İÇİNDEKİLER
1. GİRİŞ
2. NOEL AĞACI – NOEL ÇAMI
3. HAPPY HOLIDAYS
4. NARDUGAN
5. AYAZ ATA
6. SORULAR YANITLAR
7. SON SÖZ
1. GİRİŞ
Türkiye’de her yıl Aralık sonuna doğru 31 Aralık gecesi yılbaşı kutlamaları ile 24 Aralık gecesi Ortodoks mezhebi dışındaki Hristiyanlarca kutlanan Noel’in birbiriyle hiçbir ilgileri olmadığına bir türlü kafaları basmayan dincilerin “Müslüman Noel kutlamaz” tepkileri görülür. Nedeni aynı olmamakla birlikte aynı dönem Amerika Birleşik Devletlerinde de sorun yaratmış olup tartışmaları sürmektedir. Bu yazımızda konu her iki yöre açısından irdelenmektedir.
2. NOEL AĞACI – NOEL ÇAMI
Bir zamanlar Perilerden biri kendini Noelde çocuklara oyuncak dağıtmaya adayan Santa Claus’un (Saint Nicholas, Azziz Nikola) yanına gelir hiç ağaç olmayan kurak bir yerde kötü bir çadırın içinde üç çocuğun yaşadığını çocukların mutsuz olduğunu, anne-babaları onlar için hiçbirşey yapmadığını anlatır. Claus bunun üzerine çocukları ziyaret etmeye karar verir ve bir çam ağacından kopardığı dalı çuvalına koyar. Üzerlerine zil takılmış geyikleriyle çocukların uyuduğu çadırın yanına geldiğinde neredeyse sabah olmak üzeredir. Claus hemen çuvalından çam dalını çıkarıp kuma diker. Ağaca mumlar, şekerler ve hediye paketleri koyar. En sonunda mumları da yakıp ağacı aydınlattığında: İyi Noeller, çocuklar! diyerek, daha onlar gözlerini ovuştururken kızağıyla birlikte Kuzey Kutbu’na doğru gözden kaybolur. Çocuklar, uykudan uyanıp da bir anda karşılarında olağanüstü güzellikteki çam ağacını, mumları, şekerleri ve hediye paketlerini görünce mutluluktan elele tutuşup ağacın etrafında dans ederler, şarkılar söylerler. Gürültüyü duyan anne ve babaları da gelip herşeyi görünce bu kadar güzel şeyler getirdiği için Santa Claus’a dua ederler. Noel Ağacı düşüncesi Claus’u öylesine memnun eder ki bir sonraki yıl özellikle yaşamları boyunca ağaç görmemiş olan yoksul insanlar için her zaman çuvalına küçük çam ağacı koymayı ihmal etmez, ihtiyacı olanlara mümkün olduğu kadar yetişmeye çalışır. Çam ağacı satın alabilecek anne ve babalar da bu durumu görüp o gelmeden önce, Noel zamanı çam ağaçlarını evlerinin en güzel köşelerine koymaya, onları süslemeye hediyeler asmaya başlarlar.
Günümüzdeki şekliyle Noel Ağacı uygulaması Avrupa’da ilk olarak 16. yüzyılda Almanya’nın batısında görülür. 15. yüzyılda kilise tarafından yasaklanan Adem ve Havva’yı canlandıran gözde bir oyunun ana dekoru, cennet bahçesini temsil eden ve üzerinde elmaların bulunduğu bir çam ağacıydı. Adem ve Havva yortusunda (24 Aralık) Almanlar evlerine böyle bir cennet ağacı dikerler, üzerine kutsanmış ekmeği simgeleyen ince, hamursuz ekmek parçaları asarlar; bunların yerini daha sonra değişik biçimlerdeki çörekler alır. Ayrıca bazı yerlerde Hz. İsa’yı simgeleyen mumlar eklenir. Noel mevsiminde ağaçla aynı odada Noel piramidi de bulunurdu. 16. yüzyılda Noel piramidi ve cennet ağacı birleşerek piramit şeklindeki çam olan Noel ağacını oluşturur. 17. yüzyılda popülerleşen Noel Ağacı, 19. yüzyılda Slavlar arasında ve Fransa’da yaygınlaşır. İngiltere’ye 19. yüzyıl başlarında ulaşan Noel ağacı, dallarına kurdela ve kağıt zincirlerle asılmış mum, şekerleme ve keklerle süslenir. Göçmen Almanların Kuzey Amerika’ya 17. yüzyılda götürdükleri Noel ağacı, 19. yüzyılda moda olur. Gelenek Avusturya, İsviçre, Polonya ve Hollanda’da da yaygınlaşır.
