Dincilerin Tenasüh Saptırması

Reenkarnasyon inanç ve bilgisi, dünyanın en eski inanç ve bilgisi olarak tüm milletlerde, dinsel öğretilerde, kutsal yazılarda karşımıza çıkmaktadır. Bu doğal karşılanmalıdır. Çünkü insan içgüdüsel bir eğilimle varoluşuna ilgi duymaktadır ve nereden, nasıl, niçin geldiği yanında nereye, nasıl, niçin gideceğini de aramaktadır. Her şeyin üstünde parıldayan tek değer insandır. O varoluşunun, yaradılışının yazgısını taşıyan özgür istem gücü dolu bir yaratıktır. Kendi değerini anlayıncaya kadar, değer sandığı şeylerle bir süre daha oynayıp duracaktır. Hiç kuşkusuz gerekli evrimleri yaşadıktan sonra varacağı son, iyi, güzel ve doğrunun dünyasıdır. Bu dünya, her çeşit sorunların çözümleneceği bir arayış ve arınma yeridir, insan hazır olan için değil, hazırlanmak için yaratılmıştır. Dinlerin sembolik anlatımlarla örülüşü bundandır. 20. Yüzyıl’dan 21. Yüzyıl’a geçildiğinde, insan ne zaman akılsal yeteneklerinin, güçlerinin. beyinsel yapısının bilinmeyen, gizli kalmış yönlerinin insan mutluluğunun yaratılması için kullanılması gerektiğini anlarsa, bunları saplantılardan ve bilimsel ya da dinsel tutuculuktan uzakta ele alırsa, benlik gururuna, kaba kuvvete kapılmadan alçak gönüllülükle; “Bildiğim tek şey var, o da hiçbir şey bilmediğimdir” diyebiliyorsa ve insan ne zamanki başkaları ve başka kuvvetlerle tamamlanma açlığı duymayacak kadar yükselirse o zaman varoluşunun anlamı ve amacı ile karşı karşıya kalacaktır. İşte bu nedenle reenkarnasyon önemlidir.

Diğer taraftan reenkarnasyon, UFO, ruhlarla ilişki gibi konularda, araştırmaların bir türlü istenilen düzeye yani akademik platforma yeterince taşınamaması, önemli zaaflar yaratmaktadır. Modern tarikat benzeri ortamlarda veya şurada ya da burada birilerinin bu konuları sahiplenmeleri, kendilerini otorite zannetmeleri ya da onlara özellikle medya tarafından bu tür payelerin verilmesi büyük zararlar getirmekte ve bu nedenle de bu konulara yönlenmeyi düşünen birçok bilimciyi, gerçek araştırmacıyı ortamdan soğutmaktadır. Bazen de gerekli birikime sahip olmuş olanları da kaçırmaktadır çünkü onlar da şarlatanlarla bir tutulacaklarından korkmaktadırlar. Tekrar doğuşa inanmak, bir sürü soytarılık yaparak, kimin geçmişte kim olarak yaşadığını öğrenmek, sıradan insanların, bugüne kadar bir iş sahibi olamadığından bu yoldan çıkar sağlamaya çalışan sahtekarların yaptıkları hipnozlara inanmak ve bütün bunların bir meziyet, bir ayrıcalık olduğunu zannetmek çok ciddi boyutlardaki zihinsel hastalıkların belirtileridir. Sanılmasın ki, bunlar sadece Türkiye’de böyledir, batıda çok daha kötü tablolar vardır ve bu boşluklardan yararlanılarak çok uzak olmayan geçmişte belli bir ciddiyeti koruyan bu tür konuların cılkı çıkarılmıştır.

