Nurcuların Kabala ve Yahudiliğe İlgisi

Yahudi Cemaatinin en önemli isimlerinden işadamı Üzeyir Garih’in 25 Ağustos 2001 de İstanbul’da Eyüp Sultan Müslüman Mezarlığı’nda bir Nakşibendi Şeyhi olan Küçük Hüseyin Efendi’nin mezarının yanı başında 11 yerinden bıçaklanarak öldürülmesiyle ortaya çıkan ilginç Yahudi-Sabetayist-Dönme-İslami Tarikatlar zincirinin halkalarını bir önceki yazımızda açıklamıştık. BAKINIZ: Musevi-İslami Cemaat İlişkileri . Bu yazımızda bir diğer paralel halka olan Yahudilik ve Kabala’nın Nurculukla ilişkisini irdeleyeceğiz.

Araştırmacı Yazar Soner Yalçın Beyaz Müslümanların Sırrı Efendi – 2 kitabında Said-i Nursi’nin ve dolayısıyla Fethullah Gülen’in de Yahudi öğretisi Kabala’dan etkilenmiş olabileceği iddialarına yer vermektedir.

İbranice’de ‘gelenek’ anlamına gelen Kabala’nın 12. yüzyıl ve sonrasında yaygınlaşan batıni Yahudi mistik felsefesi olduğunu da hatırlatalım. Kişisel bir kılavuzun önderliğinde öğrenilen Kabala, temelde sözlü geleneğe dayanmıştır.

Soner Yalçın Efendi – 2 kitabında Kabala inancı ile Nurculuk arasındaki benzerliklerden bazı örnekler veriyor;

1- “Yahudi doktrinin öğretildiği gelenekçi okullardaki öğretmenlere ‘soferim’ denilmektedir. Bu okullarda Yazılı Tora ve Sözlü (vahiy edilmiş ama yazılmamış) Tora vardır. Soferimlerin görevi, vahiy edilenleri açıklamak ve bunun toplum ile birey tarafından öğrenilmesini sağlamaktır.
Nurcu cemaat içinde, Said-i Nursi Risale-i Nur Külliyatı’nı aslından (yani Latin harfleriyle basılmamış haliyle) okuyan, açıklayan, topluma ve bireye öğretenlere de ‘yazıcılar’ denilmektedir. Tesadüf olabilir mi? Olabilir. Öte yandan, ‘Bediüzzaman Sempozyumu’na neden Yahudi ilim adamları daha çok ilgi gösteriyor merak ediyor Soner Yalçın.

2- Soner Yalçın, Osmanlı tarihindeki Arap düşmanlığı yapanların söylemleri ile Fethullah Gülen’in söylemleri arasındaki yakınlığı da anlamlı buluyor. Kitapta, “Arap düşmanlığını ittihatçılar arasında körükleyen Halide Edip, Cavid Bey gibi sabetayistler ve Nesim Russo, Emmanuel Karasu gibi Yahudilerdi. Türk sağındaki Arap düşmanlığı yeteri kadar incelenmedi. ‘Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusunu arkadan vurdular, o nedenle sevilmiyorlar’ değerlendirmesi ilkokul müsameresi konusudur! Sanki Arnavut arkadan vurmadı. Biz de araya girip bir ekleme yapalım: Buna karşın Yahudilerden kurulan ve İngilizlerin 29. Tümeninde görev alan Siyon Birliğinin 26 Nisan 1915’de Çanakkale cephesindeki Seddülbahir’e çıkartılması, Gelibolu Yarımadası’nın tamamen boşaltıldığı 6 Ocak 1916 yılına kadar orada kalmasına ve 40 kadarının orada ölmesine ne demeli? Buna 1918 de Osmanlı’nın dörtyüz yıllık Kudüs hakimiyetine son veren İngiliz Ordusunun üç taburunun (beş bin asker) Hakotel Yahudi Birliğinden oluşması da eklemeli.

Arap Düşmanlığı Fethullah Gülen hareketinde daha da açıktır. Gülen, Arapları Osmanlı’ya ihanet etmek ve İslam’ı bir çeşit ideolojiye indirmekle suçlar. Osmanlı’nın şehir islamını Arabistan’ın kabile islamından üstün görür! Okulların çoğu Balkanlarda ve Orta Asyadayken Arap ülkelerinde hemen hiç okulu yoktur, neden?” diye soruyor. Yoksa İsrail devletine karşı çıkan Araplar, Fethullah Gülen’in hoşuna gitmiyor mu?