Amerika’da her yıl Kasım ayının son Perşembe’sine denk gelen Şükran Günü’nün simgesi ne kadar hindi ise, Hz. İsa’nın doğum günü kabul edilen 25 Aralık’taki Noel’in simgesi de o kadar çam ağacıdır. Şükran Günü biter bitmez düğmeye basılmışcasına binaların, iş yerlerinin girişlerine, parklara ve evlere Noel ağaçları dikilir.
3. HAPPY HOLIDAYS
Ancak Amerika’da İsrail’den sonra dünyadaki en büyük Yahudi toplumunun yaşaması ve onların dini bayramı olan Hanukkah’nın Noel civarına denk düşmesi, Amerika’da gittikçe ”laik tatil anlayışı” akımının başlamasına neden oldu. Chicago’dan, Kansas’a, Teksas’dan Maine’e kadar pek çok yerde, ”Noel” ağaçları, ”tatil” ağaçları oldu. Hatta Atlanta gibi bazı yerlerde hiç bir adla anılmıyor. Eskiden Beyaz Saray’dan postalanan Noel kutlaması kartlarında ”Christmas – Noel” sözcüğü bulunmaktayken eski Başkan Bush ve eşi bile Beyaz Saray’dan tanıdıklarına ve destekçilerine üzerinde Noel ibaresi geçmeyen geleneksel tatil kartları yollamışlardı.
Amerika bu karmaşada, Noel ağaçlarına nasıl bir isim takılacağından, mağazaların müşterilerine nasıl ”iyi Noel’ler” dileyeceğine, Noel kartlarının nasıl basılıp kaleme alınacağına kadar kendini büyük bir tartışmanın içinde buldular.
Son yıllarda aşırı muhafazakar ve Evangelistlerin baskıları yüzünden, daha önce isimleri “tatil ağacı”na çevrilen çam ağaçlarının çoğu, sayıları gittikçe artan eyaletler bazında yeniden ”Noel ağacı” olmaya başladı. Bazı büyük mağazalar, müşterilerini ”Mutlu Noel’ler” diye karşılamayan çalışanlarının işine son vermeye başladılar.
En diplomatik çözümü, Teksas’in Austin kentinde ev gereçleri satan Home Depot mağazası bulur. Eyaletin resmi dili hem İspanyolca, hem de İngilizce olduğu için, çam ağaçlarına iki dilde, İngilizce’sinde ”tatil”, İspanyolca’sında ”Noel” ağaçları yazılır. Ama Amerika’da hala Hannukah yüzünden Kasım sonu ve Aralık ayı “Holidays” dönemi olarak nitelendirilmektedir.
Türkiye’de de Yılbaşından alışveriş açısından yararlanmak isteyen mağaza sahipleri benzer çözümü, tarihlerinin birbirine yakın olmasından yararlanarak, “Noel Ağacı”nın adını “Yılbaşı Ağacı” olarak değiştirmekte bulmuşlardır. Evlerde Yılbaşından çok önce yerini alan süslü ve yanıp sönen ışıklı çam ağaçları, her ne kadar çocukların hevesi, sevinmesi için yapıldığı söylense de, aslında dünya çapında yılbaşı ile ilgisi olmayan Noel Baba yani Santa Claus orijinli Katolik-Protestanların Noel kutlaması olarak görünmektedir.
Büyük şehirlerimize ilk kez gelen bir yabancı eminim Müslüman olarak bildikleri bir ülkede Noel’in bu kadar coşkunlukla kutlanıyor görünmesine hayretler içerisinde kalıyordur. Bu arada dincilerimiz ve Araplar da, aslında niyetleri yılbaşını kutlamak ve gıda, hediye, alışveriş, eğlence, turizm piyasasını canlandırmak olanlarımıza Noel’i kutluyorlar diyerek kızmaktadırlar.
