Hz İsa ve Diyalogçular

Diyalog ve hoşgörü toplantılarının düzenlemesi ilk kez 1960’ta gündeme geldi. Bu amaçla Amerika’da Standing Conference of Canonical Orthodox Bishops of America (SCOBA) adı altında daimi bir konferans örgütü kuruldu.

1965’te II.Vatikan Konseyinde (Konsülünde), üç kavramın dünya çapında yaygınlaştırılması kararlaştırıldı; Ekümenizm, Diyalog ve Hoşgörü. Ekümenizm, özellikle tüm kiliseleri bir araya getirmeye yönelik bir girişimdir. Bunun sonucu olarak Katolik ve Ortodoks kiliseleri ortak bir yönetmelik hazırladılar ve bir ortak eylem planı yaptılar.

Yıllar süren çabalar sonucu ilk uluslar arası diyalog ve hoşgörü toplantısı düzenlenmesi kararı, Temmuz 1993’te Lübnan’daki Balamand Manastırı’nda düzenlenen çok gizli bir toplantıda alındı ve ilk Hoşgörü ve Diyalog Konferansının sembolik önemi de dikkate alınarak İstanbul’da yapılmasına karar verildi. Fener Rum Patriği Bartholomeus’un girişimleriyle bu ilk toplantı, 7-9 Şubat 1994’de İstanbul’da yapıldı ve toplantının ardından Boğaziçi Deklarasyonu (Bosporus Declaration) yayımlandı.

Dinler Arası Diyalog öncesinde de zaten Müslümanlar diğer semavi dinlerin varlığını kabul ediyorlardı. Diğer yandan Diyalogun diğer tarafı Haçlı zihniyeti İslama ve peygamberine küfretmeye devam etmektedir bu nasıl diyalogsa? Demek ki diyalog değil monolog. BAKINIZ BU KONUDAKİ AYRINTILI ARAŞTIRMALARIMIZ

Gerçekte Dinler Arası Diyalog dedikleri diğer sayfalarımızda ayrıntılarla anlatmaya çalıştığımız Haçlıların Siyonist işbirliği ile İslamı pasifize etmek Hıristiyanlaştırmak planının önemli bir bölümünü teşkil eder. Her ne kadar kendini Diyalog isteyen taraf olarak göstermeye çalışsa da Vatikan, kilisenin henüz bulunmadığı yerlerde tesis edilmesi için yapılan bir faaliyet olan misyonerlik çalışmalarının, artık diyalog olmadan başarıya ulaşamayacağını anlamış böylece Dinler Arası Diyalog zorunluluğu şartlar gereği ortaya çıkmıştır. Vatikan, Diyalog faaliyetlerini, kilise şartları çerçevesinde misyoner ve İncil’i öğreten bir cemaat kanalıyla yaptırmaktadır. Kilisenin bütün faaliyetleri, üzerinde taşıdığı şeyleri yani Hz. İsa’nın sevgisini ve İsa’nın sözlerini nakletmeye yöneliktir. Bu nedenle Dinler Arası Diyalog da, Kilisenin İncil’i yayma amaçlı misyonunun çerçevesi içinde yer alır.

Hz. İsa’nın kendi bedeniyle tekrar geri döneceğini bir yazımızda Kur’an verilerine dayanarak detaylı olarak açıklamıştık. OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ. Ancak buna inanları büyük bir tehlike beklemektedir ve çok dikkatli olunmalıdır.