Soner Yalçın böylece çok ilginç bir gerçeğe değiniyor. Arap düşmanlığının Yahudilerin ve Fethullah Gülen’in ortak yanları olması. Yine araya girip birkaç ekleme yapalım ve önce bir soru soralım. Gülen’in Suudi Arabistan’a dolayısıyla hacca ve umreye gidememesi acaba onun Arap düşmanlığından mı yoksa S. Arabistan’ı yöneten Suud Hanedanının ve/veya Suudi S. Arabistan’ın resmi mezhebi Vahabiliğin imamlarının ona, düşüncelerine ve icraatına olan antipatisinden mi ileri geliyor? Yanıtı zor. Bizce her ikisi de. Fethullah Gülen’in İsrail ile yakın ilişkisine başka örnekler olarak Körfez Savaşı’nda, Irak yönetiminin İsrail’e attığı Scud füzesi üzerine İstanbul’da verdiği vaaz ve döktüğü göz yaşları ve ettiği bedduaların kaseti, Gülen’in Kudüs Başhahamı ile yakın ilişkisi ve Fethullahçıların işadamları derneği İŞHAD’ın İsrail’le kurduğu bağları gösterebiliriz. Gülen’in Arap düşmanlığı ve Yahudi Dostluğu ile ilgili son gelişmeleri bir alt yazımızda irdeledik. BAKINIZ: https://bpakman.wordpress.com/yurdum/yahudi-islami-cemaat-iliskileri/nurculugun-yahudilige-ilgisi/gazze-ve-gulen/

3- Tekrar Efendi-2 kitabıma dönelim. Kitaptan yan yana gelince anlamlı hale gelen iki bilgi daha… “ABD Başkanı Bush yönetimindeki şahinler Evangelist inanca sahipler. Evangelist inanca sahip olanlar, Mesih’in ikinci gelişiyle birlikte Hıristiyanların, Kudüs’te Mesih karşıtı olan ‘Gog ve Magog’ (Yecüc ve Mecüc) ordusunu büyük bir savaş (Armegedon-Armaggedon) sonunda yok edeceğine ve bin yıllık Mesih Krallığı’nın kurulacağına inanıyorlar. ‘Hıristiyanlık Siyonizmi’ olarak adlandırılan bu görüş, Evangelistlerin inancının temelini oluşturuyor…” Fethullahçıların Aralık 2003 tarihli Aksiyon Dergisi’nin kapak haberine bakalım; “İnsanlık O’nu bekliyor: Hz. İsa”. Fethullah Gülen cemaatine yakın bir dergi neden böyle bir kapak yaptı? Mesih inancının Kur’an ayetlerinde olmadığı biliniyor. Ama buna rağmen Nurcular ‘Müslüman İseviler’ diye bir tanım ortaya çıkardılar; buna göre Mesih Hz. İsa yeniden dünyaya gelecek ve İseviliği yeniden getirip Müslümanlıkla birleştirecekti. Neden Fethullah Gülen cemaatine yakın bir dergi Evangelistlerle aynı şeyi söylüyor?

Soner Yalçın’ın bu sorusunun açık yanıtını bizim yazılarımızda bulabilirsiniz. BAKINIZ

4- Ve Yalçın’ın kitabından bir dikkat çekici nokta daha: “Ağlamanın ne kadar önemli mistik bir ritüel olduğunu bilmeden, Fethullah Gülen’in müritlerine hitap ederken ‘karı gibi ağlıyor’ dip/mesajını vermek için, dakikalarca televizyonlarda gösterecek kadar cahiliz!… Tıpkı Fethullah Gülen’in ağlayarak verdiği vaazda ‘Tabut üs-Sekine’ (Ahit Sandığı) sözü geçince, dinleyenlerin, bunun İbranice bir buyruk olup olmadığını bilmeden vecde gelip ağlamaları gibi…” Yani aslında bu kitapta yan yana getirilen, Fethullah Gülen’le ilgili bilgilerin toplamında işaret edilen şu: Fethullah Gülen de aynı zincirin halkası olabilir mi? İçlerinde bir Yahudi dönmesi şeyhinin de olduğu ve müritleri arasında pek çok sabetayistin olduğu bu zincir ne anlama geliyor?

