Türkiye’de Mühendis Mimar Profili

Aşağıdaki yazı ağırlıklı olarak 2006 da yapılan anketler sonucu hazırlanan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) “Türkiye’de Mühendis Mimar Şehir Planlancısı Profil Araştırması” Kitabından alınmıştır. İnşaat da dahil tüm mühendislik ve mimarlık mesleklerini kapsamaktadır. Burada ayrıca 1976 da yapılan bir başka anket ile de karşılaştırma yapılmaktadır. Bu karşılaştırmalar sonucunda durumun mühendis ve mimarlar açısından kötüye gitmekte olduğu görülmektedir. Ayrıca 2008 de patlak veren krizin etkileri sonucu 2006 da yapılan anket değerlerinin 2010 itibarıyla çok daha kötüye gitmiş olacağı muhakkaktır. Diğer yandan özelleştirmelerin de kamu sektörüyle  ilgili bazı anket rakamlarını değiştirmiş olması da beklenmelidir.

Kimdirler, Nerelerde Yaşarlar?

Mühendis, mimar ve şehir plancıları gelişmiş bölgelerde yoğunlaşmaktadır. Sadece İstanbul mühendis ve mimarların % 20’ye yakınını, Marmara bölgesi ise toplam sayının yaklaşık üçte birini barındırmaktadır. Üç büyük kentimiz ise (İstanbul, Ankara ve İzmir), mühendis ve mimarların neredeyse yarısına (% 46) ev sahipliği yapmaktadır. 1955 yılında 6.822 mühendis ve mimarın % 62’si üç büyük kentte bulunmakta idi. İstanbul % 30 ile ilk sırada Ankara % 28 ile ikinci sırada yer almaktaydı. 1976 yılında üç büyük kentte bulunan mühendis ve mimarların 49.990 olan toplama oranı yine % 62 idi. İstanbul ve Ankara % 27,4 ve % 27,3 ile ilk iki sırada yer almaktaydı.

Mühendislik – mimarlık alanında kadınların sayısı hızla artmıştır. TMMOB 1. Devre Çalışma raporuna göre mühendis ve mimarların % 98’i erkek, % 2’si kadındır. 1976 yılında yapılan anket sonuçlarına göre bu oranlar % 92 ve % 8’dir; son araştırmada yaklaşık olarak bu oranlar sırasıyla % 79 ve % 21 olmuştur. Bu oran meslek dallarına göre önemli farklılıklar göstermektedir. Tahmin edilebileceği gibi kadınlar erkek meslektaşlarına göre daha olumsuz koşullarda
bulunmaktadırlar. Örneğin bir işyerinde çalışmakta olan kadın mühendis ve mimarların oranı % 76 iken, erkek meslek mesuplarının oranı % 84’dür. Aylık gelirler incelendiğinde ortalama ücret 1250 – 1499 TL aralığında yer alırken, kadınların ortalama ücreti 1000 – 1249 TL aralığında yer almaktadır.

Araştırma sonuçlarına göre mühendis ve mimarların % 78,5’i mühendislik – mimarlık eğitimi almak istemiş, % 65,5’i ise tercih ettiği daldan mezun olmuştur. En çok tercih edilen diğer alanların başında ise tıp, diş hekimliği, eczacılık gelmektedir. Mühendis ve mimarların % 13,3’ü lisans üstü öğrenim görmüşlerdir.
Mühendis ve mimarların yaklaşık % 76’sı işe başladıkları ilk yıllarda uygulama (pratik) eksikliği hissettiklerini belirtmektedirler. Yine “çoğu zaman” eksikliği duyulan ikinci konu “işletme yönetimi bilgi eksikliği”, üçüncü konu ise “yabancı dil” bilgisidir. Oysa mühendis ve mimarların % 80’inden fazlası yabancı dil bildiğini belirtmektedir. Ama “rahatça konuşup, yazabilecek düzeyde” dil bilenlerin oranı söz konusu olduğunda bu oran yaklaşık üçte birine düşmektedir. 1955 yılında en az bir dil bilenlerin toplama oranı % 71 olarak kayda geçmiştir; yaklaşık 50 yıl sonra aradaki farkın çok da önemli olmadığı söylenebilir.
Mühendis ve mimarlar arasında bilgisayar kullanımı % 93 düzeyindedir; Bunların yaklaşık % 90’ı internete erişmektedirler. Bilgisayarın tasarım, imalat, mühendislik, hesaplama işlerindeki kullanımı % 53’tür. İnternet ise en çok iletişim için kullanılmaktadır.
Daha önce de belirtildiği gibi, sorulara verilen yanıtlara göre mühendis ve mimarların ortalama ücreti 1250 – 1499 TL aralığındadır. Bu aralıkta kalmakla birlikte Odalara üye olanların gelirleri üye olmayanlara göre daha yüksektir. Özel sektörde çalışanların ortalama gelirleri 1500 – 1999 TL, kamu sektöründe çalışanların ise 1250 – 1499 TL aralığıdadır.