Bu ortamdan faydalanarak, birçok İslami yorumcular, dinciler  reenkarnasyon gündeme gelince bozuk plak gibi tekrarlayıp dururlar Hindu Tenasüh inancını gündeme getirir başlar anlatmaya. Bunu kasıtlı yaparlar, reenkarnasyona inanılmasın diye, ayrıca çoğu Tenasüh ile modern Reenkarnasyon inancı arasındaki farktan habersizdir. Bilinmesi gereken şey, bu iki inancın temelden farklı olduklarıdır. Tenasüh kısacası ruhun yaşam performansına göre yeniden doğuşlarda geriye de dönebilmesi inancıdır yani birey bir sonraki yaşamında insan olmayabilir, ruh yaşamın her formunu denemelidir ve sonunda bir sonsuzluk anlayışında (Nirvana) kaybolacak ya da bütünleşecektir, bu inançta ruhlar alemi, yeniden doğuş kuralları, özel seçimler ve sonunda bilge veya öğretici rehber ruh olmak gibisinden ayrıntılar yoktur. Oysa modern reenkarnasyon inancında, tüm yeniden doğuşlar ileriye yani gelişmeye, tekamüle yöneliktir, ruh adı verilen varlık bedenini terk ettikten yani öldükten bir zaman sonra oturur düşünür ve nasıl bir yeni yaşam seçeceğine karar verir, ona göre de yeniden bedenlenebilir. Rehber yani ileri düzeydeki görevli madde ötesi (ruhsal) varlıklar, bu aşamada ona yardımcı olurlar hatta yön verirler. Ruhun Nirvana’ya erişmesi yani karmanın (amellerden gelen sebep-sonuç olgusunun) tamamlanması ve varlığın artık tüm dünyevi/maddi arzulardan kurtulması ve dünyevi bilgilere ihtiyacı kalmaması demektir. Yaşam planı bir önceki yaşamda varlığın eylemlerine göre yapılır ve ruh bedenlendikten sonra çeşitli ritüellerle kendisini eğiterek karma bilgisini algılamaya çalışır, bunu başardığında da artık bedenlenmekten kurtulur. Bütün bunlar özgün inançlar yani Uzak Doğu dinlerinin birer parçasıdır ama aslında Uzak Doğu sözü bir genellemedir çünkü Çin Budizmi’nde ve Japon Şintoizm’inde böyle bir inanç yoktur. Reenkarnasyona karşı çıkan tüm büyük dinlerin ama özellikle de İslami araştırmacıların önemli bir kısmının bir türlü kurtulamadıkları çok ciddi yanlış ya da bilinçli saptırmaları buradadır. Kısacası Hindistan yöresindeki reenkarnasyon inancının temeli “Tenasüh” kavramına dayanır yani ruh yaşam karnesinin sonuçlarına göre geriye de gidebilir hatta bitki veya hayvan olarak da tekrar dünyaya gelebilir. Oysa, modern reenkarnasyon inancında ruh tekamül eder yani sürekli ilerler, gelişir. İkisi çok farklı yerlere, uygulamalara ve sonuçlara giderler, bilinmesi gereken şey, reenkarnasyonla tenasühün apayrı birer inanç olduğudur.

Yine bazı İslami kesimlerde sık sık; “Reenkarnasyona inanan hıristiyanlar…” tanımına raslanır oysa hıristiyanlık istisnalar dışında reenkarnasyona şiddetle karşıdır ve kesinlikle reddeder. Bazı hoca takımının elbette ki bu gerçekleri bilmesi gerekmiyor hatta genel olarak araştırmadan “Geçiniz, bunlar saçmalıklar…” da diyorlar ama bir otorite olarak konuştukları/yazdıkları zaman iş değişir çünkü o zaman gerçekten konuyu iyi bilmeli ve ona göre yorumlamalıdırlar. Ya da, İslamın bu konuda görüşü bu kadardır diyerek, ötesini bilmediğini, hatta ilgilenmediğini belirterek sözünü noktalamalıdırlar. Ama dinci baskıların da etkisiyle bunu hiçbir konuda yapamıyorlar, her konuda konuşuyorlar oysa bazı ilahiyatçılar bizler için önemlidir çünkü kimileri popüler bir din görevlisi olarak, özellikle irticaya yönelik konularda vurucu şeyler söylüyorlar, sevenleri çok olduğu için de dinleniyorlar.

Önde gelen ilahiyatçılardan ikisinden biri olan Prof. Yaşar Nuri Öztürk gibi hiçbir şeyden çekinmeyen, din konularında çok saygın ve etkin bir ismi ne yazık ki siyaset uğruna bir süre aktif olamamıştır. Kur’an tefsirinde reenkarnasyonla ilgili ayetlere cesaretle geniş yer vermiş olan Prof. Süleyman Ateş ise Diyanet kökenli baskıların ve bu konuda yalnız kalmanın etkisiyle olacak, orada kalmış, öne çıkmak istememiştir. Ancak Ateş’in görüşleri ortadadır ve önemli referans niteliğindedir.

Prof. Süleyman Ateş’e göre tenasüh ve reenkarnasyon farkı

Ateş’e göre İslam`a aykırı olan “Tenasüh” yani reenkarnasyona benzeyen Hint inanışıdır. Ateş`in bu görüşlerinden de anlaşılan odur ki, Tenasüh ile Reenkarnasyon kimilerinin savunduğu gibi aynı şeyler değildir.