Soner Yalçın’a göre Kabala’nın başyapıtı Işık anlamına gelen Zohar. Yalçın soruyor; Nurcuların öğrenci pansiyonlarına neden “Işık Evleri” adı veriliyor? Yalçın devam ediyor. Tasavvufî tarikatlar üzerinde uzun yıllar uğraş vermiş Abdülbaki Gölpınarlı diyor ki: Işık, ehl-i sünnet inancına uymayan, batınî inançları benimsemiş bulunan, Şia’ya temayül eden dervişlere, bilhassa Bektaşîlere, Alevîlere, Hurufîlere verilen addır. (Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri, 2004, s. 157.) Gölpınarlı örnek de veriyor: Sarı Saltuk Tekkesi, San Baba Zaviyesi ve Varna’daki Akyazılı Tekkesi’ndeki Bektaşîlere “ışık” deniyor. Denebilir ki, İslam’da da “nur” var; “Kuran nurdur”… Güzel. O zaman sormazlar mı yazılı ve sözlü dilde olabildiğince Arapça kelime kullananlara? Neden “nur” değil de “ışık”?

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırladığı İslam Ansiklopedisi v e Mukaddilme-i İbni Haldun gibi eserlerde “cifr” eski Yahudi uydurmaları olarak yer alıyor. Ama Said-i Nursi gibi cifr’in bir ilim olduğuna inananlar da var. Peki cifr ve ebced ne demek? Said-i Nursi’nin ve dolayısıyla Fethullan Gülen’in cifr’in ilim oluğuna inanması ne anlama geliyor? Ebced, eski alfabedeki harflerin her birine belirlenmiş bir sayı vererek, bir kelimenin sayısal değerini hesaplama ve bu değerden yola çıkarak kelimeyle aynı sayısal değere sahip diğer kelimeler arasında ilişki kurma ve dolayısıyla da olaylar arasında bağlantı kurma anlamına geliyor. Cifr’de ise benzer bir yolla gelecek hakkında tahminlerde bulunuluyor. Benzer anlayış Kabala öğretisinde de var. Kabala’da, Tevrat’ı okumanın üç tekniğinden biri, İbranice’deki harflere verilen sayıları kullanarak anlam çıkarma.

Yalçın’ın Kitabı aslında bir yakınlıktan yola çıkıyor… Yahudi mistisizmi Kabala ile İslam tasavvuf inancından…
Türkiye’deki Sabetayistlerin mesihi, Sabetay Sevi, Yahudi mistik inancı Kabala’ya inanıyordu. Kabala ise İslam tasavvuf inancındaki “Vahdet-i Vücud”a benziyor. Kabala inancına göre, Tanrı, Yahudilere Kitab-ı Mukaddes’i, anlamlarını açacak bir anahtar vermeden gönderdi. Kabala ise bu anlamlan açacak bir tür şifre kırıcı. Tevrat metinlerine sembollerle gizlenen sırları çözecek bir anahtar yani, Kabala. Ama bu sırları ancak Adam Kadmon yani İnsan-ı Kamil (mükemmel insan) çözebiliyor. Ayrıca Kabala inancının farklı bir Tanrı anlayışı var; ki bu tıpkı tasavvuftaki Vahdet-i Vücud’a benziyor. Kabala düşüncesi, Tanrı’nın “her şeyi” yaratıp bırakmadığını, 0 “her şey”in “Tanrı’nın bizzat kendisi” olduğunu savunuyor. Bilindiği gibi Vahdet-i Vücud felsefesi de, Kuran’ın zahiri yani dışa dönük bir görüntü ve anlamı olduğunu, bunun dışında ise bir debatmi yani bir gizli anlamı olduğunu ileri sürüyor. Ve bu anlamlar ancak yorumlarla anlaşılabiliyor. Soner Yalçın, sabetayistlerin tıpkı mesihleri Sabetay Sevi gibi Kabalacı olduklarını ve Mehdi’yi beklerken, Müslümanlığa döndükleri için, kendi inançlarına yakın buldukları İslami tarikatlara bağlandıklarını söylüyor. Bu tarikatlar ise “Vahdet-i Vücud” düşüncesine inanan Mevlevilik, Bektaşilik, Melamilik vb…