Meslekleri Hakkında Ne Düşünürler?

Mühendis ve mimarların yarısından fazlası (% 52,4) mesleği ile düş kırıklığı yaşadığını belirtmektedir. Odalara üye olanlarla olmayanlar arasında büyük bir fark göze çarpmaktadır: Üyelerin % 64’ü, üye olmayanların ise % 43’ü mesleği ile ilgili düş kırıklığı yaşamış olduklarını belirtmişlerdir. Genelde düş kırıklığının nedenlerinin başında ise iş bulma olanakları (% 25,9), para kazanma olanakları – sağladığı refah düzeyi (% 22,5) ve mesleki uygulamaların tatmin edici olmaması (% 18,1) gelmektedir.
İş tatmini açısından da en önemli unsur büyük bir farkla (% 69,4) ücret, sonraki iki unsur ise statü, kariyer (% 46,5) ile meslekte sevilen işin yapılması (% 41,1) olarak belirtilmektedir. Odalara üye olan ve olmayanlarda sıralama aynı, oranlar ise birbirine yakındır.
İş tatmini mesleki işlevler açısından ele alındığında tasarım – projelendirme (% 56,6), araştırma geliştirme (% 53,9), planlama (% 40,3), imalat (% 35,6) en önde gelen üç işlev olarak belirtilmektedir. Listenin en sonunda “yazılım”, ondan bir önce ise “satış sonrası hizmetler” görülmektedir. İş tatmini açısından bakılınca en önemli iki unsurun iş dışı, çevresel faktörler olduğu gözlemlenmektedir. İş tatmini sağladığı belirtilen işlevlerle fiilen yapılan işler arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin tasarımda çalışanların oranı % 25,6, araştırma geliştirmede çalışanların oranı % 9,4, planlamada çalışanların oranı % 13,9, imalatta çalışanların oranı ise % 16,2 düzeyindedir.

Mühendis ve mimarların genelde üçte biri (% 32,5), kamu sektöründe çalışanların % 24’ü, özel sektörde çalışanların % 39,3’ü “işiyle ilgili gelecek kaygısı” duymaktadırlar. Kaygının nedenlerinin başında özel sektörde çalışanlar açısından ilk sırada güvencesiz istihdam olarak adlandırılabilecek işten çıkarılma (% 5,9) ile işyerinin kapanması (% 5,5) gelmektedir. Kamu sektöründe ise “tatmin edici ücret alamama” (% 9,2) ilk sırada yer almaktadır.“Mesleğimi icra ederken sık sık bilgilerimi yenileme ihtiyacı duymaktayım” cümlesi mühendis ve mimarların % 62,5 oranında katıldığı bir görüş olarak öne çıkmaktadır. Benzer ağırlığı taşıyan bir ikinci görüş ise “teknolojinin gelişmesiyle birlikte mesleki açıdan toplumsal sorumluluğumuz giderek artmaktadır” şeklinde ifade edilen cümledir. “Sorunlarımız halkımızın sorunlarının bir parçasıdır” % 59,1 ile üçüncü sırada yer almaktadır. Mühendis ve mimarların mesleklerine ilişkin değerlendirmelerinde “öğrenim gördüğüm meslek dalı teknolojideki değişim ve gelişmeye paralel olarak yeni uzmanlık alanlarına bölündü. Bu parçalanma mesleğimin dünyadaki önemini giderek
azalttı” cümlesi en büyük oranda (% 55,1) “katılmıyorum” yanıtı verilen cümledir. Katılmayanların oranının yüksek olduğu (% 40,8) bir başka konu ise “Mesleki konularda karar verirken göz önünde bulundurmamız gereken temel ölçüt teknik-bilimsel doğrulardır; bu nedenle, toplumsal ve siyasal sorunlardan uzak durmalıyız” görüşüdür.

