Neden Ben?

Kuş sesleri, hatta sinek vızıltıları bir anda kesilir, makasın kâğıdı kestiği gibi, bir anda… Sırtüstü yapışırsın yere, uğultuların arasında mayın kelimesini ayırt edersin sadece… Masmavi gökyüzüne bakarken bulursun kendini, arkadaşların bi şeyin yok diye bağırır, bilirsin ki, bacağın yok… Hep o soru çınlar aklında, tekrar tekrar, neden ben, neden ben?

Neden Ruşen?

Bu gerçek bir olaydır. Ruşen öz kardeşim. Sakat doğdu ve doğduktan kısa bir süre sonra öldü. Ben Bülent ise 63 yıldır yaşıyorum. Neden böyle bir şey iki kardeşten birinin başına gelmiş? Neden Bülent değil de Ruşen. İlahi İrade tarafından seçim neye göre yapılmış? Bu arada Ruşen bir kaç ay yaşamış da olabilirdi, farketmez.

Kur’an ne diyor:

Size gelip çatan her musibet ellerinizin kazandığı yüzündendir.” Şura 30.

Musibet, sıkıntı-felaket anlamında olup bir şeyin sıkıntı-felaket olup olmaması başına gelen kişinin kabulüne bağlıdır. Bu ayete göre Ruşen’in başına gelenler kendi ellerinin kazandığı yüzünden. Peki Ruşen annesinin karnında, ya da doğduktan sonra bebekliğinde ne yapmış da başına bunlar gelmiş?

Reenkarnasyona inanmayan bir mümin buna şöyle cevaplandırabilir:

Allah kullarını çeşit çeşit musibet, belalarla dener. Bakalım şikayet, edecek mi? İsyan edecek mi? Kimilerini de rahatlık, refah, bolluk ile de dener. Ki, bakalım şükredecek mi? Kur’an birçok ayetiyle bize insanların hemen şer, kötü diye algıladığı olayların aslında şer olmadığını, hayra götüren bir vesile olduğunu anlatır. İnsanın aceleci yapısı sebebiyle çok peşin hükümler verdiğini, sabırsızlık gösterdiğini hatırlatır”.

Kazın ayağı öyle mi?

Diyelim ki Allah Ahmet’e zenginlik vermiş, Ahmet’de nankörlük etmemiş, Allah’a şükretmiş. Diğer taraftan Allah Mehmet’e fakirlik vermiş, Mehmet’de isyan etmemiş, yokluğa bile şükretmiş. İkisi de 80 yıl yaşamışlar. Böylece ikisi de sınavlarını başarıyla geçerek bizce cennete gitmeye hak kazanmışlar. Buraya kadar tamam. Ama dünyadaki süre açısından Allah’ın adaleti açısından oldu mu? Olmadı. Biri zevkü sefa içerisinde 80 yıl yaşadı, yediği önünde, yemediği arkasında. Ötekiyse  80 yıl kuru ekmeğe talim etti. Kışın dondu vb. Allah’ın adalet bunun neresinde? Neden tersi olmadı, yani Mehmet zengin, Ahmet fakir yaşamadı? Ayrıca Ahmet fakir olsaydı şükredecek miydi? Ya da Mehmet parayı görseydi sapıtacak mıydı?

Mehmet dese ki, “Allah’ım beni yoklukla imtihan ettin. Şükür ki  sayende sınavı geçtim. Ama varlıkla imtihan etseydin, ben gene sana kul olurdum ama hiç olmazsa şu dünyada biraz gün görürdüm” verilecek cevap, “Allah kimine karpuz verir, kimine kelek, kimine de verir acı bir dümbelek” şeklinde mi olacaktır?

Kötü diye nitelendirdiğimiz şeyler olacak ki iyiyi anlayabilelim. Tekâmülde iyi kadar kötü de olmazsa olmazlardan biridir. Başımıza gelen iyi kadar kötü de tekâmül gereğidir. Allah onu da “karmamızın gereği olarak” verecek. Yine hatalarımızın sonucunda olanlara katlanacağız.