Plastikten çam olmaz
Bu arada bir farka da değinmek gerekiyor. Bizde bu işi için kullanılan plastik çamlar Hıristiyan dünyasında kullanılmaz, zira Alam kökenli bir inanışa göre bir Noel çamının iki kez kullanılması uğursuzluk addedilir. Bu nedenle plastik çamlardan olabildiğince kaçınılır, böylece kesilen çamlar sadece bir kez kullanılıp atılır. Genelde Batılılar böyle doğa ziyanı, katliam ve müsriflik yapmazlar ama işin içine dini inanç girince böyle oluyor işte.
25 Aralık sonradan çıktı
Eskiden Roma’da kış gündönümünde “Natalis Solis Invincti” (Yenilmez Güneş Tanrısı’nın Doğum günü) kutlanıyordu. 336 yılında Hristiyan liderler bu popüler pagan bayramını gölgede bırakmak için 22 Aralık gündönümüne rakip olarak 25 Aralık’ı Hristiyan alemi için özel bir gün yapmaya karar verdiler. Böylece Hz. İsa’nın doğum günü 25 Aralık olarak kabul edildi. Buna göre günümüzde Hristiyanların İsa’nın doğuşu olarak kutladıkları Noel aslında söz konusu Güneş Tanrısı Doğum günü kutlaması ile özdeş.
4. NARDUGAN
Noel dedikleri çok eski Türklerin yeniden doğuş bayramıdır
Türklerin, tektanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunuyor. Bu ağacın tepesi, gece-gündüze ve Güneş’e hükmeden Tanrı Ülgen’in sarayına kadar uzanıyordu. Buna ‘hayat ağacı’ diyorlardı. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliriz.
Türklerde Güneş çok önemli. İnançlarına göre gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta gece gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor. İşte bu Güneş’in zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar. Güneş’in yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor.
Bayramın adı NARDUGAN (nar=güneş, tugan, dugan=doğan) doğan güneş.
Güneşi geri verdi diye Tanrı Ülgen’e dualar ediyorlar. Duaları Tanrı’ya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar Tanrı’dan. Bu bayram için, evler temizleniyor. Güzel giysiler giyiliyor. Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar. Yaşlılar, büyükbabalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar. Yedikleri, yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme. Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur gelirmiş. Akçam ağacı yalnız Orta Asya’da yetişiyormuş. Filistin’de bu ağacı bilmezlermiş.
Bu yüzden bu olayın Türklerden Hristiyanlara geçtiği ve bunu da Hunların Avrupa’ya gelişlerinden sonra onlardan görerek aldıkları söyleniyor.
İsa’nın doğumu ile hiç ilgisi yok – Muazzez İlmiye Çığ anlatıyor
Bu bilgi bana internetten Adnan Atabek diye birinden geldi. Heyecanlandım. İran’ın Azerbaycan bölgesinde yaşayan bir tanıdığım Azerbaycan Türkü Arif Esmail Esmailinia’dan teyit ettim. Kendisi mimar ama bu işlere çok meraklı. Nardugan Bayramı eskiden onlarda da kutlanırmış, hatta hâlâ kutluyorlar. Bana kutlama tebriki bile geldi. Ne yiyip ne içtikleri, nasıl eğlendiklerini anlatıyor. Benim bunlara itimadım var. Çünkü gayet mantıklı görünüyor. Biz hep kendimizi baltalamaya çalışan insanlarız, çok şaşıyorum, üzülüyorum. Hep dışarıdakiler kabul ediliyor, onlar doğru söylüyor deniyor.
Akçam Ağacı Türk halı ve kilim motiflerinde var
Akçam ağacı Türk halı ve kilim motiflerinde temsil ediliyor. Efsanelerimizde de var. Bu ağaç Orta Asya’da yetişiyormuş. Türkler Avrupa’ya devamlı akın yapıyor, Avrupa herhalde Hunlardan aldı bu geleneği. İznik konsilinde “Biz İsa’yı Güneş gibi düşünüyoruz, onun doğumu olarak kutlayalım diyorlar. Çam ağacı süslemesini ise ilk kez 1605’lerde Almanlar yapıyor. Aslında tamamen Türk ürünü. Avrupa’da ayakkabı yok, pantolon yok, dikişten haberleri yok. Pantolon giymeyi, dikiş dikmeyi Hunlardan öğreniyorlar. Asıl pagan onlardı. Hâlâ Türklüğünü kabul etmeyen tarihçiler var. Ben tarihi ortaya koyuyorum. İtirazı olan varsa kanıtı çıkarsın, bu böyle değil desin ve bunu ispat etsin. O zaman ben de ona “peki” derim.