Nerelerde ve Hangi Konumlarda Çalışırlar?

Anket uygulamasının yapıldığı dönemde mühendis ve mimarların % 82,5’i bir işyerinde çalışmakta, % 1,1’i bir işyerinde çalışmamakta, % 3,6’sı işsiz ve iş aramakta, % 12,6’sı çalışmamakla birlikte iş aramamaktadır (emekli %8,8, ev kadını % 2,5, diğer % 1,1). 1976’da işi olanların oranı % 98,7 olarak saptanmıştır. Bir işyerinde çalışan mühendis ve mimarların % 82’si mühendislik, mimarlık, şehir plancılığıyla ilgili bir işte, % 73,7’si eğitimini aldığı branşta çalışmaktadır. Meslek dışı çalışma genelde % 16,2 iken, bu oran üyelerde % 9,2, üye olmayanlarda ise % 21,7’dir. Meslek dışı çalışma nedenlerinin başında branşıyla ilgili iş bulamama gelmektedir (% 6,5). 1976 yılında meslek dışı çalışanların oranı sadece % 6,7’dir. Mühendis ve mimarların işsizlik oranları düşük olmakla birlikte, meslek dışı çalışmanın gizli bir işsizliğe işaret ettiği göz önünde bulundurulmalıdır.
Bir işyerinde çalışan mühendis ve mimarların % 44,6’sı kamu kesiminde, % 54,7’si özel sektörde çalışmaktadır. Kamuda çalışanların oranı Oda üyelerinde % 26, üye olmayanlarda ise % 59’dur. Kamuda çalışan mühendis ve mimarlar en fazla merkezi hükümete bağlı kurumlarda (% 19,6), kamu iktisadi kuruluşlarında (% 10,2), üniversite ve yüksek okullarda (% 7,8), belediyelerde (% 4,1) istihdam edilmektedirler. Kamuda çalışanların oranı 1955’te % 78,6, 1976’da ise % 69,7 olarak verilmektedir. İşsizlik oranı üyelerde % 2,8, üye olmayanlarda % 4,2’dir. İşsiz olup iş arayan mühendis ve mimarların en önemli iki bölümü ücretli-maaşlı çalışırken işsiz kalanlardan (% 44,1) ile okuldan yeni mezun olanlardan (% 43,7) oluşmaktadır. İş arayan bu kesimin % 28,3’ü bir yılı aşkın süredir iş aradığını beyan etmektedir. İşsiz kalma nedenlerinin ilk sıralarında “elverişsiz çalışma koşulları” (% 11,9), “düzensiz ücret ödenmesi” (% 10,4) ve “işverenle anlaşamama” (% 9,7) belirtilmektedir. İş arayan mühendis ve mimarların yarısı kendi mesleği ile ilgili iş aramakla birlikte % 37,3’lük bir kesim aranan işin meslekle ilgisinin olup olmamasını önemsememektedir. Meslek dışında iş arayanlar ise (% 12) mesleklerinde iş bulma umudunu yitirmiş olanlardır.

Bütün mühendis ve mimarların yaklaşık olarak üçte biri ise (% 37’si) mezuniyetlerinden sonra en az bir kez işsiz kalmışlardır. İş arama süresi 1 – 6 ay arasında yoğunlaşmaktadır (% 12,8). 1976 yılının verilerine göre mezuniyetlerinden sonra mühendis ve mimarların % 19’u en az bir kez işsiz kalmışlardır. 1976 yılının oranı 2006 yılı oranının yarısıdır. İşsiz kalma süresi 1976 yılı anketinde de % 12,2 oranında 1 – 6 ay olarak belirtilmiştir.