Gayet güzel ama bütün bunlar “neden Bülent değil de Ruşen“, neden Bülent – Ruşen olmamış, Ruşen – Bülent olmamış, Neden Ahmet – Mehmet olmamış, Mehmet – Ahmet olmamış? Seçim neye göre yapılmış, Allah (haşa) yazı tura mı atmış, sorularının cevabı değil. Allah neden Ruşen’i birkaç dakika, bir kaç ay ömürlendirmiş de Bülent’i yıllardır ömürlendiriyor? Bu adalet mi? Kul adaleti sapabilir ama Allah’ın adaleti? Milim şaşmaması gerekir. O halde? Bunun cevabını, reenkarnasyona inanmayan mümin ancak şöyle verebiliyor: “Bunları biz bilemeyiz sadece Allah bilir.”

Yani olmuyor, cevap verilemiyor. Reenkarnasyona inanmayanlar sonunda mecburen burada kalıyorlar ve daha ileri gidemiyorlar. Çünkü onlara maksatlı şekilde üstelik Allah’ın kitabına parantezle ilave yapılarak “bu dinimizde yok” denmiş. Hatta “reenkarnasyona her platformda karşı çıkın, çürütmeye çalışın” denmiş. Hatta ve hatta “reenkarnasyona inananları kafirlikle suçlayın” denmiş.

Halbuki bu doğmadan kurtulup daha ileri gitmek hiç de zor değil. Öyle yapınca insan dinden imandan çıkmıyor hatta daha da imanlı oluyor.

Reenkarnasyona inanmayan mantık “Allah bilir” diye kestirip atmaya paralel olarak bir taraftan da bir mümin olarak Şura 30 ayetini inkar edemeyeceğine göre “Kur’an, bize Ruşen’in sakat doğmasının kendi suçu ya da kendi elleriyle ettiğinin karşılığı olduğunu bildirmez” demek zorunda. Ama Kur’an Ayeti ortada.  Bu Ayeti nereye koyacaksınız, yok mu edeceksiniz? Ruşen’in başına gelen kendi yüzünden diyor ayet. Demek ki Ruşen bir şey yapmış, iyi de ne yapmış olabilir annesinin karnında ya da kucağında, kundakta? Demek ki olay anne karnını, kucağını, kundağını aşıyor. Ötesi olmalı.

Bu ötesi nedir, neyin nesidir? Anlamak zor değil. Bakış açısını sadece biraz genişletelim yeter.

Gaybı, yani bilinmeyeni bilemeyebiliriz ama dünya hayatı gözümüzün önünde oluyor, akıp gidiyor, onun her şeyini bilmemiz gerekir. Yağmurun nasıl yağdığını bildiğimiz gibi. Allah bize akıl vermiş. Gavur düşüne düşüne atomu, atom bombasını buluyor, yıldızlara seyahat ediyor. Biz ise hala  500 çeşit Kur’an meallerine, 1500 çeşit tefsirlerine takılmış kalmışız. Bir şey keşfedemiyoruz, bulamıyoruz bari felsefeyi aşalım. Neden mi?

  • Nereden geldik?

  • Nasıl geldik?

  • Neden geldik?

  • Nereye gideceğiz?

sorularının cevabını bulmadan yaşamanın anlamı ve faydası yok da ondan. Bunlardan birincisini kaçımız kendi kendimize sorduk bugüne kadar?

Nereden geldik?

Hiçbir şey yoktan var olmaz. Madde-antimadde büyük patlamayla enerjiden oluşmuştur, bunu biliyoruz. Ruşen de dünyaya daha doğrusu anne rahmine bir yerden gelmiştir. Aynen ete kemiğe büründüm diyen Yunus’un dediği gibi.

Nice kez geldim gittim delim sûret yarattım
Bu şimdiki sûrette Yunus olup dûr idim.
Ben bu sûretten ileri adım Yunus değil iken
Ben ol idim ol ben idim bu aşkı sunanda idim.

Anamızın rahmine girmeden, dünyaya gelmeden önce de vardık. Ruşen de dünyaya bu gelişinden önce varlık olarak vardı. O varlığa ruh deniyor.  Ruşen’in ruhu neredeydi? Bu yere madde ötesi alem de diyebiliriz, spatyom da diyebiliriz, ahiret de. Kur’an ayeti, olması gerektiği gibi, % 100 gerçeği ifade etmektedir. Ruşen’in bu hayatında başına gelenler mutlaka kendi yüzündendir. Allah’ın adaleti varsa başka türlüsü olamaz. Demek ki önce de maddi hayatı olmuştu. İhtimallere bakalım:

  • Daha önceki dünyaya gelişinde bir yanlış yapmıştır. Mesela belki de kürtaj yaptıran biriydi ya da kürtaj yapan bir doktordu. Bu da İlahi İrade tarafından yanlış (günah) olarak kabul edilmiştir. O günahın kefaretini o hayatını tamamlayıp spatyoma (ahirete) intikal ettiğinde azap çekerek ödemiştir. Ama spiritüalist inanca göre dünya hayatında, maddi hayatta yapılan yanlışlıkların kefaretinin sadece ahirette ödenmesi yetmemektedir. Bunun uygulaması da olacaktır. Yani Dünyaya yeni bir bedende doğarak tekrar gelinecek ve başa geleceklerle o kefaret bir de maddi ortamda ödenecektir.

    Diğer yazılarımızda Karmayı ayrıntılı anlattık. “Ne ekersen onu biçersin”. Varlığın yaptıklarının etkileri kendine mutlaka döner. Bunu er geç anlar. Bu dünyada olmazsa öteki alemde. O zaman da değerlendirir yaptıkları nasılmış iyi miymiş, kötü müymüş.

  • Ve/veya başka olumsuz yaptığı bir yanlış vardı. Ruşen bu sefer muhtemelen o yanlışın kefaretini çekmeye, bu acıyı yaşamaya gelmişti. Yukarıda anlatıldığı gibi bu ihtimalde de ahirette çekmiş olduğu olası kefaret yeterli olmamıştır.

  • Ve/veya bir görevle gelmiş de olabilir. Mesela anne ve babasına tekamülleri, karmaları gereği tatmaları gereken acıları tattırmaya vesile olmak için gelmiş  olabilir. Bunun yanında bu gelişinin kendi tekamülüne de etkisi olmuştur. Anne, babasının tattığı acılar ayrıca onların kendi yüzlerindendir de, bunlar detaylar, ayrı bir konu.

Ruşen’in ruhunun maddi hayatı sadece 2 saat ya da birkaç ay süren bu seferden ibarettir, denirse Allah’ın adaleti ortada kalır. Bu inanmayanlar için geçerlidir ve konu daha fazla tartışılmaz burada biter. Halbuki inananlar için Allah’ın adaleti vardır, mutlaktır, esas tartışılmaz olan odur. Allah’ın Ruşen’in ruhuna takdir ettiği maddi ömürler O’nun adaletine paralel olmuştur, olacaktır ve kesinlikle 2 saatten, birkaç aydan ibaret değildir. Detayları Ruşen ile Allah arasındadır, gaybdır (bilinmeyendir) ve Kur’an Ayeti Neml 65-66 ya göre bizim bu  detayları bilmemize gerek yoktur. Bülent’in geçmişi, elleriyle kazandığı, karması, amelleri  farklıdır, Ruşen’in ki farklıdır. Bu nedenle biri “bu hayatında” 2 saat ya da birkaç ay yaşamıştır, diğeri yaşamaya devam etmektedir. Bu kadar basit.

Ayrıca Ruşen 2 saat ya da birkaç ay yaşadıktan sonra nereye gitmiştir? Bu hayatında annesinin karnını tekmelediği ya da yaşarken ağladığı için cehenneme mi? Öyle olsa cennet bomboş olurdu. Cennete mi gitti? Hiç bir ameli olmayan nasıl Cennete gider? Diyelim ki Cennete gitti. Bu adalet mi? O zaman kim 70 yıl yaşayıp bir sürü günah işleyip cehenneme gitmek ister? Dünyaya gelmeden önce kime sorsanız “2 saat yaşayım doğrudan cennete gideyim” der. Demek ki öyle birşey olmadı yok, ben de 63 yıldır yaşıyorum. Bu da Ruşen’in ana rahmine girmeden önce ve anne karnından çıkıp öldükten sonra da hayatları olması gerektiğinin ayrı bir ispatı. Aksini iddia eden otomatik olarak Allah’ın adaletini de ortadan kaldırır.

Ruşen cennete gitmiş midir gitmemiş midir?