Söz konusu yazımızda İslam aleminin bir bölümünün Hz. İsa’nın tekrar geleceğine inandığına da işaret etmiştik. Bunların önemli bir bölümünü klasik Nurcular ile Amerika’nın Pennsylvania eyaletinde bir çiftlikten yönetilen bir başka Nur cemaati teşkil etmektedir. Zira bu cemaatlerin ortak piri Said-i Nursi, eski adıyla Sadi-i Kürdi’nin Risale-i Nur’unda Hz. İsa’nın tekrar geleceği açıkça yazılıdır. Nurcuların ortaya attığı  ‘Müslüman İseviler’  tanımına göre Mesih Hz. İsa yeniden dünyaya gelecek ve İseviliği yeniden getirip Müslümanlıkla birleştirecek. Bu cemaatlerden biri, dergisine, Evangelistlerle paralel olarak İsa’nın geleceğine, insanlığı kurtaracağına ilişkin kapak yapıyor. 8 Aralık 2003 tarihli Aksiyon Dergisi’nin kapak haberi; “İnsanlık O’nu bekliyor: Hz. İsa.” Devamında Hıristiyan ve Müslüman dinlerinin müntesipleri geçmişte oluşan önyargıları yıkarak insanlığı tehdit eden tehlikelere karşı ortak noktalarda buluşmanın yollarını arıyor…Hz. İsa’nın Hırıstiyanlarca Tanrının oğlu olarak kabul edilmesi üzerinde durmak iki din arasındaki ortak noktaları ortaya çıkarma sürecini yaralayacağından, kabul edilebilir hususların önceden ele alınması zaruridir, Mutlak risaletin sahibi Hz Muhammed tarafından , dünyanın son döneminde tekrar döneceği bildirilen Hz. İsa’nın bu misyonuna, başta Hıristiyanlar olmak üzere bütün insanlığın çok muhtaç göründüğü , on dört asırdan beri dünya haritasını, doğrudan doğruya veya sonuçları itibari ile şekillendiren Müslüman ve Hıristiyan ümmetlerinin, Hz İsa’nın şahsiyeti etrafında bütünleşmelerinin, hem kendilerini, hem de bütün insanlığı kurtarmaya yönelmelerinin herkesin ideali olması gerektiğini ifade etmiştir. Sn Yıldırım’a göre bunun bazı emarleri de görünmektedir. Birbirleri ile samimi diyaloğa giren Müslüman ve Hıristiyanlar, belirli konularda dayanışmada bulunmakta olup  Hz.Muhammed’e inanıldığı gibi, bir İslam peygamberi olarak kendisine de inanılan  Hz. İsa’nın tebliğ ettiği değerlerin beşeriyeti aydınlatmasını temenni ederek,her zaman olduğu gibi şimdi de ona salat, selam ve ihtiramlarımızı sunmaktayız …deniliyor.     

Tesadüfe! bakın ki Dinler Arası Diyalogçuların bizim yerli kanadının başı da bu cemaatlerden birinin Amerika’da konuşlandırılmış hocaefendisi yani lideridir.

Bu cemaat liderinin Papa’ya 1998 yılında verdiği mektupta geçen aşağıdaki ifadeler, Dinler Arası diyalog tezini ortaya atanlarla Türkiye’deki diyalogcuların Müslümanları Hıristiyanlaştırma hedefinde nasıl birleştiklerini göstermektedir:

Papa VI. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinler arası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID – Pontificial Council for Interreligious Dialogue) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik.”

Ancak Dinlerarası Diyalogçuların Hz. Muhammed’e hakaretler yağdıran yabancı kanadı,“Hz. İsa gelecek ve tüm dünya ona iman edecek. O zaman şimdiden ya Ilımlı İslam’ı benimseyin ya da İslam’ı bırakın” fikrini empoze ederken, Türk toplumuna, ‘Hz. Muhammed’i Kelime-i Tevhid’den çıkarın’ ve ‘Hz. İsa’da bütünleşelim’ derken Müslümanların biat etmesi mümkün olmayan “Üçleme” – Teslis – Trinity doktrinini aşmaları gerekiyordu.  Üçleme konusuna bir başka yazımızda değinmiştik. BAKINIZ. Bu engeli aşmaları zor olmadı zira Dinler Arası Diyalogçuların yerli işbirlikçileri Nur cemaatlerinin Hz. İsa’nın yeniden geleceğine inanmaları bunu hayli kolaylaştırdı.  Bu bir “inanış” dan ziyade başka sayfalarımızda ayrıntılı olarak işlediğimiz müslüman alemini ele geçirmeyi amaç edinen Haçlı-Siyonist planı tarafından yürürlüğe konulan diyalog masalının ilk adımıdır. Hz. İsa’nın ölmediğine kendi bedeniyle tekrar geleceğine herhangi bir art niyetsiz inanan Müslümanlar burada çok dikkatli olmak, bu tuzağa alet olmamak zorundadırlar.

Prof. Yaşar Nuri Öztürk’e göre Hz. İsa ölmüştür. Tekrar gelişi söz konusu değildir. Bkz. https://bpakman.wordpress.com/dininanc/ziynet/yasar-nuri-ozturk-sorular-yanitlar/    Kanımca Hoca müslümanların söz konusu tuzağa düşmemesi için bu şekilde bir açıklama getirmiştir, ki o açıdan bakıldığında kendisini haklı görmek gerekir. Buna karşılık aklıyla hareket edenler için sorun yoktur. Onlar Hz. İsa tekrar gelecek derken ne tevhidden vazgeçerler ne de dinler arası diyalog tuzağına düşerler.