İşsizlik oranı düşük olmakla birlikte, bunun nedenlerine ilişkin yanıtlar mühendis ve mimarların mesleklerine bakışları açısından ipuçları vermektedir. Mühendis ve mimarların yarısı (% 49,9) işsizliğin mühendis ve mimar sayısının artmasından kaynaklandığını düşünmektedir; işsizliğin artışının yeni yatırımların azalmasından kaynaklandığını düşünenlerin oranı % 44 olurken, sürdürülmekte olan yatırım ve istihdam poltikalarının önemli olduğunu düşünenlerin oranı ise % 30’dur. İşsiz kalıp iş aramak durumunda kalanlardan, yabancı dil bilmeyenlerin ya da iyi bilmeyenlerin oranı, en az bir yabancı dili iyi bilenlerin oranının yaklaşık iki katıdır. 1976 araştırmasına göre ise mühendis ve mimarlar işsizliğin nedeni olarak ilk sırada süregelen yatırım ve istihdam politikalarını (% 40,2), ikinci sırada ise mücadele ve örgütlenme eksikliğini (% 33,7) belirtmektedirler. İşsizlik nedenleri arasında 2006’da ilk sırada yer alan “mühendis – mimar sayısındaki artış” 1976’da % 17,3 ile üçüncü sırada gelmektedir.

Çalışanların % 81’i ücretli olarak, % 18,3’ü ortağı olduğu veya kendisine ait bir şirkette veya proje bürosunda çalışmaktadır. Oda üyeleri içinde ücretli çalışanların oranı % 67,5, kendi hesabına çalışanların oranı ise % 32,2’dir. Ücretli çalışanların oranı üye olmayanlarda % 93,5’e çıkmaktadır. 1976’da kamu ve özel sektörde çalışan işçi ve memurların oranı % 79,3, büro – firma sahibi veya ortağı olanların oranı ise % 20,7’dir. 1998 yılının sonuçlarına göre ise bu oranlar sırasıyla % 84 ve % 16 olarak belirlenmiştir. TMMOB’nin kurulduğu yılda da ücretli (veya maaşlı) çalışanların oranı aynı düzeydedir (% 78,6). 60 yıllık sürede esas değişen ücretli çalışanların kamu – özel sektör arasındaki dağılımdır. Bu değişim bağlı olunan sosyal güvenlik sistemi yanıtlarında da ortaya çıkmaktadır: Yaklaşık olarak 1976’da % 24 olan SSK payı 2006’da neredeyse iki katına çıkarak % 47 olmuş, buna karşılık % 59 olan Emekli Sandığı payı % 34’e gerilemiştir. Bağkur üyeliği % 15 ve % 13 düzeyindedir.

Büro sahibi – büro işveren konumunda olanların oranı % 18,3 olarak belirlenmiştir. Bunların % 55,9’u 1 – 9, % 18,5’i ise 10-24 ücretli çalıştıran işyerleridir. Bu işyerlerinin % 35’inde sadece bir mühendis veya mimar, % 80’inde en çok 5 mühendis ve/veya mimar çalışmaktadır. Bu işyerlerinin mühendislik – mimarlık büroları veya mikro işletmeler olduğu söylenebilir.

Mühendis ve mimarların yarısına yakını yönetici olarak çalışmaktadır. İşverenlerin % 90,5’inin, ücretli çalışanların ise % 38’nin yöneticilik konumları bulunmaktadır. Özel sektörde yöneticilik yapan mühendis ve mimarların yarıya yakını (% 49,1) 25 kişiden az ücretli çalıştıran işyerlerinde bulunmaktadırlar. Bir işyerinde çalışan Oda üyesi mühendis ve mimarların % 23,9’u işyeri sahibi – ortağı durumundadır; bu üyelerin ¾’ü çalıştığı işyerinde bir yönetim görevinin de olduğunu belirtmektedir. Üye olmayanlar için tam tersi bir dağılım söz konusudur. Her üç çalışandan ikisinin her hangi bir yönetim görevi bulunmamaktadır.