Yukarıdaki ilk ihtimalde belirttiğimiz gibi Ruşen bu kısa hayatına başlamadan önce spatyomda (ahirette) önceki hayatındaki yanlışlarının kefaretini ödemiş olması gerekir. Bu sefer dünyaya gelişinde de madde alemindeki kefaretini ödemiştir. Bu seferki kısa ömründe yanlış yapacak fırsatı ve zamanı olmamıştır. Böylece ahirete intikal ettiğinde artık kefaret açısından tertemizdir. Ahirette yeni bir azap çekmeyecektir. Yani en azından cehenneme gitmemiştir. Ama bu değildir ki o mutlaka cennete gitmiştir ve kıyamete kadar cennete kalacaktır. Olabilir de olmayabilir de. Bunu bilemeyiz. Dünyaya tekrar gelişleri bitmiş midir?  Bunu da biz bilemeyiz. Yani Ruşen’in tekamül düzeyini bizim bilmemiz mümkün değildir. Onu sadece Allah bilir. Yapabileceğimiz ihtimalleri düşünmektir. Öyleyse ihtimallere bakalım:

  • Ruşen tüm kozmik tekamülünü tamamlamıştır artık hiçbir planda reenkarne olmasına gerek yoktur. Bundan sonra spatyomda kendisine verilecek görevleri yerine getirecektir.

  • Ruşen bu dünya planında tekamülünü tamamlamıştır. Kozmik tekamülü açısından başka, daha ileri planlarda reenkarne olacaktır.

  • Ruşen bu dünya planında tekamülünü tamamlamamıştır, daha ileri seviyelere geçmek için bu dünyada reenkarne olacaktır (yeniden bedenlenecektir).

Bu şekilde; neden benim çocuğum öldü, neden benim çocuğum down sendromu veya sakat, neden benim çocuğum yok, neden benim annem yok, neden ben çirkinim, neden ben fakirim, neden ben talihsizim, neden kaderim kötü gibi hayatın en zor sorularının cevabı da basitçe verilmiş olur.

Sizi biz öğüt alanın öğüt alacağı bir süre ömürlendirmedik mi?” Fatır 37.

Aslında bu Kur’an ayeti de tek başına açıklıyor, Ruşen olayını. Ruşen 2 saat yaşamış. Bu süre bir kaç ay bir, iki, üç yıl da olabilirdi. Bunlar onun öğüt alacağı yani yapılması ve yapılmaması gereken şeyleri anlayabileceği  süreler midir? Dünyaya yeni gelmiş bir bebek ya da bir kaç ay yaşamış bir çocuk öğüt alabilecek yani yapılması ve yapılmaması gereken şeyleri anlayabilecek durumda mıdır? Ama ayet tam tersini söylüyor, gerekli süreyi verdik diyor. Demek ki Ruşen daha önce bu dünyada öğüt alabileceği bir süre yaşamış ve/veya daha sonra yaşayacaktır. Allah’ın adaleti, takdiri ve hükmü bu yönde olup bunu Kitabında kullarına bildirmiştir.

Yakınlarını kaybedenler

Bu dünyada acaba kaç mezarımız var, kaç annemiz, babamız, çocuğumuz olmuştur? Reenkarnasyona inanın. Hayatınızı idame ettirmek, hayatınızın geri kalan bölümünü yaşamak zorundasınız. Seyahat etmeye, gezmeye çalışın, yeni şeyler öğrenin, 5 duyunun ötesine geçin, kozmik-galaktik düşünün. Varsa eşiniz sizin için en büyük nimettir.  Birbiriniz için yaşayın, birbirinizi sevin, birbirinize destek olun, herşeyi konuşun, herşeyi paylaşın. Eşiniz yoksa üzülmeyin. İnsan kendi başının çaresine bakacak güce sahiptir. Allah mecbur etmesin ama gerektiğinde öyle olduğunu anlarsınız.

Bülent Pakman. Eylül 2011.  Son güncelleme Ağustos 2013. İzin alınmadan ve aktif link verilmeden kısmen veya tamamen alıntılanamaz.

Yazılarımda anlaşılmayan bir husus olduğu takdirde  sormaktan çekinmeyin. Ancak bizi okuyan, takip eden değerli insanlara saygımız gereği:

Lütfen forum, Facebook grubu gibi açık tartışma ortamında değil, sayfa sahibinin kendi dünyasını anlattığı özel bir yerde olunduğu unutmamalı.  Görüşleri beğenmeyen X tuşuna basıp çıkabilir. Çok ender de olsa, düşünceye saygısızlık yaparak sayfa sahibine yanlışlığını ifade etmeye, direktif, akıl vermeye kalkanlar, karşı görüşlerini empoze edenler, doğrudan ya da aklınca yemlik sorularla başlayıp ardından sayfayı sabote etmeye, sulandırmaya çalışanlar kendilerini belli etmektedirler.
Yine arada da olsa yasalara-etiğe aykırı, terbiye sınırları dışına çıkan, uygun üslupta olmayan, nefret duyguları, yalanlar, iftiralar içeren, inançlara saygı duymayan, yorumculara sataşan-direktif-akıl veren, karşılıklı suçlamalara, kişisel tartışmalara-gerginliğe yol açacak nitelikte olan, kes-yapıştır, izinsiz-kaynaksız alıntılar, kişisel-siyasi-mezhep-misyoner-tarikat-cemaat propagandaları, maksatlı sitelerin tanıtımları, reklam- amaçlı, konularla ilgisiz, maksatlı, çelişkili, tekrarlayan yorumlara da rastlanmaktadır.
Bunlar anında ve gerektiğinde geriye dönük olarak moderasyona uğramaktadır. Aşırı uzun olanların değerlendirmesi uzun sürebilir. Sayfa reorganizasyonlarında yorumlar otomatikman silinebilir.

Reenkarnasyon ile ilgili tüm yazılarımız:

Twitter Widgets

Facebook Widgets

Viyana Palmenhaus Cafe 2012Bülent Pakman kimdir   https://bpakman.wordpress.com/pakman/

13 Responses to Neden Ben?

  1. bedir hatem dedi ki:

    ruşen 2 saat yaşadı ve öldü. Burada karmaların etkisi olama gerek. ben reenkarnasyona tüm benliğimle ve her hücremle inanan,savunan bir insanım. Benim görüşüme göre burada doğa faktörü da dikkate alınmalıdır. Allah reenkarnasyon sistemini kurmuştur ve sistem işlemektedir.Allah, İnsanın aklını kullanarak
    doğaya hakim olmasını ve doğayı idare etme eylemini de imtihan etmektedir. Tıp sakat doğacak insanı daha anne karnında ve daha da ötesinde daha evlenmeden ve birleşme olmadan önce de saptamaya çoktan başlamıştır. dolaysıyle Ruşen bilimin ışığında bir anne karnı yaşantısı incelemesinden geçmemiştir. tıbbi bir takipten geçseydi belki de ölmeyecekti ve Rüşen insan beyninin %5 değilde %50 lik bir tekamöül döneminde doğacak olsaydı daha da tekamül eden tıp ve bilim canlı doğmasını sağlayacaktı . Ben bu şekilde inanıyorum. evet karmalar bu yaşantımızda bizleri oyalar ve yönlendirebilr ama Allah’tan negatif enerji inana gelmez,gelen sadece pozitif enerjidir ve tekamülümüz için insanı özgür iradesine terkederken sürekli kanatlarımızı kollamaktadır. Bu gün genetik hastalıkları insanoğlu daha anne karnında farkedip tedavi edebilmektedir bunu Allah’ın işine karışılıyor olarak veya kaderleri yazan Allah’ın işine hükmetme anlamında düşünmek ne kadar sakat bir düşüncedir. Dolaysiyle Rüşen Bence karmasından arta kalan yaşamını tamamlamak için deiğl doğanın bir oyunua kurban( genetik veye fiziksel,çevresel etkenler )olmuştur. Allah’ın bunu yapamayacağını anlatmak gibi saçmalığa sebep olmak gibi bir niyetim yok. Allah her şeye kadirdir ama insanoğlunu tekamül yolculuğunda Rüşenin ölümüne engel olabilme gücünü kazanacak evrimleşmelere kapılarını açmasını istemektedir. Rüşen bir denek demek istemiyorum ama doğanın bu kurallarını nasıl oynadığıını insanoğlu çözmekle mükelleftir.

    Beğen

    • bpakman dedi ki:

      Bugün de ileri tıpa rağmen böyle ölümler olduğunda ne diyeceğiz? Yani bebek birkaç saat değil de birkaç gün yaşadıysa? Hastaneden çıkıp trafik kazasında öldüyse? Ayrıca Allah’tan negatif enerji gelmez diyorsunuz ama ölüm de Allah’tan gelmiyor mu?

      Beğen

      • sercan dedi ki:

        Merhaba Bülent bey,

        Yazılarınızı okumaya devam ediyorum. Sürekli birşeyler söyleyip dinlememenin ne kadar yanlış olduğunu bir kere daha tecrübe ettim.