Kırmızı, Türklerde çok önemli
St. Nicholas (Noel Baba) da Demre’de yaşamış bir derviş, fakirlere yardımcı olan saygın bir adam. Onu da Noel’le bağdaştırmışlar. Hepsinin kökeni Anadolu. Kırmızı giyme, nar kırma ritüellerini bilmiyorum. Ama kırmızı Türklerde çok önemli. Çünkü Türkler Güneş’e olduğu gibi ateşe de önem veriyorlar. Türklerin Tanrısı o kadar iyi ki, istediği tek şey sevgi: Her şeyi seveceksiniz. İşte bu sevecenlik mevzuu bugün de bir şekilde Türklerde devam ediyor. Mesela insan ayırmayız, soframız herkese açıktır, kolay arkadaş oluruz.
Nardugan’dı Noel oldu
Muazzez İlmiye Çığ’ın teorisine göre MS. 325’te İznik’te toplanan konsilde bu bayram İsa’nın doğumuyla özdeşleştirilip 24 Aralık’a alındı ve o gün bugündür Noel olarak kutlanıyor.
Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın internette dolaşan bu açıklamaları “paylaşım-iletim-forward” rekorları kırarken, ilk itiraz, gayet doğaldır ki, Taraf Gazetesi yazarı Sevan Nişanyan’dan geldi. Nişanyan, “Olmaz. Milli mitoloji yaratma gayreti başka şey, bilim başka şey. Birinin bol olduğu yerde öbürü yetişmez” diye yazdı.
Ardından tarihçiler de potaya girdi. Yine gayet doğaldır ki Prof.Dr. Halil Berktay “Tarihin televolesi” yorumunu yaparken, Prof. Mehmet Ali Kılıçbay “Türkler göçebe, ne işleri var çam ağacıyla” yorumuyla Türklerin göçerliğini göçebelikle karıştıranlara katıldı.
Tatar Türklerinin Narduganı
Nardıhanım yarına
Gelsın yârim yanıma
Mani söyleyim ona
Ocakta pişer ikmek
Bakır da dolu yemek
Bal süreyim ikmeye
Bana bir göz bükmeye.
Nardıhan günü açar
Kar topu sular saçar
Toklu meler avluda
Kara kış kapılarda.
XVIII. yüzyıldan itibaren Tatarlar Jülyen takvimini kullanmaya başlarlar ve bu tarihten sonra Yılbaşı kutlamalarının ismi Narduğan olarak değişir. Aslında bu bayramı sadece Jülyen takvimine bağlamak pek doğru olmaz. Tatar bilim adamı İlbarış Nadirov’un verdiği bilgilere göre, bu sözün etimolojisi Moğolca “nar”(güneş) kelimesi ile “duğan” (doğan) kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. Yani o, Yeni Güneş, Yeni Yılın doğduğu gün, anlamına gelir. Gerçekten de gün, 24–25 Aralık’tan uzamaya başlar. Demek ki doğaya çok dikkatli olan kadim insanlar, kutsal güneşe adayıp bayram yapmayı uygun görmüşler.
Kazan Tatarları’nda Yılbaşı bayramı kutlanmaz ve bu bayrama özgü oyunlar oynanmazmış. Bu bayram ancak Kreşenlerde (Hristiyanlaştırılmış Tatarlar), Mişerlerde ve Çeptsa Tatarlarında, herkese özel farklılıklar ile kutlanırmış. Kreşenler bu bayrama Narduğan derler. 25 Aralık’tan 5 Ocak’a kadar geçen vakit içinde oynanılan oyunlar da aynı isimle anılır. İnsanların, kimsenin tanıyamadığı kılıklara girip eğlenmeleri farklı yörelerde farklı adlandırılmıştır; Narduğan Bulıp Cerü, Narduğan Çabu, Narduğan Babaları, Babaylar Narduğanı. Bu iki hafta içinde kızların kendi aralarında ağırlanmasına da Qızlar Narduğanı derlermiş.