Mühendis ve mimarların çalıştıkları işyerlerinin % 21,3’ü 500’den daha fazla ücretli çalıştıran işyerleri olarak olarak belirlenmiştir. Ancak bu oran kamu kesimi’nin payı nedeniyle yüksektir. Sadece özel sektör dikkate alındığında durum çok farklıdır: Mühendis ve mimarların % 26,5’i 1-9 kişi çalıştıran işyerlerinde çalışmaktadırlar. 50 kişiye kadar ücretli çalıştıran özel işyerlerinin istihdam ettiği mühendis ve mimarlar, bu sektörde çalışan toplamın % 55’ini oluşturmaktadır. 500’den fazla işçi çalıştıran işyerlerinin oranı ise % 11,3’tür. Mühendis ve mimarların çalıştıkları işyerlerinin yaklaşık olarak % 19,6’sı imalat sanayisinde, % 17,2’si inşaat sektöründe, % 16,3’ü ise kamu hizmetleri, savunma, eğitim sektöründe yer almaktadır. Oda üyesi olanlar için inşaat sektörü % 31,2 ile sektörler arasında ilk sırada gelmektedir.

Mühendis ve mimarların yaptıkları asıl işlerin başında tasarım-projelendirme, planlama ve üretim (imalat) gelmektedir. Oda üyesi mühendis ve mimarların üçte ikisi “tasarım, projelendirme”, “üretim”, “planlama” konularında çalışırken, bu oran üye olmayanlarda yüzde 46,6’ya gerilemektedir. Ancak bunların çok önemli bir bölümünün (% 43) görev tanımları dışında da çalıştıkları, bir bölümünün ise (% 19) hiç görev tanımının olmadığı ortaya çıkmaktadır. Ücretli (ve maaşlı) çalışan mühendis ve mimarların çalıştıkları işyerlerinin % 42,5’inde sendikal
örgütlenme olduğu anlaşılmaktadır. Sendikaya üye olan mühendis ve mimarların oranı ise % 17 düzeyindedir. Bu soruya % 16,3 oranında yanıt verilmemiştir. İşyerinde toplu iş sözleşmesi yapılıp yapılmadığı sorusuna ise yanıt vermeyenlerin oranı % 43 gibi yüksek bir düzeydedir. Bu konuda “fikri olmayanların” (% 18) sayısı da eklendiğinde, 5 mühendis ve mimardan 3’ünün sendika konusuyla ilgilenmediği ortaya çıkmaktadır. Sendikalara ilgisizlik “mühendisler mimarlar sendikalarda yer almalı mıdır?” sorusuna verilen yanıtlarda da ortaya çıkmaktadır. Bu soruya yanıt vermeyenlerle konu hakkında fikrim yok diyenlerin toplamı % 27 düzeyindedir. Buna karşılık mühendis ve mimarların yarısı (% 49,4) mühendis ve mimarların sendikalarda yer alması, dörtte biri (% 23,4) ise yer almaması gerektiğini belirtmektedirler. Bunların % 25’i sadece mühendis-mimar sendikalarına, % 15’i ise sadece teknik eleman sendikalarına işaret etmektedirler.

Bundan 30 yıl öncesinde elde edilen verilere bakıldığında karşımıza çok farklı bir tablo çıkmaktadır: Fikrim yok diyenlerin oranı % 3,8, sendika gereksizdir diyenlerin oranı % 1,9’dur. Buna karşılık sadece mühendis-mimar sendikası diyenlerin oranı % 25,5 ile aynı kalmıştır. Sadece teknik elemanlara ait sendikaları önerenler ise % 55,3 gibi yüksek bir orandadır.

Sosyo-Kültürel ve Politik Değerler Üzerine Tablo Dökümleri ve Betimlemeler

“Yaşam düzeyiniz son iki yıl içinde iyiye mi, yoksa kötüye mi gitti?” sorusuna mühendis ve mimarların yarısı bu dönemi “hemen hemen aynı kaldı” şeklinde yanıtlamaktadır. İyiye gitti diyenler % 28,5, kötüye gitti diyenler ise % 20,3 düzeylerindedir. (Anketin ağırlıklı olarak 2006 yılında yapıldığı, son iki yıl ile 2004-2006 döneminin kastedildiği anımsanmalıdır.)