Ancak Kuran’da Hz. İsa’nın tekrar geleceğine dair işaretler olması dinimizi falan bırakmamızı gerektirmez. Kur’an sadece Hz. İsa için gelecekte “O kıyametin kopacağını bildirir” demektedir. Kur’an, ümmetine siz ilerde Hıristiyan olacaksınız dememiş ve elbetteki demesine de imkan yok. Öyle bir şey olsaydı Üçlemeyi yerin dibine geçiren Kuran’ın lafzına, kelamına taban tabana zıt olurdu.  Zaten gayet iyi biliyoruz ki Hz. İsa gelse yapacağı ilk iş Hıristiyanlığı tevhide döndürmek olur. Böylece cümle alem “Allah birdir” diyecek yani Müslüman olacaktır, aynen Hadislerdeki gibi.

Sonuçta Hz. İsa’nın gelişini görmeye ömrümüz yetecek mi bilmiyoruz. O günleri görürsek gelişmeleri de o zaman gözlemleyeceğiz. Ama Haçlılar şunu iyi bilsin ki Dinler Arası Diyalogçuların kandıramadıkları ne bugün ne o gün hiçbir zaman Üçlemeye inanmayacaklar, Allah (haşa) üçtür demeyecekler, onların öz milletlerine uymayacaklar.

Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları gönül dostları edinmeyin. Onlar birbirlerinin gönül dostlarıdır. Sizden kim onları gönül dostu edinirse o, onlardandır… (Maide 51)

Sen onların öz milletlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla hoşnut olmaz… (Bakara 120)

Sen Ilımlı İslam, Dinler Arası Diyalog masallarına kanarak onların öz milletlerine uymadığın için onlar da senden asla hoşnut olmuyorlar. Bu yüzden yerli işbirlikçileri kanalıyla sana Ergenekoncu, darbeci, statükocu, faşist, Jakoben gibi yaftaları yapıştırmaya çalışıyorlar.

Bu arada sözümüz tüm Hıristiyan ve Yahudilere değildir, olamaz. Sözümüz Haçlı-Siyonist zihniyetedir. Her toplumda kötüler de vardır iyiler de, kimin ne olduğuna Allah karar verir;

Şu bir gerçektir ki, iman edenler, Yahudiler,  Sabiiler ve Hıristiyanlardan Allah’a ve ahiret gününe inanıp hayra ve barışa yönelik iş yapanlar için korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.” (Maide 69)

İman edenler, Yahudiler, Sabiiler, Hıristiyanlar, Mecusiler ve şirke sapanlar arasında Allah, kıyamet günü ayrım yapacaktır. Allah, her sey üzerine Şehid’dir, tanıktır.” (Hacc 17).

Bülent Pakman. Ocak 2010. İzin alınmadan ve aktif link verilmeden alıntı yapılamaz.

DİNLER ARASI DİYALOG, ILIMLI İSLAM ve TÜRKİYE ÜZERİNE OYNANAN OYUNLAR  İLE İLGİLİ SAYFALARIMIZ

Twitter WidgetsFacebook Widgets
Sharjah 2011

Bülent Pakman kimdir?    https://bpakman.wordpress.com/pakman/

 

 

3 Responses to Hz İsa ve Diyalogçular

  1. Geri bildirim: Hz İsa nereden geldi, yaşıyor mu, tekrar gelecek mi? « Pakman World

  2. Ferda Yamanoğlu dedi ki:

    Bakara suresi 120. Ayet açıkça Hıristiyan ve Yahudilerle diyalog kurmanın mümkün olmadığını yazıyor.
    Bakara suresindeki ayetlerde(275-280) faizin büyük günahlardan olduğunu yazıyor.
    Peki Cemaat neden bu ayetlere uymaz da Asya Bank’da faizcilik yapar?
    Demek ki Kuran bu Cemaatin umurunda değil.

    Beğen

  3. sunal8332gmailcom dedi ki:

    Nasıl bir tezatlıktır ki İslamdaki Allah’ı Şeytan olarak kabul eden Papa Ankara’da ümmetin lideri kabul edilen biri tarafından beştepede agirlanmistir, hatta beştepenin ilk yabancı konuğu olmuştur.

    Beğen

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.