        Reenkarnasyonla ilgili size cevaplar verirken, şuanda Neden ben yazınızı okudum. Ne garip, geçmişinizde önemli ve sizi derinden etkileyen, düşünmeye ve sorgulamaya iten bir olay yaşamışsınız. İşte şimdi bu konunun üzerinde niçin hassasiyetle durduğunuzu daha iyi anlıyorum. İnsan karşı tarafı dinlemeden anlayamıyor.

        Tefekkür etmeniz, yazılarınız çok hoşuma gidiyor. Yalnız geçmişte kendi ruhumda da gördüğüm birşeyi sizde de görüyor olmak kalbimi burkuyor ve beni üzüyor. Yaşça benden büyüksünüz, tecrübeleriniz, bilgi birikiminiz benden oldukça fazladır.

        Acizane anlayabildiğim kadarıyla geçmişte yaşadığınız bu olaya bir çözüm, huzur bulmaya çalışmış ve sorgulamanızı reenkarnasyonla dindirmişsiniz. Bu açıklama içinize sinmiş ve sizi rahatlatmış.

        Bu olayın yansıması bende daha farklı olarak Allah’ inancı idi. Ben küçüklüğümden beri İslamın kendisine, kurallarına, ibadetlerin gerekliliklerine mantıken inanmış ve kabul etmiş biriyim. Belki garip gelecek ancak benim anlayamadığım Yüce Allah’ın kendisiydi. Yani nasıl olabilir? Ondan önce başka hiçkimse yoktu, tek başınaydı, herşeyi o yarattı, niçin o? Niçin ve nasıl bunca güç, yetki, özellik tek bir ulu’da varlıkta toplanabilmişti?

        Her ne kadar söylediğim gibi, kainattaki düzeni, ibadetlerin anlamlarını kıymetlerini, islamın mantığını bilip kabul etsem de bu konuya mantıki hiçbir açıklama getirememek beni çıldırtıyordu. Zaman geçtikçe bu durum beni inkarın eşiğine kadar götürdü. Niçin mi? Çünkü aklım ermiyordu. Acizlik bu ya, akıl ermiyorsa öyle birşey olamaz değil mi 🙂

        Siz kardeşinizi ve benzeri durumları reenkarnasyonla bir açıklama getirerek aklınızı dindirmişsiniz. Lakin ben dindiremedim çünkü bu soruların “akıl” temelinde bir açıklaması yok.

        Ben sadece kendimi şuna inandırdım,
        “Bir insanın haşmetli bir binayı inşa etmek için, ilkokul,ortaokul,lise,üniversite,yüksek lisans ve bunların ardından uzun seneler iş tecrübesine ihtiyaç var. O halde ben nasıl bir günde tüm kainatı yaratan bir ululuğu anlayıp aklıma sindirmeyi bekleyebilirim ki? O halde büyük bir sabırla onu anlamaya çabalamalı, ve; “beklemeliyim””

        Bugün hala bekliyorum, bu sorulara “inatla ve ivedilikle” yanıt almaya çalışmak, beni büyük resimden koparabilir ve ana rotadan saptırabilir. Anlamayı çok istiyorum, ama sabretmeliyim.

        Sizde gördüğüm de bu Bülent bey. Kendinize şu soruyu yöneltmelisiniz, Reenkarnasyonu manevi imar’ınızdan çıkardığınızda binanız ne derece sağlam kalırdı?
        İslam inancınız hangi ağırlıkla hangi temeller üzerine oturuyor. Allah’ın varlığı, sevgi, paylaşmak, nefs ile mücadele etmek sizin için yeterli mi, yoksa reenkarnasyonsuz bir islam anlayışı sizin için katlanılamayacak kadar zor ve ızdıraplı m?

        Özetle söylemek istediğim şu, bu müteşabih konuya getirdiğiniz çözüm, reenkarnasyon, Allah’ın sevgili kardeşiniz hakkındaki hükmüne karşı tutunduğunuz “tavrı” önemli ölçüde etkiliyor olmalı. Yani reenkarnasyon olmasa, o zaman bu sizi kardeşinizin kaderi konusunda belkide sinirlendirecek gibi, reenkarnasyon yok sa o zaman bu adaletsizliktir, diyeceksiniz ve dini temeliniz sarsılacak belki de.