Hatta daha da ileri gidiyor kitap ve Türkiye’deki tasavvufi tarikatları yaratan, tasavvuf düşüncesinin en büyük isimlerini, mesela; Mevlana Celaleddin Rumi’yi, Bektaşiliğin Piri Hacı Bektaşi Veli’yi, Alevilerin tarihsel önderi Şeyh Bedrettin’i ve tasavvuf şairlerinin en büyükleri Yunus Emre ve Niyazi Mısri’yi kim etkiledi, diye soruyor? Cevap; Vahdet-i Vücud felsefesinin piri, Muhiddin Arabi. Peki, Muhiddin Arabi kimden etkilendi? Hilmi Ziya Ülken’in İslam düşüncesi kitabında bu sorunun cevabı var: “1194’te Fas’tayken Arabi, Yahudilerle dostluk kurdu, Yahudiler de ona Kabala (Yahudi Mistisizmi) bilgilerini, harflerin, sayıların, şekillerin mantığını ilk kez tanıttılar.” Yani Efendi-2 kitabının iddiası, İslam tasavvuf düşüncesinin daha başlangıç noktasında Kabala’dan etkilendiği yönünde.

Kabala ile ebced-cifr arasındaki benzerlik şaşırtıcı olduğu gibi, bazı dinî ritüeller arasındaki benzerlik de şaşırtıcıdır. Halvetilik, Allah’a zikir yoluyla ulaşılacağını söylüyor. Ana ilke “zikrullah” yani Allah’ı anmak. Halvetiler de 100 kez istiğfar, 100 kez de salavat getiriyorlar sonra da esmayı seba (yedi ad) zikrine geçiyorlar. Ondan sonra mürit, önce kafasını sağ omuzuna (la ilahe diyerek ) sonra sol omuzuna doğru (illallah diyerek) kafasını sallayarak 33 kez kelime-i tevhit zikri yapıyor ve işte sonra bildiğimiz görüntülerle vecd, kendinden geçme başlıyor. Müridin en son ulaştığı nokta, aşamalar var çünkü, “sufi marifet” denen nokta.

Kabalacılar ise aynen zikir gibi bir meditasyon yapıyorlar. Önce üç baba denen, üç İbrani harfini bilmek gerekiyor; bunlar : yod, he, vav. Bu harflerin okunuşları dört yöne ve aşağıya yukarıya olmak üzere altı adet permütasyonu söylererek zikir başlıyor. Daha sonra Kabala’da belirtilen hayat ağacı ya da sefirot ağacı denen 10 adet kavramı temsil eden oldukça uzun söz ve hareketlerle kendinden geçme başlıyor. Bu 10 kavram, “Adam Kadmon” yani mükemmel insana ulaşma durumuna geçmek için yapılıyor ve bu duruma “şiur hohma” yani akıl ve bilgelik ruhu deniyor. Kabalacılar şem sözcüğünü sürekli tekrarlayarak da zikir yapıyorlar.

“Dindar, fakat antisiyonist bir Yahudi’yim” diyen Central Connecticut Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Norton Merzinsky Bediüzzaman Sempozyumuna sunduğu tebliğde, risalelerin diğer kitaplardan ayrılan üç özelliği olduğunu belirtiyor: Barışa sık sık atıfta bulunması; kendisi gibi düşünmemeye anlayış ve Müslüman-Yahudi ilişkilerine bakışta tek bir tarafı haklı çıkarır bir tutum sergilememesi! Said-i Nursî’nin Yahudilerin de hak ve hukukunun bulunduğunu yazması; Kudüs ve çevresinin Yahudiler için kutsal olduğundan bahsetmesi Yahudi profesörü çok şaşırtmış.