Tatar Türkçesi uzmanı R. G. Ahmetyanov, Nardugan terimine Orta İdil ve Ural boyu halklarının hepsinde de rastlanmakta olduğunu söylüyor; Tatarlarda Narduğan, Mordva-Mukşılarda Nardvan, Mordva-Erzelerde Nardava, Marilerde Nardugan, Çuvaşlarda Nartavan, Nartukan, Udmurtlarda Narduğan. Aynı fikre İlbaris Nadirov çalışmalarında da rastlanıyor. Fakat titizlikle yapılan tahliller sonucu, bu kelimenin Tatar Türkçesi’ne ait olduğunu göstermektedir. Orta İdil ve Ural boyu halklarında o, sadece yerli halkın Kreşen ve Mişerler ile sıkı ilişkide yaşadıkları yörelerde gözüküyor.
Çuvaş bilim adamı V. G. Rodionov da Nartuhan kelimesinin Çuvaşça’ya Tatar Türkçesi aracılığı ile girdiğini söylemektedir. Nardugan oyunlarına İran halklarında, Kızılbaş Türklerinde, Türkmenlerde, Besarabya Ermenilerinde ve Komi halkında da rastlıyoruz. Bayramın özelliği, çeşitli yemekler hazırlamak, kimsenin tanıyamadığı kılığa girerek ev ev dolaşmak, yüzükle fal açmak, kızların kaderi ve damat olacak adam hakkında fal aracılığı ile bilgi almak vb.
Genelde ayı veya keçi kılığına girip eğlenmek için insanlar, kürklerini ve kürkten dikilen başlıklarını ters tarafı ile giyerlermiş. Kızlar ve oğlanlar ayrı dolaşırmış. Erkekler, kadınlar kılığına girip ev ev dolaşarak kızları gözetlerlermiş. Gençlerin dikkatini ayrıca komşu köyün kızları, misafir kızlar çekermiş. Giren evlerde müzik aletleri (keman, sonraki dönemde garmon-akordiyon) çalarlarmış. Müzik aletleri olmadığı sırada ocak kapağına, tavaya vururlar, zil çalarak oynarlarmış. Din adamları bu bayramı Şamanizm dönemi kalıntısı olarak ilan etmişler ve XIX. yüzyıldan itibaren köylülerin bu Şamakaylar’ı (çeşitli kılığa giren insanları) eve almamaları hususunda mücadele etmeye başlamışlardır. Besermenler ile iç-içe yaşayan Tatarlar ise Şamakaylar’ı sevinerek karşı alır ve sığlaşırlarmış, çünkü halk, onları eve alırlarsa bu sene hasat bol olur diye inanırmış.
Narduğanım narına, Nardugan’ım narına,
Baqma keşe yarına. Bakma elin yârine.
Kürşe awıl Alpayda, Komşu köyü Alpay’da
Mulla kötä qartayğan. Hoca bekliyor, yaşlanmış.
Narduğannıñ narı bar, Nardugan’ın narı var,
Miçtä peşkän tarı bar; Ocakta pişmiş darı var;
Bu keşeneñ yuğarı oçta Köyün öbür ucunda
Özelep söygän yarı bar. Sevgilisi yâri var.
Aq saray öyeñ bulır, Ak saray evin olur,
Aq kalaç aşıñ bulır, Ak ekmek aşın olur,
Aq saray eçlärendä Ak sarayın içinde
Qaderle başıñ bulır. Değerli başın olur.
Narduğanım nar bulsın, Nardugan’ım nar olsun,
Eçe tulı nur bulsın, İçi dolu nur olsun
Narduğannı uynağannıñ Narduğan’ı oynayanın
Ğomere ozın bulsın. Ömrü uzun olsun.
Narduğan, hucalar, Narduğan sahipler
Qotlı möbäräk bulsın, Kutlu mübarek olsun,
Tormış tügäräk bulsın, Hayat huzurlu olsun,
Mal-tuarığız artsın, Mal-hayvanınız artsın,
Qolınnarığız çapsın, Kulunlarınız koşsun,
İgennäregez uñğan, Ekinleriniz iyi,
Kükäy kebek tuq bulsın! Yumurta gibi tok olsun!