isteyen istediğini giyer, aynı mantıkla isteyen istediğini de ifade eder.

      Beğen

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.