Bir diğer Yahudi Profesör Yehezkel Landau’nun 2004’teki konferansta sunduğu tebliğin konusu, “Yahudi geleneği ve Said-i Nursi”ydi. 1978’de vatandaşı olduğu ABD’yi terk edip İsrail’e yerleşen, 1980’lerde dindar bir Siyonist hareket olan Netıvot Şalom’da yöneticilik yapan, 1991-2003 yıllan arasında İsrail’in Ramle şehrinde Arap ve Yahudi birlikteliğini hedefleyen “Açık Ev” merkezini kuran, Prof. Yehezkel Landau, Zaman gazetesinden Nuriye Akman’ın sorularını şöyle yanıtlıyordu:

“Nursî’nin hayata ve eserleri bazı Yahudi düşünürleriyle benzerlikler gösteriyor. XIX. yüzyıldan itibaren bazı hahamlar Yahudilere bilimsel çalışmalar ile modern dünya arasında bağlantı kurma konusunda yardım etmeye çalıştı. Tel Aviv yakınlarında dinî ilimler ve seküler bilimleri birleştiren Barilan isimli harika bir üniversitemiz var. Yine New York’ta Yashiva isminde böyle bir üniversite var. Ben Nursî’nin fen ve din ilimlerini birlikte öğretmek üzere Doğu Anadolu’da kurulmasını planladığı üniversite (Medresetülzehra) fikrini duyduğumda, Barilan Üniversitesi’nin Türkiye versiyonunu kurmak istemiş diye düşündüm. Bence Nursî, devlet sistemi olarak tamamen seküler Atatürk modeli ve imamlarca yönetilen İran modeli arasında bir sentez istedi, İsrail de bunu yapmaya, tamamen seküler olmayan, parlamentosunda dinî partilerin de yer aldığı, hahamların en yüksek yetkiye sahip olmadığı bir Yahudi devleti kurmaya çalışıyor, İsrail’de sivil mahkemeler, anayasa mahkemesi ve kişilerin özel statüleriyle ilgili konulara bakan hahamlarca yönetilen dinî mahkemeler var. Bu Osmanlı döneminden kalmadır. Bana göre sosyal sahada dini özel bir meta yapmak yeterli değil. İnanıyorum ki Nursî için de yeterli değildi. (31 Ekim 2004.)”

Bu arada ilginçtir ki söz konusu 7. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu’nun 3 Ekim 2004’teki açılışı Cevşen duasıyla yapılır. Önceki yazımızda belirttiğimiz gibi Üzeyir Garih öldürüldüğünde üzerinden Cevşen duası çıkmıştı. Bu arada bu duanın Vatikan’ın İstanbul temsilcisi George Marovich tarafından okunması da bir başka ilginçlik.Said-i Nursi’ye ilgi duyan sadece dış devletlerdeki Yahudi’ler değildi. Ülke içindeki Sabetayistler de kendisine ilgi duymuşlardır.

Nur cemaatine yakın olan ”Matbuat” dergisinin, Sabetayist olduğunu saklamayan ve ”Evet ben Selanikliyim” kitabının yazarı İlgaz Zorlu’yla yaptığı bir röportajdan kısa bir bölüm:

“Soru : Kabalizm sizin için çok önemli bir nokta. Peki Bediüzzaman’ın ebced hesabıyla ilgili çalışmalarını biliyormusunuz ?

Cevap : Evet biliyorum ve o konuya girmeyeceğim. Enteresan ifadeleri var. Bence Said-i Nursi yazmak istediği şeylerin çoğunu yazmamış bir insan. Özellikle cifr konusunda bir hayli bilgisi var. Bunu açık bir şekilde yazmamış bu çok önemli.

Soru : Bediüzzaman’ın eserlerinin sizde ne gibi bir tesiri oldu ?

Cevap : En çok ilgimi çeken ”Tabiat Risalesi”. Dinsizlik ve materyalizm karşısında bu insan çok sağlam delillerle bu kitabı atıyor ortaya ve ben onun vermiş olduğu örnekleri kendi dini tartışmalarımda kullanıyorum. Diyorum ki Bediüzzaman Said-i Nursi’de böyle söylüyor. Ve ben bundan hicap duymuyorum. Niye duyayım? Çünkü o da aynı yolda gidiyor.

Din olarak Yahudi’liği seviyorum. Yahudi’lik üzerine çok araştırma yapıyorum ama bu benim Bediüzzaman’ı araştırmayacağım anlamına gelmez. Eminim ki Bediüzzaman Said-i Nursi yaşasaydı ondan öğreneceğim çok şey olurdu.”