Ateş, cumhurun reddettiği Tenasüh ile Reenkarnasyonu birbirinden farklı anlamıştır. Çünkü Ateş`e göre Tenasüh; “kötülük yapmış olan kişilerin ruhlarının azap çekmek üzere hayvan bedenlerine girerek dünyaya gelmesidir.” Tenasühe göre hayat oku yönü aşağıya doğru dönüktür, insanın mevcudatta en yüksek mertebeye sahip olan insanlık makamından daha alt seviyedeki hayvanlık konumuna bir iniş anlaşılmaktadır. Ateş’e göre bu, Allah’ın koyduğu evrim yasasına aykırıdır. Çünkü insanlık mertebesine kadar evrimleşmiş bir ruh, bu mertebeden aşağı düşmez. Suçunu çekmek üzere yine insan bedenlerine geçirilir. Evrim geriye gitmez. Ateş, tenasüh anlayışını âyetlerin koyduğu evrim yasasına aykırı görmüş, bu sebeple insanlık mertebesine kadar evrimleşmiş bir ruhun, bu mertebeden aşağı inmesi savını kabul etmemiştir.  Suçlu ruh, cezâsını, sıkıntı çekeceği bir beden içinde dünyâya gelerek öder; sıkıntı çektikçe de olgunlaşır. Azâb, sıkıntı gibi gelen eylemler ve haller aslında ruhu olgunlaştırır; onun için çektiği azab, Allah’ın rahmetidir, fakat kul bunun farkında olmaz. (Ateş; İnsan ve İnsan Üstü (Ruh, Melek, Cin, İnsan), Yeni Ufuklar Neşriyat, Üçüncü Baskı, 1995, s.144, Kur`an Ansiklopedisi, c. 30, s. 236)

Ateş bu tanımlamalarla kendince Tenasüh ile Reenkarnasyon`un arasını net çizgilerle ayırmış ve Tenasüh inancını şiddetle reddetmiştir.

Ateş’e göre tenâsüh, yani bedeni içinde olgunlaşmayan ruhun, ceza çekmek üzere tekrar hayvan bedenlerine düşmesi Kur’ân’a ve gerçeklere aykırıdır, ama olgunlaşmayan veya buna vakit bulamadan bedenden ayrılan ruhun, yine bir insan bedeninde bir kez daha dünyaya getirilmesi klâsik tenâsüh değildir.

Kaynaklar:

Ata Nirun. Hürriyet Yazarlar. 29.10.2007 http://www.hurriyet.com.tr/index/ArsivNews.aspx?id=7579033

Reenkarnasyon hakkındaki görüşümüz. 24 Mart 2013http://www.suleyman-ates.com/index.php?option=com_content&view=article&id=634&Itemid=132

Bülent Pakman. Eylül 2011. Güncelleme Temmuz 2015. İzin alınmadan ve aktif link verilmeden alıntılanamaz.

Reenkarnasyonla ilgili yazılarımız:

3 Responses to Dincilerin Tenasüh Saptırması

  1. bpakman dedi ki:

    Yorum olarak internetten kopyala yapıştır yoluyla buraya çok uzun bir alıntı yapılmış. Her zaman olduğu gibi reenkarnasyonu çürütmeye çalışanlar hemen tenasühü anlatmaya başlarlar. Alıntıda da öyle yapılmış. Halbuki eski çağlara ait tenasüh çok basit bir inanıştır, çok komplike olan reenkarnasyon inanışı ile hiç ilgisi yoktur. Yine reenkarnasyonu çürütmeye çalışanlar bazı Kur’an ayetlerini evirmeye çevirmeye çalışırlar. Konuya ilgi duyarak internette araştırma yapanlar yorum diye yapıştırılmış bu alıntı yazıyı ve benzerlerini rahatlıkla bulabilirler. Linki veremiyorum zira reklama girer, burası kişisel blog sayfasıdır o nedenle dışardan yönlendirme yeri değildir. Bu çerçevede ilk sayfada belirtildiği gibi yorumlar yasal ve etik açılardan incelendikten sonra yayımlanmaktadır. Uzun yorumların, özellikle hassas olan dini konulara ait yorumların dikkatlice incelenmesi şarttır. Uzun yorumlarda bu çok zaman ister.
    Saygılarımla.

    Beğen

  2. marsephina dedi ki:

    Merhaba.
    Şu anda; bitki, hayvan, böcek olan canlılar bir gün mutlaka insan olacak diyebilir miyiz?
    Saygılar..

    Beğen

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.