Geçmiş iki yıla göre, gelecek iki yıla ilişkin tahminlerde ilk dikkati çeken şey ise yaklaşık % 22’lik bir kesimin tahmin yapmadığıdır. Tahminlerde ise “aynı kalacak” düşüncesi ilk sırada (% 37,1), iyiye gidecek düşüncesi % 24 ile ikinci sırada, kötüye gidecek düşüncesi ise % 16 ile üçüncü sıradadır. “Türkiye’nin bugün karşı karşıya olduğu ve acilen çözülmesi gereken en önemli üç sorunu” “işsizlik” (% 53,7), “hayat pahalılığı ve diğer ekonomik sorunlar” (% 36,5) ile yaklaşık aynı orana sahip “gelir dağılımındaki eşitsizlik” (% 23,3) ve “rüşvet, yolsuzluk, görevi kötüye kullanma” (% 23,2) olarak belirtilmektedir. İlk sırada yer alan işsizlik üye ve üye olmayan mühendis ve mimarlar tarafından yaklaşık olarak aynı oranlarda (% 53,6 ve % 53,7) işaretlenmiştir. İkinci sırada yer alan “hayat pahalılığı ve diğer ekonomik sorunlar” üyelerde % 31,4, üye olmayanlarda % 40,4 oranındadır. Üçüncü sırada ise üye olanlarda gelir dağılımındaki eşitsizlik (% 30,6), üye olmayanlarda ise “insan hakları ve demokrasi” (% 20,2) yer almaktadır. Genelde 18 sorundan en az belirtilen “güvenlik güçlerinin uygulamaları” (% 2,5), daha sonra “seçim sistemi ve siyasi partiler yasası” (% 4,1), daha sonra da “uluslararası ilişkilerdeki bağımlı tavır” (% 6,8) yer almaktadır. 1976 yılında yapılan anket çalışmasında da “işsizlik ve hayat pahalılığı” sorunu % 47,3 ile açık ara ilk sırayı almıştı. İşsizlik oranları düşük olmakla birlikte, 30 yıllık bir dönem aralığında işsizliğin ve hayat pahalılığının acilen çözülmesi gereken en önemli sorunların başında yer alması dikkat çekicidir.

Türkiye’nin en acil çözülmesi gereken sorunundan son 5 yılda (2002-2006) en çok iyiye giden konuların başında “insan hakları ve demokrasi sorunu” (% 26), “hayat pahalılığı ve diğer ekonomik sorunlar” (% 25,4), “terör, şiddet olayları” (% 15,4) gelmektedir. Odalara üye olanlarla olmayanlar arasındaki sıralamada önemli farklılıklar göze çarpmaktadır. Örneğin genelde 7. sırada yer alan işsizlik (% 12,6), üyelerde % 4,9 ile çok gerilerde yer alırken, üye olmayanlarda % 18,5 ile üçüncü sırada yer almaktadır.

Aynı seçenekleri kapsayan “Türkiye’de son beş yılda en çok kötüye giden konular” sıralaması şöyledir: Açık bir farkla işsizlik (% 41,6) ilk sırada yer almakta, onu “laikliğe yönelik tehditler” (% 22,1) ve “terör, şiddet olayları” (% 21,3) izlemektedir. Terör ve şiddet olaylarının, son beş yılda en iyiye giden konuların 3. sırasında yer almakta olması ilginçtir. Mühendis ve mimarların Avrupa Birliğine ilişkin düşüncelerinde olumsuz bakış öne çıkmaktadır. Olumlu görüş belirten yanıtların başında “ürün ve hizmet standartları iyileşir, günlük yaşama ilişkin düzenlemeler gelişir” (% 39,5), olumsuz görüş belirten yanıtların başında ise “Avrupa’ya bağımlılığımız artar” (% 32,7) gelmektedir. En önemli sorun olarak belirtilen işsizlik konusunda AB’ye girilmesi halinde “iş imkanları artar” şeklindeki görüşü benimseyenlerin oranı % 23’te kalmakta ve bu görüş 15 görüş arasında sadece 9. sırada yer almaktadır. AB ile ilgili görüşlere üyelerin ve üye olmayanların verdikleri yanıtlar oldukça farklıdır. Ürün ve hizmet standartları iyileşir görüşü % 57,8 ile üyelerin ilk sırasında, üye olmayanların ise % 25,3 ile 6. sırasında yer almaktadır. Üye olmayanların ilk sırasındaki “Türkiye’nin sömürülme düzeyi artar” (% 30,3) düşüncesi, üye olanların 7. sırasında (% 32,2) yer almaktadır.