Said-i Nursi’ye ilgi duyanlara karşın Said-i Nursi’nin de etkilendiği bir isim vardı; Cemaleddin Afgani (1837-1897). Afgani Osmanlı’nın gerileme döneminde suçu İslamda görmüyordu. Ona göre Müslümanlar İslamın gerçek anlamından uzaklaşmışlardı. Cemil Meriç Umrandan Uygarlığa kitabında şöyle söylüyor: “Zavallı Türk intelüjansiyası! Kimlerin peşinden gitmemiş. Düşmanları dost, dostları düşman olarak tanımış. Peygamber’in adını anmaya cesaret edemeyen bir Afganî’yi Peygamber kadar saygıya layık görmüş.” Nurcular dışındaki İslami çevrelere göre siyasetle uğraşan bir nankördür, her mason gibi İslamiyet’i içerden yıkmaya çalışmıştır. Öyleyse neden Said-i Nursi Afgani’den etkilenmiş? Neden olacak? Cemaleddin Afgani masondu ama öyle sıradan bir mason değildi. Kahire’deki Şarkın Yıldızı locasına 1878 de girmişti. Said-i Nursi bir masona Afgani’ye ilgi duyarken, Gülen’de bir başka masona, Garih’e ilgi duyuyor.

Soner Yalçın’a göre Nur hareketinin en önemli liderlerinden Fethullah Gülen her fırsatta Garih’i özel ofisinde ziyaret ediyor, birbirlerine hediye veriyorlar. Gülen amber tesbih, ipek halı Garih ise, tarihi kandil hat eserleri veriyor. İlişkileri Gülen ABD’ye gidip orada yaşamaya başladığında da sürüyor. Bu ilişkiyi bundan sonraki yazımızda irdeleyeceğiz. BAKINIZ: Garih, Gülen ve Diyalog

Bülent Pakman Nisan 2010. İzin alınmadan ve aktif link verilmeden alıntılanamaz.

BU YAZI DİZİMİZİN DİĞER SAYFALARI:

Yahudi-İslami Cemaat İlişkileri

Garih, Gülen ve Diyalog

Ehli Kitap Mümini

Türkiye-İsrail İlişkileri

Garih Neden Öldürüldü?

YARARLANILAN KAYNAKLAR:

Photo 08.07.2012 16 18 21Bülent Pakman kimdir: https://bpakman.wordpress.com/pakman/

About bpakman

İnşaat Yüksek Mühendisi, evli.
Bu yazı Türk siyaseti, Türkiye, Yurdum içinde yayınlandı ve , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

2 Responses to Nurcuların Kabala ve Yahudiliğe İlgisi

  1. af dedi ki:

    soner yalçın şap ile şekeri sap ile samanı birbirine karıştırmış yazıcılar tabiri risalei nurda geçmez yazıcı tabirini polisler kullanmıştır yazıcı diye bir şey yoktur yazıcılar dediklerikısımdan :d biriolarak yazıcıda okuyucuda biziz diğerleri muhalif sayarım bu kadar saçmalamak büyük başarı

    Beğen

  2. af dedi ki:

    bediüzzaman ve fethuyllah gülenin en ufak yakınlığı yoktur talebesi falan değildir risalei nurda binlerce abinin ismi geçer ama o geçmez hizmet anlayışları birbirine zıttır bediüzzaman siyasetten ve şeytandan Allaha sığnırım derken f çi hareket siyasi harekettir istihbarat örgütleriyleilişkisi vardır laiklik ve kemalizm meddahıdır üstad Bediüzzaman ın 5. şua adlı eseri m. kemali süfyan yani islam deccali olarak nitlemekte ve ömrü onunla savaş halinde geçmiştir Bediüzzaman ve m. kemal beyaz ve siyah gibi iki zıt kutuptur “ayasofyayı puthane yapan meşihatı kız meslek lisesine çeviren birini sevmek zorunda değilim” der mahkeme savunmasında “onun şerfeini kırmakla ordunun şerefini kurtarıyorum ” der denizli müdaaffaa namesinde bunun gibi 100 lerce yer var fethullah gülen asla ve asla risale i nurla alakası yoktur sadece 5. şuaya bakılsa bu ortaya çıkar farklıllıkları yazsam 5 cilt kitap olur :DDD soner yalçın ısmarlama kitap yazmış bu kdar yalan yanlış bilgiyi toplmak istihbaratt işine benziyo yalanında böylesini bu efendi kitaplarında gördüm tam bir dezenformasyon

    Beğen

af için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.