        Eğer Kur’anda açıklanmasaydı asla Hz. Hızır olduğu rivayet edilen ve Kur’anda geçen zat’ın ufak yaşta bir çocuğu nasıl olup da öldürebildiğini açıklayamazdık, tıpkı bir peygamber olan Hz. Musa gibi.

        Sevgi ve saygılarımla,

        Beğen

      • bpakman dedi ki:

        Beni olayı çözümeye götüren kardeşim değil. İster inanın ister inanmayın onun aklıma gelişinin mazisi 2-3 yılı geçmez. Bunu dile getiren bir TV söyleşisinde Prof. Süleyman Ateş’tir. Onu dinledikten sonra Kur’an’ı tekrar okudum ve Şura 30 ayetini gördüm. O ayet üzerinde kafa yorarken canlı örnek kardeşim aklıma geldi. Halbuki benim reenkarnasyon üzerine kafa yormam gençliğime dayanır. Ondan önce de lise çağımda spiritüalizm ve ezoterik bilgilere merak sararak bu konulara girmeye başlamıştım. Çözüme yaklaşıncaya kadar inkar etme-etmeme ikilemi yaşıyordum. Şu anda çok şükür yaşamıyorum.

        Ben birşeyi dindirmiş değilim. SADECE KEŞFETTİĞİM ŞEY ŞU. İnsanlar hep ölümden sonra hayat var mı yok mu, ölümle herşey bitecek mi onu merak eder. Ben ise ana rahmine girmeden önce hayat var mı yok mu onu araştırdım. Bunun da ister istemez merkezine dönüp dolaşıp reenkarnasyon oturdu. Ama iş sadece reenkarnasyon değil ki. Mesela kader var mı? Varsa biz neciyiz, piyon muyuz? Kader varsa neden biz suçlanıyoruz? Bütün bunları çözdüğüme inanıyorum, yazılarımda var.

        Allah konusuna gelince. Evrenin inanılmaz mükemmel bir düzeni var. Buna kuşku yok. Kuşku duyan oturup vücut denilen o mükemmel eseri incelesin ya da astronomiye, kuantuma merak salsın. Evrende tesadüf diye bir şey yok. Bunu da çözdüm. Geriye işin en başı kaldı. Bütün bunlar nasıl yaratıldı? Ahiret nerede? Varsa neden görmüyoruz? Onu da bilim adamları epey çözdüler. Büyük patlama, çekim gücü falan. O da yazılarımda var. Kısaca işin başında bir YARATAN var. O neydi? Onu kim yaratmış, nereden çıkmış? Bilsek zaten burada olmazdık. Aslında basit. Yaratan yaratılmaz ki. Bir zeka/akıl patlamış ve herşey o akıldan türemiş. Patlama noktasına gitmemize gerek var mı? Bence yok. Aklımız o akıldan türemiş. Enerji – akıl. Bunu bilmek bile beni inanılmaz mutlu ediiyor.

        Din bütün bunların içinde VASITA. Olsa iyi olur. Kur’an’ı okudukça, anlamaya çalıştıkça faydalanıyorum. İyi ki Din var diyorum. Zira onun gerekliliğini anlamaya çalışırken başka şeylere yönelip işin esasına girmek imkanına kavuştum.

        Benim yazılarımı okumanızı ve üzerinde düşünmenizi tavsiye ederim.

        Soracağınız varsa sorun, çekinmeyin bir taraftan gurbette ekmek parası kazanmaya çalışırken gece TV seyredeceğime zaman ayırıp hakaret etmeyen herkese cevap vermeye devam edeceğim inşallah.

        Kolay gelsin.

        Beğen

  2. Geri bildirim: Kur’an Reenkarnasyonu red mi eder? | Pakman World

  3. yonca dedi ki:

    Merhaba, yaşca benim bir büyüğüm olarak önce saygılarımı sunuyorum. Bende bir bayan meslektaşınızım. Tesadüfen , iş ilanlarını anlamak yazınızı okurken (ve o yazıyı çok beğendim %100 haklısınız) Reenkarnasyon bölümünüzü gördüm. Bu konu benimde ilgimi çekiyor. Hayata dair merak ettiğim sorularım hep oldu Tüm canlılar neden ve nasıl buradayız. Ve bizi oluşturan kendini ve kainattaki bu kadar malzemeyi nereden buldu ve nasıl .Bu kadar detaylı hala çözemediğimiz harika sistem (ince bir zevk çok güzel bir renk uyumu birbirini tamamlayan min mikron boyutundaki işleyen sistem nasıl oluştu hayatım boyunca benim sorguladığım başlangıç sorularım oldu.Bir yere geliyorsunuz sorularınız cevapsız kalıyor bitkiler ve hayvanlar için iç güdüsel hareket ediyor diyoruz bitiriyoruz ama insanlar (düşünen yaratılmışlar) kendimize bu dünyada anlam yüklemeye çalışıyoruz.Hepimizin hammaddesi Aynı azot, fosfor, botasyum.topraktaki olduğu gibi belki bir devinim hareketi gibi görsek sorgulamasak kendimize fazla anlam yüklemesek daha mutlu olabilirmiyiz ?Hayır olmuyor hiç bir dinin girmediği en ilkel kabileye baktığımızda bile kendine has kuralların olduğunu görüyoruz bu kurallar ve tabular onların inandığı dini olabilir ,yani insan kendine çok büyük anlam yüklüyor mükafat ve ceza belki insanların talepleri doğrusunda oluşmuş bir kavram olabilir.yaratıcının böyle bir düşüncesi olmayabilir.Aslında hep onu açıklamaya çalışıyoruz ama açıklayamıyoruz da hakkında hiçbir şey bilmiyoruz görmüyoruz herşey bir kabulle başlıyor.Aslında en baştaki durumdayız herşey bir sır . mesela karınca karşısında bizi görebilir dev bir canlıyız onun için en fazla yandaki şehre kadar gidebilir bir insan düşüncesine sahip olsaydı bizim onun yaratıcısı olduğumuzu düşünebilirdi onun başka kıtaları bilmemesi olmadığı anlamına gelmiyor. Belkide bizde bizde bir karıncayız boyut yetersiz olabilir.Bazı insanlar daha zeki birçok buluşları insan hizmetine sunmuş ise biraz o insanları kale almak lazım nede olsa daha zekiler diye düşünüyorum sonuç olarak adalet irdelemesi ,şimdilik görebildiğimiz kadarlık evrendeki küçük karıncalar olarak bizim ürettiğimiz bir kavram sınav- mükafat -ceza bizim beynimizde hayatta herşeyin olma olasılığı % 50 diyorum. Reenkarnasyonuda ilgiç buluyorum ama o da açıklamaya yetersiz kalıyor hepsi gibi sevgiler saygılar.

    Beğen

  4. yonca dedi ki:

    Bsşlangıcı kastetim yaratıcıyı açıklamıyor her reenkarne olduğumuzda her öğrendiğiiz deneyimleri neden yaşayarak öğrenme zorunluğu bunu sonsuz yaşadamda yaşarken nasıl bir artı olarak kullanıcaz sonsuz bir yaşam hangi amaç için gerekli gibi sorularım oluşuyor bu durumdaa

    bu arada diğer yazılarıda okuyordum çok güzel bilgi kaynagı bir site yararlı elinize saglık

    Beğen

    • bpakman dedi ki:

      Teşekkürler.
      Yaratıcı büyük patlamadaki “kaynak”. Ne olduğu şimdilik bilinmiyor. İlerde bilim açıklama getirebilir mi?
      Maddi dünyada uygulama gereklidir. Okulda derslerden ayrı olarak laboratuvar çalışması gibi. Mesela maddi yardımın faziletlerini öğrendik diyelim, dünyada elimize para veriliyor ve hadi bakalım göster öğrendiklerini deniliyor.
      Evren de sürekli tekamül ediyor büyük ihtimalle. Genişlediğine göre. Yani biz küçük akılların tekamülü büyük akılı da evrimleştiriyor olabilir.
      Sonsuz yaşam muhtemelen “kaynağa” geri dönmedir.
      Kaynağın tam olarak ne olduğunu anlayamamamızın nedeni yaşamakta olduğumuz maddi boyutun bizi kısıtlaması olabilir.
      Kolay gelsin.
      Kaynağı

      Beğen

  5. Ekrem çolpan dedi ki:

    Selam bülent bey fanatik takipcinizim aynen katılıyor um yazdıklarınıza dar kafalı olmamak lazım bana göre engüzel adalet şekli reenkarnasyon dur saygılar ekrem çolpan

    Beğen

  6. km1960 dedi ki:

    Okuyorum yazılarınızı,Kendim yazmışım gibi hissettim..Elinize emeğinize sağlık.

    Beğen

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.