Avrupa Birliğine göreli olumsuz bakan mühendis ve mimarlar özelleştirme konusuna ise göreli olumlu bakmaktadırlar. “Devlet işletmeleri verimli çalıştırılamıyor, hazineye yük oluyor, bu nedenle özelleştirilmelidir” görüşü % 30’la ilk sırada, onu “özelleştirme ancak KİT’lerin gerçek değerleriyle satılmasına hizmet edecekse iyi birşeydir” görüşü % 22,4 ile ikinci sırada yer almaktadır. Fikri olmayanlarla bu soruya yanıt vermeyenlerin oranı yüksektir (% 17,8).

Mühendis ve mimarların küreselleşmeye karşı tutumlarını belirlemek amacıyla dört farklı cümle verilmiştir. Bu cümleler küreselleşmeye karşı olumlu, olumsuz ve yansız görüşleri yansıtmaktadır. Olumsuz görüşler iki farklı ideolojik düzeyde kurgulanmıştır: sınıfsal temelli karşı çıkış ve ulusal düzeyde karşı çıkış. Anket sonuçlarına göre mühendis- mimarların % 53,9’u küreselleşmeyi yansız olarak tanımlayan yani küreselleşme sürecinden yararlanma yeteneğine sahip olan herkesin bu süreçten çıkar sağlayabileceğini savunan cümleye katıldıklarını ifade etmektedirler. Mühendis mimarların % 44,9’u küreselleşme sürecinin zenginleri daha zengin, yoksulları daha yoksul yapan bir gelişme olduğunu ifade eden, sınıfsal bakış açısı temelli olumsuz yaklaşımlı cümleye katıldıklarını belirtmişlerdir. % 39’luk bir kesim ise küreselleşme sürecine olumlu yaklaşan ve küreselleşme sürecinin evrensel refahı, ilerlemeyi ve demokrasiyi geliştiren bir süreç olduğunu ifade eden cümleye katıldığını belirtmiştir. Küreselleşme sürecine ulusal temelde olumsuz yaklaşımı ifade eden ve ulus devletin yetkilerini daraltarak ulusal çıkarlara karşı işleyen bir süreç olduğu şeklindeki cümleye katılanların oranı ise % 37,8’de kalmıştır. Bu cümlelerin her birine mühendis ve mimarların katılıp katılmadıkları ayrı ayrı sorulduğu için, mühendis ve mimarların küreselleşme sürecine ideolojik yaklaşımları, her ideolojik yaklaşımı değerlendirebilecekleri  şekilde ölçülebilmiştir. Bu çerçevede, mühendis ve mimarların çoğunluğunun, “küreselleşme sürecini fırsat yaratıcı bir süreç” olarak gördüğü ancak aynı zamanda da “gelir dağılımını bozucu etki yaptığını” düşündüğü söylenebilir.

Önceki yazılarımızda Türkiye’de İnşaat Mühendisliği BAKINIZ https://bpakman.wordpress.com/yurdum/insaat/ ile Türkiye’deki İnşaat Mühendislerinin Yasal Durumu  BAKINIZ: https://bpakman.wordpress.com/yurdum/insaat/insaat-muhendislerinin-yasal-durumu/ açıklanmaktadır. Bülent Pakman Nisan 2010  Twitter Widgets
Facebook Widgets
İzin alınmadan ve aktif link verilmeden alıntılamanaz.

IMG_1345Bülent Pakman kimdir   https://bpakman.wordpress.com/pakman/

2 Responses to Türkiye’de Mühendis Mimar Profili

  1. Geri bildirim: Türkiye’de İnşaat Mühendisliği « sedatmanca35

  2. Geri bildirim: Türkiye’de Mühendis Mimar Profili – Toplumsal Bakış

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.